7 Ağustos 2015
Sayı: KB 2015/30

Sermaye düzeni faşist devlet terörünü ve kirli savaşı tırmandırıyor!
Topyekûn savaşa karşı topyekûn direniş!
Birleşik devrim: Köklü ve kalıcı çözümün adresi
TSK Kandil’de köylüleri katletti
İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Kürt halkı 10 gün Habur’da tutulan cenazelerini uğurladı
Düzen siyasetinde koalisyon belirsizliği
AKP-CHP koalisyonu üzerine
Devlet terörü resmi kılıfına büründü
Sermaye devletinin yeni sivil çetesi!
İhracat rakamları çok yönlü bunalımı ortaya koyuyor
Sağlıkta piyasalaşma İÜ hastanelerini vurdu
AKP şefleri 13 yıla yayılan riyakarlık ve saldırganlığın suç dosyalarının açılmasını engellemek için savaş başlattılar
Kamuda TİS süreci: Ankara’da KESK mitingi
İş cinayetleri sürüyor
Temmuz ayında 166 işçi katledildi
TOMİS: Kıyımı durdurmak için birlik olalım
Hema’da protokolün uygulanması için eylem
ABD, sermaye deveti ve Barzani
Emperyalizmin Mısır’ı: İçte ‘istikrar’, dışta bekçilik
Rusya’dan IŞİD’e karşı koalisyon önerisi
Wuppertal’da Engels’i anma etkinliği
Emperyalist savaşa, baskılara, geleceksizliğe Kayıtsız kalma!
“Başarılı bir kamp gerçekleştirmiş olduk”
Emekçi Kadın Komisyonları yaz kampında buluştu!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sağlıkta piyasalaşma
İÜ hastanelerini vurdu

 

Sermaye devletinin dünyadaki sermaye hareketlerine bağlı olarak sağlık alanını piyasaya açmaya dönük attığı adımlar devlet hastanelerinin sonunu hazırlıyor. Sağlık alanında “herkese parasız sağlık hakkı” sunmaktan çok, “sermayeye sağlıktan kâr hakkı” sunan sermaye devleti, devlet hastanelerinin birçok sorunla karşılaşmasına sebep oluyor. Bu sorunların bir bütün olarak büyük bir krize dönüştüğü hastanelerin başında ise İstanbul Üniversitesi’ne bağlı Cerrahpaşa ve İstanbul Tıp Fakülteleri geliyor.

Kâr” olmayınca yenilik yok

İstanbul Üniversitesi’ne bağlı bulunan bu iki hastane ciddi bir krizle karşı karşıya. Cerrahpaşa Tıp ve Çapa’da yer alan İstanbul Tıp fakülteleri devletin ödenek aktarmamasından kaynaklı olarak sağlık hizmetlerini yerine getiremiyor. Yeni medikal ürünler alınamıyor, teknolojik olarak eski malzemeler kullanılıyor. Hatta birçok durumda bunlar yetersiz kaldığı için ameliyatlar, bazı tedaviler vb. tıbbi müdahaleler yapılamıyor. Hastalara randevular bu gerekçeyle aylar sonrasına veriliyor. Ekonomik bunalımın sonucunda sermaye, yani medikal şirketleri de kârlarını ‘riskli’ gördüğü oranda hastanelerin ihalelerine girmiyor.

Çatlakların yalnızca üzeri örtülüyor

Diğer yandan hastaneler için verilen yenilenme sözleri de tutulmuyor. Devletin sağlıkta dönüşüm politikalarını rektörler de aynen hayata geçiriyor. İstanbul Üniversitesi Eski Rektörü Yunus Söylet buna temel bir örnek teşkil ediyor. Söylet, “hastanelerin teknolojik olarak yetersiz kaldığını ve binalarda deprem tehlikesi olduğu”nu ifade etmiş ve bu eksikliklerin giderileceğini iddia etmiş olsa da çatlakların üzerleri ‘örtüldü’. Fakat sorunu daha kökten çözmeye dönük hiçbir adım atılmadı.

Tıp eğitimi niteliksizleşiyor

“Sağlıkta dönüşüm”ün temel iki adımı ‘Tam Gün Yasası’ ve ‘performans sistemi’yle birlikte sağlık alanındaki sömürü arttıkça profesörler ve doçentler, daha kıdemli öğretim üyeleri, devlet hastanelerini terk etmeye ve özel hastanelere geçmeye yöneldi. İstanbul Üniversitesi’ne bağlı bu iki hastanede ise sorunların karmaşık ve daha çok olmasının etkisiyle bu büyük bir soruna dönüştü. Hastanedeki nitelikli tıbbi müdahale imkanı düşerken esas olarak eğitimde ciddi aksamalar yaşanıyor.

Hastalara ‘paran kadar sağlık’ hakkı

Bütün bu sorunlar elbette ki hastaları olumsuz yönde etkiliyor. “Dönüşüm” sürecinde atılan belli adımlarla birlikte “sağlığa erişimin kolaylaştığı”nı iddia edenlerin tersine sağlık hakkı yalnızca parası olana tanınıyor. Evet, sermaye temsilcilerinin dediği gibi “hastaların kuyrukta beklemediği hastaneler var artık.” Ama öte taraftan, hastaların imkanları olmadığı için hastane hastane dolaşıp tedavi olamadığı ya da GSS prim borcunu ödeme çabası içinde süründüğü bir sağlık sistemi ile karşı karşıyayız.

Hastanelerin iflası yakın

Devletin ‘kendi’ hastanelerinin sorunlarına çözüm önerileri ise sağlık alanının daha fazla özelleştirilmesi ve “parası olana sağlık” sisteminin iyice pekiştirilmesi. Bu sorunlarla karşı karşıya olan devlet hastaneleri, iflasa, yıkılmaya, ‘özelleşerek’ başka yerlere taşınmaya terk ediliyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Aksaray Şube Başkanı ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İşyeri Temsilcisi Aydın Erol da tam olarak bu gerçeğin altını çizerek “Bu yılın sonunda eğer bir ödenek gelmezse İÜ tıp fakültesi hastaneleri iflasını açıklayabilir” diyor.

 

 

 

 

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB: Savaş ve baskı politikalarına hayır!

 

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB genel başkanlarının katılımıyla 5 Ağustos 2015 Çarşamba günü saat 11:00’de DİSK/Genel-İş Sendikası Genel Merkezi’nde AKP’nin savaş politikalarına ilişkin basın toplantısı düzenlendi. Yapılan basın açıklamasında, iktidarını kaybeden AKP ve Erdoğan’ın savaş çevrelerinden aldıkları destekle koalisyon seçeneğini devre dışı bırakmaya ve parlamentoyu işlevsizleştirmeye çalıştığı ifade edildi.

İstifa etmiş bir “geçici hükümet”in Türkiye’yi savaşa sürüklediği belirtilen açıklamada, muhalefet parti milletvekillerine seslenilerek seçmenin iradesini hayata geçirme ve seçim sürecinde verdikleri sözleri tutma çağrısı yapıldı.

Açıklamada, Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’daki savaş politikalarının hükümet tarafından ülke içine de taşındığının altı çizildi. Hükümetin ve ‘saray’ın seçim sürecinde, bombalamalar, linç girişimleri ve saldırganlıkla istediklerini elde edemeyince IŞİD’i bahane ederek emek, barış ve demokrasiden yana olan örgütleri ve emekçileri hedef aldığı belirtildi. Sendika baskınları, grev yasakları ve toplamda hak mücadelelerine dönük polis terörüne değinilen açıklamada bu adımlarla ve aldığı destekle iktidarlarını sağlama alma çabasında olan “gerici-faşist cepheye” karşı ortak mücadele vurgusu yapılarak talepler ortaya kondu:

Kürt sorununda; ölüm, kan ve gözyaşı dışında bir sonuç üretmeyen savaş/şiddet odaklı politikalar derhal terkedilmeli, barışçıl ve demokratik yollarla çözüm için gerekli adımlar derhal atılmalıdır. Çatışmalar derhal durdurulmalıdır.

IŞİD başta olmak üzere ulusal/uluslararası cihatçı örgütlere yapılan askeri, ekonomik, siyasi yardımlara son verilmelidir.

Düşünce ve ifade özgürlüğünün askıya alındığı, olağanüstü hal rejimi uygulamalarına derhal son verilmelidir.”

Son olarak, sandıkta kaybedenlerin savaş ve saldırganlık politikalarıyla tek adam diktatörlüğü inşa etmesine DİSK-KESK-TMMOB-TTB olarak izin verilmeyeceği; savaş, baskı, şiddet ve zora karşı barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesinin yükseltileceği vurgulandı.

 
§