2 Mayıs 2015
Sayı: KB 2015/17

Yalanlarınız, ablukanız, polis terörünüz yetmeyecek…
Polis terörünün bilançosu: 356 kişi gözaltında
Faşist baskı ve teröre rağmen Taksim iradesi!
Ankara’da kitlesel 1 Mayıs!
Yasağa rağmen Gündoğdu’da 1 Mayıs
Zonguldak’ta 1 Mayıs mitingi
İllerde 1 Mayıs
Kürdistan’da 1 Mayıs
CHP ve sermaye düzeninin seçim hesapları
Kaynaklar burjuvazinin kasalarında! - S. Soysal
Tasfiyeci sürecin son aşaması: Parlamentarizm
Kahrolsun sermaye iktidarı!
Liberal safsatalar, boş hayaller, tasfiyeciliğin dipsiz kuyusu
7 Haziran seçimleri, çürüme ve devrimci cüret - K. Ali
MÜSİAD-TÜSİAD tartışması üzerine
Denizler’in yolu devrim ve sosyalizmin yoludur!
Fabrikalar Arası Kurul toplandı!
“Metal işçisi bir süreci geride bıraktı, yolunu bulacaktır”
“Kavgaya uluslararası boyut kazandırırsak bizleri hiç kimse yenemez!”
Metal işçisi yol arıyor!
Metal işçisinin öfkesi Kent Meydanı’na aktı
1 Mayıs’a kızıl müdahale!
Almanya’da 1 Mayıs
Akdeniz’de yaşanan insanlık trajedisi ve AB Zirvesi
Devrimci tutsaklardan 1 Mayıs mesajları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

CHP ve sermaye düzeninin
seçim hesapları

 

Türkiye yeni bir genel seçim sürecine girmiş bulunmaktadır. Seçime giren partiler önce seçim bildirgeleriyle yığınların karşısına, şimdi de kılıçlarını kuşanmış olarak seçim meydanlarına çıktılar. Bu kez de seçim meydanlarında hamasi nutuklar atıyor ve ölçüsüz vaatlerde bulunuyorlar.

Ölçüsüz vaatlerde bulunanların başını ise düzen solu CHP çekmektedir. CHP, ilk kez AKP’yi durdurmak hedefi ve hesabı çerçevesinde HDP’yi desteklemeyi düşünen liberal köşe yazarlarını dahi heyecanlandıran iddialı bir bildirge ile yığınların karşısına çıkmıştır.

Diğer muhalif partiler gibi CHP de AKP’nin toplum ölçeğindeki yıpranmışlığından yararlanmak istemektedir. Öte yandan, AKP’nin ne yapılıp edilip önünün kesilmesi onun da hedefidir.

Ölçüsüz vaatler, dayanaksız hayaller ve gerçekler

Belirtmek gerekir ki CHP’nin 203 sayfadan oluşan seçim bildirgesi aslında özel bir övgüyü hak eden bir niteliğe sahip değildir. Bildirgede, gelmiş geçmiş en acımasız bir sosyal yıkım ve savaş hükümeti olan dinci-gerici AKP iktidarının iktisadi, toplumsal ve siyasal icraatlarının dolaysız sonucu olan ve herkesçe bilinen ve işçi ve emekçiler için her geçen gün biraz daha yakıcı hale gelen yoksulluk, işsizlik, emeklilik, açlık, sosyal güvenlik gibi sorunlar dile getiriliyor. Bunları, dinci-gerici iktidarın son bir kaç yıldır, Erdoğan’nın da özel marifetiyle toplumu boğan tümüyle kuralsız ve keyfi yönetimi nedeniyle ekmek ve su gibi ihtiyaç duyduğu, tam demokrasi ve özgürlüklerden yoksunluk tamamlıyor. Onurlu bir dış politika, bildirgenin içerdiği bir diğer sorundur.

Dikkate değer olan, CHP’nin tam bir fırsatçılık örneği olarak işsizlik, yoksulluk, emekliler sorunu gibi kimi sorunları çok bilinçli ve çok özel bir biçimde öne sürmesi ve seçim bildirgesinde bunlara özel bir yer vermesidir.

Son derece ucuz bir burjuva popülizmi eşliğinde, toplumun önemli bir kesiminin AKP’ye duyduğu haklı ve meşru öfke ve nefreti ve onun 13 yılı bulan icraatlarının yakıcı hale getirdiği sosyal sorunları sosyal demagojiye başvurarak, ölçüsüzlük kavramının dahi tam olarak anlatmakta yetersiz kaldığı vaatlerde bulunuluyor.

Örneğin, bol keseden yoksulluğu 4 yılda tarihe gömeceklerini, açlık sorununu çözeceklerini, hiçbir çocuğun yatağa aç girmeyeceğini, oldukça geniş bir kesimi kapsayacak bir aile sigortası uygulamasını başlatacaklarını, kredi borçlarının önemli bir bölümünü sileceklerini, 800 bin taşeron işçiyi kadrolu yapacaklarını, emeklilerin maaşını yükselteceklerini, asgari ücreti 1500 TL’ye çıkartacaklarını, rant ekonomisine son verip üretime dayalı ekonomiye geçeceklerini, ekonomiyi durgunluktan kurtarıp yeniden canlandıracaklarını, buna bağlı olarak yeni iş alanları yaratacaklarını ileri sürebiliyorlar. Tüm bunları, tam demokrasi, özgürlük ve onurlu bir dış politika vaatleri tamamlıyor.

Bildirgede sıralanan iktisadi ve sosyal tüm sorunların ve bunlardan kaynaklanan tüm kötülüklerin kaynağı bir sömürü, soygun ve yağma düzeni olan kapitalizmdir. Gerçek ve tam bir demokrasinin ve özgürlüklerin önündeki engel, günümüzde tam bir polis rejimine dönüşen sermaye iktidarıdır. Onurlu dış politikadan yoksunluğun nedeni de, emperyalizme, en başta da ABD emperyalizmine iktisadi, siyasi, askeri, her alanda kölece bir bağımlılık içinde olmaktır.

Temel toplumsal ilişkilere müdahale edilmeden, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete son verilmeden, kalıcı biçimde sömürüye dur denemez, işsizliğe son verilemez, bildirgede iddia edildiği gibi, yoksulluk tarihe gömülemez. Verili sermaye iktidarına son verilmeden, gerçek demokrasi, eşitlik ve gerçek özgürlük de olanaksızdır. Emperyalizmin eğemenliğine son verilmeden, onun iktisadi, mali, siyasi, askeri, diplomatik, kültürel boyunduruğu kırılıp, sistemin dışına çıkılmadan, onurlu dış politika sadece bir hayaldir.

CHP’nin büyük bir özgüvenle yığınlara açıkladığı seçim bildirgesinde, başta Kürt sorunu olmak üzere temel toplumsal sorunları ve bu sorunların nasıl ve ne yönde çözüme kavuşturulacağı konusunda yeni sayılabilecek hiçbir şey söylememesinin gerisinde de bu gerçek vardır.

CHP’nin dönem dönem başvurduğu halkçı slogan ve söylemlerin ve bu arada da açıkladığı seçim bildirgesinde dile getirdiği vaatlerin tümü de yanıltıcıdır ve gerçek yaşamda karşılıksız kalmaya adeta mahkumdur. Her şeyden önce, CHP emek eksenli bir sol parti değildir. O klasik manada sosyal-demokrat bir parti de değildir. CHP tastamam bir sistem partisidir. Gelinen yerde bir çürüme ve kokuşmanın içinde olan burjuva cumhuriyetin kurucusu bir devlet partisidir. Dolayısıyla bildirgesinde yer verdiği sömürü, baskı, işsizlik, yokluk, yoksulluk, açlık gibi toplumsal sorunları kalıcı olarak çözüme kavuşturamaz.

Kılıçdaroğlu daha önce de bol keseden taşeron işçiliğine son verecekleri vaadinde bulunmuştu. Nedir ki, bu sözleri kısa sürede havada uçuştu, unutuldu. CHP’li belediyeler, örneğin İzmir-Konak ve İstanbul-Maltepe belediyeleri bir kıyım makinesi gibi çalıştılar. belediyelerindeki taşeron işçilerini kapı önüne koydular.

CHP’nin ne emperyalizme ve ne de NATO’ya bir itirazı yoktur. CHP emperyalizmin ve burjuvazinin TÜSİAD kanadının seçim sonrası hesapları çerçevesindeki olası bir koalisyonun ortağı olmaya pek heveslidir. Ancak, bunun gerçekleşmesi durumunda, CHP emperyalizmden ve TÜSİAD oligarklarından alıp işçiye ve emekçiye bir şey veremez.

Son söz yerine

Dünyada ve Türkiye’de günümüzde tek başına ya da bir koalisyon halinde işbaşına gelen tüm hükümetler bir sosyal yıkım ve savaş hükümetleri olacaklardır. Bu, CHP için de geçerlidir. Emperyalizmin ve işbirlikçi Türk burjuvazisinin desteği ve hesapları çerçevesinde işbaşına gelecek, temel misyonu sermaye devletine koltuk değnekliği yapmak olan CHP’den başka bir şey yapması da beklenemez. Tarihsel ve güncel tüm tecrübelerle sabittir ki, en acımasız sosyal yıkım politikaları -Almanya’daki SPD-Yeşiller hükümeti ve Fransa’daki sözde sosyalist Hollande örneğindeki gibi- sosyal demokrat hükümetler döneminde uygulamaya konmuş, sosyal hak gaspalarına en çok onların döneminde başvurulmuş, demokratik hak ve özgürlükler en çok onların döneminde tırpanlanmış, büyük acılara ve yıkımlara yol açan savaşalara hep onlar zamanında yol düzlenmiştir. Günümüz dünyası ve Türkiyesi’nin gerçekleri de bunu doğrulamaktadır.

 
§