12 Aralık 2014
Sayı: KB 2014/49

Faşist baskıya ve gerici zorbalığa karşı birleşik-militan mücadeleye!
Dink’in faili devlettir!
'İç güvenlik' yasası: Devlet terörü!
Baskı ve terörde pilot bölge Yüksekova
İnsanca yaşam için mücadeleye!
Aslolan işçi sınıfının mücadele yasalarıdır
DİSK-AR: 75 kuruşa bir öğün!
Yatağan’ın gösterdiği - K. Toprak
“Maceracılık” söylemiyle saklanan ihanet! - T. Kor
Yatağan direnişinin özeti
TEKEL’den Yatağan’a 4C köleliği
“Ölen de yargılanan da işçi oluyor”
Çelik yine işçiyi suçladı
Ramsey’de sendikalı işçi kıyımı
Devrimci Gençlik Birliği 1. Genel Kurulu tebliğlerinden...
“Sokakta parçalayalım!”
Eğitimde gericilik tahkim ediliyor
Eğitimde tam gaz gericileşme
“Şura kararlarını engellemek için fiili-meşru mücadele”
Kapitalizmi zor günler bekliyor!
Dünyada işçi, emekçi, gençlik eylemleri
Kapitalizm 230 milyon çocuğu savaş ve salgına sürükledi
"Ortak irade ve davranış birliğini geliştireceğiz!"
“Türkiye’de aile içi şiddet teşvik ediliyor”
İnsan hakları kavramına sınıfsal bir bakış - K. Ehram
Komünist tutsak Kara’ya müebbet hapis cezası!
Erdel Eren kavgamızda yaşıyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

TEKEL’den Yatağan’a 4C köleliği

 

Sermaye iktidarının sömürü ve kölelik uygulamalarında geliştirdiği ara formüllerden 4C statüsü Yatağan işçilerinin de direnişini kırmak için öne sürüldü. Bir parça iyileştirmelerle revize edilen ‘4C’ teklifiyle özelleştirmeye karşı direniş kırıldı.

Kamuya ait kuruluşlarda taşeron köleliği derinleştirilip yaygınlaştırılırken özelleştirmelerin ardından, işçileri bölmek ve sıtmaya razı etmek için 4C devreye sokuluyor. Yatağan enerji ve maden işçilerine destek vermeye gelen, kendi direniş ve 4C köleliği deneyimini aktaran Nevzat Polat en önemli şeyin mücadele etmek olduğunu ifade ediyordu. Polat’ın anlattıkları TEKEL’den Yatağan’a 4C köleliğine ayna tutuyor.

TEKEL’in Antep’teki içki fabrikasında çalışırken üretimin durdurulmasıyla mücadelenin parçası olan Nevzat Polat, daha o günlerde sendika bürokratlarının gericiliğiyle nasıl tanıştıklarını vurguluyor. TEKEL’de kapatma kararıyla üretim kesilse de işçiler işten çıkarılmamıştı. Maaş ödemeleri devam eden işçilerse çalışmadan maaş almanın özelleştirmeyi gerekçelendireceğini ifade ederek fiili üretime devam etme ve fabrikayı terk etmeme eylemine başlamıştı. Öz iradeleriyle karar alan işçilerin karşısına sendika bürokratları çıkmış ve “üretim için izin olmadığı” ifade edilmişti. İşçiler ise karşılarına çıkan bürokratlara rağmen eylemi sürdürmüştü. TEKEL ihanetçisi Tek-Gıda İş Genel Başkanı Mustafa Türkel eylemi kırmak için gelmiş, şube, bölge, merkez yönetimlerinden bağımsız eylem kararı alınmayacağını savunmuştu. İlk gün işçilerle, ikinci gün sendikada kalan Türkel, üçüncü gün otele yerleşip bir hafta ikna turlarını sürdürmüş, 12. günde işçilerin eylemini sanki kendi kararları gibi açıklayarak öncü rolüne soyunmuştu.

4C köleliği ölüme sürüklüyor

TEKEL direnişçisi Polat bu ilk deneyimle Ankara’ya geldiklerinde diğer işçilere bunu anlatarak uyardığını ifade ediyor. Bürokratlara güven olmayacağına dair bu tecrübenin ardından 78 günlük Ankara direnişinde mücadelenin sürdüğü fakat işçilerin aşamadıkları bürokrasi karşısında durumu kabullenerek “şartları iyileştirilen” 4C’yi kabul ettiklerini anlatıyor. 4C statüsünde direnişin basıncıyla yeni düzenlemelere gidilmişti.

İyileştirilmesine rağmen 4C statüsü ücretli köleliğin esnek üretim formülü olarak zaten en ağır şartları ifade ediyordu. 10 ay çalışma, 22 gün izin, ücretlerin iyileştirilmesi gibi son halini alan 4C, işsizlik karşısında “karşılıklı taviz” olarak sunuldu. Tek Gıda-İş bürokratları ve direniş iradesi kırılmış işçilerin ağırlığı ile çadırlar kaldırılarak TEKEL işçisi için 4C köleliği dönemi başladı. Polat, 4C statüsünde çalışanları “Türkiye’nin zencisi” diye tanımlıyor. Devlet eliyle hayata geçirilen bu kölelik statüsünün sonuçları TEKEL işçileriyle yeterince açık hale geldi. 4C’nin ne menem bir statü olduğu, şimdiye kadar 15 TEKEL işçisinin intiharı ile daha iyi özetlenebilir. Bu süreçte, ücreti tırpanlanan TEKEL işçilerinden birçoğunun hayatı paramparça oldu. Sendikalı olarak çalıştıkları fabrikalarda üretimde birbirleriyle bağları güçlü olan işçiler, sadece ili seçebildikleri, birbirlerinden ayrılarak dağıtıldıkları kamu işletmelerinde baskıya dayanamadı. Bu tahribat bile 4C’nin anlamına işaret ediyor.

Gönüllü 4C köleliği

TEKEL’in ardından özelleştirme saldırısına devam eden sermaye hükümeti, mücadeleyi seçen Yatağan işçilerini de dağıtmak için aynı yola başvurdu. Birçok özelleştirme saldırısında basit protestoları aşmayan tepkileri bertaraf eden AKP, Yatağan işçilerinin yılı deviren kararlı direnişi karşısında bir adım atmak zorunda kaldığını fark ederek 4C kozunu masaya sürdü. Bakanlar Kurulu kararıyla aynen TEKEL direnişi sürecinde olduğu gibi statüde belli iyileştirmeler yapan AKP böylece işçilere kısa süreli de olsa kabul edebilecekleri bir teklif sundu. İyileştirmelerle göz boyayan AKP, özelleştirmenin iptali için yola çıkan işçileri bu planına ikna etti.

Sendikal bürokrasinin özelleştirme saldırısı karşısındaki pasifliğinin yarın özel şirketin saldırıları karşısında da süreceğini bilen işçiler kamuda düşük ücretler ve kısmi iş güvencesi altında çalışma karşılığında bu mevcut durumlarından vazgeçtiler.

Fakat TEKEL örneğinin gösterdiği gibi gönüllü 4C’ye geçiş, kurtuluş değil prangaların sıkılmasıdır. Ve dün TEKEL işçilerinin yaşadığı tahribat yarın Yatağanlı enerji ve maden işçilerini de beklemektedir.

Kızıl Bayrak / Yatağan

 

 

 

 

Neden cop, gaz yedik,
ne için mücadele ettik’

 

Tes-İş ve Maden-İş şube yöneticilerinin 6 Aralık’ta direnişin bitirildiğine dair yaptığı açıklamaların ardından gazetemize konuşan işçilerden biri şube başkanlarının açıklamalarına atfen “Milas’ta ‘Yatağan bizim namusumuzdur’ diyen Türk-İş Başkanı hakkında bir şeyler konuşulması gerekiyordu” dedi.

Yatağanlı direnişçilerinden enerji işçisi Kadir Balta varılan anlaşmaya tepki gösteren işçilerden. “Savaş kazanmış cephe komutanı gibi konuşuyorlar” diyerek sendikacıların sabahki açıklamalarını eleştiren Balta, 450 günden beri ne için direnildiğine dikkat çekti. Balta, “Neden Soda Dağı’na çıktık, neden cop, gaz yedik, ne için mücadele ettik” sorularını sorarak şirketle anlaşma yapılmasını eleştirdi. Balta direnişin bitirilmesine ilişkin şunları vurguladı: “Çok güzel satmışlar. Hayırlı olsun! Bunların iktidarı ‘hayırlı olsun’. Ne mücadelesi verdiler, hiçbir mücadeleyi vermediler. Dostlar alışverişte görsün diye böyle bir mücadele verdiler. Ben bunları protesto ediyorum, bunların sendikacılığını tanımıyorum. Mücadeleye başlandıysa sonuna kadar götürürsün. 450 gün neyin mücadelesini verdik. Eylemler gösteriş oldu.”

Sendikacılara karşı mücadeleyi
başlatmak gerekiyor”

Enerji işçisi konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Genel merkezler nerede? Türk-İş nerede? Bu işçi sınıfı nerede? Hani Gezi Direnişi olacaktı burası? Yatağan halkı nerede? Diğer tüm örgütlerle bağları kopardılar. Biz bize, işçiler direnişi ancak buraya kadar götürdüler. Patronla görüşüp her şeyi hesapladılar, ömür boyu sendikacılıkları sürsün diye anlaşma yaptılar. Bunlar ömür boyu sendikacı. Özel sektörün sendikacıları bunlar. Yarın Soma’da olduğu gibi katliamlar olduğu zaman göreceğim onları. Ben bunları protesto ediyorum, hiçbirini kabul etmiyorum. Kimse bunları alkışlamasın. Burada yeniden bir mücadele başlatacağım. İlk önce sendikacılara karşı mücadeleyi işçi sınıfı olarak başlatmak gerekiyor. Bunlar, genel merkez, Türk-İş sendikacılık yapmadı. Yeniden DİSK’i, Türk-İş’i Hak-İş’i biraraya gelecek, işçi sınıfının talepleri neyse tek tek alıp mücadele edecek. ‘Vatan cephesi’ böyle savunulurdu. ‘Ben hak aldım, patronla görüştüm, haklarınızı daha iyi aldım.’ demekle olmuyor. Ben 26 yıl burada hizmet ettim. Benim oğlum ölmüş. Şimdi başımı kaldırıp nasıl işyerine gideyim. 

Neyin alkışını yaptılar ben anlamadım. Bu sendikacılığı, işçiliği öğretselerdi işçilerin çoğu 4C’ye gitmezdi. Neden benim işyerim satılıyor? Sonra buraya çıkıp nutuk atıyorlar.”

Kızıl Bayrak / Yatağan

 
§