25 Temmuz 2014
Sayı: KB 2014/30

Direnen Filistin halkıyla eylemli dayanışma!
Sorun burjuva cumhuriyetinin başına kimin oturacağı değil, onun nasıl yıkılacağıdır
AKP’nin dilinde Filistin, aklında özelleştirme var!
Rojava ve Filistin’e destek eylemleri
Sınıfa karşı sınıf tutumunu ete-kemiğe büründürelim!
Kent Şeker grevi
kararlılıkla sürüyor!
Yıldız Sunta işçileri
ihanete karşı direniyor!
Şişecam işçileri: Eylemlerimizi sürdüreceğiz!
Bakaç işçileri saldırılara ve sessizliğe rağmen direnişte!
“İşçiler el ele verdiği sürece kazanan taraf olacaktır!”

Jandarma saldırısının emrini Sütaş patronu verdi!

“En az yüzde 50 zam, 35 saatlik çalışma haftası!”

İhanete geçit vermemek için
TİS komitelerinde örgütlenelim!

Devrimci Gençlik Birliği üzerine... / 1
Bir elmanın iki yarısı - K. Toprak
Bürokrasiyi ve tıkanmayı aşmak için
ortak mücadele programına sahip taban inisiyatifleri
“Kızıl Bayrak elimizde bir kılavuz olarak durmaktadır!”
“Kavganın bayrağı kızıldır, Kızıl Bayrak işçi sınıfının elindedir!”
Emperyalist gericilik,
İsrail barbarlığının suç ortağıdır!
Uzlaşmacı çizginin açmazları…
Filistin: Katliamların ve direnişin tarihi
Dünyadan Filistin ve
Rojava için eylemler
İmam hatip okulları kimin ihtiyacıdır?
Çocuk istismarı / 4
Fırtına kuşları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalizme, siyonizme, gericiliğe karşı...

Direnen Filistin halkıyla
eylemli dayanışma!

 

İsrail savaş makinesinin Gazze’ye karşı başlattığı vahşi saldırı, üçüncü haftasında. Havadan F16 savaş uçaklarıyla, karadan uzun menzilli toplarla Gazze’yi bombalayan ırkçı-siyonist ordu, kara saldırısına eşlik eden tanklarla da Filistinliler’in evlerini rastgele bombalıyor.

Vahşette sınır tanımayan İsrail savaş makinesi ne yasa ne kural ne uluslararası anlaşma ne ahlaki değer ne insani ölçü tanıyor. 150’si çocuk, ezici çoğunluğu sivil halktan olan 700’e yakın Filistinli katleden, 4500 kişiyi yaralayan İsrail ordusu, onlarca ev ve işyerini de yerle bir etti.

Bu saldırı ile ırkçı-siyonist rejim, 2008’den bu yana üçüncü defa Filistin halkına karşı vahşi bir savaş yürütüyor. Emperyalistler ve bölgenin gerici devletleri tarafından desteklenen bu savaşların öncelikli hedefi, Filistin halkının direnme iradesini kırmaktır. Önceki saldırılarda hedefine ulaşamayan emperyalist/siyonist güçlerin hevesleri, bir kez daha kursaklarında kalacaktır. Zira 1948’den beri özgürlüğü için direnen Filistin halkına diz çöktürmek emperyalizmin de, siyonizmin de bölgesel gericiliğin de haddini aşar…

Küresel gericiliğin acımasız saldırısı

İsrail savaş aygıtının yürüttüğü saldırı, kapitalist/emperyalizmin gerici, zorba, vahşi niteliğini, somut bir şekilde gözler önüne sermektedir. Filistinliler’in evlerini rastgele bombalayan İsrail ordusu çocuk, kadın, yaşlı ayrımı yapmadan, toplu kıyım yapıyor. Bu vahşet dünyanın gözleri önünde cereyan ediyor. Buna rağmen batılı emperyalistler, Birleşmiş Milletler ve gerici rejimler, ırkçı-siyonizme kayıtsız-şartsız destek sunuyorlar.

“Kıyımı gerçekleştiren cellat” rolündeki İsrail devleti, Filistin halkı şahsında insanlığa karşı ağır suçlar işliyor. Irkçı-siyonist rejim, elbette işlediği toplu kıyım suçunun sorumlusudur ve bunun hesabını verecektir. Bu böyle olmakla birlikte, Filistin halkına karşı birleşen gerici güçler de, siyonist rejim kadar suçludur. Filistin halkına karşı işlenen ağır suçlar, kapitalist/emperyalist sistemin yasa/kural tanımazlık, gericilik ve barbarlıkta sınır tanımadığını, bir kez daha gözler önüne sermektedir. Her fırsatta demokrasi, insan hakları gibi konularda vaazlar veren sistemin efendilerinin bu fütursuz barbarlığa koşulsuz destek sunmaları, Filistin halkının direnişine ilkel bir kin beslemeleriyle izah edilebilir ancak…

AKP iktidarı, siyonistlerle işbirliğine devam…

Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) ‘eşbaşkanı’ olduğunu ilan eden AKP şefi Tayyip Erdoğan, Filistin direnişini tasfiye etmeyi hedefleyen bu proje için çalışarak, Washington’daki efendilerine sadık olduğunu gösterdi. Bu sadakatin önemli göstergelerinden biri, siyonist İsrail rejimiyle işbirliğinin hızla geliştirilmesidir. Son yıllarda yaşanan bazı gerilimlere rağmen, İsrail’le yapılan hiçbir anlaşma iptal edilmemiş, böylece siyonistlerle işbirliği, AKP iktidarı döneminde tarihinin en ileri noktasına ulaşmıştır.

Din istismarına dayalı politika izleyen dinci-gerici AKP iktidarı, İsrail saldırısını ilk on gün kayda değer bir açıklama yapmadan izledi. Siyonist vahşetin pervasızca devam etmesi ve buna karşı tepkilerin büyümesi üzerine, İsrail’i lafta eleştiren ama pratikte suya sabuna dokunmayan açıklamalar yapmaya başladılar. Katledilen Filistinli sayısının 500’e yaklaştığı günlerde ise, AKP iktidarı üç günlük yas ilan etti. Ancak yas ilan ederken bile İsrail’le işbirliğinin devam edeceğini de, pişkince açıkladılar.

Dinci-gerici iktidar, siyonist İsrail’le aynı dünyanın, kapitalist/emperyalist sistemin bir parçasıdır. Yani dinci-gerici iktidar İsrail’e Filistin’den çok daha yakındır. Bundan dolayı, AKP şefleri İsrail’e esip gürlerken bile ihtiyatı elden bırakmıyor, askeri ve ticari işbirliğinin ise devam edeceğini, utanmadan ilan ediyorlar. Vurgulamak gerekiyor ki, emperyalist/siyonist güçler gibi AKP iktidarı da, -Filistin dahil- ezilen halkların direnişine ilkel bir kin duyan güçler arasındadır.

Direniş kararlılığı güçleniyor

İsrail saldırganlığı, direnen Filistin halkını teslim olmaya ve böylece silahlı direnişi bitirmeye odaklanmış bir vahşet gösterisi olarak cereyan ediyor. Irkçı-siyonist rejimin bu taktiği yeni değil. Temmuz 2006 Lübnan saldırısı ile 2008’den bu yana Gazze’yi hedef olan üç savaşta da amaç aynı idi; vahşice yakıp yıkmak, sivil halkı katletmek yolu ile direnişi, ama özellikle silahlı direnişi bitirmek…

Lübnan direniş hareketi karşısında ağır bir hezimete uğrayan siyonist rejim, ateşkes talep etmek zorunda kaldı. Gazze’ye dönük saldırıları da benzer bir akıbete uğradı. İşgalci İsrail ordusu saldırınca, -tıpkı Lübnan’da olduğu gibi- Filistin halkı direnişe yüz çevirmek bir yana, daha da kenetleniyor. İşgalci İsrail ordusuna karşı direnen militanlar ise, ölümüne mücadele ediyorlar. Gazze halkı, ölüm pahasına da olsa, direnişin arkasında duruyor.

Halk/direniş örgütleri kenetlenmesi, siyonist işgalciyi açmaza alıyor. Zira süreç, hedeflenenin tersi yönde ilerliyor. Nitekim direniş hareketlerinin liderleri, İsrail’in Mısır aracılığıyla önerdiği ateşkesi reddettiler. Direniş hareketlerinin liderleri ve alanda direnen militanlar, Gazze üzerindeki ablukayı ortadan kaldıran bir anlaşmaya varmadan, savaşı bitirmeyeceklerini belirtiyorlar. Böylece ortalığı yakıp yıkan, insan kıyımı gerçekleştiren İsrail, bir kez daha siyasi olarak hezimete uğrayacak.

İsrail saldırısının 18. gününde, direniş tugayları halen Tel Aviv’e füze fırlatıyor; karadan Gazze’ye saldıran İsrail ordusu, tanklara rağmen mesafe katedemiyor. Zira her sızma teşebbüsleri sert bir direnişle karşılanıyor. Nitekim resmi açıklamalarda da, öldürülen İsrail askerinin sayısının 30’a ulaştığı, yaralıların ise 100’ü aştığı itiraf edildi. Bu arada çok sayıda asker ve subayın da Filistinli direnişçiler tarafından kaçırıldı.

John Kerry’nin Mısır’a gelmesi, ırkçı-siyonist rejim için bir çıkış yolu aranmaya başladığına işaret ediyor. Zira İsrail vahşi yıkım ve katliamlar yapsa da, direnişi zayıflatamadı. Siyasi olarak ise, hezimete uğrama noktasına geldi. Siyonizmin vahşetini tüm dünya görürken, İsrail ordusu ve istihbaratı için uydurulan efsaneler de yerle bir oluyor. İsrail vahşette sınır tanımaz, yıkım ve kıyımlar gerçekleştirir, ama direnen Filistin halkını yenilgiye uğratamaz. İsrail’in direnişi kırmak için giriştiği son dört vahşi savaşın sonuçları bunu göstermiştir.

Filistin halkıyla eylemli dayanışma!

Filistin halkı ve direnişçi örgütleri İsrail barbarlığına karşı Gazze’de halen zorlu bir savaş yürütüyorlar. Emperyalizme, siyonizme ve gerici rejimlere karşı direnen Filistin halkı, özünde tüm Ortadoğu halkları için de direniyor. Bu çatışmada Filistin halkının zaferi de, bölge halklarının da zaferi olacaktır.

Bundan dolayı tüm ilerici devrimci güçlerin, gençliğin, sendika ve meslek örgütlerinin, Filistin halkı ve direnişine destek vermek için harekete geçmeleri şarttır. Filistin halkıyla dayanışma emperyalizme, siyonizme ve gericiliğe karşı mücadeledir. Bu gerçeğin farkında olmalı, işçi ve emekçileri bu bilinçle donatmalı ve emekçilerin katılımıyla eylemi dayanışma süreci örmelidirler.

 
§