4 Nisan 2014
Sayi: KB 2014/14

Yerel seçim sonuçları
Yerel seçimler üzerine bazı gözlemler
Çözüme giden yol sandıklardan değil,
sınıf savaşımından geçer!
Parlamenter hayaller değil, meşru militan mücadele
Yerel seçimler ve
ortalığa saçılan pislikler! - H. Yağmur
Hangisi suç?
Devrimci seçim çalışmasından 1 Mayıs’a... - S.Soysal
1 Mayıs yasağı için
bahane bulundu!
Ankara’da
1 Mayıs hazırlıkları!
BDSP’lilere saldırı protesto edildi
Direniş, özgürlük, 1 Mayıs...
Kızıldere’nin yolundan gidenler kızıl bayrağı yükseltiyor!
Yasa yürürlükte işçiler kapı önünde
Luna işçilerine
dayanışma çağrısı
Greif direnişi ve güncel görevler
“Bir kez daha ihanete uğradık, ama son sözü biz söyleyeceğiz!”
Eren Korkmaz: Çamurlu sularda yüzen
bir ihbarcı ve işbirlikçi
Bürokrasi içinde yolunu şaşıranlar
şimdi de dükkancılığa soyundu!
Greif’te efendiler ve hainler!
Greif ile dayanışma büyüyor!
Greif direniş günlüğü
Kadın işçiler
“Mücadeleye devam” dedi!
Greif direnişi Köln’deki Greif işçilerine taşındı
Yalanlara sığınanların
savaş tezgahı
“Bu resmi siz mi yaptınız?” - Z. Eylül
“Bir resmi yalan daha açığa çıktı!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Greif direnişi ve güncel görevler

 

Kızıl Bayrak’ın 27 Mart tarihli sayısında, “Direnişin kalesi kuşatılmaya çalışılıyor” başlıklı bir yazı yayınlandı. Kısaca, Greif direnişinin gelinen yerdeki seyri ve karşı karşıya bulunduğu tehlike ya da tuzaklara değiniliyor ve ardından da doğal olarak, bu tuzakların nasıl boşa çıkartılabileceği irdeleniyor.

Söz konusu yazının girişi şöyle başlıyor:

Greif direnişi, tarihte çığır açan her öncü sınıf eyleminin yaşadığı sorunu yaşıyor. Cüretli bir öncü çıkış olarak yalnız kalma ve kuşatılma tehlikesiyle yüz yüze bulunuyor. Çünkü henüz kendisiyle aynı cephede savaşma gücü ve cüreti gösteremeyen sınıf kardeşlerinden hak ettiği desteği alamıyor. Ama öte yandan direniş kazanırsa başlarına nelerin geleceğini bilen sınıf düşmanları elbirliği yaparak onu boğmak için seferber olmuş durumdalar. Amaçlarına ulaşmak için tüm maharetlerini sergiliyor, içeriden-dışarıdan direnişin kalesini düşürmeye, onu kuşatma altına alarak direncini kırmaya çalışıyorlar.”

Bu paragraf ve devamında yazılanlar, neler yapılabileceği konusu da dahil, anlamlı ve isabetli tespitleri içeriyor. Tekrar olacağını göze alarak, biraz daha tanımlı önerilerle, Greif’in etrafında örülmeye çalışılan kuşatmanın nasıl boşa düşürülebileceğine dair düşünceleri güçlendirmek istiyoruz.

Taraflar ve tuzaklar

Halihazırda Greif direnişçilerinin saflarında rahatsız edici bir sorun bulunmuyor. Son derece zor koşullarda tümüyle yoğun bir emek, yetenek ve yaratıcılık örneği bir birlik yaratmışlardır. Direnişi içten çökertme amacıyla her gün ve her vesileyle yapılan kirli propagandalara rağmen, alınteri ve göznuru ile bu birliktelik korunmaktadır. Hatta bu birliktelik beklenilenden de dayanıklı çıkmış olup, saldırılar karşısında daha da güçlenmiştir. Kadını erkeği, kadrolusu taşeronu, yaşlısı ve genci ile işçiler, aradan geçen süre zarfında mevcut birlikteliklerinin değerini daha da iyi anlar hale gelmişlerdir. Zayıflar, kararsızlar, yarı yol arkadaşları daha baştan saflardan atılmışlardır.

Bu birliktelik öyle alelade bir birliktelik de değildir. Tam tersine bilinçle ve özenle hazırlanmıştır. Dahası bu birliktelik her aşamada sınanmış, sınavdan anlının akıyla çıkmıştır. Yaşananlar ilerisi ve gerisi ile, herkesi birbirine daha da yaklaştırmış ve kaynaştırmıştır. İşçiler bugün birbirilerine daha da güvenmektedirler. Daha da önemlisi, fabrika direnişine önderlik eden öncü işçilerle arada hiç bir mesafe yoktur. İşçiler öncülerine çok güvenmektedirler. Esasen onları yılmaz ve yıkılmaz kılan da budur.

Sorun, işçilerin üyesi oldukları sendikalarının başına çöreklenmiş sendika bürokratları cephesidir. Sözde işçi temsilcileridir, ancak gerçekte onlar, klasik ifade ile, kapitalist sınıfın işçi sınıfının içindeki kahyalarıdırlar. Greif direnişi karşısındaki duruşları bunu bir kez daha doğrulamıştır.

Greif işgali gerçekten de hem bu sendikal ihanet çeteleri ve hem de sınıftan söz edip işçi sınıfı hareketinde yeni bir örnek olan Greif söz konusu olunca bilerek susan, üstüne üstlük “Çok abartılıyor” diyerek küçümsemeye ve karalamaya çalışanların maskesini indirmiş, tüm sol hareket için ayrıştırıcı ve saflaştırıcı bir rol oynamıştır. Günümüzde, sınıftan, sınıf mücadelesinden, emekten yana olup olmamanın ölçütü, açıkça ve cepheden Greif işgalinden yana olmaktır, tam bir samimiyetle Greif işgalini desteklemektir ve tüm imkanları Greif direnişinin kazanması için seferber etmektir. Gerisi laf-ı güzaftır. Greif işgalinin başladığı günden bugüne tüm yaşananlar, zaman zaman yapılan açıklamalara ve verilen sözlere karşın, sendika bürokratlarının işçilerden taraf olmadıklarını ziyadesiyle kanıtlamıştır. Bu iddiayı doğrulayacak çok sayıda kanıt vardır ve bunu da en çok Greif işçileri ve fabrikadaki işçi temsilcileri bilmektedir.

DİSK ve işçilerin üyesi bulundukları Rıdvan Budak alçağının başında olduğu Tekstil Sendikası uzun süre Greif işgaline sahip çıkmamış, desteklememişlerdir. Tam tersine kimi zaman resmen ve açıktan bu onurlu işgal hakkında kuşku yayan, meşruiyetini tartışmalı hale getiren ve karalayan açıklamalar yapmışlardır. Bu açıklamalarını sendika yayınlarında yayınlayarak kamuoyu yaratma çabası içine girmişlerdir. Şube başkanı Kazım Doğan haini ile işbirliği halinde yapılanlar ise tam bir ihanet örneğidir. Bu hain görünürde Greif işçileri ile mesai halindedir, ama son dönemin gelişmeleri ile açığa çıkmıştır ki, o aslında başından beri Greif ve taşeron patronları ile mesai içindedir. Aradan geçen süre zarfındaki, oyalama, aldatma, karalama ve Dudullu’daki direnişi bitirme de dahil, tüm kirli işlerin altında imzası var. Yani o düpedüz bir grev kırıcısıdır.

Üst, orta ve alt kademesi ile sendika bürokrasisinin, sürecin uzamasında ilk günlerde kabule yanaştığı maddeleri dahi geri çekmede ve işi polis desteğinde Greif işgaline fiili saldırıya vardırmalarında inkardan gelinmez rolleri var. Greif ve taşeron patronları ile suç ortaklığı yapmışlardır.

Bu böyleyse eğer, bundan sonra yapılacaklar, bu durum gözetilerek belirlenmelidir.

Hain tuzaklar, karşı önlemler ve kazandırıcı hamleler

Greif direnişinin gücü, işçilerin sarsılmaz iradesi ve karlılıkları sonucunda, gelinen yerde DİSK ve Tekstil Sendikası yönetimleri direnişe sahip çıktığını açıklamıştır. Bu açıklamanın üzerinden epey bir zaman geçti, ancak hala gerçek bir icraat yok. Fabrika komitesi eylemli dayanışmadan, grev, işgal ve direnişten söz ediyor, bürokratlar “hele Greif yönetimi ile bir görüşelim” diyor. Komite, “Hemen harekete geçelim” diyor, sendikacılar “Bekleyin” diyor. Laf aynı laf, icraat aynı icraat. Ne hemen ve ne de geleceğe dair bir plan yok. Açıkçası bir kez daha, bir oyalamaca, aldatmaca ve olası bir satış durumu ile karşı karşıyayız. Bu duruma derhal son verilmelidir.

Sendikalar bizimdir fakat sendika bürokratlarına güvenmiyoruz. Günümüzde DİSK’in mücadele ruhunu Greif kuşanmıştır. Şimdi DİSK Greif’tir. Tam tersine gelinen yerde, onlara şiddetli bir güvensizlik duyulmalıdır. Attıkları ve atacakları her adım kuşkuyla karşılanmalı, olası tuzaklara karşı azami dikkat gösterilmelidir.

Onlarınki türünden diplomasi, TİS labirentlerindeki oyalamaca ve kapalı kapılar arkasında yapılan pazarlıklar bizim işimiz olamaz. Sendikacılarla Greif ve taşeron patronlarının baş başa görüşmelerine ise hiç güvenilemez. Greif fabrika temsilcileri her türden zaman kaybına dur demeli, doğrudan kendileri ile görüşülmesini dayatmalıdır. Greif patronları ne diyorlarsa işçilere doğrudan söylemelidirler. Elbette ki tüm görüşmeler aleni yapılmalı, her aşaması en başta Greif işçileri olmak üzere, tüm kamuoyuna açıklanmalıdır. Bu tarz pratikle, Greif’in aşağılık patronlarının gerçek niyetleri, tuzakları ve sendika bürokratlarının bu işin neresinde oldukları tümüyle açığa çıkacaktır. Hain tuzakları boşa düşürmenin en iyi yolu da budur.

Bundan böyle, süreci uzatmak, ancak bu arada boş durmayıp, çeşitli imkanları kullanarak, “Fabrika kapanacak” haberi eşliğinde özellikle bilinç düzeyi en geri işçiler üzerinde etkili olacak olan işsizlik ve geçim sıkıntısını istismar etmek, şimdi yaptıkları gibi işçileri işten atmak ve bunu diğerleri üzerinde sürekli bir baskı unsuru olarak kullanmak ve tüm bunların toplamından hareketle işçilerin çözüm umutlarını kırmak, Greif ve taşeron patronlarının başta gelen icraatı olacaktır.

Fabrika komitesi başta gelmek üzere, direnişin başını çeken öncüler hiç ama hiç boş durmamalı, geceli gündüzlü işçilerle bundan önce olduğundan fazla iç içe olmalı, işgal fabrikasını işçilerin kendi sınıf kimlikleri, sınıf çıkarları konusunda açıklığa kavuştukları, sınıf bilinci edindikleri ve uzun vadeye göre donanıp hazırlıklı hale getirildikleri gerçek bir okul olarak değerlendirmelidirler. Bu çok ama çok önemlidir. Çok önemlidir, zira, bu aşamada en büyük silah kendi birlikleri, örgütlülükleri ve kararlılıklarıdır. Onları bugüne dek ayakta tutan, Greif’i yıkılmaz bir kale haline getiren buydu. Bu durum korunmalıdır.

Elbette ki bu yetmez. Ünsa ve Dudulu’da da greve başvurmayı sağlamak ve dahası, diğer fabrika ve işyerlerinde Greif’le dayanışma amaçlı uyarı grevleri ve iş yavaşlatma eylemleri örgütlemeleri için DİSK ve üyesi tüm sendikaları zorlamak şarttır. Bunu hemen hayata geçirilecek bir eylem planı ile güvenceye almak gerekiyor. Bu öyle kolay bir iş değil elbette, ama yine de sendika bürokratlarına dayatılmalıdır. Bu hemen istenmelidir. Biz hep önde olmalı, onları kendi çabalarımızın ister istemez eklentisi yapmalıyız. Bu aynı zamanda onların gerçek kimliklerini açığa çıkarmak ve samimiyetsizliklerini işçiler ve kamuoyu önünde ayan beyan görülür hale getirmek için de çok işlevli bir yöntemdir.

Öte yandan, gelinen yerde, Greif direnişini desteklemek amacıyla pek çok kentte dayanışma platformları kurulmuş bulunuyor. İlerici ve devrimci kimi akımlar başta gelmek üzere, kimi demokratik kitle örgütlerinin, Haziran direnişi sırasında kurulmuş platformların ve kişilerin içinde yer aldığı  bu platformlar da önemli imkandır. Hiç kuşkusuz bu platformlar artık kanıksamaya yüz tutmuş etkinliklerle kendisini gerçekleştiren platformlar değil, eylemli dayanışmayı esas alan, birer eylem aracı olarak işlev görmelidirler. Kesinlikle tartışma tüketen yerler olmalarına izin verilmemelidir. Bu platformlar özellikle İstanbul’da kurulu bulunanlar Dudullu ve Ünsa’da grevin örgütlenmesinde aktif olarak değerlendirilmelidir.

Son söz yerine...

Greif için yapılacaklar konusunda öncelikli sorumluluk sınıf devrimcilerine aittir. Sınıf devrimcileri bağımsız devrimci bir çabayı esas almalı, yılmadan yorulmadan işçi, emekçi, kamu emekçileri ve öğrenci gençliğe Greif işçilerinin davasını anlatmalıdırlar.

Greif direnişini kazanımlarla sonuçlandırma imkânı dün de vardı, bugün de vardır. Şimdiki bir başlangıçtır gerisi mücadelenin nasıl seyredeceğine bağlıdır.

Kaldı ki, daha şimdiden Greif direnişi çok şey kazanmış ve kazandırmıştır. Sınıf hareketinde bir buzkıran rolü oynamış, yeni bir dönemin önünü açmıştır. Sermaye sınıfıyla, sendika bürokrasisi ile ve reformist solla nasıl mücadele edeceği konusunda paha biçilmez bir yol gösterici olmuştur. Artık bundan böyle sınıf hareketinde yeni ölçü Greif olacaktır. Greif direnişi aynı zamanda, eski anlayışlara, ideolojik ön kabullere, bunların ürünü ve ifadesi kurumlara ve devrimciliğe karşı, sınıf devrimciliğine açık bir çağrıdır da. Tüm bu bakımlardan Greif tarihsel bir niteliğe sahiptir, şimdiden bir tarih yazılmıştır.

 

 

 

 

Greif’te yola nasıl çıkılmıştı?

 

Greif işçilerinin fabrika işgali iki ayı geride bırakıyor. İşgal başladığında belki hiç kimse sürecin bu kadar uzayabileceğini tahmin etmiyordu. Çünkü sermaye ve uşaklarının, damarlarına basan böylesine etkili bir eyleme bu kadar uzun süre dayanması pek mümkün görünmüyordu. Ya işçilerin haklı taleplerini kabul edeceklerdi ya da polis zoruyla işgali bastıracaklardı. Ancak bu ikisini de henüz yapabilmiş değiller. (Ancak yansıyan son bilgilere bakılırsa bu ikincisinin yolunu düzlemek için dümen üstüne dümen çeviriyorlar.)

Sermaye ve uşakları işçilerin son derece haklı ve makul sayılabilecek taleplerini kabul etmediler, ama işgali kırmayı da başaramadılar. Kırmak için hemen tüm yolları da denediler aslında ancak amaçlarına ulaşamadılar. İşte böylelikle Greif işgali, yüz metrelik bir hızlı koşudan bir maratona dönüştü.

Peki bu maraton nasıl başlamıştı? Burada işgalin başladığı o ilk gün yaşananları hatırlatmak istiyoruz.

İşgal ateşi yanıyor!

Greif’te işgal eylemi 10 Şubat günü TİS görüşmelerinin tıkanması üzerine başladı. İşçilerin haklı taleplerini içeren toplu sözleşme taslağının Greif yönetimi tarafından kabul edilmemesi üzerine işgalin kıvılcımı çakıldı.

10 Şubat günü saat 14.00’te, sendika yönetimi ve işyeri temsilcileri ile Greif yönetimi arasındaki görüşme başladığında işçiler de saat 15.00’den itibaren, Hadımköy ve Dudullu fabrikalarında bekleyişe geçtiler. Çalışmakta olan vardiyaların iş yavaşlattığı bekleyiş, görüşmede Greif yönetiminin uzlaşmaya yanaşmadığı haberinin duyulması üzerine iş bırakmaya ve giderek fabrika işgal eylemine dönüştü.

Saat 19.00’da gece vardiyasından işçilerin de katılmasıyla işgal eylemi büyüdü. İşçiler hızla işbölümü yaparak fabrikada kontrolü ellerine aldılar. Özel güvenlik görevlileri fabrikanın dışına çıkarıldı ve fabrikanın girişine barikatlar örüldü. Tüm bunlar olurken BDSP’li sınıf devrimcileri de kapının önüne çadır kurup ateş yakarak işgale destek eylemine başladılar.

Bu sıralarda her bölümden seçilen temsilcilerin katıldığı ilk fabrika komitesi toplantısı da yapılmaya başlandı. Toplantıda direnişin bundan sonraki seyrini belirleyecek kararlar alındı.

Saat 22.15’te işçiler işgal fabrikasında kontrolün kendilerinde olduğunu ilan edercesine ilk pankartlarını astılar. Pankartta “Emeğimiz ve onurumuz için direniyoruz/Greif işçileri” yazıyordu. Pankart asıldığı sırada fabrikada grev halayları da çekilmeye başlanıyordu.

Saat 00.15’te ise bu kez direnişin en önemli anlarından birini oluşturan “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” yazılı pankart açılıyordu.

Saat 01.00 civarında ise bir yandan Dudullu fabrikasındaki işçilerin de eyleme katıldığı bilgisi gelirken diğer yandan ise sendikal ihanet ağlarını örmeye başlıyor ve DİSK/Tekstil’in hain bürokratları işçileri arkalarından hançerleyerek sendika sitesinden direnişe destek vermediklerini duyuruyorlardı. İşçiler ise buna karşılık olarak hızla bir değerlendirme alarak ertesi gün yapacakları eylemleri planlıyorlardı.

İşçi sınıfının onuru oldular

İşte işgalin başladığı ilk gün bunlar yaşandı, işgal ateşini yakan Greif işçileri büyük bir heyecan ve coşkuyla yola koyuldular. Yürüyüş ilk günkü kararlılıkla devam ediyor.

Greif işçileri her anı büyük deneyim ve derslerle dolu olan 48 gün boyunca çok şey öğrendi. Dostunu, düşmanını, dost görünüp düşmanlık yapanları tanıdı. Ancak her şeye rağmen yol yürümeyi becerdi, dimdik ayakta kalmayı başardı. Böylelikle şimdiden kazandılar. Büyük bir direniş destanına imza atarken işçi sınıfının onuru oldular.


 
§