10 Ocak 2014
Sayi: KB 2014/02

Yıkalım bu köhne düzeni!
Çürümüş düzende iktidar ve rant savaşı
Korkularınızı büyüteceğiz!
Gerici kapışma ve TIR olayı
Zam furyası başladı
Hrant Dink davasında 3. duruşma
“Devrim ve sosyalizm mücadelesine dört elle sarılacağız!”
“Yasa geçti, ama mücadelemiz sürecek!”
AKP’yi kurtaran kaynak: Özelleştirme
Feniş işçileri Aloğlu’nun peşinde!
“Hırsız patron, işbirlikçi sendika!”
Limanda eylemli sınıf dayanışması!
Bakanın iftihar tablosu
Sınıf devrimcilerinden mücadele çağrısı
Devrimci temellerde yenilenme ihtiyacı ve KESK genel kurulları / 2
Cenevre-2 Konferansı yaklaşırken çatışmalar şiddetleniyor
Cihatçı tetikçiler savaşı Irak’a taşıdılar
“Tehlikeli Bölge” ilanı ve polis devleti
Düzene karşı devrim!
İzmir’de Ekim Gençliği okurlarına saldırı
Bu daha başlangıç...
Roboski’nin adaleti zamanın ellerinde!
Alevilere dönük yeni asimilasyon hamlesi: Kızılelma
İzmir Gezi Tutsak Aileleri Ankara’daydı!
Devrimci tutsaklardan yeni yıl mesajları...
Yolsuzluk yapanlara ve hırsızlara açık mektup...
Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Roboski’nin adaleti zamanın ellerinde!

 

28 Aralık. Kışın soğuğu bu dağlarda birikmiş sanki. 2 saat 48 dakika sonra cehennem ateşiyle kavrulacak taşlar buz tutmuş. Soğuk ilikte. Ve soğuk aradan geçen 738 gün sonra Diyarbakır Askeri Savcılığı’nın kararıyla artık tüm vicdanlarda... Ya vicdanın soğuktan kurumasını izlersiniz ya da gerçeğin, adaletin intikam ateşiyle kavgaya girersiniz...

19.28: Sınır Tümen Komutanı ve Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı’nın müşterek kararları doğrultusunda sınır hattı üzerine 2 topçu atışı yapıldı. Saat 20.21’e kadar yapılan topçu atışı 12’yi buldu.

Ve yetmedi katil takımına 12 top atışı. Zira dağılmadı grup, yürüdü yolunda. Dönmediler yüzlerini güneye. Kaçsan gideceğin yer evindir. Bombalar düşerken hakim tepelere Roboskili kaçağa çıkanlar da böyle yaptı zaten. Ölümün sınırında yaşadıkları içindir kaçaklıkları. Varlığı yok sayılan bir halkın geçim savaşıdır kaçak. Ne mayın keser yolu ne asker ne de hiç olmamış olan sınır.

19.30 ile 20.00 arasıydı Genelkurmay 2. Başkanı’nın hava harekatı için onay talebini Genelkurmay Başkanı’na telefonla ilettiği saatler. MGK toplantısından çıkmıştı ‘paşa’. Bilgilerin işlendiği haritanın konutundaki çalışma ofisine gönderilmesini istedi.

Harita dağlık alanı gösteriyordu. Roboski sınırı oklar, çizgilerle “grubun” güzergahını işaret ediyordu. Özel paşa, evinden yönetiyordu savaşını, ne tereddüdü vardı ne de kararı. Bilinir ki paşa takımı da bir tetikçidir. Asalak efendileri kadar ruhsuz ve bilinçsizdir. Tek farkı, namludan çıkan izli mermiyi görmez, uçaktan düşen bombanın patlama sesini duymaz ama verir 34 insanın ölüm emrini. Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacağına dair söz verilen dosya Ankara’da karanlık odalarında karara bağlandı işte. Ve emrin alınmasıyla saatler 20.45’i gösterir oldu.

Kaçaktakiler topçu ateşinden korkarak geldiler sıfır noktasına. Bölgede yaşayan bilir başlayan top atışlarının salvolarını. 12 top mermisi düştüyse toprağa gerisinin geleceği belliydi. “Grup” düşündü sıfır noktasında ve bekledi geridekileri. Kimseyi geride bırakmadan, kaçaklara zarar gelmeden köye dönmek için sıfır noktasındaydılar işte. Ve yıldızları omuzlarında taşıyan kara yürekliler savaş raporlarına yazdılar; sıfır noktasındakiler teröristtirler, zira birbirini düşünerek hareket etmektedirler. Hayat, düzene köle olan için arkana bakmadan yürümektir. Diğerini düşünmek, ötekini kendinden saymak insanidir. Paşalar düşünmediler gördükleri gerçeği. Öldürmek için görevdeydiler ve görevlerini yerini getirdiler...

21.39: Ölüm geldi. Top atışlarının sustuğu sınır taşı şimdi alevle bağırdı. Gökyüzünden düşen hayat durduranlarla vuruldu toprak. Sınır hattında bekleyenler ilk patlamayla katledilirken ikinci bomba da gökyüzünü delip düştü toprağa. 13 dakika sonra geldi üçüncü bomba. Şahin denen savaş kuşları bombaladı Roboski’yi.

22.16: Herşey göz önündeydi. Savaş filmi gibi izledi katiller ölümleri, patlayan bombaları. Ve hiçbir efektin yapmacık olmadığını bilerek anı yaşamanın şokunda beklemekten başka elinden hiçbir şey gelmeyen “Hareketsiz bekleyen üçüncü bir grup” tespit edildi. 22.24’te paşaların savaşan şahinleri dördüncü bombayı attı. Şahin olmak kolaydır kanadı kırık güvercin karşısında. Şahanları olan dağlardan korkanlar ancak bombalarla çıkarlar yola...

Ve insansız hava araçları son raporunu verdi. Ölüm yağan topraklarda parçalara ayrılanlar, 34 can. Paşaların bakıp birbirlerini tebrik ettiği görüntüler yansıdı ekranlara. İşte o görüntüleri Roboski köylüleri yanık dumanı yükselirken kendi gözleriyle gördüler. 3 kişi kurtuldu. Servet Encü hayatta kalıp köye haber verdi. “Asker gelmedi, sadece bizim insanımız geldi” dedi Servet, Gülyazı’dan helikopter gelse kurtulacaktı 34’ün üçü. Ama bomba yağdıran el yardım için uzanmadı. Bir kaza yoktu ki! Tereddütsüz çekilen tetik adresini bulmuştu onlara göre . Ölen Kürt olduktan sonra silahlı-silahsız fark etmezdi. Bunun için haftası dolmadan emri veren Özel’i Erdoğan tebrik ediyordu, takipçisi olacağına söz verdiği katliamın azmettiricisine övgüler düzüyordu.

Eğer yeterince büyük bir yalan söyler ve bu yalanı yeterince uzun süre tekrarlarsanız eninde sonunda insanlar bu yalana inanır. Bu yalanı ne kadar uzun süre sürdürebileceğiniz ise kitleleri bu yalanın ekonomik siyasi ya da askeri sonuçlarından ne kadar süreyle koruyabileceğinize bağlıdır. Bu noktada da devlet gerçeğin yayılmamasını sağlamak zorundadır, çünkü gerçekler yalanın can düşmanıdır; bu bakış açısını genişleterek şunu söyleyebiliriz: Gerçek devletin en büyük düşmanıdır.”

Alıntının sahibi “Halkı Aydınlatma” görevini üstelenen, dünyanın gördüğü en güçlü iletişim ve propaganda ismi olarak ders kitaplarına geçmiş bir isme ait. Bu isim Hitler’i Hitler yapan propaganda bakanı Goebbels. Zira bugün AKP’nin başucu kitaplarıdır Goebbels’in sözleri. Roboski Katliamı’nın üzerinden saatler geçerken tüm medyalarını susturan güç, bugün takipsizlik kararını verirken söylediği yalanların büyüklüğüne, uzun süre tekrarlanmış olmasına güveniyor. Sermayenin eli kanlı devleti güveniyor Roboski mezarlarında çiçek açan bitkilerin büyümesine. Biliyor o tohum kıran soğukta çiçek açtıysa yıllar devrilmiştir. Fakat geçen zaman ve yalanın büyüklüğü ne Roboski Köyü’nde acıyı azalttı ne de yaşananları silip attı. Devlet savcılarıyla unutmuş olabilir. Ama perşembeler Roboski’de güneşin doğmaya utandığı gündür. Zira analar kalkar neredeyse hiç uyumadan. Roboski mezarlığını ev yapmış analar her Perşembe hesap sorar.

AKP şefi Erdoğan’ın “Roboski Katliamı davasının Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacağı” sözü unutulmadı. Karanlık dehlizlerde emri verenler kaybolmadan unutmayacaktır evlatlarının parçasını toplayan halk. Ankara kürsülerinde konuşmaya benzemez sınır denen ince çizgi üzerinde evladını katırlara battaniyeye bağlı taşımak. Ağırdır ölümü birlikte yaşamak. Devlet bütün bir köye aynı acıyı yaşatırken takipsizlik kararı örtmez ‘acımız büyük’ diyen katil gülüşlülerin “yargıya güvenin” cümlelerini. Goebbels yaşasaydı üstüne söyleyecek sözü olurmuydu bilinmez.

Roboski’de analara adalet yalan üzerine kurulu mahkeme salonlarında değil, özgür dünyanın birliğinde sunulacaktır. Biz unutursak kalbimiz kurusun diyen bir halkın acı paylaşımından yürüyeceğiz yolumuzu. Roboski’yi biz unutturmayacağız, katillerini ise zaman affettirmeyecek! Roboski’nin adaleti zamanın ellerinde.

 
§