10 Ocak 2014
Sayi: KB 2014/02

Yıkalım bu köhne düzeni!
Çürümüş düzende iktidar ve rant savaşı
Korkularınızı büyüteceğiz!
Gerici kapışma ve TIR olayı
Zam furyası başladı
Hrant Dink davasında 3. duruşma
“Devrim ve sosyalizm mücadelesine dört elle sarılacağız!”
“Yasa geçti ama mücadelemiz sürecek!”
AKP’yi kurtaran kaynak: Özelleştirme
Feniş işçileri Aloğlu’nun peşinde!
“Hırsız patron, işbirlikçi sendika!”
Limanda eylemli sınıf dayanışması!
Bakanın iftihar tablosu
Sınıf devrimcilerinden mücadele çağrısı
Devrimci temellerde yenilenme ihtiyacı ve KESK genel kurulları / 2
Cenevre-2 Konferansı yaklaşırken çatışmalar şiddetleniyor
Cihatçı tetikçiler savaşı Irak’a taşıdılar
“Tehlikeli Bölge” ilanı ve polis devleti
Düzene karşı devrim!
İzmir’de Ekim Gençliği okurlarına saldırı
Bu daha başlangıç...
Roboski’nin adaleti zamanın ellerinde!
Alevilere dönük yeni asimilasyon hamlesi: Kızılelma
İzmir Gezi Tutsak Aileleri Ankara’daydı!
Devrimci tutsaklardan yeni yıl mesajları...
Yolsuzluk yapanlara ve hırsızlara açık mektup...
Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hrant Dink davasında 3. Duruşma

 

Hrant Dink’in katledilmesiyle ilgili yeniden görülen davada Osman Hayal ve Zeynel Abidin Yavuz Trabzon’da gözaltına alındı. Yargıtay’ın bozma kararından sonra Hrant Dink davası yeniden görülmeye devam ediyor. 7 Ocak’ta görülen 3. Duruşmaya tutuklu sanıklardan sadece Erhan Tuncel getirildi. Tutuklu sanık Yasin Hayal ise duruşmaya katılmadı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin söz alarak taleplerini yineledi. Çetin, şunları ifade etti: “Bu davadaki taleplerimize yanıt veren bazı kamu görevlileri son günlerdeki tartışmaların odağındaki isimler. Bu nedenle mahkemece sürecindeki taleplerimiz yeniden karşılanmalı. Bir bakıma neredeyse dosya yeniden ele alınmalı. Bu davada Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), Genelkurmay dosyaya doğru bilgiler aktarmadı.”

Beyanların ardından savcı, davanın sürüncemede bırakıldığını ifade ederek, “Yargıtay’ın bozma kararına karşı beyanlarını vermek üzere duruşmaya gelmeyen tutuksuz sanıklar Osman Hayal ve Zeynel Abidin Yavuz hakkında yakalama kararı çıkarılmasını talep ediyorum” dedi.

Erhan Tuncel’in tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, sanıklar Osman Hayal ve Zeynel Abidin Yavuz hakkında ifadelerinin alınması için yakalama kararı çıkarttı. Duruşma 12 Şubat’a ertelendi.

Kararın ardından Osman Hayal ve Zeynel Abidin Yavuz, Trabzon’da gözaltına alınarak, adliyeye sevk edildi.

Perdeyi kaldırın, asıl sorumluları yargılayın!”

Duruşma öncesinde Çağlayan Adliyesi önünde toplanan Hrant’ın Arkadaşları ise cinayetin sorumlularının düne kadar terfi edilirken şimdi yolsuzluk kavgasında görevlerinden alınmasına dikkat çekti.

Hrant’ın Arkadaşları’ndan Bülent Aydın bir konuşma yaptı. Hrant’ın Arkadaşları adına basın açıklamasını Ahmet Ümit okudu.

Açıklamanın devamında Hrant’ın katledildiği 19 Ocak günü vurulduğu saat olan 15.00’te Agos gazetesinin önünde, vurulduğu yerde yine eylemde olunacağı duyuruldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

Roboski’de katliam emri
Necdet Özel’den!

 

Genelkurmay Askeri Savcılığı Roboski’de 34 kişinin hayatını kaybettiği hava saldırısıyla ilgili başlattığı soruşturmayı tamamladı. Askeri savcılık, Roboski Katliamı soruşturması ile ilgili takipsizlik kararı verdi.

Karar metninde saldırının gerçekleştirildiği 28 Aralık 2011 tarihinde bombalama için yapılan hazırlıklara da yer verilirken, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in operasyon için evinden onay verdiği ortaya çıktı.

Bu devlete, bu adalete lanet olsun”

Roboskili Aileler, Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın Roboski soruşturması ile ilgili verdiği takipsizlik kararına tepki gösterdi. Katliamda oğlu Erkan Encü’yü kaybeden anne Felek Encü, “Başbakanla görüştüğümüzde bize söz vermişti. ‘Failleri bulacağız’ demişti. Bir grup toplantısında da ‘Roboski olayı Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak’ diyordu. Ne oldu da bugün bu karar verildi” şeklinde konuştu.

Katliamda yaşamını yitiren Serhat Encü’nün annesi Halime Encü de “Bu devlete, bu adalete lanet olsun” diyerek tepkisini dile getridi.

ÇHD Ankara Şubesi “katliamın kasıtlı yapıldığını”, “emri verenin Necdet Özel, sorumlusunun Recep Tayyip Erdoğan olduğunu” söyledi.

İHD, kararda hava harekatının talimatının bizzat Genelkurmay Başkanlığı’nca verildiğinin anlaşıldığını, katliamın örtbas edilmek istendiğini, cezasızlık politikasının devam ettiğini ifade etti.

Barış Meclisi Dönem Sözcüsü Hakan Tahmaz ise açıklamasında kararı “katilin kendi kendini aklama çabası” olarak yorumladı ve “siyasi iktidar eliyle iki yıldır sürdürülen Roboski’yi unutturma, örtme politikasının ve girişimlerinin bir sonucudur” dedi.

 

 

 

 

'Faili meçhul’ iddianamesi:

Çeteleşmiş devletin kirli işbirliği

 

Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 10. Maddesi’yle yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, yargısız infaz dosyalarından oluşan “faili meçhul” iddianamesini sundu. İddianame “teröre karşı mücadelede sınırı aşanlar” diyerek sadece bir dizi tetikçiyi ve onların azmettiricisini sanık olarak tanımlıyor. “Faili meçhul” soruşturması sonucunda hazırlanan iddianame, devlet-çete işbirliğinin anlatıldığı bir dosya haline dönüştü.

Davada eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, Emekli Yarbay Korkut Eken, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin ile özel harekatçı polisler yargılanacak. Savcı Sadık Bayındır, iddianamede “Ağar, Şahin, Eken ve diğer bazı teşekkül mensuplarının, terörle mücadele adı altında yola çıkıp, tam bir sorumsuzluk içerisinde hareket ettiklerini” belirtti. Savcı dönemin devlet yöneticileri Tansu Çiller, Mesut Yılmaz gibi isimlere takipsizlik kararıyla davadan aklamıştı. Fakat dava dosyasında yer alan tanık anlatımları devletin kurumsal olarak yönetici konumundaki isimlerin de infazları bildiğini işaret ediyor.

Yargısız infaz dosyalarından oluşan “faili meçhul” iddianamesi, devletin çetelerle kurduğu işbirliğini de tüm çıplaklığıyla ortaya sermiş oldu. Zira tanık anlatımlarına göre özel harekatçıların, MİT’çilerin işbirliği yaptığı isimler dönemin önemli çete ve uyuşturucu liderleri. İddianamede Ömer Lütfi Topal, Hüseyin Baybaşin, Tarık Ümit isimlerinin geçmesi, kirli işbirliğinin boyutunu gösteriyor. Mehmet Ağar’ın Hüseyin Baybaşin’den Avrupa’da ülkücü çetelerin uyuşturucu satışına yardımcı olması talebi ve “PKK’ya yardım eden işadamları listesi”nin fotokopisinin verilmesi gibi örneklerle ikili arasındaki ilişki aktarılıyor.

Kirli işbirliği aslında ilk kez açığa çıkmıyor. Susurluk davasıyla birlikte 90’lı yıllardaki kirli savaş sürecinde yoğunlaşan çete-devlet birliği birçok veriyle yansımıştı. 21 Ocak 1997’de Frankfurt Eyalet Mahkemesi 17. Ceza Dairesi Başkanı Yargıç Rolf Schwalbe, üç eroin kaçakçısının davasında sunulan delillere dayanarak “Türkiye Cumhuriyeti devleti ve eroin kaçakçıları arasında yakın bağların var olduğunu” ifade ediyordu. Yargıç Schwalbe, daha sonra devlet içindeki bağın dönemin başbakanı Tansu Çiller olduğunu da ifade etmişti. Susurluk davası da kayıp silahlar, Bucak aşireti, Abdullah Çatlı gibi başlıklarıyla kirli işbirliğinin teşhir olduğu bir diğer süreçti.

Faili meçhul iddianamesi aklama yolunda

Dava sürecinin bir aklama pratiği olacağı, “devlete hizmet eden” bu tetikçilerin gerçek anlamıyla ceza almayacağı açık. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, “ileride telafisi mümkün olmayan zararların meydana gelmesini önlemek amacıyla” tutuklanmasına izin vermediği Ağar’a zarar gelmemesi için ‘görevini’ süreç içinde yerine getirecektir.

 
§