10 Ocak 2014
Sayi: KB 2014/02

Yıkalım bu köhne düzeni!
Çürümüş düzende iktidar ve rant savaşı
Korkularınızı büyüteceğiz!
Gerici kapışma ve TIR olayı
Zam furyası başladı
Hrant Dink davasında 3. duruşma
“Devrim ve sosyalizm mücadelesine dört elle sarılacağız!”
“Yasa geçti, ama mücadelemiz sürecek!”
AKP’yi kurtaran kaynak: Özelleştirme
Feniş işçileri Aloğlu’nun peşinde!
“Hırsız patron, işbirlikçi sendika!”
Limanda eylemli sınıf dayanışması!
Bakanın iftihar tablosu
Sınıf devrimcilerinden mücadele çağrısı
Devrimci temellerde yenilenme ihtiyacı ve KESK genel kurulları / 2
Cenevre-2 Konferansı yaklaşırken çatışmalar şiddetleniyor
Cihatçı tetikçiler savaşı Irak’a taşıdılar
“Tehlikeli Bölge” ilanı ve polis devleti
Düzene karşı devrim!
İzmir’de Ekim Gençliği okurlarına saldırı
Bu daha başlangıç...
Roboski’nin adaleti zamanın ellerinde!
Alevilere dönük yeni asimilasyon hamlesi: Kızılelma
İzmir Gezi Tutsak Aileleri Ankara’daydı!
Devrimci tutsaklardan yeni yıl mesajları...
Yolsuzluk yapanlara ve hırsızlara açık mektup...
Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Cihatçı tetikçiler savaşı Irak’a taşıdılar

 

2013, Irak halkı için “kanlı yıl” diye kayıtlara geçti. Çünkü emperyalist işgalin yüz binlerce askerle sürdürüldüğü 2007’den sonra ilk defa, katledilenlerin sayısı bir yılda 8 bine, yaralı sayısı ise on binlere ulaştı. Saldırganlar, esas olarak Şii Arapları hedef aldılar; ancak Sünni Arapları, Kürtleri ve Hıristiyanları hedef alan çok sayıda vahşi saldırı da gerçekleştirildi.

El Kaide uzantısı Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) çeteleri tarafından, başkent Bağdat başta olmak üzere farklı kentlerde düzenlenen intihar saldırılarıyla her gün onlarca kişi katledildi. Saldırıların %90’ı cami önünde, pazar yerinde, aşure gününde veya kalabalık caddelerde gerçekleştirildi. Görünen amaç, azami sayıda sivil halktan insanları, vahşi bir şekilde katletmektir. Asıl plan ise, mezhepsel, dinsel, ulusal çatışmaları kışkırtmak, merkezi bir iktidarın kurulmasını engellemek, Irak’ın %31’ini oluşturan El Ambar bölgesini ülkeden ayırmak ve burada şeriat devleti kurmak şeklinde özetlenebilir.

***

Yeni yılın ilk günlerinde, El Ambar eyaletinin iki büyük kenti Felluce ve Ramadi karıştı. Uzun süreli bir hazırlık yaptıkları anlaşılan IŞİD çeteleri, bazı aşiret şeflerinin işbirliği ile iki kentte denetimi ele geçirdiklerini duyurdular. Resmi binalara siyah bayraklar asan cihatçıların, “İslam Emirliği” ilan etmeye hazırlandığı, ancak Irak ordusunun kentleri kuşatmasıyla bundan vazgeçtiğini öne süren Iraklı yetkililer, kentlerin IŞİD çetelerinin hakimiyetine bırakılmasının söz konusu olmadığını belirttiler.

Kentleri kuşatan ordu, halen silahlı olan aşiretlerden kendileriyle işbirliği yapmalarını istedi. Ramadi kentinde bazı aşiretlerin devlet güçleriyle IŞİD çetelerine karşı savaştıkları ve kentin önemli bir bölümünün ordu denetimine geçtiği bildiriliyor. Bu bilgiyi bazı bağımsız kaynaklar da doğrularken, kentin bazı noktalarında çatışmaların devam ettiği de gelen haberler arasında.

Yansıyan son haberlere göre Felluce halen IŞİD çetelerinin denetiminde. Ancak ordunun kenti kuşattığı ve olası bir saldırı için hazırlık yaptığı da gelen haberler arasında. Aşiret şeflerine işbirliği çağrısında bulunan Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin, orduyu da, sivil halka zarar vermekten kaçınması konusunda uyardığı bildirildi.

Felluce’deki aşiret şefleri, IŞİD’in varlığını inkar ediyorlar. Ancak tüm görgü tanıkları, resmi binalara asılan siyah bayrakları gördüklerini belirtiyorlar. Nitekim çeteler de, halka çağrıda bulunarak destek istediler. Belli ki, cihatçı çeteleri aşiret şeflerinin sadece bir kısmı destekliyor.

***

Dinci-mezhepçi IŞİD ve onunla işbirliği yapan aşiret şefleri, sivil halkın yaşamını cehenneme çevirmek pahasına, bölgede egemenlik kurma derdindeler. Nitekim kentlerde günlük yaşamın felç olduğu, okulların kapandığı, elektrik ve su kesintilerinin yaşandığı ve yoksulların temel gıda maddeleri bulmakta güçlük çekmeye başladığı bildiriliyor.

Hal böyleyken, IŞİD’le işbirliği yapmaktan çekinmeyen bazı aşiret şefleri, ordunun El Ambar’dan çekilmesini talep ediyorlar. Görünen o ki, işgal karşıtı direnişin kırılmasına yardım etmek karşılığında ABD’den milyonlarca dolar alan aşiret şefleri, şimdi de sınıfsal çıkarları için, Irak’ın parçalanmasını hedefleyen bir planın parçası durumundalar.

***

Çatışmaları şiddetlendireceği kesin olmasına rağmen, Irak kentlerine bayrak dikecek denli cüretli davranan IŞİD’in gücü, cihatçı çetelerin yeteneğinden çok, gerici-Amerikancı bölge devletlerinin cömert desteklerinden geliyor. Suriye ve Lübnan’da olduğu gibi, Irak’ta da cihatçı çetelere en büyük destek çürümüş Suudi krallığından geliyor. Bunu AKP iktidarı ve Katar emiri izliyor.

Kendi aralarında belli sorunlar yaşayan bu üç gerici rejim, IŞİD ve işbirlikçilerini desteklemek konusunda ortaklaşıyorlar. Bu gericilerin İran’ın Irak üzerindeki etkisini sınırlamak, mezhepçiliği yaymak ve işbirlikçilerine dayanarak Irak’ta etkili olmak gibi rezil hesapları da var. Bu güçlerin finans, silahlandırma ve lojistik desteği olmasaydı, IŞİD çetelerinin bu güce ulaşması söz konusu bile olamazdı. Cihatçı çeteler-gerici rejimler ittifakı, Suriye’de olduğu gibi, Irak’ta da halkların başına bela oldu.

***

El Maliki yönetiminin güçsüzlüğü, yolsuzluk ve rüşvete batması, zengin enerji kaynaklarına rağmen ülkede işsizlik ve yoksulluğun alabildiğine yaygın olması, kısmen de olsa cihatçı çetelerin işini kolaylaştırıyor. Buna rağmen cihatçı çetelerin gücü, esas olarak halk desteğine değil, Irak egemen sınıflarıyla ittifak içinde olmalarına dayanıyor. Irak’ta siyasal parti ve örgütlerin etnik veya mezhepsel temelde inşa edilmesi, ABD işgalinden sonra pastadan aldığı pay azalan “Sünni” burjuvazi ile bazı aşiret şeflerini El Kaide’den medet umar duruma düşürdü.

Irak’ta şiddetlenen iç çatışma, burjuvazinin ve onun uzantısı olan aşiret şeflerinin iktidar ve ranttan daha çok pay alma savaşıdır. Bu çatışmada IŞİD ve gerici bölge devletleri, “Sünni” burjuvazi ve aşiret şeflerinin tarafında yer alıyorlar. İran ise, Şii burjuvazisi ve onun siyasal temsilcileriyle yakın işbirliği içinde. Bu böyle olmakla birlikte, çatışma mezhepsel değil sınıfsaldır. IŞİD çetelerinin katliamları çoğunlukla Şiileri hedef alsa da, Irak’ta fiili bir mezhep çatışması yaşanmıyor.

Burjuvazinin faklı kesimleri, mezhepsel kimliği kullanarak kitle desteği sağlamaya çalışıyor. Buna rağmen cihatçı çeteler ve onların destekçileri dışında, mezhepçi söylemi pek kullanan yok. Hatta El Maliki, döne döne “ulusal birlik” vurgusu yapıyor. Egemenler arası çatışmanın yer yer “mezhepçi” bir görünüm alması, yazık ki, mezhepçi ön yargıları körüklüyor. Fakat belli bir bilince dayanmasa da, sağduyu yolu ile de olsa, halkın büyük bir çoğunluğu, mezhep ayrımı ve çatışmasının felaketten başka bir şey getirmeyeceğinin farkındadır.

***

Bağdat’taki yönetimin zayıflaması ve bunun dolaysız sonucu olarak El Ambar’da ortaya çıkan otorite boşluğunun cihatçı çeteler veya aşiret şefleri tarafından doldurulması, emperyalist işgalin dolaysız sonuçlarından biridir. ABD ve suç ortaklarının işgalinin Irak’a bıraktığı vahim miraslardan biri de, gerici bölge devletleri adına tetikçilik de yapan cihatçıların egemen sınıfların bir kesimiyle ittifak kurup güçlenmesidir.

ABD’nin şimdi Irak’a silah satması, cihatçı çetelerin savaşı yaymasından rahatsızmış gibi davranması, emperyalistlerin El Kaide’yi Ortadoğu’nun kalbine sapladıkları gerçeğini değiştirmiyor. Geçmişte ırkçı-siyonist İsrail’i bölge halklarının başına bela edenler, son yıllarda cihatçı katiller sürüsünü de bölgeye taşıyarak, halkları ikinci bir bela ile karşı karşıya bıraktılar.

***

Genelde El Ambar, özelde Felluce ve Ramadi kentlerinde durum gerginliğini koruyor. Zaten ölümün kol gezdiği Irak’ta, önümüzdeki dönemde çatışmaların daha da yayılması muhtemeldir. Iraklı egemenlerin bir kısmı ve gerici bölge devletlerinden destek alan IŞİD’in tasfiye edilebilmesi kolay değil. Bu da çatışmaların (büyük ihtimalle şiddetlenerek), devam edeceği anlamına geliyor.

Bu çatışmanın bedelini -tıpkı emperyalist işgal döneminde olduğu gibi-, yazık ki, Irak’ın emekçileri ve yoksulları ödüyor, ödemeye de devam edecek. Oysa etnik, dinsel, mezhepsel aidiyetleri ne olursa olsun, Iraklı emekçilerin bu çatışmada hiçbir çıkarları bulunmuyor. Tersine, egemenler arası çatışma, emekçilerin yaşamını daha da çekilmez hale getirmektedir.

Emekçilere gerekli olan, mezhepçiliği kışkırtan gerici iktidar savaşları değil onurlu, eşit ve kardeşçe yaşayacakları bir dünyadır. Bu da ancak halkların gerçek anlamda kardeşleşeceği sosyalizmde mümkündür.

 
§