26 Temmuz 2013
Sayı: KB 2013/30

 Kızıl Bayrak'tan
AKP’nin kanlı politikaları ve tasfiyeci çözüm süreci
Dış politikada iflasın bedeli halklara ödetiliyor!
Faşist devlet terörüne direnmek meşrudur!
Devrim için örgütlenmeyen
geleceği kazanamaz!
“Sokakta, kavgada ve mücadelede olacağız!” - Av. Zeycan Balcı Şimşek
“Baskıya karşı direnmek haktır!”
Gezi tutsaklarıyla dayanışma eylemleri
Gençlikten korkuyorlar!
İşçi grevleri dalgası büyüyor...
Kazanımın yolu sokakta, mücadelede!
İşçi eylem ve direnişleri
İSDEMİR’de grev sürüyor!
Metalde grev dalgası
Gezi Direnişi’nin deneyimleri ışığında
emekçi kadın çalışmamızı güçlendirelim!
Çözüm sandıkta değil devrimde! - M. Yılmaz
Gezi Parkı Direnişi’nden ayaklanmaya... - 3 - Volkan Yaraşır

Akkapı: Gezi Direnişi’nin
öne çıkardığı bir mevzii...

Forumlarda mücadele kararlılığı
Mücadele birleştiriyor!
Suriye’de yıkıcı savaş ve emperyalist tehditler
Ekim Gençliği Yaz Kampı’ndan...
Devrimin gençleri...
Gezi tutsağı öğrencilerden mektup...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mücadele birleştiriyor!

 

“Yıllardır mücadele içerisinde olanların Taksim’i anlaması ve ona karşı enternasyonalist görevlerini yerine getirmesinden daha doğal birşey olamazdı.” Bu sözler Harald Andra’ya ait…

Kızıl Bayrak Stuttgart olarak S21 yıkım projesine karşı yıllardır sürdürülen mücadele içerisinde yer alan mimar Harald Andra ile bir röportaj yaptık. Taksim-Gezi Parkı yıkım ve direnişi ile birlikte, S21 yıkım projesi ve bu projeye karşı yılları bulan mücadelede ülkemizde yeniden gündeme geldi. Her akım kendi bakış açısına göre Stuttgartlılar’ın verdiği mücadeleyi ve bu mücadelenin deneylerini değişik platformlarda tartışıyorlar. Yayınladığımız bu röportaj ile, S21 mücadelesini ve deneylerini daha yakından tanıtarak sürdürlen tartışmaya katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Ayrıca, konu ile ilgili olarak, değişik tarihlerde Eİ’da yayınlanan yazılarda* bu röportaj ile birlikte okunursa S21 projesinin amacı ve bu projeye karşı verilen mücadele daha geniş olarak anlaşılabilir…

- Merhaba, biz Türkiye’de yayın yapan Kızıl Bayrak Gazetesi için sizinle S21 projesi ve bu projeye karşı yılardır sürdürülen mücadele, bu mücadelenin kazanımları, güçlü ve zayıf yanları üzerine bir röportaj yapmak istiyoruz. Öncelikle sizi okuyucularımıza tanıtarak başlayalım.

Harald Andra: Merhaba, öncelikle Taksim-Gezi Park direnişçilerini ve elbetteki Türkiye halkının, olağanüstü bir enerji ve yaratıcılıkla haklarını savunmak için gösterdikleri duyarlılık ve başarıyı kutluyotum. Bizde onların mücadelesinden öğreniyoruz.

İsmim Harld Andra, 63 yaşındayım ve mimarım. 2007 yılından beridir Parkschütze Komitesi’nde çalışıyorum. Komitede partili-partisiz herkes yer alabiliyor.

- S21 projesi nedir ve hangi tarihde gündeme geldi?

HA: Kısaca S21, “Stuttgart 21. yüzyıl“ projesi demektir. Bu proje ilk olarak 1994 yılında gündeme getirildi. Amacı, Stuttgart Merkez Gar’ını (HBF ) yer altına almaktı. Stuttgart’ın 17 peronluk büyük bir garı var ve bu trenlere ve yolculara rahat bir hareket alanı sağlıyor. HBF/Gar’ını yer altına alarak, peron sayısını 17’den 8’e indirmek istiyorlar.

- Bu durumda, şehrin tarihsel dokusunu değiştirecek olan milyarlarca Avro’yu bu projeye harcamak tam bir mantıksızlık olarak görülüyor. Bunu niye yapıyorlar?

HA: Ulaşım ve toplu taşımacılık için bir avantaj getirmeyen bu proje, kapitalist tekeller için on milyar avro üzerinde bir vurgun alanı sağlıyor. Şöyleki:

Birincisi, Demiryolunun olduğu gar yeraltına alındığı zaman, kentin en önemli ve pahalı markezinde 16 hektarlık yer açılacak. Bu alan fanans kapitale ve tekellere peşkeş çekilecek. İkincisi, inşaat tekellerine büyük rant olanakları sunacak. Eleştiri ve tartışma konusu olan, insanları sokaklara döken, insanların aklıyla alay edilererek onların aşağılanmasıdır. 8 peronluk gar kapasitesinin daha iyi olacağı yalanıdır. Mevcut hali ile Merkez Gar’dan saate 37 trenin giriş-çıkş yapabiliyor ve 50 trenlik bir kapasitesi bulunurken, 8 peronluk yeni garın 30 trenlik bir kapasitesi olacaktır.

- Yalan makinaları, garın yeraltına alınması ile birlikte çevrenin korunması için de iyi olacağını propaganda ediyorlar, gerçek nedir?

HA: Az önce söylediğim gibi, kapasite alanı daraltılan Gar, demiryolu taşımacılığını, özellikle yakın mesafe taşımacılığını çok olumsuz olarak etkileyecektir. Çevreyi düşünenler eğer samimilerse raylı-toplu taşımacılığın kapasitesini artırmak zorundadırlar. Ek olarak, çevre illere açılacak olan tüneller Alp Dağları’ndan ötürü inişli-çıkışlı olacaklardır. Bu da, narmalden daha fazla bir enerji tüketilmesini zorunlu kılacaktır. Bu da çevre kirliliğ için yeni bir sorun demektir

- Bu projenin yük taşımacılığına getirisi ne olacaktır?

HA: Yük taşımacılığına katkısı sıfırdır. Şöyle açıklayabiliriz; eski haliyle Stuttgart Gar’ından 9 yöne aynı anda trenler hareket edebiliyor. Yeni projeyle, 8 peronluk Gar’da bu mümkün olmayacaktır. Övündükleri hızlılık da olanaklı değildir. Büyük şehirlerden hızlı gelebilirsin, ancak geldiğin büyük şehirden küçük bir şehire girmek için beklemek zorundasın.

- Bu yıkım-talan projesi trafikde bir rahatlama sağlamayacak mı?

HA: Hayır, belirttiğim gibi siz 600 km olan Berlin-Stuttgart yolunu 5 saatte gelebilirsiniz, ama 40 (Kırk) km olan Stuttgart-Tübingen ulaşımını bekleme ile birlikte ancak iki saatte sağlayabileceksiniz.

- Stuttgart otomotiv sanayinin yoğun olduğu bir kent ve bu tekeller bu projeyi militanca destekliyorlar, bunu nasıl anlamalıyız?

HA: Yakın mesafe ulaşımın kötüleşmesinin de sonucu olarak, özellikle yakın mesafe ulaşımı daha çok kara yollarına yönelecektir. Daimler, Porsche ve Bosch gibi büyük tekeller bu projeyi destekliyorlar, çünkü tekeller bu proje ile birlikte daha çok binek oto ve kamyon satma olanağını elde edecklerdir.

- Bu projenin maliyeti nedir ve kaç yılda tamalanması planlanıyor?

HA: Başta, yalnız garın maliyeti 2,5 milyar ve çevre şehirler 2 milyar olmak üzere toplam olarak 4,5 milyar avro olarak hesaplanıyordu. Ancak, daha projenin yapımına başlanmadan maliyetin üç katına çıktığını görüyoruz. Yani gar 6,9 milyar ve çevre yolların maliyetininde 3,6 milyar avro olacağı açıklandı. Bu daha projenin başlangıç aşamasında böyledir, bu hesap da tutmayacaktır. Resmi açıklamaya göre inşaat 10 yıl sürecek, ancak burada da yalan söyleniyor. Daha şimdiden inşaatın 15-20 yıl süreceği hesaplanıyor.

- Proje sahiplerine göre bu proje ile birlikde Stuttgart daha modernleşecek, AVM’ler turistik gezi ve ziyaretlerin odağı olacağı iddia ediliyor.

HA: Ben böyle düşünmüyorum. Şu anda yapılmış ve yapımı devam eden çok sayıda AVM’ler zaten vardır. İstanbul Taksim’de olduğu gibi. Ama bunlar kapitalist pazarı canlandıramayacaktır. İnsanlar daha fazla kazanmıyorlar ki daha çok da harcasınlar. Bu arada konudan uzaklaşmadan kısaca belirtmeliyim, bizler kapitalistlerin daha çok kazanması için niye daha çok tüketmek zorunda olalım ki? Ayrıca yeni AVM’lerin kurulması demek eskilerin iflası da demektir. Diğer taraftan, AVM’lerin yüzlerce kapasiteli otoparkları şehiriçi taşımacılığının kitlenmesine ve hava kirliliğini çoğaltarak nefes almamızıda güçleştirecektir.

- Stuttgart’da gencinden yaşlısına, kadınlardan erkeklere ve değişik meslek sahibi ve değişik politik tercihlere sahip insanları bir araya getiren, zaman zaman yüzbini bulan kitlesel eylemler nasıl ortaya çıktı?

HA: Burjuva siyasal iktidarlar insanların onuruyla oynadılar. Bizleri aptal yerine koyarak, 8 peronluk Gar’ın daha büyük kapasiteye sahip olacağını söylediler ve buna inanmamızı istediler. Kapitalist tekellerin kârları uğruna kent içi ve çevre toplu ulaşımını felç edecek olan ve ayrıca kentin su kaynaklarının kirlenmesine yol açacak olan vurgun projesini dikte etiler. 2007’de yıkım projesi yeniden gündeme getirildiğinde, hukuki anlamda müdahale etmek ve yürütmeyi durdurmak için gerekli olan 20 bin imzanın üç katından fazlası, 67 bin imza toplanmasına rağmen, hukuk oyunları ile kendi yasalarını dahi çiğnemekten geri durmadılar. 2009 yılında protestocuların gücünü ve kararlılığını ölçmek için provokatif bir biçimde Gar’ı yıkmaya başladılar. Büyük kitlesel gösteriler bundan sonra geldi. Zaman zaman haftada 2-3 kez onbinlerin katıldığı gösteriler oldu. Yine bu süreçte park işgalleri, çadır kurup nöbet tutma eylemleri ve polisle çatışmalar oldu. Yalnızca‚ “Kara Perşembe” diye adlandırdığımız 30 Eylül 2010’daki saldırıda 400’ün üzerinde gösterici yaralandı, bir gösterici gaz bombasından ötürü bir gözünü yitirdi, polisin gaz bombalarından tutun da tomalı, atlı, köpekli, coplu saldırısının sonucu olarak insanların bir kesiminde polis sendromu oluştu. Kara Perşembe’ye karşı başlayan eylemler geceli-gündüzlü sürdü

- Eyalet seçimlerinden önce Yeşiller ve SPD de bu hareket içerisinde yer alıyorlardı. Toplumsal muhalefetin gücünüde arkalarına alarak, 50 yıllık CDU sultasına son vererek hükümet oldular. Bu partilerin seçimlerden sonraki tavırları nasıl oldu?

HA: 30 Eylül 2010 Kara Perşembe saldırısı protestoların doruğa çıkmasına etken oldu. Bu dönemden sonra Berlin’den aracılar gönderildi. CDU, SPD ve Yeşiller arasında kapalı kapılar arkasında anlaşmalar yapıldı. Birçok inisiyatiften oluşan S21 Karşıtları ile görüşmeler yaptılar. Bunların aralarında bulunan yalnızca ‘Parkschützer’ komitesi, görüşmeler için yıkımın durdurulması şartını ileri sürdü. Bu görüşmeler sürecinde, Berlin’den gönderilen aracı (!) Geissler, S21’in‚ ‘öyle ya da böyle devam edeceğini’ söyleyerek ağzındaki baklayı çıkarmasına rağmen, komitelerdeki Yeşil ağırlığından dolayı kitlesel eylemlerde bir düşüş yaşandı. Amaçları da buydu.

Fukoşima’da yaşanan nükleer santral patlamasının da rüzgarını arkasına alan Yeşiller, 2011 baharında yapılan seçimlerde CDU sultasının yıkılmasını sağlayan seçim başarısı elde ettiler. Hükümete gelmeleri ile birlikte S21’den yana açık tavırlarını ortaya koyarak, S21 karşıtlarına karşı cephe aldılar.

Kitle hareketinin doruğunda olduğu dönemde refaranduma karşı çıkanlar, Yeşiller ve SPD’nin hükümet olmaları ile birlikte ortaya koydukları ikiyüzlüce politikalarının (gerçek yüzlerinin açığa çıkasına rağmen), kitlelerde yarattığı moral bozukluğunu fırsata çevirmek için refarandum sahtekarlığını hızla gündeme getirdiler.

- Her şeye karşın S21 Karşıtı gösteriler devam ediyor. Taksim Direnişi’ne de büyük bir destek verdiler. Her hafta yaptıkları Pazartesi eylemlerini Türk Konsolosluğu önüne kadar taşıyarak desteklerini haftalarca sürdürdüler. Bu duyarlılığın temellerini nerede aramak lazım?

HA: Büyük şehirlerden gelen S21 Karşıtı oylara rağmen küçük ve kırsal alanlardan gelen oylarla kaçınılmaz olan refarandum yenilgisine (!) rağmen, S21 Karşıtları, yılları bulan eylemlikleri ile büyük bir başarı elde ettiler. Mücadele içerisinde sistemin, onun polisi ve medyasının, partilerinin gerçek yüzlerini görüp tanıdılar. Kendi güçlerinin farkına vardılar. Ne kadar ihanete uğrasalar da, yaşanan kitlesel hareketliliğin sonucu olarak 58 yıllık CDU sultasına-krallığına son verdiler. Kısmen de olsa örgütün, örgütlülüğün farkına vardılar, kapitalist tekellerin ve devletin her şeye muktedir olmadığını yaşayarak deneylerinden gördüler. Patron örgütlerinin milyonlar harcayarak yalan-yanlış propaganda yaptıklarına tanık oldular. Refarandum sürecinde belediyeler, kendi gerici tercihlerini vatandaşlara dayatmak için gönderdikleri mektupların parasını kamu parasından karşılamakta bir mahzur görmezlerken, patronlar da aylık bodrolarının yanına kendi çağrılarını iliştirdiler. Bunları yaşayanlar burjuva demokrasisinin nasıl bir şey olduğunu, yalanla gerçeği gördüler.

Yıllardır mücadele içerisinde olanların Taksim’i anlaması ve ona karşı enternasyonalist görevlerini yerine getirmesinden daha doğal bir şey olamazdı. Eylemlerini Türk Konsolosluğu önüne taşıyarak, aynı hedefler için savaşanların, karşıt güçlere karşı enternasyonalist birliğini gösterdiler.

- Yıllardır süren bir mücadelenin deneylerini bizlerle paylaşarak Türkiye’de direnen ve mücadele edenler için büyük bir destek sağladınız. Kızıl Bayrak gazetesi olarak size yürekten teşekkür ediyoruz.

HA: Biz de Taksim Direnişi ve Türkiye halkının boyun eğmez mücadelesinden öğreniyoruz. Onların barikat savaşlarından olduğu gibi, park forumlarından da öğreniyoruz. Eğer örgütlenmeyi başarırsak, çevre ve diğer birçok sorunları işçi sınıfının sorunları ile birleştirip ortak bir cephe yaratabilirsek kazanabiliriz. Gazeteniz aracılığı ile direnenlere dayanışma selamlarımı yolluyorum.

Ben size teşekkür ederim.

Kızıl Bayrak / Stuttgart

 

 

 

 

ABD’de yüzbinler
Trayvon için adalet istedi!

 

ABD’nin 100 kentinde, Trayvon Martin’ı öldüren George Zimmerman’ın suçsuz bulunması üzerine eylem gerçekleştirildi.

Trayvon Martin, 26 Şubat 2012’de Orlando yakınlarındaki Sanford kasabasında, George Zimmerman adlı güvenlik görevlisi tarafından vurularak öldürülmüştü. Geçtiğimiz hafta içi sonuçlanan davada katil Zimmerman suçsuz bulunmuştu.

Kararın açıklanmasının ardından başlayan eylemler 20 Temmuz’da doruk notasına ulaştı. ABD’nin 100 kentinde gerçekleşen eylemlere yüzbinler katıldı. Eylemler, Ulusal Eylem Ağı’nın çağrısıyla katılan onlarca örgüt tarafından gerçekleştirildi.

“Trayvon için adalet” şiarıyla örgütlenen eylemlerde Trayvon Martin’i vurduğu sabit olan Zimmerman’ın suçsuz bulunmasına tepki gösterildi.

Zimmerman savunmasında silahlı olduğunu düşünmesi ve kapşonlu giymesini gerekçe göstermişti. Bunun üzerine eylemlerde “Hepimiz Trayvon’uz” yazılı kapşonlu siluet bulunan tişörtler giyilmişti. Ayrıca Trayvon’un katilinin polis olduğuna yönelik dövizler taşınması ile düzen güçlerinin hedef alındığı da görüldü.

Göstericilerin temel talebi Zimmerman’a federal mahkemelerde dava açılması ve cezalandırılması. Zimmerman Florida yasalarına göre “meşru müdafaa” gerekçesine sarılarak aklanmıştı. Eylemlerde ayrıca silah kullanmayı kolaylaştıran ve Zimmerman’ın serbest kalmasını sağlayan “Yerini koru” yasaları da hedef alınıyor.

Tepkilerin devlete yönelmesini engellemeye, yasaları savunmaya çalışan düzen güçleri kararı mahkeme sınırına indirgemeye çalıştı.

Yüzbinlerin katıldığı eylemler ABD yönetimini tedirgin ederken hafta içi eylemlere uygulanan polis saldırıları da eylemin kitleselleşmesini engelleyemedi.

 
§