26 Temmuz 2013
Sayı: KB 2013/30

 Kızıl Bayrak'tan
AKP’nin kanlı politikaları ve tasfiyeci çözüm süreci
Dış politikada iflasın bedeli halklara ödetiliyor!
Faşist devlet terörüne direnmek meşrudur!
Devrim için örgütlenmeyen
geleceği kazanamaz!
“Sokakta, kavgada ve mücadelede olacağız!” - Av. Zeycan Balcı Şimşek
“Baskıya karşı direnmek haktır!”
Gezi tutsaklarıyla dayanışma eylemleri
Gençlikten korkuyorlar!
İşçi grevleri dalgası büyüyor...
Kazanımın yolu sokakta, mücadelede!
İşçi eylem ve direnişleri
İSDEMİR’de grev sürüyor!
Metalde grev dalgası
Gezi Direnişi’nin deneyimleri ışığında
emekçi kadın çalışmamızı güçlendirelim!
Çözüm sandıkta değil devrimde! - M. Yılmaz
Gezi Parkı Direnişi’nden ayaklanmaya... - 3 - Volkan Yaraşır

Akkapı: Gezi Direnişi’nin
öne çıkardığı bir mevzii...

Forumlarda mücadele kararlılığı
Mücadele birleştiriyor!
Suriye’de yıkıcı savaş ve emperyalist tehditler
Ekim Gençliği Yaz Kampı’ndan...
Devrimin gençleri...
Gezi tutsağı öğrencilerden mektup...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devrim için örgütlenmeyen
geleceği kazanamaz!

 

Kapitalist barbarlık insanlığa yıkımdan başka hiçbir şey sunmuyor. Emek sömürüsü üzerinden kendini var eden bu düzen ancak işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin devrimci iktidarı ile ortadan kalkacaktır. Bugün devrimcilere düşen en önemli görev; insanlığı ve tüm gezegeni kurtarmak için bu barbarlık düzenine karşı mücadele etmek, kitleleri işçi sınıfının devrimci programı altında örgütlemek ve harekete geçirmektir. Aksi durumda insanlık ve tüm doğal çevre barbarlık içinde yok oluştan kurtulamayacaktır. Yapmamız gereken açık ve nettir: Kitlelerin biriken öfkesini ve Taksim Direnişi ile açığa çıkan enerjiyi işçi sınıfının devrimci programı etrafında birleştirmektir.

Tarih bize devrimci örgütün ve önderliğin olmadığı yerde kitlelerin enerjisinin düzen içi sınırlara hapsedildiğini defalarca göstermiştir. Devrimci örgütün olduğu ve kitlelerle bütünleştiği yerde ise şanlı devrimlerin kaçınılmaz olduğunu göstermiştir.

Türkiye topraklarında sermaye düzenine karşı görkemli bir direnişe tanıklık ediyoruz. İşçi ve emekçilerin üzerindeki ölü toprağını atan görkemli direniş şimdiden birçok kazanım elde etmiştir. En önemli kazanımı ise kitlelerin birlikte hareket ettiğinde birçok şeyi değiştirebileceğini görmeleri olmuştur. Bu gerçekliği gören sermaye hükümeti AKP, direnişin moral değerlerini yok etmek, kazanımlarını ortadan kaldırmak için azgınca saldırıyor. Biber gazı, polis copu, TOMA, katliamlar, sokaklara salınan palalı çeteler, kitlesel gözaltı ve tutuklama terörü devletin harekete karşı saldırı araçlarının bazılarıdır. Sermaye devleti bu saldırılarını hareketin tüm kazanımlarını yok etmek için devam ettirmeye niyetli gözüküyor.

Sermaye düzeninin saldırılarından korkuya kapılan bir dizi gerici hareketler ve reformist güçler de açıktan ya da dolaylı bir biçimde düzenin saldırılarının bir parçası oluyorlar. Doğu Perinçek Aydınlık gazetesindeki yazısıyla bunu açıktan ilan etti. Park forumlarının en güçlü geçtiği Yoğurtçu Parkı’na sermaye hükümeti şefi Tayyip Erdoğan’ın argümanlarına benzer argümanlar kullanarak saldırıya geçti.

Reformist hareket ise başından beri temkinli olmak adına hareketin gerisine düşen ve hareketi geri çekmeye çalışan tutumlar izledi. Bu tutumlar Taksim’de çadırlar varken “flamaları indirelim”, “barikatları kaldıralım”, “çadırları kaldıralım” tartışmaları ile kendini dışa vuruyordu. Geniş kitlelerin böyle bir tartışması yokken açılan tartışmalar “koca” iddiaları olan bu hareketlerin kapitalist düzen karşısındaki konumlarını ve sınırlarını ortaya koyuyor. Düzeni aşmak gibi iddiaları olmayanlar kitlelerin düzen karşıtlığına dönüşen eyleminin önünde engel olmaktan başka bir işe yaramazlar. Taksim Direnişi bunu bütün açıklığı ile gösterdi. Her şeye rağmen kitle hareketi bir biçimde devam ediyor. Hareketi kontrol altına almak gibi uğursuz bir rolün oyuncusu reformist hareket misyonunu oynamaya devam ediyor. Taksim Dayanışması içinde ağırlığı oluşturan bu güçler pasifizmi bir eylem biçimi olarak öneriyorlar. Hareketin eylemli hattını sonlandırmak için söz birliği yapmışçasına tutumlar alıyorlar. Düzenin efendilerinin dillerinden düşürmedikleri “hesap sandıkta sorulur” sözlerine kendi cephelerinden cevap veriyorlar. Kitlelerin öfkesini kontrol altına almak için “hesabı sandıkta soracağız” gibi tutumları açıktan ya da dolaylı bir biçimde kullanıyorlar. Kitlelerin alternatif arayışı ile açığa çıkan “Hükümet istifa!” sloganını da devrimci bir yönelime dönüştürmektense sandığa çağıran bir tutuma dönüştürüyorlar.

Taksim Dayanışması içerisinde yer alan bazı kurumların temsilcilerinin gözaltına alınması, polis fezlekesinde Taksim Dayanışması’nın “yasadışı” olduğuna dair ifadelerin bulunması, reformist hareketlerin ve etkileri altındaki kitle örgütlerinin yöneticilerini korkutmuş durumda. Bunun içindir ki hareketin eylemli sürecini sonlandırmak için canla başla çaba sarf ediyorlar. Korkularını ise kitlelerin kaygıları diyerek perdelemeye çalışıyorlar.

Hareketi pasifizme iten bu anlayışların oyunlarını boşa düşürmeliyiz. Hareket geri çekildikçe sermaye devleti direnişin tüm kazanımlarını ortadan kaldırmak için daha fazla saldıracaktır. Bunun için ise ilk olarak devrimci ve ilerici güçleri etkisizleştirmek için saldırı ve operasyonlarını hızlandıracaktır. Düzenin saldırıları ve reformizmin geri tutumlarına karşı hareketin enerjisini devrimci kanallara akıtmak bugünün acil görevidir.

Bunun için park forumlarına direnişin değerlerini ve kazanımlarını ileri taşıyacak müdahaleler daha fazla yapılmalıdır. Forumların dinamik, inisiyatifli bir biçimde şekillenmesi için çaba sarf edilmelidir. Düzenin saldırılarına ve operasyonlara karşı forumların savunma mekanizmalarını kurmaları, tepkilerini güçlü bir biçimde açığa çıkarmaları sağlanmalıdır. Her saldırı ve operasyondan sonra gözaltına alınan ve tutuklanan direnişçilere sahip çıkmak için, tutuklananların serbest bırakılması için kenetlenilmelidir. Forumlar arası ortak karar ve eylem birliği için mekanizmalar oluşturulmalıdır. Kitlelere direnişin değerlerini ve kazanımlarını korumak ve yeni kazanımlar elde etmek için “Kenetlenin!” şiarı taşınmalıdır. Fakat şunu unutmamalıyız ki kitle hareketinin tüm kazanımının teminat altına alınması işçi sınıfının devrimci programı etrafında kitleleri birleştirmekle mümkündür.

Kitlelerin açığa çıkacak enerjisini devrimin olanaklarına dönüştürmek devrimci partinin görevidir. Bir dizi gelişme reformist ve gerici hareketlerin direniş karşısında engele dönüşen tutumlarını fazlasıyla görmemizi sağladı. Kitlelerde sivil toplumculuğu yayarak sandığı çözüm gösteren anlayışlar hareketi zayıflatmaktan başka bir işe yaramıyorlar.

Bugün harekete müdahalede öne çıkarılması gereken örgütlülüğün önemidir. Devrimci örgütün yaşamsal olduğunu kitlelere göstermeliyiz. Kitle içinde devrimci çalışmanın olmazsa olmazlarından biri devrimci örgüt anlayışını ve işçi sınıfının devrimci programını kitlelere taşımaktır. Hareketin kazanımlarının teminat altına alınması için leninist örgüt anlayışının kitlelere taşınması ve kitlelerin bu topraklardaki ihtilalcı sınıf partisine kazanılması için çaba sarf edilmelidir.

Her türlü örgüt kaçkını, pasifist düzen içi harekete karşı “örgütlenin” şiarını kitlelere taşımalıyız.

Devrimci örgüt varsa ve kitlelerle buluşma zemini yakalamışsa gerisi zaman işidir. Devrim er ya da geç işçi sınıfının devrimci partisi önderliğinde kitlelerin eseri olarak inşa edilecektir. Her şeyden önce “örgütlenin” şiarı devrimin anahtarı olarak önümüzde duruyor.

 
§