5 Ekim 2012
Sayı: SİKB 2012/07 (40)

 Kızıl Bayrak'tan
Yeni Ekimler için
devrime hazırlanıyoruz
Sermaye devleti savaşa hazırlanıyor!
Sayfalarından kan damlıyor!
AKP’nin 4. Kongresi
Bozuk düzende sağlam çark olmaz
Oslo tartışmaları yerini yine
imha planlarına bıraktı
Ulucanlar şehidi Habip Gül mezarı başında anıldı!
Baraj mizanseni ve tasfiye operasyonu
Elit Çikolata’da işten atma saldırısı
Eylül ayında iş cinayetlerinde 83 ölüm
“Direnmek yaşamaktır!”
GOP’ta işçilerin yeni mevzisi kuruldu!
Alevilik sorunu
4+4+4 sisteminde
özel gereksinimli çocukların durumu
Eğitimin gericileştirilmesine karşı mücadeleye!
Avrupa işçi ve emekçilerin
eylemleriyle çalkalanıyor
Kıtalarda grevler, protestolar...
Alman devletinin “4. zenginlik ve yoksulluk raporu’’ ve yakıcı gerçek
Kapitalizm, işçinin sermayeye
çevrilmiş kanıdır!
Birleşik, kitlesel, devrimci bir
6 Kasım için!
4+4+4, harçlar, dershaneler, sınav sistemi, yeni YÖK Yasası…
Cam fanus içinde metamorfoz
Neşet Ertaş’ın ardından…
Bahçelievler Katliamı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ortaya çıkan olanaklar ışığında...

Birleşik, kitlesel,
devrimci bir 6 Kasım için!

 

Gençlik hareketinin 2000’lerden bu yana sürekli olarak gerileyen tablosunu değerlendirebilmek için elimizdeki temel cetvel 6 Kasım süreçleri olmuştur. ‘96 yükselişinin geri çekilmesinden bu yana 6 Kasımlar her yıl öncekilere göre daha da zayıf ve parçalı bir hale gelmiş, kitlelerle bağını yitiren gençlik grupları, birleşik bir 6 Kasım örgütleme yetenek ve niyetlerini yitirerek kısır çatışmalar ve dar grupçu kaygılar peşinde sürüklenerek bin bir parçalı 6 Kasımlar örgütlemiştir.

Bu tablo hareketin geriye çekilmesiyle ters orantılı olarak büyümüş, ancak bununla birlikte hareketin gerilemesini de hızlandırıcı bir etken olmuştur. Zaten hayli daralan ileri gençlik kitlesi, bu nedenle siyasal örgütlere karşı güvenlerini yitirmiş ve kendilerini ifade edebildikleri temel bir alan olan 6 Kasımlar’da dahi süreçlerin dışına itilmekten kurtulamamıştır.

Ancak 2012 6 Kasımı, bu karamsar tabloyu bir parça da olsa aşmanın ve gençliğin dinamizmini birleşik ve kitlesel bir biçimde alanlara taşıyabilmenin olanaklarına geçmiş yıllara göre çok daha fazla sahiptir. Bu nedenle yeni dönemi tartışırken, 6 Kasım’dan başlayarak gençlik hareketinin güçlü bir çıkış yapması için gerekli hazırlıkları yapmak, mevcut saldırılara karşı güçlü bir karşı koyuşu 6 Kasım ile başlatmak –ya da ileri bir aşamaya taşımak- bugün için temel önemde bir görevdir. Yapılması gereken bu olanakları değerlendirmek ve bunun üzerinden birleşik bir hat örmektir.

AKP’nin parasız eğitim oyunu ve gençliğin tepkisi

Bugün ticari eğitim saldırısının yeni olmaktan çıktığını ve artık çok boyutlu olarak üniversitelerde sermaye işgaline dönüştüğünü biliyoruz. Saldırıya başlangıçta gösterilen tepki de zamanla politize olmuş unsurlara daraldığından, uzun süredir anlamlı bir karşı koyuşa dönüşemiyordu.

Ancak üniversitelerde ticarileşmenin büyük ölçüde hayata geçirilmesi ile birlikte, ticarileşme uygulamaları da çok yönlü olarak öğrenci gençliğin hayatında karşılık bulmaya başladı. Böylece de, geçmişte olduğu gibi bu saldırıya salt politik bilincinin sonucu değil, doğrudan yaşadığı ya da yaşayacağını düşündüğü mağduriyetten kaynaklı tepki gösteren geniş bir kesim ortaya çıktı.

Açıktan bir geleceksizlik anlamına gelen paralı ve piyasaya dönük eğitim anlayışı, geçmişte ilerici ve devrimci güçlerin propagandalarının etkisiyle gündemde bir yer tutabilirken, bugün, kimi zaman öğrenci gençliğin kendiliğinden tepkisinin açığa çıkmasına sebep olacak kadar yakıcı biçimde kendini hissettirir hale geldi.

En bilinen iki örneği yinelersek, geçtiğimiz yıl Bologna uygulamaları için pilot okul seçilen Ege Üniversitesi’nde 800 öğrencinin, hiçbir siyasal önderlik etkisinde olmaksızın gerçekleştirdiği yürüyüş; yine Kocaeli Üniversitesi’nde 1200 kişilik kitlesel eylem, tamamen yeni uygulamanın yarattığı mağduriyetten kaynaklanıyordu. Ancak ortaya çıkan eylemler, dar ve kişisel talepleri de aşarak topyekûn Bologna sistemini ve piyasacı eğitim uygulamalarını hedef alabildi. Kuşkusuz ki bu eylemler hızla dağıldı ve cılız kazanımlar dışında bir sonuç elde edemedi. Ancak her iki örnek de dikkatle incelendiğinde öğrenci gençliğin bu konuda ciddi bir tepki biriktirdiğini, hareketin tüm geri yönlerine rağmen önemli bir potansiyel taşıdığını gösterdi.

Son olarak ise AKP’nin parasız eğitim oyunu ya da harçların kısmi olarak kaldırılması, öğrenci gençliğin önemli bir tepkisi ile karşılaştı. Bir dizi yerelde bu gündemle gerçekleştirilen eylemler hareketin mevcut darlığını aşamamış olsa da, özellikle İstanbul’da gerçekleştirilen kitlesel protesto, öğrenci gençliğin nasıl bir duyarlılığa sahip olduğunu da gösterdi.

Eylemlerin talepleri kimi yerde salt harçların ikinci öğretimlerde de kaldırılmasına daralmış olmasına rağmen genelde bir dizi başlık öne çıktı. Esas önemli olan ise alanları dolduran gençlerin oraya geliş sebeplerinin hiç de salt bununla sınırlı olmamasıydı. Gençlik, özellikle AKP’nin parasız eğitim yalanına kanmadığını söylemek ve yakıcı biçimde hissettiği ticari-piyasacı eğitim uygulamalarına karşı tepki göstermek için alanlardaydı. Bu eylemler, bu kez siyasal güçlerin girişimleriyle örgütlenmesine rağmen hızla etkilerini yitirdi. Ancak gençliğin öfkesi ortadan kalkmadı.

Yine AKP tarafından uygulamaya konulan 4+4+4 sisteminin de toplumda yarattığı rahatsızlığı burada yeri gelmişken hatırlatmak gerekir. Eğitim ile doğrudan bağlantılı bu uygulama, öğrenci gençlikte eylemli bir tepkiye konu olmamasına rağmen yarattığı hoşnutsuzluk bilinmektedir.

İşte 2012 6 Kasımı’nı gençliğin bu birikmiş öfkesi ve eğitimde ticarileşmeye karşı duyduğu tepki ile karşılıyoruz. Bu bile ortaya geçmiş yılları aşan bir tablo çıkarmanın olanaklarının genişliğini görmek için yeterli veri sunuyor.

Gençliğin birikmiş tepkisini örgütlemek

6 Kasımlar, Türkiye’de üniversiteli gençliğin 1 Mayısları’dır. Dolayısıyla da 6 Kasım’ın gündemleri bütün olarak gençliğin gündemidir. Ticari eğitim, kapitalist sömürü, emperyalist savaş ve bütün olarak kapitalist sistemin insan üzerinde kurduğu tahakküm gençliğin ve dolayısıyla 6 Kasım’ın gündemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyalizm alternatifi de tüm bu gündemlerin içerisinde doğallığında işlenmelidir.

Ancak bugün için birleşik, kitlesel ve devrimci bir 6 Kasım’ı tartışıyorsak, öncelikle gençliğin son süreçte ortaya çıkan duyarlılığının ve bunun tüm gençlik güçlerini birleştirici etkisinin özel olarak ele alınması gerekir. 6 Kasım’ı en geniş biçimde örgütleyebilmek için öne çıkan iki başlık bugün için ticari eğitim ve Suriye’ye yönelik kirli politikalardır.

Yukarıda da ifade edilen ve son yıllarda gelişen ticari eğitim karşıtı duyarlılık, birleşik bir hareketin de zeminini oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu alanda oluşturulacak bir ortak mücadele hattı, daha şimdiden güçlü bir 6 Kasım’ın da anahtarı olacaktır.

AKP’nin harç oyunu ile başlayan sürecin kimi yerellerde ortak çalışmalara konu edildiğini, ancak bunların istenen düzeye gelmediğini biliyoruz. Bu açıdan yalnızca siyasetlerin birlikteliğine daralan örgütlenmeler değil, tüm duyarlı kesimleri kapsayabilecek biçimler zorlanmalı, 6 Kasım daha şimdiden bu gençlik enerjisine dayanan bir biçimde örgütlenmeye çalışılmalıdır.

Burada kastedilenin her yerde birlikler-platformlar kurmak olmadığını da hatırlatmak gerekir. Yerellerin özgünlüklerine göre kimi zaman tüm siyasal güçleri kapsayan bir platform tercih edilebilecekken kimi yerlerde ortaklık zeminleri kalmadığında daha dar olmak pahasına tek başına yol da yürünebilir. Esas önemli olan, birleşik bir 6 Kasım hedefine yönelmek için tüm duyarlı gençlik güçlerinin öznesi olabileceği mekanizmaları yaratabilmektir. Bunun platform mu, komite mi yoksa daha başka bir biçim mi olacağı talidir.

Yine gençliğin tepkisini ortaya koymak için birleşik ve merkezi bir çıkış olanakları doğarsa, kuşkusuz ki bu da değerlendirilmeli, güçlü bir politik hat ortaya konarak süreç örülmelidir. Burada önemli olan yerel çalışma-merkezi eylem ilişkisini doğru tanımlamak ve merkezileşmeyi buradan tartışabilmektir. Aksi günü kurtaran ama sonrasına bir şey bırakmayan bir etkinlikten öteye gitmez.

Savaşa değil eğitime bütçe!”

Emperyalist savaş gündeminin, özel olarak da Suriye’ye yönelik saldırganlığın bugün hayli yakıcı içimde kendini hissettirdiği de ayrı bir gerçekliktir. Burjuva medyanın dahi “savaş kapıda” nidaları attığı bir dönemde gençliğin bu konuda tepkisiz kalması kuşkusuz ki düşünülemez. Bu bakımdan 6 Kasım alanının halkların kardeşliği şiarını ete kemiğe büründürmesi zorunludur. Bu gündem hiçbir biçimde gençliğe dışarıdan dayatılan bir başlıkmış gibi anlaşılmamalıdır zira savaş bugün en yakıcı biçimde gençliği kesmekte, gençlik geleceğin kirli savaşının askerleri olarak düşünülmektedir.

Bu bakışla yürütülecek çalışma ticari eğitim saldırısı ile hayli içiçe geçmiştir. Üstelik bugün için her iki icraatın arkasında da temel yürütücü güç olarak AKP’nin bulunması, bu iki gündemin ilişkisini de açıkça ortaya koymaktadır. Gençliğin savaş karşısında göstereceği duyarlılık buradan bakıldığında ticari eğitim karşıtı tepkinin de bir yüzü olarak ortaya çıkacaktır.

Bu iki başlık üzerinden yürütülecek çalışmalar, “savaşa değil eğitime bütçe” biçiminde kimi formülasyonlara da konu edilebilir. Tüm darlığına rağmen bu şiar, bir yandan savaş harcamalarına dikkat çekerken diğer yandan eğitimin sermayenin kucağına atılmasına ve kendi yağıyla kavrulmak zorunda bırakılmasına dikkat çekmektedir. Bu haliyle de ticari eğitim ve harçların kaldırılması ile savaş arasındaki bağı ifade etmektedir.

Kuşkusuz ki bu kaba bağın ötesinde iki gündemin ilişkisi zengin bir literatüre yaslanarak kurulabilir. Bu, çalışmayı yürütecek güçlerin zenginleştirebileceği bir çalışmadır ve kapitalizmin krizinden yola çıkılarak tüm ticari eğitim uygulamalarının ve emperyalist savaş ihtiyacının bağı canlı biçimde sunulabilir.

Genç komünistlerin görevleri ve gündemleri

Ortaya koyduğumuz tablo, esas olarak günün olanaklarından yola çıkarak bugün için öncelikli ihtiyaç olan birleşik, kitlesel ve devrimci bir 6 Kasım’ın, buradan yola çıkarak da yine birleşik, kitlesel ve devrimci bir gençlik hareketinin yaratılması için tutulması gereken yola işaret etmektedir. Bahsettiğimiz temel gündemler üzerinden ortaya konacak çalışma, yalnızca siyasetlerin birliğini değil, aynı zamanda gençliğin tepkisini ve enerjisini açığa çıkarmayı hedefleyerek 6 Kasım’ı bu bakışla ele alacaktır.

Ancak siyasal bir gençlik çalışması hiç de ortaklaştırılmış gündemlerle yetinmek durumunda değildir. Komünistler bahsedilen hedefle yürütülecek 6 Kasım çalışmaları ile birlikte sosyalist bir alternatife işaret etmek görevi ile de karşı karşıyadırlar. Kuşkusuz ki parasız eğitim talebi çalışmada temel bir yer tutacak, ancak genç komünistler tüm çalışmalarla paralel olarak “parasız eğitim sosyalizmde” şiarını her fırsatta kitlelere taşıyacaklardır. Genç komünistler cephesinden kapitalizmin teşhirini yapmayan ve sosyalizm alternatifini gündemleştiremeyen bir çalışma her dem eksiktir.

Yine komünist hareketin 25. yılı vesilesiyle genç komünistler de ortaya bir politik çalışma hattı koyacaklardır. 6 Kasım ile kısmen kesişecek de olan bu hattın önemi, ortak çalışmanın yanısıra devrim ve sosyalizmin alternatifinin güçlü biçimde ortaya konması olarak kendini gösterecektir.

Yine tüm siyasal gelişmelere müdahale edebilen, politik refleksler geliştiren, ülke gündemini devrimci bir bakışla gençliğe sunabilen ve süreçleri eylemli bir müdahaleye konu edebilen bir çalışma ortak platformlara hapsolmanın da önüne geçecektir.

Burada kritik nokta ortak zeminde hareket ederken tüm politik hattımızı ilkesel bir biçimde tartışmaların önüne koymak değil, toplam harekete devrimci müdahale yapabilmenin olanaklarını en doğru biçimde değerlendirebilmektir.

6 Kasım’ın birleşik ve kitlesel olmasının yanında “devrimci” de olabilmesinin koşulu budur. 6 Kasım’ı devrimci yapan ne tek başına örgütleyen kurumların devrimciliğidir ne de gelen kitlenin niyeti. 6 Kasım’ı devrimci kılan bütünlüğü içerisinde ortaya koyacağı politik bakış açısı ve hedefiyle birlikte hareketin yönünü döndüğü yerdir.

Buradan yola çıkarak 6 Kasım 2012’nin birleşik, kitlesel ve devrimci bir muhtevaya bürünmesi için önemli olanaklar barındırdığını yinelemek gerekir. Doğru bir politik önderlik ve doğru bir politik bakış açısı ile bu olanaklar değerlendirilebilirse, gençlik hareketinin üzerindeki ölü toprağı da bir parça atılabilir. Bunun öncelikli koşulu da bugün tanımladığımız tepkinin örgütlenebilmesi ve gençliğin enerjisini açığa çıkartarak alana yansıtabilmekten geçektedir.

(Ekim Gençliği, sayı 140, Ekim 2012)

 

 

 

 

Cebeci’de Erdoğan protestosu

 

Ankara Üniversitesi Cebeci Yerleşkesi’nde 2 Ekim günü yapılan eylemle dinci partinin şefi Tayyip Erdoğan’ın açılışa gelmesi protesto edildi.

Öncelikle toplu bir şekilde fakülteler gezilip teşhirlerle öğrenciler basın açıklamasına çağrıldı. Hukuk Fakültesi’nden kısa bir yürüyüşle kapı önüne gelen öğrenciler “Üniversitelerde AKP’yi istemiyoruz” dedi. Basın açıklamasında Tayyip Erdoğan’ın üniversitelere ‘geleceksizlik, savaş çığırtkanlığı’ getirdiği vurgulanırken, gelişi nedeniyle Ankara Üniversitesi’nin Tıp Fakültesi’nde olağan üstü hal ilan edildiği belirtildi. Son olarak Tayyip Erdoğan’ın mutlaka protesto edileceğinin belirtilmesi ile basın açıklaması sona erdi.

Açılışta gözaltı terörü

Açılış törenine katılmak üzere 3 Ekim günü üniversiteye gelen AKP şefi Tayyip Erdoğan öğrenciler tarafından protestoyla karşılandı.

Polis ablukası altında yapılmak istenen açılışta, listede adı olmayanlar içeri alınmadı, çiçek ve çelenkler tören salonuna sokulmadı. Üniversite binası civarında da tam anlamıyla OHAL ilan edildi.

Yoldan geçen birçok kişi polisin kimlik kontrolüne maruz kalırken Erdoğan’ı protesto eden Gençlik Muhalefeti üyelerinden 12’si polisin biber gazlı saldırısı sonucu gözaltına alınırken başka bir noktada eylem yapan Genç Sen üyelerine saldıran polis, 7 öğrenciyi gözaltına aldı.

Ekim Gençliği / Ankara

 

 

 

 

Ekim Gençliği çalışmalarından...

 

Ankara Üniversitesi DTCF’de Ekim Gençliği okurları yaygın bir ajitasyon propaganda çalışması yürüttü. Alevi mitingine çağrı yapan ozalitler merkezi yerlere yapıldı. Bunun yanı sıra merkezi bildiriler sohbet edilerek dağıtıldı. Ayrıca Kızıl Bayrak ve Ekim Gençliği de gençliğe ulaştırıldı.

Suriye üzerinden yürütülen savaş politikalarına karşı “Emperyalist savaşa geçit yok!” şiarlı afişler okulda yapıldı.

Sınıfın sesi de öğrencilerin gündemine taşındı. Kiğılı direnişini anlatan stickerler okulda kullanılarak gençliğe Kiğılı’yı boykot etme çağrısı yapıldı. Öğrenciler, “zaten sizden başka emek sermaye çelişkisine bu kadar değinen yok. İşçi sınıfını bu kadar önemseyen yok” diyerek yürütülen faaliyete ilgilerini gösterdiler.

Hacettepe Üniversitesi, yönetimin baskıcı uygulamalarıyla yeni eğitim-öğretim dönemine başladı. Ancak kampüsteki siyasal faaliyete “izin alınmadığı koşullarda” müdahale edileceğini belirten üniversite yönetiminin tehditlerinin devrimci irade karşısında sökmeyeceği bir kez daha görülmüş oldu.

1 Ekim günü yemekhane önünde bir araya gelen ilerici ve devrimci gençlik örgütleri afiş asarak ve stant açarak saldırılar karşısında dayanışma içinde olacaklarını ve siyasal faaliyetlerini savunacaklarını gösterdiler. Özel Güvenlik Görevlileri’nin şaşkınlıkla izlediği ortak ve kitlesel çalışmaya herhangi bir müdahale olmadı.

2 Ekim sabah saatlerinde afiş yapan Ekim Gençliği okurları ÖGB’lerin tacizleriyle karşılaştılar. Ekim Gençliği okurlarının yanına gelen ÖGB’ler “Afiş asmanın yasak olduğunu ve yönetimin kendilerinden bunu hatırlatmalarını istediğini”, afiş faaliyetine devam etmeleri durumunda devrimci öğrenciler hakkında tutanak tutacaklarını söylediler. Hatırlatmalarının işe yaramadığını görmelerinin ardından ise alandan ayrıldılar.

Kampüsün dört bir yanını afişlerle donatan Ekim Gençliği okurları “Emperyalist savaş ve saldırganlığa geçit yok” şiarlı afişlerin yanısıra BDSP’nin “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği etkinliği”nin afişlerini ve Beytepe’deki tanışma etkinliğinin afişlerini astılar. Ayrıca “Kiğılı’ya boykot, direnişe destek” çağrısı yapan stickerlar da kullanıldı.

Kütüphane önünde açılan stantla “Harçlar kalktı soygun sürüyor” başlıklı merkezi bildirilerin dağıtımı yapıldı. Ajitasyon konuşmalarıyla AKP’nin parasız eğitim yalanları teşhir edildi. Ekim Gençliği ve Kızıl Bayrak’ın satışı gerçekleştirildi.

Çanakkale’de, kentin çeşitli yerlerine “Emperyalist savaş ve saldırganlığa geçit yok!” şiarlı afişler yapıldı. Şehirde “tahammül edilemeyen” afişleme çalışması, inatla ve ısrarla sürdürüldü.

1 Ekim günü de 17.00-18.00 saatleri arasında “Şimdi geldiğin yerin farkına varma zamanı” başlıklı bildirinin dağıtımı yapıldı. Üniversite öğrencilerinin yoğun olarak bulunduğu kordonda dağıtılan bildiriler ilgi gördü.

Kiğılı direnişiyle dayanışmayı büyütmek için “İşçi düşmanı Kiğılı’ya boykot, direnişe destek” şiarlı stickerler Çanakkale’nin çeşitli bölgelerinde kullanıldı.

Ekim Gençliği / Ankara-Çanakkale