20 Nisan 2012
Sayı: SYKB 2012/16

 Kızıl Bayrak'tan
Kurultayın gücüyle devrimci 1 Mayıs’a
yeni mevziler kazanmaya!
Sermaye iktidarının komşu halkları hedef alan saldırganlığı devam ediyor...
Newroz direngenliğine
tutuklama terörü
Karadağ davasının aynasında
düzen gerçeği
Bosch’ta deviremeyen darbe güçlendirdi
Bosch’ta patron-çete
saldırısına protesto
Türk Metal çetesi
Bosch işçilerine saldırdı!
Sınıf devrimcileri 1 Mayıs’a hazırlanıyor!
GOP’ta 1 Mayıs şenliği gerçekleşti
Sermayenin saldırılarına karşı
1 Mayıs’a!..
Taşeron İşçileri Kurultayı işçi kürsüsü oldu
DİSK/Genel-İş yöneticileri kurultayı değerlendirdi
Tarihten güncelliğe dünyada ve Türkiye’de 1 Mayıs - H. Fırat
Yunanistan, sınıf mücadelesinde dönüm noktası...-V.Yaraşır
Mısır’da gerici iktidar çatışmaları
BM’den Suriye’ye gözlemci heyeti
Kıbrıs BES yeniden
süresiz grevde.
Ekim Gençliği 1 Mayıs’a hazırlanıyor!..
ODTÜ öğrencileri
mücadeleyi büyütüyor
Eğitim hakkına sahip çık!
Osmangazi Üniversitesi’nde
cami yapımı...
10. BİR-KAR Gençlik Kampı başarıyla gerçekleşti!..
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye iktidarının komşu halkları hedef alan saldırganlığı devam ediyor…

Saldırganlık ve savaş planlarını
1 Mayıs alanlarında bozalım!

Suriye’ye doğrudan saldırmaya muvaffak olamayan emperyalistlerle Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi gerici bölge rejimleri, bu kirli emellerine ulaşabilmek için zemin hazırlama girişimlerini sürdürüyor. Medyadaki tetikçi kalemşörleri de seferber eden, -“aktif taşeronluğu”nu Türk devleti/AKP iktidarının üstlendiği- gerici koalisyon, bu aralar kendi eserleri olan “Annan Planı”nı başarısızlığa uğratma taktiği izliyor.

ABD ile suç ortaklarından oluşan gerici zorbalar koalisyonu, “Annan Planı”nın başarısızlığının Suriye’ye saldırmak için yolu düzleyeceğini hesap ediyorlar. Aksi halde Şam’da dinci Amerikancı bir yönetim kurma heveslerinin kursaklarında kalmasından endişe ediyorlar.

Gerici zorbaların demokrasi mücahitliği (!)

Çin, İran gezilerinden sonra Suudi Arabistan’a giden AKP şefi Tayyip Erdoğan, bu ülkenin Amerikancı kralı Abdullah’la baş başa bir görüşme gerçekleştirdi. Suriye meselesini ‘özel olarak’ ele aldıklarını açıklayan dinci-Amerikancı ikili, Baas yönetimini devirme konusundaki kirli emellerini bir kez daha açık ettiler.

Görüşmenin yapıldığı Amerikancı kralın çöldeki sarayına elele tutuşarak giren Erdoğan-Abdullah ikilisinin, “Suriye’de demokratik dönüşüm sürecinin halkın arzusu doğrultusunda bir an evvel suhuletle tamamlanması gerektiği” konusunda mutabık kaldıkları bildirildi.

Ortaçağ kalıntısı şeriatçı zorba rejimin başı Abdullah’tan, ‘Türkiye’nin Suriye için başlattığı yeni inisiyatife’ destek isteyen AKP şefi, Arap dünyasının Suriye’ye saldırı konusunda daha etkin rol oynaması gerektiğini de Amerikancı krala hatırlatmış.

Dinci-Amerikancı AKP iktidarının borazanlığını yapan medyadaki “organik gazeteci” takımı Abdullah-Erdoğan ikilisinin görüşmesine büyük önem atfetse de, zorbalık timsali iki rejim şefinin ‘demokratik dönüşüm’den söz etmeleri, genelde ‘parodi’ olarak değerlendirildi. Zira Kral Abdullah rejiminin demokratik hak diye bir şey tanımadığı, ülke dışından gelen işçilere köle muamelesi yaptığı, rejime karşı eylem yapanları kılıç zoruyla susturmak istediği, kent meydanlarında kafa kestirdiği, kadınları insan kabul etmediği vb. kimse için bir sır değil.

Başında Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu AKP iktidarına gelince… Bu rejimin polis devletini tahkim ettiği, Kürt halkına ve hareketine karşı kirli bir savaş yürüttüğü, ilerici ve devrimci güçlere karşı terör estirdiği, hak arama mücadelesine girişen işçi ve emekçilerin üzerine kolluk kuvvetlerini acımasızca saldırttığı, muhalif gazeteci, yazar ve akademisyenleri zindanlara tıktığı dünya alemin malumudur.

Hal böyleyken Abdullah-Erdoğan ikilisinin Suriye için ‘demokratik dönüşüm’ istediklerini söylemeleri riyakârlığın dik alası olduğu gibi, ‘kargaları güldürecek’ cinsten bir parodidir de aynı zamanda.

Mülteciler kartı” geçer akçe olamadı

‘Demokrasi mücahidi’ Kral Abdullah’tan daha etkin rol üstlenmesini talep eden AKP şefinin Beşar Esad yönetimine saldırmak için kullandığı temel araçlardan biri, Suriye’den ‘kaçan’ mültecilerdir. Ortada mülteci olmadan kampları hazırlayan AKP iktidarı, aylardan beri 100, hatta 200 bin mültecinin Türkiye’ye sığınabileceğini tekrarlayıp duruyor. Dahası mülteci sayısının bu rakamlara ulaşması durumunda Türk devletinin kendi önlemlerini almak zorunda kalacağını, Suriye sınırları içinde “tampon bölge”, “güvenli bölge” oluşturma yoluna gideceğini de söylüyor iktidar sözcüleri.

Oysa aradan bir yıl geçmesine rağmen, mülteci sayısı halen 20 bin civarındadır. Zira şu ana kadar gelen her mülteci kafilesinin bir kısmı geri dönmüştür. Daha da önemlisi, bu mültecilerin önemli bir kısmının belli vaatlerle gelmiş olmasıdır. Ezici çoğunluğunun baskıya maruz kaldığına dair inandırıcı veriler mevcut değil.

Bu ve benzer olgular, mültecilerin, olası emperyalist saldırı için gerekçe uydurmak amacıyla kullanıldıklarını ispatlıyor. Dinci Amerikancı şeflerin mülteci sorununu abartma çabalarına rağmen, bu konunun emperyalistler tarafından bile ciddiye alınmaması, bu kirli planın, en azından şimdiye kadar pek bir işe yaramadığını gösteriyor.

Paralı askerlere ‘ileri karakol’

“Beşar Esad verdiği sözleri tutmuyor” söylemini kullanan Tayyip Erdoğan’la müritleri, ‘Annan Planı’nın başarısızlığa uğraması için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. “Bu plandan bir şey çıkmaz, Esad bunu zaman kazanmak için kullanıyor” diye vaazlar veren AKP şefleri, aynı anda paralı askerleri silahlandırıp eğitmeye devam ediyorlar.

Ankara’daki Amerikancılar’ın ‘Annan Planı’nı sabote etme girişimleri paralı askerlere destek vermekten ibaret değil. Sınırı geçip silahlı saldırı düzenleyen paralı askerlerin Türkiye topraklarında “ileri karakol” kurduğu da kesinlik kazandı.

Reuters ajansı, ‘ileri karakol’un ‘Türkiye sınırında’ olduğunu belirtirken, İngiliz The Times gazetesi ise, ‘Asi Nehri’nin Türkiye tarafında’ şeklinde verdi haberi.

Özgür Suriye Ordusu’na ait ‘ileri karakol’ çadırlarının görüntülerini de yayınlayan her iki medya kurumu, Özgür Suriye Ordusu adını kullanan paralı askerlerin şefi Yarbay Halid Hamud’un da silahıyla birlikte Kızılay çadırı içerisinde poz verdiği fotoğraflara da yer verdi.

Kanıtlanan bu rezalet, AKP şeflerinin Suriye’de akan kandan nemalanmak istediklerini, çatışmaların bitmesinden değil daha da yayılmasından yana olduklarını gözler önüne seriyor. Sefil çıkarları için emperyalistler adına aktif tetikçilik yapanların bu alçaltıcı duruma yuvarlanmaları şaşırtıcı değil.

Ankara’daki işbirlikçilerinaktif tetikçilik” hezeyanı…

Suriye’ye saldırmak için öne sürülen tüm gerekçelerin dayanaktan yoksun, çürük olduğu ortaya çıkmışken AKP şeflerinin savaş çığırtkanlığına devam etmesi, emperyalist efendileri adına “aktif tetikçilik” yapma konusundaki pervasızlıklarını gözler önüne seriyor. Son günlerde, Pentagon’daki savaş baronlarının “tüm seçenekler masada” söylemini de kullanmaya başlayan dinci Amerikancılar, kimden feyz aldıklarını ortaya koymakta bir sakınca da görmüyorlar.

Uluslararası anlaşmalara atıf yaparak, Suriye’ye saldırma hakları olduğunu iddia eden Tayyip Erdoğan’la müritleri, Baas yönetimine karşı savaşan paralı askerleri silahlandırıyor, eğitiyor, sınırı geçip saldırı düzenlemelerine yardım ediyor. Yani uluslararası anlaşmaları ayaklar altına alan, bizzat AKP şeflerinin kendileridir; eğer bu anlaşmalar uygulansaydı, Suriye’nin Türkiye’ye saldırı hakkı doğmuş olurdu.

Savaş çığırtkanlarından 1 Mayıs alanlarında hesap soralım!

Sermaye ve emperyalistlerin hizmetindeki AKP iktidarının komşu haklara karşı izlediği saldırgan politikalar Türkiye işçi sınıfını, emekçilerini, ulusal özgürlük ve eşitlik uğruna mücadele eden Kürt halkını da yakından ilgilendiriyor. Zira halkların birbirine boğazlatılması anlamına gelen her gerici savaşın faturası baskı, sömürü ve eşitsizliğe maruz kalan emekçilere ödetiliyor.

Halkların kardeşliğini baltalayan, etnik, dinsel, mezhepsel çatışmaları kışkırtan, işçilerin birliğini bozan, halkları kıyıma uğratan bu gerici savaşlara karşı mücadele etmek her onurlu işçi, emekçi ve gencin görevidir.

Halkların geleceği, bir avuç savaş çığırtkanı Amerikancıya bırakılamaz. İşçilerin birliğini güçlendirmek, halkların kardeşliğini pekiştirmek için mücadele etmek tüm işçi ve emekçilerin boynunun borcu olmalıdır.

1 Mayıs alanlarını doldurmalı, “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” şiarını gür bir şekilde haykırmalı, savaş çığırtkanı rezillerden hesap sormalıyız.