26 Kasım 2010
Sayı: SİKB 2010/45

 Kızıl Bayrak'tan
NATO’nun “yeni konsepti”yle
tescillenen uşaklık!
Sicilli işbirlikçilerin “eksen”i emperyalizme uşaklık!.
Metal cephesini
güçlendirme sorumluluğu
Mehmet Beşeli: Metal işçisinden
korku bu anlaşmaya sinmiştir
Tofaş işçisiyle Türk Metal’in satış anlaşması üzerine konuştuk.
Metal işçileri: Taslağımızın arkasındayız, greve kadar gideriz!
İnsanca yaşamaya yeterli
asgari ücret için mücadeleye!ı
“Ulusal istihdam stratejisi” saldırısına karşı mücadeleye!
TEKEL işçileri: Güvencesiz çalışmaya karşı birleşelim!
BETESAN’da baskılara
rağmen direniş
TKİP devrimin ve
komünizmin bayrağını yükseklerde tutacaktır!
Almanya’da coşkulu
12. yıl kutlaması!
Parti örgütlerinden gelen mesajlar.
Alaattin Karadağ yoldaş vurulduğu yerde anıldı!
Alaattin Karadağ
mezarı başında anıldı!
Alaattin Karadağ’ın yoldaşları ve dostları Taksim’deydi!.
Katliamın 10. yılında 39 er sanık sandalyesinde
Almanya’da sıcak sonbahar
ve görevler
ABD İsrail’i “barış” için silahlandıracak
Haiti’deki trajedi
emperyalistlerin eseri
Kadına yönelik şiddetin kaynağı kapitalizmdir!.
Eğitim emekçileri alanlardaydı!..
Aleviler İzmir’de oturma eyleminde
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Haiti’deki trajedi emperyalistlerin eseri

Haiti’de bu yılın Ocak ayında gerçekleşen depremden sonra halk şimdi de kolera salgını nedeniyle ölümle mücadele ediyor. Deprem sırasında ölenlerin sayısı 300 bini bulmuştu. Deprem sonrasında özellikle Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kurulan çadırkentlerde yaşayan insanlar kolera salgınına yakalananların başını çekiyor. Yaklaşık 1.5 milyon insanın yaşadığı çadırkentlerde, su ve temiz yiyecek yokluğu, tuvaletlerin olmaması gibi birçok yaşamsal öneme sahip ihtiyaçlar bir yıla yakın süredir giderilemedi. Kolera salgını işte tam da bu nedenle baş gösterdi.

Kolera kirli sudan ve yiyeceklerden geçen bakteriler sonucunda ağır bağırsak enfeksiyonuna yol açan bir hastalık. İshal ve kusmayla su kaybına yol açan hastalık, antibiyotikler ve serumla kolayca tedavi edilebiliyor. Serumla sıvı aktarımı yapılmadığında ise hızla ölüme yol açabilmektedir. Koleranın Ekim ayında ortaya çıkmasından bu yana 1200 kişi öldü. Ayrıca 20 bine yakın kişi kolera teşhisi sebebiyle hastanelere kaldırılmış durumda. Kolera salgını için kısıtlı olan hastanelere kaldırılan Haiti halkı ayakta ya da depo gibi sağlıksız koşullarda tedavi edilmeye çalışılıyor. BM’ye bağlı sağlık örgütlerinin kolera salgınından sonra açıkladıkları raporda, koleradan etkilenenlerin sayısının 200 bini bulabileceği ve komşu Dominik Cumhuriyeti’ne de yayılma ihtimalinin olduğu ifade ediliyor. Aynı adadaki iki ülke olan Haiti ve Dominik Cumhuriyeti arasında sınır sayılan Artibonite nehrinin kolera salgınının en büyük kaynağı olduğu belirtiliyor.

Haiti halkı ise emperyalistler ile Haiti’nin işbirlikçi hükümetini ve BM’nin yardım filosunu suçluyor. BM “barış gücü”nde yer alan Nepal askerleri tarafından koleranın ülkeye girdiğini belirten Haiti halkı BM ve iktidar partisinin binasına taşlı sopalı saldırılar düzenlediler. BM güçleri ise protestoda bulunan halka silahla karşılık vererek 3 kişinin ölümüne yol açtı. Haiti halkının emperyalistlere olan bu öfkesinin ardından BM’den yalanlarla dolu bir açıklama geldi. Koleranın yayılmasından kendisini sorumlu görmeyen BM, asker sayısını Eylül ayından beri iki katına çıkarmış olmakla kendisini savunuyor.

Gerçekte Haiti’de gerçekleşen doğa olayları kapitalistler tarafından tam bir trajedi ve barbarlığa dönüştürüldü. Amerikan kıtasının en yoksul halkı olarak gösterilen Haitililer’e  insani yardım adı altında yapılan sözde yardımlar, halkın durumunu daha da kötüleştiriyor. BM adına yardım etmek örtüsü altında askeri güçlerini Haiti’ye gönderen emperyalist güçler, ülkede üsler kurup yağma politikalarıyla Haiti halkını daha da yoksullaştırıyor.

Haiti’deki emperyalist yağmanın gerisindeki ana güç ABD’dir. ABD 10 bine yakın askeri ve BM’deki etkinliği sayesinde Haiti’deki siyasal yaşamı belirleyebilecek bir güce sahip durumda. Öyle ki, Haiti’deki seçimlere doğrudan müdahale ederek 15 partiyi seçimlere sokmadı.

Haiti sahillerine büyük lüks otellerin yapımını üstlenen kapitalist şirketler de, ülkenin doğal zenginliklerini sömürürken halkın yaşadığı trajediye sırtlarını çeviriyorlar. Dahası trajedinin ortaya çıkmasına suç ortaklığı ediyorlar. Haiti depreminin üzerinden geçen bunca zamana rağmen lüks turistik otel inşa etmeye devam ederken milyonlarca insanı çadırlarda yaşamaya mahkûm ediyorlar. Böyle bir vurdumduymazlık karşısında tam anlamıyla bir insani dram yaşayan halkın, emperyalist kurumları, şirketleri ve orduları hedef alması doğal değil mi?

Haiti’de deprem, Pakistan’da sel gibi doğal olayların yanı sıra bizzat kapitalistlerin hatalarıyla oluşan Meksika Körfezi’ndeki BP depolarının patlaması ve Macaristan’da alüminyum fabrikasının atıklarının çevreye yayılması gibi birçok olay, 2010 yılı için şimdiden kara bir tablo çıkartmıştır. Dünya halklarının ölümüne yol açan ve çevreyi yaşanılmaz kılan bu tablo bizzat kapitalist barbarlığın ürünüdür. Özellikle Pakistan ve Haiti’de yaşanan doğa olaylarından sonra kapitalist-emperyalistlerin durumu kurtarmak adına yaptıkları yardımlardan bu iki ülke mahrum bırakılmıştır. Her iki ülkenin halkı da kendi kaderine terk edilmiştir.

Silahlanmaya harcadıkları paraları ve krizden dolayı çöken tekelleri kurtarmak için yaptıkları mali yardımları ve hibeleri düşündüğümüzde, emperyalizmin Haiti’deki ikiyüzlülüğü daha da belirginleşmektedir. Dünyayı yağmalayan, insanları köle gibi çalıştıran kapitalist asalaklar Haiti’de sebep oldukları sorunlardan kaçmaktadırlar. Emperyalistlerin ve kapitalist tekellerin destekleriyle Afganistan ve Irak işgalleri finanse edilirken Haiti halkı dünyanın gözleri önünde çaresizliğe ve ölüme itilmektedir. Uzak Asya’dan, Orta Doğu’ya, Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar dünya üzerindeki tüm halkları sömüren emperyalistler, geriye Haiti’deki gibi insanlık için utanç verici bir tablo bırakmaktadırlar.

Dünya halklarının barışçı, özgür ve sağlıklı bir dünyada yaşamasının önündeki en büyük engel kapitalist-emperyalist dünya düzenidir. Tüm dünya halklarını olduğu gibi Haiti halkını da salgından, hastalıklardan ve emperyalistlerden sosyalizm kurtarabilir.

 

 

 

Madenlerde kölelik ve ölüm var!

Maden ocağı tabut oldu

Yeni Zelanda’da bir kömür madeninde 19 Kasım günü yaşanan patlama sonucu madende 5 gündür mahsur bulunan 29 maden işçisinden umut kesildi. Madende ikinci kez meydana gelen patlamanın ardından madencilerin hayatta olabileceklerine dair tüm umutlar söndü. Maden ocağı 29 işçiye tabut oldu.

Kurtarma ekipleri, yüksek seviyede zehirli ve patlayıcı gazlar nedeniyle arama çalışmalarını yürütemiyordu. Patlamanın gerçekleştiği günden beri, mahsur kalan 29 madenciyle temas


Çin’de işçiler kurtuldu

Çin’deki ölümlü kaza oranları düşünüldüğünde madende mahsur kalan 29 işçinin kurtarılması sevinçle karşılandı.

Weiyuan vilayetinde yer alan Batian kömür madeninde çalışan 35 işçi, 21 Kasım günü sel basması nedeniyle yer altında mahsur kalmıştı. İşçileri çıkarmak için madene inen yedi kişilik kurtarma ekibi, 13 madenciyi kurtardıktan sonra ise yeni bir kaza meydana gelmişti. Madenin tekrar suyla dolması sonrasında, 29 kişi madende mahsur kalmişti. Yaklaşık 24 saat süren çalışmaların ardından 29 maden işçisi madenden çıkartıldı.


Şilili madenciler eylemde 

Collahuasi madeninde çalışan 2 bin işçi, daha iyi çalışma koşulları için kitlesel bir gösteri düzenledi. Gösteriye çok sayıda örgüt ve kuruluş destek verdi. Eylem Iquique kentinde 35 yıldır yapılan en büyük eylem oldu.

Collahuasi madeninde yetkili sendika başkanı Manuel Muñoz, Collahuasi madeninde patronların işçilerin ihtiyaçlarını gözardı ettiklerini dile getirdi.

İşçiler, ücretlerine zam yapılmasının yanııra emeklilik maaşlarının arttırılması ve sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesini talep ediyor.


Yerin 800 metre altında işsizlik protestosu

Şili’de Lota ketinde bulunan “Chiflon del Diablo” adlı kömür maddeninin işsizliği protesto etmek için 800 metre derinliğine inen 33 kadın emekçinin direnişi kazanımla sonuçlandı.

Hükümet, şubat ayında 8.8 şiddetindeki yıkıcı deprem sonrasında işe aldığı 12 bin kişiden 8 binini “daha fazla gerek olmadığı” gerekçesi ile işten çıkardı. İşçi kadınlar, ülkenin orta-güney kesimlerinde yaşayan işsiz 12 bin kişi adına madene indiklerini ve felaket bölgelerinde istihdamın yeniden sağlanması için 2011 bütçesine bir acil programın eklenmesini talep etmişti.

Maden ocağına inen protestocuları dışarıda, diğer işçiler de yalnız bırakmamış, yüzlerce kişi, eylemi dışarıda desteklemişti.