26 Kasım 2010
Sayı: SİKB 2010/45

 Kızıl Bayrak'tan
NATO’nun “yeni konsepti”yle
tescillenen uşaklık!
Sicilli işbirlikçilerin “eksen”i emperyalizme uşaklık!.
Metal cephesini
güçlendirme sorumluluğu
Mehmet Beşeli: Metal işçisinden
korku bu anlaşmaya sinmiştir
Tofaş işçisiyle Türk Metal’in satış anlaşması üzerine konuştuk.
Metal işçileri: Taslağımızın arkasındayız, greve kadar gideriz!
İnsanca yaşamaya yeterli
asgari ücret için mücadeleye!ı
“Ulusal istihdam stratejisi” saldırısına karşı mücadeleye!
TEKEL işçileri: Güvencesiz çalışmaya karşı birleşelim!
BETESAN’da baskılara
rağmen direniş
TKİP devrimin ve
komünizmin bayrağını yükseklerde tutacaktır!
Almanya’da coşkulu
12. yıl kutlaması!
Parti örgütlerinden gelen mesajlar.
Alaattin Karadağ yoldaş vurulduğu yerde anıldı!
Alaattin Karadağ
mezarı başında anıldı!
Alaattin Karadağ’ın yoldaşları ve dostları Taksim’deydi!.
Katliamın 10. yılında 39 er sanık sandalyesinde
Almanya’da sıcak sonbahar
ve görevler
ABD İsrail’i “barış” için silahlandıracak
Haiti’deki trajedi
emperyalistlerin eseri
Kadına yönelik şiddetin kaynağı kapitalizmdir!.
Eğitim emekçileri alanlardaydı!..
Aleviler İzmir’de oturma eyleminde
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Katliamın 10. yılında 39 er sanık sandalyesinde...

“Gerçek sorumlular yargılansın!”

Kanlı 19 Aralık operasyonu sırasında Bayrampaşa’da yaşanan katliama ilişkin açılan dava Bakırköy Adliyesi’nde görülüyor. Katliamın üzerinden 10 yıl geçtikten sonra 39 er sanık sandalyesine oturtulurken katliamın birinci dereceden sorumluları ise kollanıyor.

O dönem cezaevinde katliama maruz kalan eski tutsaklar ile müdahil avukatların da hazır bulunduğu duruşmada, sadece 39 erin değil, operasyonu yönlendiren komuta kademesinden askerlerin ve hükümet yetkilerinin de yargılanması talep edildi.

“Asıl sorumlular emri verenlerdir

‘Hayata Dönüş’ operasyonunun simgelerinden biri olan Hacer Arıkan 23 Kasım günü görülen birinci duruşmada ifade verdi. Operasyonu anlatan Arıkan şöyle konuştu: “Silah sesiyle uyandık. İsyan yoktu. Bir bombalama oldu. Attıkları biber gazı ve gaz bombalarını havalandırmaya attık. Koğuştan çıkacakken tavandan hortumla bir madde bırakıldı. Operasyonun adını üç ay sonra öğrendim. Çok komik geldi. Bu yıl sekiz kez ameliyat oldum. Neyle yaktıklarını bilmek istiyorum. Asıl sorumlular erler değil, emri verenler.”

Duruşmada yöneltilen soruları yanıtlayan sanık askerler ise “bilmiyorum, hatırlamıyorum, susma hakkımı kullanıyorum” türünden cevaplar vermekle yetindiler.

10 saati aşkın süre devam eden ilk duruşmada mahkeme heyeti, sanıkların tutuklanması talebini reddetti.

Katliam devlet politikasıdır

Sanık askerler, katliamda yaşamını yitiren 12 devrimci tutsak için ayrı ayrı 20-25’er yıl hapis öngören ‘görevin ifası sırasında kasten adam öldürme’ ve 29 mağdur için ayrı ayrı 9 ile 15’er yıl arasında hapis cezası içeren ‘görevin ifası sırasında kasten adam öldürmeye teşebbüs’ten yargılanıyor.

Duruşmaya katılan 27 tutuksuz asker başka illerden geldiklerini söyledi. İki er ise Bayrampaşa’da değil, Ümraniye’de görevli olduklarını belirtti.

Cezaevinin çok büyük hasar gördüğügerekçesiyle Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı vekili davaya müdahil olarak katılmak istediklerini bildirdi. Mahkeme heyeti ise, sanıklar hakkında “adam öldürmek’’ ve “adam öldürmeye teşebbüs’’ suçlarından dava açıldığını hatırlatarak, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları’nın doğrudan zarar görmesinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verdi.

Duruşmada katliamı yaşayanlardan Turhan Tarakçı, operasyon sırasında Bayrampaşa C3 Koğuşu’nda tutuklu bulunduğunu, 19 Aralık 2000 günü silah sesleriyle uyandığını, çatılardan atılan bombalar nedeniyle nefes alamaz hale geldiklerini ve üzerlerindeki kıyafetlerin vücutlarını yakmaya başladığını dile getirdi.

Katliamı yaşayan Mehmet Güvel ise; “Buradaki kişiler yemdir. Asıl amaç esas sorumluları kurtarmak. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, devletin kendisi sorumludur.’’ dedi.

“Operasyon planlıydı”

Duruşmada söz alan müdahil avukatlardan Fikret İlkiz, cezaevlerine yapılan operasyonun plan dahilinde olduğunu söyleyerek, bu planın mahkemeye gönderilmesi için Genelkurmay Hareket Daire Başkanlığı, İstanbul İl Alay Komutanlığı, İstanbul Bölge Jandarma Komutanlığı’na yazı yazılmasını istedi.

Duruşma savcısı Doğan Karakoç da duruşmaya gelmeyen sanıklar hakkında yakalama emri çıkarılmasını, duruşmaya katılan sanıkların da duruşmalardan vareste tutulmasını istedi.

“ Dönemin yetkilileri hakkında ne işlem yaptın?”

Aradan sonra talepler hakkında kararlarını açıklayan mahkeme heyeti, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici ile eski Kara Kuvvetleri Komuta emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın da aralarında bulunduğu bazı kişiler hakkında ne gibi işlem yapıldığının Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasına karar verdi.

Ayrıca, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici, emekli Binbaşı Zeki Bingöl, Fikret Ünalan, cezaevi 1. ve 2. müdürleri, Ankara Jandarma Özel Asayiş Komutanlığı, Bayrampaşa Cezaevi Jandarma Koruma Tabur Komutanlığı, Halkalı Jandarma Tabur Komutanlığı ve Avrupa Yakası Mürettep Bölük Komutanlığı personeli hakkında da ne gibi bir işlem yapıldığının sorulması için başsavcılığa yazı yazılmasını kararlaştırdı.

Mahkeme heyeti ayrıca, operasyona ilişkin plan yapılıp, yapılmadığı, yapılmış ise sanıkların bu cezaevinde görevlendirilip görevlendirilmediği, görev yerlerinin belirtir şekilde bildirilmesini de gönderilen yazıyla sormayı karara bağladı.

19 Aralık: Katliam ve direniş...

Türkiye ve dünya tarihinin en büyük zindan katliamlarından biri olan ve devlet tarafından “Hayata Dönüş Operasyonu” olarak nitelendirilen 19 Aralık Katliamı’nda 10 bini aşkın asker, polis ve özel tim görev aldı.

20 hapishanede aynı anda, saat 04.30 sıralarında başlatılan katliamda kar maskeli, ağır silahlarla donatılmış binlerce cellat yer aldı.

Sermaye devletine göre, dönemin başbakanı Ecevit’in de açıkça dile getirdiği gibi, cezaevleri sorunu çözülmeden ekonomik-sosyal saldırılar hayata geçirilemezdi. IMF-TÜSİAD’ın sosyal yıkım programlarının pürüzsüz uygulanabilmesi için, bu saldırılara karşı mücadelede işçi sınıfı ve emekçi kitlelere önderlik edecek devrimci güçlerin etkisizleştirilmesi, zindanlardaki devrimciler şahsında temsil edilen direnişçi kimliğinin yokedilmesi sermaye açısından yakıcı bir ihtiyaçtı. Devrimci tutsaklar şahsında teslim alınmak istenen işçi ve emekçi kitlelerin geleceği idi.

28 devrimci tutsağın diri diri yakılarak ya da kurşunlanarak katledildiği “Hayata Dönüş” operasyonunda akla hayale sığmayacak bir vahşet uygulandı. Yaralı tutsaklar işkence eşliğinde F tipi cezaevlerine sevkedildi.

Katliam son derece bilinçli ve planlıydı. Dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, aylar öncesinde maketler üzerinde katliam provası yapıldığını açığa vururken; Adalet Bakanı Sami Türk, katliamın hemen sonrasında “Benim tahminlerimin altında bir zayiattır. Çok daha fazla, bunun birkaç katı olabilir diye öngörüyorduk... Büyük başarı olarak görüyorum...” deme arsızlığında bulunuyordu.

19 Aralık, bir yandan tarihe kanlı ve vahşi bir katliam olarak geçerken, diğer taraftan görkemli direnişleri ile de devrimci tutsaklar devrim tarihine yüz ağartıcı yeni bir sayfa eklediler. Devlet bir kez daha devrimci irade ve kararlılığa çarptı.



BİR-KAR bildirisinden...

“19 Aralık’ı unutmadık, unutturmayacağız!

İşçiler, emekçiler,

Tümüyle bir teslim alma politikası olan F tipi hücre saldırısı başladığında, devrimci tutsaklar ‘’ Ölürüz, ama asla teslim olmayız!” demişlerdi. Devrimci tutsaklar bu sözlerini tam olarak yerine getirdiler. Faşist Türk devleti, tam bir gözü dönmüşlük örneği olan bu saldırının ardından devrimci tutsakları F tipi cezaevlerine kapatmayı başardı. Ne var ki, bu saldırının temel hedefi, devrimci tutsakların iradesini kırmak ve teslim almaktı, faşizm işte bunu başaramadı. Bu yüzden politik olarak kazanan devrimci tutsaklar oldu.

19 Aralık’ı unutulmaz ve paha biçilmez kılan da budur. O günkü ve sonraki seyri ne olursa olsun, 19 Aralık’ta bir tarih yazılmıştır.

İşçiler, emekçiler, ilerici ve devrimciler,

Günümüzde, devrimci tutsaklar F tipi cezaevlerindeler ve hala hücrededirler. Faşizmin devrimci tutsakları teslim alma politikası ve bunun ifadesi icraatları devam ediyor. Fakat öte yandan, son derece güç ve elverişsiz koşullara rağmen, devrimci tutsakların, F tipi cezaevlerinde ilk günkü acımasızlığıyla devam eden yıldırma ve teslim alma politikalarına karşı direnişi de devam ediyor.

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu olarak, 19 Aralık katliamında ve büyük ölüm orucu direnisinde ölümsüzlüğe ulaşan tüm devrimcileri derin bir saygı ile anıyor, tüm işçi, emekçi, ilerici ve devrimcileri, devrimci direniş geleneğimizin onuru ve yüz akı olan cezaevlerindeki devrimci tutsaklara her zaman ve her bakımdan sahip çıkmaya ve direnişlerini desteklemeye çağırıyoruz.