05 Kasım 2010
Sayı: SİKB 2010/43

 Kızıl Bayrak'tan
Sınıfın birleşik mücadele ihtiyacı ve
bazı girişimler üzerine
Kürt sorununa düzen içi çözüm arayışları sürüyor
Ankara’daki işbirlikçiler emperyalist/siyonist güçlere ‘kalkan’ olma yolunda
Sermayeye kaynak emekçiye
sefalet bütçesi!.
“Alaattin’i katledenlerden
hesap soracağız!”
Polis katlediyor
yargı aklıyor!.
İzmir Sendikalar Birliği Çalıştayı gerçekleşti
İzmir Sendikalar Birliği ve hareketin ihtiyaçları
Katılımcılarla sınıf hareketi ve İzmir Sendikalar Birliği
üzerine konuştuk
Akdeniz Çivi işçileri sendika hakkı için direnişte!.
Mutaş’ta fabrika işgali sona erdi!
Satışa geçit vermemek için mücadele barikatlarına!
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Kasım Ayı
Toplantısı Sonuçları
BETESAN işçisi
direnişin simgesi..
BETESAN direnişinin sesi Taksim’de yankılandı
İşçi ve emekçi hareketinden..
Zam soygunu toplu taşımayla devam ediyor
6 Kasım eylem ve
etkinliklerinden.
YTÜ’de yaşananlar üzerine..
BP’nin suç ortağı Halliburton.
Türban, kadınlar üzerinde baskı ve köleliğin simgesidir…
“Zorunlu din dersleri
Hapishaneler düzenin aynasıdır
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Zam soygunu toplu taşımayla
devam ediyor...

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ulaşım ücretlerine 30 Ekim 2010 tarihinden geçerli olmak üzere yüzde 10 oranında zam yaptı. Daha öncesinden de metrobüs ücretlerine zam yapılmış ancak gelen tepkilerin sonrasında yargı kararıyla geri çekilmişti.

İstanbul 10. İdare Mahkemesi oybirliğiyle aldığı ilgili kararını, “hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceği” gerekçesine dayandırmıştı. Mahkeme kararında, “Dava konusu işlemin enflasyon oranları gibi bilimsel tespitlere dayanan objektif ölçüler içermediğini, kapsamlı bir inceleme ve araştırmaya dayanmadığını, tamamen idarelerine iç kaynak teminine yönelik olduğu” ve “Özellikle düşük ve orta gelirli vatandaşlarca kullanılan toplu taşıma ücretlerine bir yıl içinde toplamda enflasyon oranını fahiş oranda aşacak şekilde yapılan zammın hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığı” belirtilmişti.

O zaman İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin hukukçuları bir tüccar mantığıyla, metrobüsün köprüyü geçmesi ve “aslında 4 hattan oluşması” gibi gerekçelerle yüzde 33’lük zammı savunmuşlardı. Ancak gelen tepkiler nedeniyle belediye zammı yapamamıştı.

Asgari ücretin sefalet ücreti olduğu mevcut durumda, yapılan bu zamla birlikte ulaşımda metrobüsü kullanan bir emekçi maaşının neredeyse dörtte birini ulaşım için harcamak zorunda kalacaktır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ise bütçesinin yüzde 60’ını ulaşım yatırımlarına ayırdığını iddia ediyor. Tabi ki bu emekçilere hizmet olarak geri gelmiyor. Büyük meblağlardaki paralarla alınan metrobüslerin gerçek anlamda ihtiyacı görmediği bilinmektedir. Phileas markalı Hollanda’dan getirilen otobüsler için de benzer şeyler söylenebilir.

Ulaşım da diğer alanlar gibi sermaye sahipleri için büyük bir kar alanı haline getirilmiştir. Bu pazara yönelik yatırım yapan sermaye sahiplerinin ise devlet ve belediyeler sayesinde müşterileri hiç eksik olmamaktadır. İhtiyaca uygunluğuna ve kalitesine bakılmadan araçlar alınmaktadır. Çünkü, emekçilere verilecek hizmetin kalitesi değil de sermaye sahibinin memnuniyeti esas alınmaktadır. Fatura ise her koşulda emekçiye ödetilmektedir.

Boğaziçi Üniversitesi’nin hazırladığı bir raporda ise, her sene İstanbul’da trafik sıkışıklığı yüzünden 3 milyar 200 milyon Euro’luk bir ekonomik kayıp yaşandığı, bu bedelin ise İstanbul’un ulaşım sorununu çözmeye yeteceği belirtilmektedir. Ancak bu açık gerçek yönetenler tarafından görmezden gelinmektedir. Çünkü işçi ve emekçiler genel olarak toplu taşıma araçlarını kullandıkları için “müşterisi” bol bir ticarethane gözüyle bakılmaktadır.

Zamlar sadece ulaşımla da sınırlı değil. Hemen her gün yeni bir zam haberi geliyor. Buna vergilere yapılan zamlar ekleniyor. Böylelikle yoksulluk giderek artıyor, emekçilerin yaşamı kararıyor. Emekliye, işçiye, memura ancak yüzde 4 zamlı maaş reva görülürken, iş tüketim maddelerine ve hizmet alanlarına geldiğinde zam üstüne zam yapılmaktadır. Bütçeden emekçiler, emekliler, eğitim, sağlık vb. alanlar için oldukça kısıtlı bir pay ayrılırken, aslan payı savunmaya ve silah alımları almaktadır.

Sermaye devleti kurulu düzeni korumaya bütçeden büyük paylar ayırırken, faturayı emekçiye yüklemiştir. Sırtlarından geçindikleri emekçilerin ne yiyip ne içtiği, nasıl yaşadıklarını düşünme tenezzülünde bulunmadıkları emekçilerin, “yolunacak kaz” misali zamlar ve vergi artışları ile beli bükülmektedir.

Görüleceği üzere, kapitalist düzende insanca bir yaşamın temel kriterleri hiçe sayılıyor. Beslenme, barınma, eğitim, sağlık, ulaşım hakkı gibi tüm haklar elimizden alınmaktadır. Parası olanın parası yettiği kadar ulaşabildiği bu temel haklar, emekçiler için artık neredeyse lüks tüketim haline gelecektir.

İnsanca bir yaşamın diğer temel gerekleri gibi ulaşım hakkı da örgütlü mücadele ile söke söke alınacak bir haktır. Bu nedenle zamlar vesilesiyle gösterilen eylemlilikler artırılmalı, ulaşım hakkının herkes için kolay ulaşılabilir, güvenli ve sağlıklı koşullarda sağlanması için mücadele büyütülmelidir.



Aile hekimliği uygulaması İstanbul’da!

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yeni bir aşaması olan “Aile Hekimliği” uygulamasına 1 Kasım günü itibariyle İstanbul’da başlandı. Zaten kaos durumunda olan sağlık alanında, Aile Hekimliği uygulamasıyla beraber yeni sorunlarla karşılaşılacak. Sağlıkta mevcut eşitsizlikler daha da derinleşecek.

Birçok ilde hayata geçirilen Aile Hekimliği uygulamasında İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü verilerine göre, 3 bin 500 kişiye bir aile hekimi düşecek ve bir doktor günde en fazla 40 hastaya bakabilecek. İstanbul’da 930 aile sağlığı merkezinde 3 bin 645 aile hekimi faaliyet gösterecek. Atamaların yüzde 94’ü gerçekleşti. 50 yerleşim birimine ise henüz doktor ataması yapılmadı. Boş birimlerin bulunduğu ilçeler Bağcılar, Esenler, Sultangazi gibi ağırlıklı olarak yoksul emekçilerin oturduğu bölgeler.

Sağlık ocaklarında verilen hizmetin, aile hekimliği kapsamına alınması ise sağlık hizmetini özelleştirmeye yönelik önemli basamaklardan biri durumunda. Yeni uygulama ile birlikte sağlığa erişimin birinci basamağı olan sağlık ocakları kapatılacak. Bu durumun özellikle kadın ve çocukların sağlığa erişiminde sorunlara yol açabileceği belirtiliyor. Aile hekimi gebelikten aşılamaya, rutin hasta muayenesine ve kayıt tutmaya kadar birçok hizmet verecek ayrıca sağlık merkezinin kirasını ve personelinin ücretlerin de ödemesi gerekecek. Yeni uygulamayla birlikte “hekimler esnafa, hastalar müşteriye” dönüştürülecek.

Sağlık hizmetlerinin taşeronlaştırılmasının yeni bir basamağı olan aile hekimliği uygulaması ise burjuva medya tarafından allanıp pullanıyor.

Bir yanda, 3 ayda bir hangi kriterlere göre olduğu bilinmeyen hekim değiştirme hakkına sahip olduğu söylenen, GSS primini düzenli yatırması, katkı/ katılım paylarını ödeyebilmesi koşullarıyla hizmet alabilecek hastalar varken diğer yandan her şey güllük gülistanlık olarak sunuluyor.



KPSS protesto edildi

Eğitim Sen 31 Ekim Pazar günü yapılan KPSS-Eğitim Bilimleri Alan Sınavı öncesinde ve sınav günü basın açıklamaları gerçekleştirdi.

30 Ekim günü Bursa Fomara Meydanı’nda yapılan basın açıklamasında güvenceli ve kadrolu atama istendi. KPSS’nin kaldırılması, öğretmenlerin tamamının kadrolu iş güvenceli olarak atamalarının yapılması talep edilirken ücretli ve sözleşmeli çalışma biçimine son verilmesi gerektiği dile getirildi.

Basın açıklamasının ardından KESK Bursa Şubeler Platformu adına konuşma ve kısa bir oturma eylemi yapıldı. Açıklamada, tutuklu bulunan KESK üyelerinin bir an önce serbest bırakılması istendi.

Kayseri’de “Öğretmen açıkları kadrolu güvenceli atamalarla kapatılsın!” pankartı arkasında bir araya gelen eğitim emekçileri KPSS’yi protesto etti.

Eğitim Sen Şube Başkanı Sedat Ünsal yaptığı açıklamada, KPSS’nin, ataması yapılmayan ve işsiz öğretmen ordusunun hayatını felce uğrattığını söyledi.

Eylem boyunca, “Öğretmenler işsiz, okullar öğretmensiz kalmayacak!”, “Güvencesiz çalışmaya, geleceksiz yaşamaya hayır!” sloganları atıldı. Yaklaşık 40 kişinin katıldığı eyleme AYÖP, BDSP ve Emek Partisi destek verdi.

Kızıl Bayrak / Bursa - Kayseri


Eğitim Sen’den KPSS açıklaması

Eğitim Sen, kopya skandalının ardından 31 Ekim günü tekrar edilen KPSS- Eğitim Bilimleri Alan Sınavı’nda yaşananlara ilişkin yazılı açıklama yaptı.

2 Kasım günü yapılan açıklamada, 31 Ekim’de gerçekleştirilen KPSS sınavı ile kopya çekenlerin, onlara destek sunanların ve bu şaibenin üzerini örtmeye çalışarak sorumluluk almaktan kaçınanlar değil öğretmenlerin cezalandırıldığı vurgulandı.

Açıklamada, yaşanan kopya iddialarının aydınlatılamaması sonrasında tüm merkezi sınavları kapsayacak şekilde genişletilen yoğun güvenlik önlemleri alınmasının, sınavın sadece güvenlik sorununa indirgendiğini açıkça gösterdiği belirtildi. Güvenlik gerekçesiyle öğretmenlerin ikinci kez cezalandırıldığı ve rencide edildiği söylendi.

Açıklamada, adaylara dağıtılan kalemlerin kırılması, silgilerin iyi silmemesi ve cevap anahtarına zarar verebilecek sertlikte olması ile dağıtılan poşetlerin içerisinde sadece bir tane peçete olması gibi sorunların sınav stresi altındaki adayları olumsuz etkilediği vurgulandı.

Yaşananların ardından akıllara birçok sorunun geldiği söylenerek şu sorular sıralandı:

“-Doğramacı’nın kurduğu ve ÖSYM’nin “tek” tedarikçisi haline getirilen METEKSAN, sınav için hazırlanan ve içinde iki adet kalem, bir adet kalemtıraş, bir adet silgi, bir adet peçete, birkaç tane şeker ve bir adet sudan oluşan paketlerin ihalesini hangi şartlar karşılığı almıştır?

-METEKSAN’ın sürekli olarak ihaleleri kazanmasının sebebi nedir?

- Bu ihale sadece bir sınav için mi, yoksa bir yıllık dönemdeki tüm sınavlar göz önünde tutularak mı yapılmıştır?”