05 Kasım 2010
Sayı: SİKB 2010/43

 Kızıl Bayrak'tan
Sınıfın birleşik mücadele ihtiyacı ve
bazı girişimler üzerine
Kürt sorununa düzen içi çözüm arayışları sürüyor
Ankara’daki işbirlikçiler emperyalist/siyonist güçlere ‘kalkan’ olma yolunda
Sermayeye kaynak emekçiye
sefalet bütçesi!.
“Alaattin’i katledenlerden
hesap soracağız!”

Polis katlediyor
yargı aklıyor!.

İzmir Sendikalar Birliği Çalıştayı gerçekleşti
İzmir Sendikalar Birliği ve hareketin ihtiyaçları
Katılımcılarla sınıf hareketi ve İzmir Sendikalar Birliği
üzerine konuştuk
Akdeniz Çivi işçileri sendika hakkı için direnişte!.
Mutaş’ta fabrika işgali sona erdi!
Satışa geçit vermemek için mücadele barikatlarına!
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Kasım Ayı
Toplantısı Sonuçları
BETESAN işçisi
direnişin simgesi..
BETESAN direnişinin sesi Taksim’de yankılandı
İşçi ve emekçi hareketinden..
Zam soygunu toplu taşımayla devam ediyor
6 Kasım eylem ve
etkinliklerinden.
YTÜ’de yaşananlar üzerine..
BP’nin suç ortağı Halliburton.
Türban, kadınlar üzerinde baskı ve köleliğin simgesidir…
“Zorunlu din dersleri
Hapishaneler düzenin aynasıdır
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi yürürlüğe girdi...

AKP devletin gerçek anayasasına da rengini verdi!

Referandumun ardından merakla beklenen MGK toplantısı 26 Ekim günü gerçekleşti. Çankaya köşkünde gerçekleşen toplantıya Işık Koşaner’in ilk kez Genelkurmay başkanı sıfatıyla katılması ve toplantının ana gündeminin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi olması, toplantıyı düzen siyaseti için hayli önemli bir hale getirdi. Özellikle AKP’nin anayasa değişikliği zaferinin ardından “kaleler”i bir bir fethettiği düşünüldüğünde son MGSB’nin nasıl şekilleneceği ve askerin direnç gösterip göstermeyeceği toplantının önemini de arttırıyordu.

Ancak beklendiği gibi, dinci partinin bir süredir pekiştirdiği üstünlüğü toplantıya da damgasını vurdu. MGSB taslağı herhangi bir değişikliğe gidilmeksizin kabul edildi. Böylece dinci parti son süreçte elde ettiği başarılarına bir yenisini daha ekledi ve devletin gerçek anayasasına da rengini vererek, gerçek bir iktidar gücü olma yolunda önemli bir mesafe daha almış oldu.

İrtica “tehdit” olmaktan çıkarıldı!

Belgede gerçekleşecek değişiklikler aslında tam da referandumun ardından gündeme gelmiş ve basında çokça tartışılmıştı. Tüm bu tartışmalar sırasında ordu cephesinden herhangi bir tepkinin gelmemesi zaten genel eğilimi ortaya koyuyordu. Yeni belgeye dair, metnin bu kez sadece düşmanları tanımlayan bir metin değil yenilikçi bir tarza sahip olduğu yönünde çokça söz söylenmişti. Ancak özellikle belli maddeler, belgenin tam da düzen içi dalaşmayı ve dinci partinin hâkimiyetini onaylama anlamı taşıdığını gösteriyor.

Belgede en dikkat çekici madde ise “irtica” kavramının çıkarılmış olmasıydı. Belgenin onaylanması ile birlikte Cumhuriyet tarihinde ilk kez “irtica” kırmızı kitapta tehdit olarak tanımlanmadı. Yine bir süre önce gündemde önemli yer teşkil eden askeri darbe girişimleri de belge aracılığıyla üstü kapalı da olsa mahkûm edilmiş oldu.

Başbakan Erdoğan 2010 yılı başlarında yaptığı açıklamalarda MGSB’de iç tehdit kavramını ortadan kaldıracaklarını ifade etmişti ancak yapılan değişiklikler sadece irticanın tehdit olmaktan çıkarılması ile sınırlı kaldı. Devrimci örgütler ve Kürt özgürlük hareketinin halen daha iç tehdit olarak metinde yerlerini korudukları öğrenildi. Belgede “terörle mücadele” adı altında bilindik devlet politikaları aynen korundu.

“Sıfır sorun” politikası ve dış politika düzenlemeleri

Dış politikaya dair gerçekleştirilen değişiklikler de önemli tartışmalara konu oldu. İsrail basınında yer alan bir haber MGSB’de İsrail’in dış tehdit olarak yer aldığını duyurdu. Özellikle İran ve Suriye’nin tehdit olarak görülmemesi de İsrail cephesinden tepki ile karşılandı. Hükümet cephesi ise yaptığı açıklamalarda İsrail’in tehdit olarak yer almadığını, sadece belgede bölgesel risk faktörleri arasında İsrail’in tanımlandığını söyledi. İsrail’in nükleer politikalarının ve Filistin sorununun Ortadoğu’da istikrarsızlık kaynağı olduğu yönündeki ifadelerin belgede yer aldığı söylendi.

Yeri gelmişken hatırlamakta yarar var, özellikle dinci partinin Filistin üzerinden döktüğü timsah gözyaşlarının, İsrail’e karşı sarfedilen söylemlerin ve “sıfır sorun” politikasının iki ülke arasında ilişkileri bozduğuna dair pek çok söz söyleniyor. Ancak emperyalizmde uşaklıkta birbiri ile yarışan ve ortaklıkları uzun yıllara dayanan bu iki ülkenin dostluklarından bir şey kaybetmedikleri bilinmekte. Emperyalizm ile yollarını ayırmadıkça da bu iki ülkenin arasının bozulmayacağı açık. “Sıfır sorun politikası” ise emperyalizmin çıkarlarına hizmet ettiği  ölçüde lafta kalmaya mahkumdur.

Komşu ülkelere dair maddeler arasında İran’dan bir rejim ihracı tehdidi bulunmadığı yönünde ifadelerin de bulunduğu öğrenildi. İran’ın sadece silah kapasitesi ve nükleer çalışmaları nedeniyle endişe verici olduğu ifade edilmekte.

Rusya, Yunanistan, Irak ve İran’dan ise bütün olarak “ortak vizyon oluşturulan ülkeler” ifadeleriyle bahsedildi. Yunanistan ile yaşanan 12 Mil sorunu da belgede öncelikli tehdit olarak yer almadı.

Belgede ayrıca siber tehdit kavramına da ilk kez değinildiği öğrenildi. Siber savaşın dünyanın önemli bir gündemi haline geldiği belirtilerek Türkiye’nin de buna karşı önlem alması gerektiği, bu konuda bir siber savaş ordusu kurması gerektiği de belgede yer aldı.

MGSB AKP’nin zaferini perçinliyor...

MGSB’ye dair basına sızan bilgiler incelendiğinde geçmişe göre farklılık gösteren maddelerin tam da düzen içi iktidar mücadelesindeki değişen dengelerle örtüştüğü görülebiliyor. İrtica kavramı ile ilgili yapılan düzenleme, darbecilerin hedef alınması, İran’dan rejim ihracı tehlikesinin bulunmaması gibi maddeler AKP’nin belgeye kendi rengini verdiğini gösteriyor.

Bunun yanında ise AKP şefleri eliyle uygulamaya konulan neoliberal dönüşümün iç ve dış politikada yansıması olarak sayılabilecek değişiklikler de yer alıyor. Bunların bütünü ise dinci parti sözcülerince “yeni vizyon” olarak tanımlanıyor.

AKP’nin yeni vizyonunu anlamak için özellikle referandum sonrası gelişmelere bakmak yeterli. Bu kısa sürede AKP, HSYK üzerinden yargıyı da kontrolüne aldı, türban konusunda önemli adımlar attı, basın üzerinde denetimini perçinledi. Karşısında bir güç bulamayan AKP demokrat maskesini de bir kenara atarak dinsel gericiliği palazlandırmaya hız verdi. Sosyal yıkım saldırıları ve uşaklık politikaları ise tırmandırıldı.

MGSB üzerinden gerçekleşen değişiklikler de AKP’nin artık kısa vadede düzen içi kliklerce kolayından yerinden edilemeyeceğini göstermiş oldu. Dinci parti rengini devletin gerçek anayasasına da vererek mevzilerini sağlamlaştırdığını kanıtladı. Devlet yönetimini elinde tuttuğunu ilan etti.

 

 

 

 

KCK eylemsizliği seçimlere kadar uzattı

KCK Yürütme Konseyi, 31 Ekim’de sona eren eylemsizlik sürecini 2011 genel seçimlerine kadar uzattıklarını açıkladı. Sürecin kesin bir ateşkese dönüşmesi için Türk devletinin de ateşkese her bakımdan uymasının bir zorunluluk olduğunu dile getiren KCK Yürütme Konseyi, Kürt sorununun çözümünde baskı ve şiddetin bir çözüm biçimi olamayacağını söyledi.

KCK açıklamasında eylemsizliğin kalıcı hale gelmesi için talepleri dile getirildi. KCK, devletin atması gereken 5 adımı şöyle sıraladı:

1- Askeri ve siyasi alanlara dönük operasyonların durdurulması,

2- Haksız yere tutuklanan Kürt siyasetçilerinin serbest bırakılması,

3- Abdullah Öcalan’ın sürece aktif olarak katılmasının önünün açılması ve yürütülen diyaloğun müzakere düzeyine çıkarılması,

4- Sürecin ilerlemesi için anayasa ve hakikatleri araştırma komisyonlarının kurulması,

5- Yüzde 10 seçim barajının kaldırılması.

Eylemsizlik süreci boyunca gerilla güçlerinin herhangi bir askeri eylem yapmayacağı açıklanırken imha saldırıları karşısında gerillaların savunma için gerekli pozisyonu alacağı ve misilleme hakkını kullanacağı belirtildi.