06 Ağustos 2010 Sayı: SİKB 2010/31

 Kızıl Bayrak'tan
Düzenin referandum oyunu ve “demokratikleşme” yalanlarına kanılmamalı
“Emekçilerin ve Ezilenlerin Boykot Cephesi” de anayasal hayaller peşinde sürükleniyor!..
Gericilikte yarışanlar bir kez daha terör edebiyatına sığınıyor!
Kirli savaş itirafları...
“Tecrit-tredman insanlık suçudur!”
Sendikal ihanetin
faturasını işçiler ödüyor!
İnsanca yaşam sosyalizmde!..
“UPS’ye sendika
halaylarla girecek!”
İşçi ve emekçi hareketinden
İşgal silahını kuşanan direnişçi ÇEL-MER işçileri yol gösteriyor!
ÇEL-MER işçisi sendikal hakları için fabrikasını işgal etti..
ÇEL-MER işçilerinin aileleri ve desteğe gelen direnişçi UPS işçileriyle konuştuk..
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Ağustos Ayı Toplantısı Sonuçları
65. yıldönümünde Hiroşima ve Nagazaki katliamları
“İşçilerin birliği halkların kardeşliği!” şiarını yükseltelim
Afganistan’da kadınları emperyalist işgalciler mi kurtaracak?
Referandum ve
devrimci yurtsever tavır… - M. Can Yüce.
Mamak'ta festival heyecanı...
10. Munzur Kültür ve
Doğa Festivali gerçekleştirildi
ÇEL-MER direnişçisinden
mektup var!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

65. yıldönümünde
Hiroşima ve Nagazaki katliamları

“Tarihin en büyük bilimsel kumarına 2 milyar dolar yatırdık ve kazandık.” ABD 33. Devlet Başkanı Harry S. Truman tarafından yapılan bu açıklama, ABD’nin 6-9 Ağustos 1945 tarihlerinde, Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı atom bombaları ile ilgili yorumunu özetler nitelikteydi. Göreve geldiği yıl, tarihin yazdığı en büyük katliamın talimatını veren Truman, saldırının üzerinden henüz 16 saat geçmişken, bilimsel bir deneyin sonucunu paylaşırcasına yaptığı şovla, ABD’nin dünyadaki tek güç olmak adına her türlü yolu deneyeceğini ilan ediyordu: “Bu bomba, 13 Şubat 1945 gecesi R.A.F uçaklarıyla Dresden’e atılan ve 130 bin Alman’ın ölümüne neden olan on tonluk bombalardan 2 bin kat daha güçlüdür... Dünya barışı adına daha güçlü bombaların üretimi için çalışmalar sürdürülmektedir...”

Aynı anlarda Hiroşima...

Başkan Truman’nın ABD’li bilim insanlarını överek gururla anlattığı atom bombası “Little Boy” (Küçük Oğlan), 3 savaş uçağı tarafından, saat 08.15 sularında Japonya’nın Hiroşima kentine getirilir. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucu “en verimli” yükseklikte boşluğa bırakılan atom bombası, şehrin 600 metre yüksekliğinde patlar. Bombanın temel bileşeni olan uranyum patlamanın etkisiyle birlikte bir anda ısı, ışık ve sese dönüşürken, bilim insanlarının “titizlikle” hazırladıkları plan gerçekleşir ve şehirdeki binlerce insan bu enerji ile birlikte kavrularak can verir. Bombanın bırakıldığı bölgenin yükseltinin az olması sebebiyle özellikle seçildiği, bu sebeple patlamayla birlikte ortaya çıkan korkunç ısının hızla ilerleyerek hasarın kilometrelerce uzaklığa yayıldığı yine ABD’nin vahşi deneyini “başarılı” kılan etmenlerden biri olarak tarihe geçmiştir.

Yapılan araştırmalar, Hiroşima’ya atılan bombanın 80 bin insanın o anda ölümüne sebep olduğunu tespit ederken, 140 bin insanın açığa çıkan yoğun radyasyona maruz kalarak yakın dönemde acılar içinde hayatını kaybettiğini de göstermektedir.

...ardından Nagazaki ve diğerleri

Hiroşima’yı harabeden, bitki-hayvan-insan, nefes alan her şeyi yok eden, kavuran bombadan üç gün sonra, bu kez ABD’li “Fat Man” (Şişman Adam) Nagazaki kentini yerle bir etmek için gönderilir. Benzer hasarlara ve hastalıklara yol açan yeni bombanın ise bu defa 67 bin insanı öldürdüğü kaydedilmiştir.

Araştırmalara geçen bu sayılar katliamın o günkü bilançosunu ortaya koyarken, sonrasında bu sayının çok üstünde insanın sakat kaldığı, yayılan radyasyonun doğal yaşamın bütün dengelerini alt üst ettiği bilinmektedir. Toprak ve suyun radyasyon sebebiyle zehirlendiği, uzun yıllar tek bir bitkinin bile yetişmediği Japonya’da bombanın etkisi bugün de hala kanserli doğan çocuklarla devam etmektedir.

“Bu deniz bir ölü deniz / İnsanlar ey nerdesiniz? /Nerdesiniz?” *

Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının üzerinden tam 65 yıl geçti. Görülüyor ki, 65 koca yıl yaşanan acıları, bugüne kalan hastalıkları silmeye yetmedi, tersine yenileri ekledi. İkinci paylaşım savaşı dönemine denk gelen bu katliamlar elbette emperyalizmin dünya halklarına saldırdığı ilk örnek değildi, son da olmadı. İnsanlık kapitalizmin vahşi egemenliği sürdükçe Hiroşimaları yaşamaya devam edecek. Emperyalist saldırganlık Halepçe, Felluce ve Bağdat örnekleriyle bugün dünyanın birçok coğrafyasında sürüyor. Bilimsel araştırmalar öldürene hizmet ediyor, teknoloji emperyalistlerin elinde bir silah gibi masum halklara karşı geliştiriliyor. Karşılığında ise, her coğrafyadan öldürülen masum insanların anısı emperyalizme karşı insanlığın kinini biliyor.

Bir yanda emperyalist saldırganlığa karşı direnenler, diğer yanda ölülerimiz... Barbarlığa son vermek için 65 yıldır soruyorlar: “Ey insanlar, nerdesiniz?”

  • Nâzım Hikmet’in Japon Balıkçısı şiirinden


 

 

Fransız polisinden ırkçı şiddet

Afrika kökenli kadınların Fransa’da düzenledikleri gösteride aralarında hamile kadınların ve çocukların da olduğu kitleye azgınca saldıran polisin uyguladığı şiddet kamera kayıtlarından ortaya çıktı.

21 Temmuz’da Paris’in La Courneuve bölgesinde gerçekleştirilen protesto gösterisinde çekilen görüntüler, Fransız polisinin azgın saldırısını gözler önüne serdi. Kaldıkları evlerden belediyenin proje değişikliği nedeniyle atılmalarını protesto eden yaklaşık 60 kişilik kitleye polis saldırdı.

Çıkartıldıkları apartmanın önünde sembolik olarak çadır kurarak oturma eylemi gerçekleştirmek isteyen göçmenlere saldıran polis, hamile kadınları ve çocukları yerlerde sürükledi. Polis saldırısının ardından çocuklardan şans eseri yaralanan olmazken, görüntülerde en az iki kadının yaralandığı hamile bir kadının ise baygınlık geçirdiği görülüyor.

Yaklaşık on yıldır oldukça ağır koşullarda yaşamak zorunda bırakılan göçmenlere uygulanan bu şiddet Fransız medyasında gündeme oturdu. Saldırının görüntüleri üzerine internet sitelerinde yapılan yorumlarda Fransız polisi eleştiriliyor. Polis teşkilatından yapılan açıklama ise oldukça tanıdık: “Göstericilere yapılan müdahalede yanlış bir şey yok. Müdahalenin dozu gayet normal.”