06 Ağustos 2010 Sayı: SİKB 2010/31

 Kızıl Bayrak'tan
Düzenin referandum oyunu ve “demokratikleşme” yalanlarına kanılmamalı
“Emekçilerin ve Ezilenlerin Boykot Cephesi” de anayasal hayaller peşinde sürükleniyor!..
Gericilikte yarışanlar bir kez daha terör edebiyatına sığınıyor!
Kirli savaş itirafları...
“Tecrit-tredman insanlık suçudur!”
Sendikal ihanetin
faturasını işçiler ödüyor!
İnsanca yaşam sosyalizmde!..
“UPS’ye sendika
halaylarla girecek!”
İşçi ve emekçi hareketinden.
İşgal silahını kuşanan direnişçi ÇEL-MER işçileri yol gösteriyor!
ÇEL-MER işçisi sendikal hakları için fabrikasını işgal etti..
ÇEL-MER işçilerinin aileleri ve desteğe gelen direnişçi UPS işçileriyle konuştuk..
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu Ağustos Ayı Toplantısı Sonuçları
65. yıldönümünde Hiroşima ve Nagazaki katliamları
“İşçilerin birliği halkların kardeşliği!” şiarını yükseltelim
Afganistan’da kadınları emperyalist işgalciler mi kurtaracak?
Referandum ve
devrimci yurtsever tavır… - M. Can Yüce.
Mamak'ta festival heyecanı...
10. Munzur Kültür ve
Doğa Festivali gerçekleştirildi
ÇEL-MER direnişçisinden
mektup var!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çalışan ve üreten biz, aç, açıkta yoksul kalan biziz...

İnsanca bir yaşam sosyalizmde!

Geçtiğimiz günlerde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2008’e ait gelir dağılımı verilerini açıkladı. Açıklanan veriler malumun ilanından başka bir şey değildi kuşkusuz. Bu araştırma her ne kadar gerçek verileri tam yansıtmasa da yoksulla zengin arasındaki uçurumu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu araştırmaya göre, yoksul sayısı 11 milyon 580 bin kişiye çıkarken, yoksulluk sınırı ise 3 bin 164 liraya yükseldi. Ayrıca nüfusun yüzde 16,7’sinin yoksulluk riski altında olduğu açıklandı. En yoksul %20’lik kesim milli gelirin % 5,8’ini, en zengin %20’lik kesim %46,7’sini alıyor. Bu verilere göre, en zengin ile en yoksul arasında 8,1 katlık gelir uçurumu bulunmaktadır.

Araştırma 2008 yılı itibariyle Türkiye’de 69 milyon 231 bin kurumsal olmayan nüfus olduğu göz önüne alınarak hesaplanmış. Kurumsal olmayan sivil nüfus derken, hanelerde ikamet edenler yani, okul, yurt, otel, çocuk yuvası, huzurevi, özel nitelikteki hastane, hapishane, kışla ya da orduevi gibi yerlerde ikamet edenler dışında kalanlar ifade ediliyor. Bu araştırma sonuçlarına ayrıntılı baktığımızda kapitalist bir düzende insanca yaşam koşullarından ne derece uzak yaşadığımız bir kez daha görülmektedir. İnsanca yaşam koşulları arasında sağlıklı ve dengeli beslenebilme, sağlıklı konutlarda barınabilme, kültürel ve sosyal yaşamın ihtiyaçlarının giderilmesi gibi unsurları sayarsak ülkede büyük çoğunluk ya da Nâzım Hikmet’in ifadesiyle “büyük insanlık”, bu koşullardan uzak yaşamaktadır.

Şöyle ki, yaklaşık 70 milyonluk nüfusun %58,7’si iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek yiyemiyor, %45,5’i yeni giysiler alamıyor, % 88,8’i evden uzakta bir haftalık tatil yapamıyor. % 61’i kendilerine ait konutta oturuyor, fakat %39’unun konutunda sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi ve benzeri sorunlar söz konusudur. Ayrıca % 38,5’inin oturduğu konutta izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşanıyor. % 57,7’sinin hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları dışında) bulunmakta, bu borç ödemeleri % 25’inin hanesine çok yük getiriyor

Yoksulluk toplum genelinde bu kadar yaygınlaşmışken buna bölgesel farklılıkları da eklemek gerekmektedir. Sermaye devletinin resmi politikasının ırkçı, ayrımcı yüzü gelir dağılımında da açıkça ortadadır. Geliri en yüksek bölge İstanbul olurken, Kürt bölgeleri en düşük ortalamaya sahip bölgelerdir.

Kapitalistler, sınıflı toplum gerçeğini örtbas etmek için çoğu zaman çeşitli aldatmacalara başvuruyorlar. Genelde aynı gemide olduğumuz söyleniyor. Oysa görüldüğü üzere sınıf farkı gerçeğini devletin resmi rakamları bile çok açık ortaya koymaktadır. Gerçek olan şudur ki, bir avuç kapitalist işçi ve emekçilerin sırtından geçinerek zenginlik ve lüks içinde yaşarken, toplumun çoğunluğunu oluşturan işçi ve emekçiler açlık ve yoksulluk içindedir.

İnsanca bir yaşam için mücadeleye!

İşçi ve emekçiler ağır çalışma koşulları altında saatler boyunca fabrikalarda, tarlalarda çalışır ve üretir; ancak ne ürettiklerini kullanabilir, ne giyebilir, ne de yiyebilir. Sıcak soğuk demeden inşaatlarda hiçbir sosyal güvencesi olmadan konutlar inşa eder ancak asla öylesi yerlerde yaşayamaz. Bizlere reva görülen asgari ücret ve belki biraz daha fazlasıdır. Ölmeyecek kadar beslenme ve barınma hakkıdır. O hale gelinmiştir ki, artan kitlesel işsizlik nedeniyle, bu kötü ve ağır çalışma koşullarında bir iş bulabilmek büyük bir “şans” olmuştur. Çünkü açlıktan ölenlerin, sokakta “yaşamak” zorunda bırakılanların, parasızlıktan tedavi olamayanların sayısının giderek arttığı gözlerden saklanacak gibi değildir. Her kapitalist ülkede olduğu gibi Türkiye’ de de durum “büyük insanlık” açısından oldukça vahimdir.

Kısacası, kapitalistler tarafından insanca yaşam hakkımız çalınmaktadır. Dünya zenginliklerini kendi sefil çıkarları uğruna harcayan, insanı ve doğayı bu amaçla tüketmekte bir sakınca görmeyen bu asalak sınıfa karşı tek seçeneğimiz sosyalizmin kazanması için verilecek mücadeledir. Çünkü sadece sosyalizm insanca bir yaşamın koşullarını bize sunmaktadır. En temel ihtiyaçların; beslenme, barınma, sağlık, eğitim, kültürel ve sosyal yaşamın tüm diğer gerekleri ancak sosyalizmdedir. Yapılması gereken “büyük insanlığın” ayağa kalkarak kapitalistlere karşı sosyalizm için verilen mücadeleye katılmasıdır.



 

Katil Foxconn Çorlu’da

Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin, İstanbul Çırağan Sarayı’ndaki imza töreniyle Foxconn firmasıyla Çorlu’da 13 bin metrekarelik alanda çalışmalara başlayacaklarını ifade etti. Şahin, yılda 2,4 milyon adet masa üstü bilgisayar üretimi yapılacağını dile getirdi.

Dünyanın önde gelen teknoloji tekelleri için üretim yapan Tayvan merkezli Foxconn şirketi ardı arkası kesilmeyen işçi intiharlarıyla gündeme oturmuştu. Ağır çalışma koşulları nedeniyle 6 ay içerisinde 10’un üzerinde işçi intihar ederken, şirketin intiharları önlemek için devreye soktuğu “çözüm” yöntemleri de sonuç üretmemişti.

Şirketin bu iğrenç yüzü bilinirken Kemal Şahin ise kendi sınıf kimliğine uygun olarak bu haberi bir “müjde” olarak kamuoyuna duyurdu.

Şahin şunları söyledi: “Bu imza törenimiz ile birlikte Türkiye ekonomisine büyük katkı sağlayacak, eğitimli ve kalifiye bir göç yaşatacak olan alt yapıyı da hazırlamış oluyoruz. Burası geleceğe yönelik Türkiye’nin ihracat üssü olacak. Bu Trakya bölgesi, Türkiye ve ASB için çok büyük ve önemli bir çalışmadır. Törenimize, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) Müsteşar Yardımcısı Ziya Altunyaldız, ASB Genel Müdürü Zafer Atbakan ve Foxconn Türkiye Genel Müdürü Tuna Kardeş de katılacak.”

Devlet erkanının ve sermayenin temsilcilerinin de katılacağı bir törenle madenlerden ve tersanelerden sonra sistematik olarak işçi öğütecek bir alan daha faaliyete geçecek. Azgın emek sömürüsü üzerinden büyüyen kapitalistlerin saltanatlarının sürmesi için işçi ölümleri önemsizleştirilirken, Tayvan merkezli Foxconn şirketi, ucuz işgücü ihtiyacını bu coğrafya üzerinden karşılayacak. Halihazırda Türkiye’de işçi ve emekçilere dayatılan örgütsüzlük ve taşeronlaştırma saldırısı Foxconn için uygun bir zemin hazırlıyor. Çin gibi Türkiye’de de kölece çalışma koşulları hüküm sürerken, Foxconn ve Şahinler Holding için önemli olanın işçilerin ölümleri değil, kendi kârları olduğu biliniyor.