<

4 Aralık 2009
Sayı: SİKB 2009/46

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci bir çıkışın
artan imkanları ve görevler.
  TKİP MK’nın Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesine ilişkin açıklaması.
Alaattin Karadağ cinayeti polis-yargı işbirliğiyle örtbas edilmeye çalışılıyor!
Alaattin Karadağ çeşitli illerde gerçekleştirilen eylemlerle anıldı.
Kazanana kadar grev,
kazanana kadar mücadele!
  Kamu emekçileri GREV’e çıktı,
hayat durdu!..
  Şovenist saldırganlığa karşı
birleşik mücadele!
  Kürdistan’da sokak gösterileri ve
dizginsiz devlet terörü
  Dünyaya gururla bakan proleter devrimci Alaattin yoldaşa..
  Alaattin Karadağ (Nurettin) yoldaşın Parti üyeliği başvurusu
  Alaattin Karadağ’a
yoldaşlarından
  III. Parti Kongresi kitlesel bir coşkuyla selamlandı!
  Kapitalist kriz tipleri IV
- Volkan Yaraşır
  Metal İşçileri Kurultayı
gerçekleştirildi!
  Metal İşçileri Kurultayı
Sonuç Bildirgesi
  Ulusal soruna devrimci yaklaşımın paradoksları - 3 - M. Can Yüce.
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Alaattin yoldaş ölümsüzdür!

Partimizin seçkin militanı Alaattin Karadağ yoldaş, 19 Kasım 2009 tarihinde, İstanbul Avcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı polislerce, sokak ortasında alçakça katledildi.

Sermaye devleti katil bir devlettir. İstanbul polis teşkilatı da infazcıdır ve bugüne dek, devrimci örgütlere dönük operasyonlarda, pek çok yiğit devrimciyi acımasızca katletmekle ünlenmiştir. Alaattin Karadağ yoldaşın infazı bunun en son örneğidir.

Partimiz stratejik açıklığa sahip, gerçek bir devrim partisidir. Yakın dönemde gerçekleştirdiği ve kamuoyuna açıkladığı 3. Kongresi ile bu iddiayı daha da somut hale getirip, güçlendirmiştir. Tam da böyle bir dönemde Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesi, sermaye devletinin ve katiller sürüsünün buna yanıtı olmuştur.

Fakat boşuna! Partimiz, III. Kongresi ile her alanda ve açıdan sıçrama yapmanın eşiğine gelmiştir. O, bu konumu ve işçi sınıfını devrimci bir sınıf olarak burjuvazinin karşısına dikme konusundaki kararlılığıyla, elbette ki sermaye devletinin dikkatini de üzerine çekmektedir. Fakat katil devletin, katliam girişimleri de dahil, her türden saldırısına da hazırlıklıdır. Türkiye’nin devrimci geleceğine hazırlanan partimiz, daha ağır bedeller ödeyeceğinin ve seçkin kadro ve militanlarını bu uğurda yitireceğinin bilincindedir. Türkiye’nin devrimci geleceğinin de bu bedeller üzerinde zafere ulaşacağına inanmaktadır.

TKİP Yurtdışı Komitesi


Senin gibi bir yoldaşa sahip olmaktan övünç duyuyoruz!

(...) İnsanların yaşamlarında öyle karar anları vardır ki; insan bir noktada bir karar verir ve bütün yaşamı ona göre biçimlenir. Alaattin Karadağ yoldaş da tereddütsüz parti saflarında savaşmaya karar verdi ve yaşamı da ona göre biçimlendi.

Devrimcilik, salt karar vermenin ötesinde yaşam tarzınıza sinmiş bir şey olarak hergün yaşadığınız bir şeyse artık sizin bir parçanız olur. Zor günler olur, karanlık zamanlar yaşanır, ama yine de bir cevher gibi korursunuz onu. Alaattin Karadağ yoldaş, böyle biçimlenmiş bir yaşamdır. O, son ana dek Parti’nin onuruna leke sürmeden yaşadı ve bu yaşamın getirdiği zorluklara da onurla katlanmasını bildi. Cafcafsız, şatafatsız… Tıpkı derin bir ırmak gibi, sakin ama akmakta ısrarlı… Bir sıra neferi olarak….

Yoldaşlık salt bir kavram değildir. Yaşanan bir şeydir. Bir sevgi ve saygının, ama çok seçici bir sevgi ve saygının ifadesidir. Ve sevgi, kendini sevilebilir kılmak eyleminde ifadesini bulur. Bu bir arınmadır aynı zamanda, geleceğin insanına yakınlaşmadır. Bu, dünyayı değiştirme eyleminde mümkündür, değiştirme eyleminin örgütlülüğü içinde mümkündür.

Ufkunu körelten, mevcut dünyayı kabullenip devrime sırt çeviren, yitirir ömrünün güzelliğini. Gözbebeğindeki ışığı yitirir, çirkinleşir… Çünkü insanın güzelliği gözlerindeki ışıktadır.

Şimdi bir ölü gömmedik biz. Sıradan bir cenaze değildi bu. Bir yoldaşlık duygusunu algıladık kendi derinliğimizde. Elbette en çok ihtiyaç duyulan zamanlarda komünist savaşçılarımızı yitirmek hep üzücü olmuştur. Tıpkı Habip, Ümit, Hatice ve Hüseyin yoldaşlarda olduğu gibi.

Ama yine de yalnızca acı değildi içimizde duyumsadığımız. Böyle bir yoldaşa sahip olmaktan duyulan övünçtü yaşadığımız… Bu onur, bize sorumluluk yükleyen bir olgudur. Habip’lerden, Ümit’lerden, Hatice’lerden gelen, Hüseyin’ler ve Alaattin’lerle süren zincirin halkası olmak, bir sorumluluktur. Kokuşmuş düzenin paramparça edilmesi ve bütün pisliğin süpürülüp atılması, boynumuzun borcudur. Alaattin Karadağ ve bütün yoldaşlarımıza verilmiş sözümüzdür.

Ve şimdi sen, ben, biz yürüyoruz yollarından. Bir şafak vakti yeryüzü yüreklerimizdeki ışıkla aydınlanıncaya dek...

Kayseri’den Komünistler


Devrim davası yenilmezdir!

Sokaklarda bir kez daha devrimci kanı aktı. İşçi sınıfının bir yiğit neferi daha direniş tarihimize adını kanla yazdırdı. Burjuvazi bir yoldaşımızı daha katletti. Alaattin yoldaşımız sermayenin bekçi köpekleri tarafından katledildi. (...)

Alaattin yoldaş, tüm yaşamı boyunca devrim ve sosyalizm davasına nasıl kopmaz bir bağla bağlı olduğunu göstermiştir. O bir devrimci nasıl yaşaması gerekiyorsa öyle yaşamıştır. Aynı yalınlıkta, gerektiğinde ölmesini de bilmiştir. Alaattin yoldaş son nefesine dek örnek alınacak bir yaşamı miras bırakmıştır. 

O fabrikada devrimci bir işçi, işkencehanelerde baş eğmez bir direnişçi, ölüm orucu direnişinde bedeninin tüm hücreleriyle ölüme savaş açan örnek bir devrimcidir.

Yoldaşın elinde onurluca taşıdığı ve asla bırakmadığı kızıl bayrak artık daha da kızıllaştı. Bunun omuzlarımıza ayrı bir sorumluluk yüklediğini biliyoruz. İşçi sınıfının haklı davası uğruna ödenen nice bedelleri unutmayarak bu saldırıyla sınıf kinimiz daha da fazla bilenmiş, öfkemiz katlanmıştır. Şu bilinmelidir ki, işçi sınıfının kurtuluşu uğruna verdiğimiz bu mücadelede elbette ölebiliriz. Ancak uğruna ölümü tereddütsüzce göze aldığımız bu davayı asla bitiremezler. Alaattin yoldaş da kavgamızda sonsuza dek bizimle birlikte olacak. Alanlarda, direniş çadırlarında, barikatlarda yoldaş bizimle omuz omuza savaşacak. Ve o hesaplaşma günü gelene dek şehit yoldaşlarımızın gözleri üzerimizde olacak. Bu sorumlulukla güne yüklenip, geleceği kazanacağız. Selam olsun dövüşürken düşene, selam olsun kavga bayraklarını dalgalandırmaya devam edeceklere.

“Ne kırlarda direnen çiçekler, ne kentlerde devleşen öfkeler. Henüz elveda demediler. Bitmedi daha sürüyor o kavga. Ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.”

Adana’dan Komünistler


Katilleri yerin yedi kat dibine gömeceğiz!

Faşist sermaye devleti sokak ortasında bir komünisti, bir devrimciyi katletti. Devletin çevrede bulunan insanlara ve evlere bile hedef gözetmeden ateş açtığı söyleniyordu görgü tanıklarınca...

Vahşice saldıran faşist katiller yaralı halde yatan yoldaşımıza kurşunlar yağdırarak katlettiler. Komünistler olarak tüm bulunduğumuz alanlarda, her türlü araç ve imkanı kullanarak, bu katliamdan emekçileri haberdar etmeli, devletin katliamcı yüzünü sergilemeli, yoldaşımızın hesabının bir gün mutlaka sorulacağını anlatmalıyız.

Yoldaşımızı yüreklerimizde, beyinlerimizde yaşatacağız. Katilleri ise belleğimize kazıdık. Günü geldiğinde şehit yoldaşlarımızın hesabını soracak, sınıf kinimizi sermayenin bütün kurumlarına akıtacağız.

Eskişehir’de, Ekim Devimi’nin ve Yeni Ekimler’in Partisi’nin yıldönümünün coşkusunu yaşadığımız ve çalışmalarını sürdürdüğümüz bir dönemde yoldaşın katledilme haberini aldık. Coşkumuz sermaye düzenine karşı kin ve nefrete, yoldaşımıza karşı boyun borcu görevlerimize daha da sarılmaya evrildi. Gece geç saatlerden itibaren Gültepe ve Yıldıztepe Mahalleleri’nin çeşitli noktalarına “Alaattin Karadağ yaşıyor!”, “Katil devlet hesap verecek! / BDSP” şiarlı yazılamalar yapıldı. Sokak infazını ve faşist katillerin gerçek yüzünü çeşitli araçlarla anlatmaya devam edeceğiz.

Eskişehir’den Komünistler


Alaattin Karadağ yoldaş ölümsüzdür!

Alaattin Karadağ yoldaş, 19 Kasım gecesi devrim ve sosyalizm mücadelesinde şehit düştü. Alaattin Karadağ, polisle girdiği çatışmanın ardından yaralı olarak ele geçirildi. Faşist katiller tarafından katledildi. Tüm katliamlara, baskılara karşı gerçeklerin anlatılmasının önüne geçemeyeceklerini bir kez de bizler buradan dile getiriyoruz. Her şeye rağmen Habipler’in, Ümitler’in, Haticeler’in, Alaattinler’in yürüyüşünü sürdüreceğiz.

(...) Her geçen gün kapitalizmin krizi büyüyor ve kriz büyüdükçe sermayenin faşist devletinin saldırganlığı daha da artıyor. Onlar bu saldırılarına ve katliamlarına devam edecekler. Peki biz ne yapacağız? Bize tek bir şey kalıyor. Direnmek… Ekonomik-sosyal-siyasal saldırılara karşı, katliamlara karşı, sınır ötesi operasyonlara karşı, zamlara ve zulme karşı direniyoruz ve direnmeye devam edeceğiz.

Alaattin gibi olan onurlu ve namuslu işçi sınıfı devrimcileri asla bitmeyecek. Alaattin Karadağ, işçi ve emekçilere duyduğu sevgisi, kapitalizme karşı duyduğu kini ve onurlu yaşamı ile hep bizimle birlikte olacak. Onu işçi sınıfının devrimci siyasal iktidar mücadelesinde yaşatacağız.

Kırşehir’den Komünistler


Tarihimizin sayfalarına kızıl harflerle bir yoldaş daha yazıldı!

Gözlerinde güzel günlere duyulan özlem, yüreğinde “hınç ve onur”, bilincindeki netlik ile Alaattin yoldaşı ölümsüzlüğe uğurladık… (...)

Alanlarında işçi sınıfı devrimciliğinin temsilcisi olan Genç Komünistler, Nurettin yoldaşın yaşamından ve ölümünden öğrenmişlerdir. Kimliğindeki proleter özden, pratikteki soğukkanlılığından, bilincindeki netlikten, “bir proleter sizi bekliyor” diyen üyelik başvurusundan, düşmanla karşı karşıya geldiğindeki tereddütsüzlüğünden öğrenmişlerdir ve öğreneceklerdir. Zindanlarda devrimci onuru yükselten, yaşamı ve ölümü ile partinin ve devrimin çıkarlarını her şeyin üzerinde tuttuğunu gösteren Nurettin yoldaş, Genç Komünistler’in öfkesinin ve bilincinin buluştuğu yerde bayraklaşmıştır. Tıpkı diğer şehit yoldaşlarımız gibi!

Yoldaşımızın katledilmesi öfkemizi ve sınıf kinimizi biliyor! Öldürerek yok edeceklerini zanneden katiller sürüsü, yönelttiği saldırılara aldığı direniş yanıtıyla, Partimizle ve yarattığı değerlerle karşılaşıyor. Düşmana verilen her yanıt bayrağımızı daha da kızıllaştırıyor…

Gözlerimizde güzel günlere duyduğumuz özlem, yüreğimizde hınç ve onur, bilincimizdeki netlik ile, Nurettin yoldaşın şehit düşmesinin ardından bir kez daha bu bayrağa leke sürdürmeyeceğimizi haykırıyoruz. Bayrağımız coğrafyamız başta olmak üzere bütün dünyayı sarana dek salınacak. Ve biliyoruz ki, “Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan” gelecek özlemimiz cümle cümle, yazı yazı, halay halay bütün dünyayı saracak. Ve aynı inançla biliyoruz ki, fabrikalardan hücre hücre örgütlediğimiz halayımızın en başında şehit yoldaşlarımız yer alacak!

Genç Komünistler


Alaattin Karadağ yoldaşın hesabı sorulacak!

Bu akşam da sıradan bir akşam gibiydi benim için. Ta ki, Alaattin yoldaşın sokak ortasında sermayenin şerefsiz, namussuz, alçak ve eli kanlı katilleri tarafından vurulduğunu duyana kadar.

Doğrusunu söylemek gerekirse Alaattin yoldaşı hayatımda bir kez bile görmedim. Ama yoldaşlık çok farklı bir duygudur. Yoldaşlık bizde farklıdır, bizim Ümit yoldaşımız, “Yoldaşlık, üzerine gelen kurşunu bile paylaşmaktır” der. Ulucanlar’da da bu görülmüştür zaten, Habip’e gelen kurşunların önüne atmıştır kendini Ümit...

İşte bu yüzdendir ki, Alaattin yoldaşın bedenen aramızdan ayrıldığını okuyunca şöyle bir duraksadım, “yüreğim sızladı” derler ya, onun asıl anlamı kalbinin anlayamayacağın bir ritimle atışıdır. Evet tam da böyle oldu. Sonra gözlerim doldu, ağlamamam gerekir diyordum tam kendi kendime, gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Ama ağlamaklı bir ifade vardır ya, insan suratından gözyaşı dökülürken, o hiç yoktu...

O anda annem girdi odaya, beni öyle görünce ne olduğunu sordu. İlk önce bir şey diyemedim, ekrana baktı, anladı. İnce çekingen bir ses tonuyla dedi ki, “Tanıyor muydun? Daha önce gördün mü?” Ben de kendimi silkeleyip tok bir sesle, “Evet tanıyordum” dedim. Bir anda önünü alamadığım bir kuvvet çıkarmıştı sanki o cevabı. Sonra dedim, tabii ki tanıyorum yoldaşı, nerden mi? İşçi bültenlerinden, Ölüm Orucu Direnişleri’nden, Ekim’den, Parti’den... Yani mücadeleden tanıyormuşum yoldaşı, ondanmış yüreğimin böyle ayarsız çalışması. Ama ne diyordu Brecht; “Her yoldaşı yok edebilirler her an / Parti ise yedi değil binlerce can / Yığınların öncüsü o çünkü...”

Alaattin yoldaşı katleden eli kanlı faşistler amaçlarına ulaşabileceklerini zannettiler onu vurunca. Ama yok! Yanıldılar! Çünkü yoldaşın asıl sakındığı şey canı değildi, partisiydi! O beyinsizler, partinin güya gözlerini vurmaya çalıştılar. Ama onu da başaramadılar. Alaattin Karadağ yoldaş yıldızların arasında bile olsa partinin gözü kulağı olmaya devam ediyor ve onun buradaki yerini bir değil bin tane Alaattin dolduracaktır. (...)

Bunlar komünistlerle uğraştıklarının farkında değiller, hatırlamıyorlar ama hatırlayacaklar. Bu faşist katliamların hesabı er geç sorulacak.

Dediğin gibi yoldaş, “Yer üstünde kaçanlar / Yer altında savaşanlar yürüyor...”

Merak etme, düşünen ve savaşan yoldaşların herşeyin hesabını soracak!..

İstanbul’dan liseli bir yoldaşın


Devrettiğin bayrağa daha sıkı sarılarak koşacağız...

(...) 19 Kasım akşamı yüreğimi burkan ve bir o kadar da beni tarifi imkânsız bir onur ve gurur hissiyatına sürükleyen bir süreçti. Evet, Alaattin yoldaşım sermayenin eli kanlı polis kılıklı faşist beslemeleri tarafından katledilmişti. Partimizin 3. Kongresi’ni gerçekleştirmiş olmasının verdiği gurur ve bu gururu dosta ve düşmana duyurmanın heyecanı ile tutuşuyordu yoldaş tıpkı diğer yoldaşları gibi. İşte burada yakalamıştı düşmanın hain kurşunları Alaattin yoldaşı.

Doğup büyüdüğü coğrafyanın olumsuz koşullarına rağmen devrimci mayasından üzerine düşeni almıştı Alaattin yoldaş. O bu coğrafyada her şeye rağmen işçi sınıfının gerçek öncüsüyle, EKİM’le tanışmıştı. Devrimci mayasını yüreğinde taşıdığı coğrafyada sınıfın tek devrimci ideolojisiyle bütünleşmeyi başarmıştı. (...)

Yoldaşın özlemiyle yanıp tutuştuğu, geceleri aç yatılmayan gündüzleri sömürülmeyen dünyayı yakın kılmak boynumuzun borcudur. Devrettiğin bayrağa daha sıkı kenetlenerek koşacağız gelecek güzel günlere. Ve sana söz yoldaş, sana söz! Dünyanın neresinden bir duman tütse oradan kanat çırpacağız özgür yarınlara. Sermayenin iktidarının kanla sıvanmış kalesinin burçlarına işçi sınıfının orak-çekiçli bayrağını dikene kadar soluğumuzu tuttuk. Durmayacağız!

Güney


Milyonlarca işçi ve emekçinin davası için savaştı!

(...) O bir proleterdi. Proletaryanın devrimci sınıf niteliğine, yıkıcı tarihsel rolüne dayanan partisine güveni tamdı. Altında savaşılacak işçi sınıfının devrimci programından güç alan sınıf devrimciliğini, ideolojik-politik ve örgütsel davranış çizgisini inatla sürdürdü.

Hakkında yazılanlardan öğrendik ki, Alaattin Karadağ yaşamını işçi ve emekçilerin kurtuluş mücadelesine adamıştı. O her şeyden önce tüm benliği ile işçi sınıfına, devrim ve sosyalizm mücadelesine büyük bir aşkla bağlıydı. Yaşamının tüm alanlarında olduğu gibi cezaevinde de mücadele azmini yitirmedi. Hücre saldırısını en önde karşıladı. (...)

Biliyordu ki, işçi sınıfı partisiyle güçlüdür. O, işçi sınıfı örgütlenmediği sürece, sahip çıktığı kavramların bir işe yaramayacağını biliyordu. Habipler’in yolundan ilerledi. (...)

Alaattin Karadağ, devrimci kararlılık, direngenlik, militanlık, dava insanı olmak vb. özelliklerini devrimci sınıf kimliğinde somutladı, içselleştirdi. Tıpkı diğer yitirdiğimiz yoldaşlar gibi, Alaattin Karadağ yoldaş da, “bükülmektense kırılmaya yeğleriz” tutumunu sürdürdü. Yoldaşlarına yönelen kurşunları “paylaşma” özverisini gösterdi. Milyonlarca işçi ve emekçinin davası için ölümün üzerine yürüdü. Devrimci sınıf mücadelesinin bilinçli savaşçısı oldu.

Alaattin Karadağ bir komünistti. Onu dünden bugüne yaşatan ve bugünden yarına yaşatacak olan, komünist kimliğidir. O, hiçbir zaman tarihin kıyısında durmadı. İçinden geldiği işçi sınıfının yaşadıklarına kayıtsız kalmadı.

Alaattin Karadağ yoldaşa layık olmak, uğruna yaşamını feda ettiği işçi sınıfının kurtuluş mücadelesini büyütmekten, yârin yanağından gayrı her şeyin paylaşıldığı sosyalizm için örgütlü mücadeleyi yükseltmekten geçiyor.

H. Yağmur


Alaattin Karadağ yoldaş mücadelemizde yaşıyor!

Faşist sermaye devleti, demokratik açılım masallarıyla birlikte katliamlarına devam ediyor. 19 Kasım akşamı Alaattin Karadağ yoldaş, faşist sermaye devletinin kolluk güçleri tarafından katledildi. Olayı gören görgü tanıklarının ifadelerine göre, Alaattin yoldaş, yaralanmış ve kendi çabasıyla kaldırıma çıkmış. Bu sırada oraya gelen sivil polis aracından inen bir polis, yaralı olan Alaattin yoldaşı katletmiş.

Katliamlar hem mücadele içindeki devrimcileri fiili olarak yok etmek, hem de geride kalanları mücadeleden uzaklaştırmak için yapılıyor.

Faşist sermaye devleti fiziki olarak Alaattin yoldaşı katletti. Ama O, tıpkı Habip, Ümit, Hatice ve Hüseyin yoldaşlar gibi mücadelemizde yaşıyor. Alaattin’in yoldaşları olarak bizler de yılmadık; onunla yürüttüğümüz devrim ve sosyalizm mücadelesini yine onunla birlikte sürdürüyoruz.

Mutlaka mücadelemizi zaferle taçlandıracağız!

İzmir’den yoldaşların


Senin yüreğin yüreklerimizin yanında...

Merhaba yoldaş! Sana bu şekilde yazı yazacağımı hiç aklıma getirmemiştim. Söylenecek, yazılacak o kadar çok şey var ki.. Bütün yoldaşlarım sana ilişkin duygularını ve düşüncelerini belirttiler. Davaya olan bağlılığın, mücadeledeki kararlılığın, devrimci kimliğin ve kişiliğin, yüreğinin sıcaklığı... (...)

Senin yüreğin yüreklerimizin yanında, tıpkı Habip, Hatice, Ümit, Hüseyin yoldaş gibi. Gözlerimin önüne ölüm orucundan dışarı çıktığında yüzündeki, gözlerindeki parıltı geliyor. O kadar sağlık sorunun olmasına rağmen bizleri düşünmen geliyor. “Ölüm oruçları sizi daha çok etkilemiş” diyordun yoldaş. B1 vitaminini bana bırakmıştın. Sabahlara kadar yaptığımız sohbetler, senin deneyimlerin... Yapacak çok şey var diyordun ve söylediklerin hep aklımda. İnancın, gözlerinin parıltısı, sabaha kadar benim yazımı toparlamak için nasıl uğraştığın aklımdan hiç çıkmıyor. (...)

Ödenen her bedelin hesabını işçi ve emekçiler bir gün mutlaka soracak. Bu çürümüş ve kokuşmuş sermaye düzenini hak ettiği yere yani tarihin çöplüğüne gönderdiğimizde, her ödenen bedelin hesabı sorulmuş olacak.

O zamana kadar yoldaş sana söz veriyorum, hiçbir geri adım atmadan mücadeleye devam edeceğiz. Kinim artarak devam edecek. Bir gün mutlaka, o büyük gün geldiğinde biz haberi doğadan alacağız, bizler olmasak bile...

İzmir’den bir yoldaşın


Mutlaka bir gün…

(...) Katil sermaye devleti kendisine başkaldıranları katletmeye devam ediyor. Biz komünist devrimcilerden o kadar korkuyorlar ki, çareyi katletmekte buluyorlar. Bizleri bitireceklerini, böylece kurulu düzenlerini sağlamlaştıracaklarını düşünüyorlar. Kuşku yok ki büyük bir yanılgı bu.

Unuttukları ya da hatırlamak istemedikleri şey, devrimciler öldükçe, toprağa düştükçe filizlenerek daha da çoğalacaklardır.

Gün gelecek katil sermaye devletinin korkularını, uğrunda mücadele verdiğimiz işçi sınıfı gerçekleştirecektir. Çürümüş devletten ve alçaklık, namussuzluk ve kalleşlikle nam salmış koruyucu işkenceci polisten hesap soracağız.

Seni az tanımama rağmen, senden çok şey öğrendim yoldaş. Sende kafamda canlandırdığım partili yaşamı ve komünist parti saflarında savaşma onurunu gördüm. Unutma ki, biz yoldaşların yarınların kavgasında sizleri hep yaşatacağız, sizlerin bırakmış olduğunuz birikimlerin üzerinde yükselecek ve yeni kuşaklara taşıyacağız. Ve sizlerin emanet ettiği bayrağı leke sürdürmeden dalgalandırmaya devam edeceğiz. Hiç yılgınlığa düşmeden, ta ki zafere dek!..

K. D. Kurtuluş


Yoldaşım Alaattin, sen ki… 

Sen ki yoldaşım, kuşanmışsın öfkesini sınıfının.

Sen ki yoldaşım, kuşatmışsın partiyle sokaklarını şehr-i İstanbul’umun.

Sen ki yoldaşım, kuşatılmışsın bir akşam vakti 4. Cadde’de.

Sen ki yoldaşım, “Vurulup düşmüşsün, kalmışsın kan revan, kalmışsın boylu boyunca…”. (...)

Bu sefer cinayeti sadece kör bir kayıkçı değildi gören. Camdan kafasını uzatan adam, balkona çıkan kadın, yoldan geçen genç, dükkanını kapatmak üzere olan esnaf, minibüsü gasp edilen şoför,… Hepsi gördüler. Dilden dile yayıldı sokağın ortasında katledilen gencin, devrimcinin, komünistin, TKİP militanı Alaattin’in hikayesi.

Yoldaşım Alaattin, belki de Asi’ydi bu dünyada ters olmayı sana ilk gösteren. Belki Asi’nin hikayesiyle başlamıştı senin de hikayen. Asırlar öncesinde doğduğun topraklarda nasıl ki ejderha hayat suyuna el koymuşsa, öyle yaşam haklarımıza el koymuştu kapitalizm asırlar sonra. Nasıl ki su alabilmek için ejderhadan her gün bir kız çocuğu kurban veriliyorduysa, açlık 30 bin çocuğu öldürüyor bir günde. Nasıl ki günlerden bir gün ejderhaya kafa tutacak bir çoban çıkıp mızrağını geçirebildiyse, sen de kapitalizmin dişlilerinin arasından sıyrıldın EKİM’in sesiyle.

Yoldaşım Alaattin, Asi bazen sığamaz yatağına taşar ve can verir Amik Ovası’na. Ne de olsa bir parçasısın Asi’nin taşarak, coşarak geçtiği bir coğrafyanın. Sen de sığamamıştın ya Asi gibi yatağına. Taşarak, coşarak gelmiştin sana artık dar gelen Antakya’dan. Sınıfın bağrında atmalıydı senin gibi bir yürek. Yüreğinin son tıklamasına kadar sınıf senden öğrendi mücadeleyi, devrimi, partisini...

Yoldaşım Alaattin, o akşam tarih bir kez daha direnişe tanık oldu. Sermayenin cellatlarına teslim olmaktansa ölüme hoş geldin demeyi gördük sende. Eminim nasıl rahattın ölümün üzerine yürürken. Yürürken ölüme, gözlerinde eli kanlı cellatlara duyulan nefret, gözlerinde gelecek güzel günlerin ışıltısı… Gözlerin ne kadar yarınımızı anlatıyorsa yoldaşım, sağ elin bugünün cümlelere gerek duyulmayan tanımlamasıydı.

Yoldaşım Alaattin, inancınla, direncinle, kininle, bilincinle bir kez daha kuşattım kendimi. Sözüm olsun kızıllaştırdığın bayrağımıza, davamıza, partimize leke sürmeyeceğim. Zaferin inancıyla çarpan yüreğini tüm kavga alanlarına taşıyacağım.

Z. İnanç


Alaattin yoldaş ölümsüzdür!

Alaattin yoldaş, seni tanıdığımdan dolayı çok büyük bir sevinç duyuyorum. Senin gibi devrimci bir insanı tanımak her insan için olanaklı olmuyor.

Seni ölüm orucu sonrasında görmüştüm. Gözlerindeki ışıltı o kadar iyi parlıyordu ki, karşındaki insanı etkilememen mümkün değildi.

Seni tanıyan yoldaşlardan dinlemek seni tanımak kadar etkili olmuyor. Ölüm orucu sürecinden tahliye edilmiştin. Tahliyenden hemen sonra Hatay’a geldin. Seni gördüğüm zaman ölüm orucundan tahliye olduğuna inanamadım. Muazzam bir enerjiye sahiptin. 1 Mayıs çalışmasını birlikte yürütmüştük. Yaptığımız çalışmadan birçok şey öğrendim. İşçilerle nasıl konuşulacağını ya da onların nasıl ikna edilebileceğini senden öğrendim. (...)

Sonra senin gitmen gerekiyordu ve gittin, çünkü seni bekleyenler vardı. İşçi sınıfı seni bekliyordu, onlar hakları için kendilerini mücadeleye sürükleyecek işçi önderini bekliyordu. Çalışkan örnek bir işçi kimliğine sahip bir yoldaştın, bu gerçekten örnek alınması gereken yanlarından biriydi. Çünkü küçük yaşta işçiliğe başladın, işçileri bütün yanlarıyla tanıyordun.

Sürekli bir gün seni görmek umudum vardı, ta ki 20 Kasım akşamına kadar... Haberlerde senin adını duyana kadar, faşist beslemeler tarafından katledildiğini duyana kadar... Üzülmedim desem yalan söylemiş olacağım çünkü seni tanıyordum, seninle kısa bir zaman geçirmiş ve seninle çalışmaktan büyük bir haz almıştım. Çünkü şu bir gerçektir ki, bu ülkede kolayından senin gibi devrimciler yetişmiyor artık. Senin ölümün bizim için onur verici. (...)

Biz inançlı ve sabırlı sınıf devrimcileriyiz ve iddiamız da bir o kadar büyük. Bu ülkede devrim yapacak ve insanların sömürülmediği, gecelerinde aç yatılmadığı bir dünya kurana kadar mücadele bayrağımızı göklerde dalgalandırmaya devam edeceğiz. Bizler bu mücadele bayrağını tertemiz ve lekesiz aldık, çünkü siz yoldaşlar bu uğurda tereddütsüzce ölümü göze aldınız.

Hiç şüpheniz olmasın yoldaşlar, tertemiz kızıl bayrağımızı canımız pahasına koruyacağız. Bu uğurda canımızı vermeye sizin gibi hazırız. Fabrikalara dağıttığımız her bildiride sizin sesiniz olacağız. Dediğim gibi, kolayından bu ülkede devrimciler yetişmiyor. Şimdi daha fazla Habip, daha fazla Ümit, daha fazla Hatice, daha fazla Hüseyin ve daha fazla Alaattin olacağız. Gün mücadele bayrağını en yükseklere kaldırma günüdür!

Anadolu Yakası’ndan komünist bir yoldaşın


Proletaryanın enternasyonal devrim davasında yaşayacaksın!

(...) A. Karadağ yoldaşın katledilmesini binlerce kilometre uzakta da olsak öğrendiğimizde, öfkemiz ve hıncımız kabardı. Bir yoldaşı kaybetmenin hüznü yüreğimize oturdu. Zor dönemin dik duran, devrim okulunda eğitimini alarak olgunlaşan, içinden çıktığı sınıfla kaynaşmanın olanak ve rahatlığına sahip bir yoldaşı kaybetmenin ne demek olduğunu biliyoruz. 30 yıllık yaşamının 13 yılını devrimci kavgaya, partili bir işçi olarak adadı. Yeni Ekimler için, Ekimler’in partisinin seçkin örneklerinden biri oldu. “Bir proleter sizleri bekliyor yoldaşlar” diye, içten bir sıcaklık ve samimiyetle partisiyle buluşmaya çalışırken, yeni ummanlara atılmanın coşkusunu taşıyordu. Partisi O’nun hayallerini ve coşkusunu hayata geçireceği yolu gösterdi.

O da partisini utandırmadan girdiği yolun zorluklarını bilen bir kaptan gibi, engin ve dalgalı denizlerde yol almasını bildi. Yirmisinde, haramilerin saltanatının koruyucusu devlete karşı 12 yıllık “ceza” alabilecek kadar “suç” işledi. Çalışırken kapitalistlerin kar hırsına parmaklarını ve kanını verdi. Yetmedi, işkencehanelerden geçti. Ölüm oruçlarında yer alarak, en dar olanaklarla düşmanına karşı kavga etmenin onurunu yaşadı.

Dışarıya çıkınca “nerede kalmıştık” diyerek, görevlerine daha bir bilinçle ve kararlılıkla sarıldı. O yaşamın hakkını verdi. Onuruyla taşıdığı bayrağı kanıyla suladı. Yeni Ekimler için, Ekim’in dayandığı sınıfın cüret ve kararlılığının sembolü oldu. Ve çeliğe su verildiğinin yeni tanığı oldu. (...)

Stuttgart’tan Komünistler


Parti, devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşayacaksın!

Sevgili Alaattin yoldaş! Seninle kısa birkaç günlük tanışmamız olmuştu. Sen ölüm orucundan yeni çıkmıştın. Seninle tanışmamız beni hayli heyecanlandırmıştı. Ne kadar sıcaktın. Mücadele azmin ve heyecanın gözlerinden okunuyordu. Bana söylediğin ilk sözlerinde bir an evvel toparlanıp mücadelenin göbeğinde yer almanın özlemini duyduğunu belirtmiştin. Partinin sınıf çalışmasında alması gereken mesafeyi birlikte tartışmıştık. Sınıf çalışmasının ne kadar önemli olduğunu belirtiyordun. Bugün partinin katettiği mesafede tabii ki, sizin gibi sınıf devrimcilerinin, davaya ve partiye bağlı militanların payı çok büyük.

Sermaye iktidarı partinin gösterdiği bu gelişmeden tabii ki rahatsız olacaktır. Bu arada sol siyasal akımların giderek güç kaybettiği, örgüt fikrinden giderek uzaklaştığı, yeraltı örgütlerinin giderek tasfiye olduğu, tasfiyeciliğin alıp başını gittiği bu süreçte de, partimizin sınıf eksenli çalışmada giderek güç kazanması, 3. Kongresi’ni başarıyla toplaması sermaye devletinin de dikkatini çekiyor. Sermaye devletinin dikkati sınıf devrimcilerinin üzerinde ve devlet partinin gelişmesinden oldukça rahatsız olmaktadır.

Ama sermaye devletinin tüm bu kaygıları boşa değil. Artık bu topraklarda partinin gelişmesini hiçbir güç engelleyemeyecektir. Partimiz tüm hazırlıklarını buna göre yapmaktadır. Sermayenin tüm çabaları beyhudedir.

Sevgili Alaattin yoldaş, aramızdan bedenen ayrılmış olsan da, ideallerin, davaya bağlılığın ve mücadele azmin hep bizimle olacak. Sermaye sınıfı tarihin çöplüğüne gömülünceye kadar vazgeçmeyeceğiz.

Sevgili yoldaş, sen rahat uyu! Partin ve yoldaşların bayrağı devralarak daha ileriye taşıyacaklar.

İsviçre’den sınıf bilinçli TKİP’li bir işçi


İşçi sınıfının devrimci şiddetinden kendilerini kurtaramayacaklar!

(...) Faşist sermaye iktidarı ve onun eli kanlı çeteleri, bu topraklarda işçiler, emekçiler ve mazlum Kürt halkı üzerindeki sömürü, zulüm ve zorbalığını kuruluşundan bu yana bir nebze olsun eksik etmemiştir. Bunun için 85 yıldır devrimci ve komünist kanı dökmektedir.

Bu katliamcı karakteriyle ezilen emekçi sınıflara gözdağı verdiği gibi onları zapturapt altında tutmaya çalışıyor. Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesindeki amaç da tamı tamına budur. Ama nafile! Hiçbir katliam ve zorbalık, çürüyüp kokuşan bu rejimden ve çeteleşmiş eli kanlı katillerinden hesap sorulmasına engel olamayacaktır. Bu hesap bir gün mutlaka görülecektir.

Bu nihai hesaplaşmaya başarıyla ve tam olarak gidebilmenin biricik yolu artık bellidir. Kendi politik öncüsüyle et ve tırnak gibi birleşip kaynaşmış devrimci bir sınıf hareketinin tarih sahnesinde yerini almasıyla olacaktır. Bu başarıldığında işte, o zaman hiçbir hesabın sorulması yarım kalmayacağı gibi, bu coğrafyada ezilenlerin ve emekçilerin çektikleri onca acının da sonu olacaktır... (...)

BİR-KAR / Lozan


Merhabalar Alaattin yoldaş!

Seninle fiziksel bir tanışıklığımız yok. Ancak seni, seni tanıyan yoldaşların anlatımından tanıyorum. Seni anlatan her yoldaş, senin ne kadar sıcak, samimi ve içten bir devrimci olduğunu anlatıyordu. Senin her tanıştığın insanın üzerinde müthiş bir etki yarattığından ve dokunduğun her insanda müthiş bir değişiklik yarattığından bana hep bahsedilirdi.

Yoldaş, biz seni Denizler’in kendi idam sehpasına tekme atmasından, Mahirler’in siper yoldaşlığından, İbrahim Kaypakkaya’nın ser verip sır vermemesinden, Mazlumlar’ın kendilerini Diyarbakır zindanlarında isyan ateşine bırakmasından tanıyoruz.

Yoldaş, biz seni Habipler’den, Ümitler’den, Haticeler’den, Hüseyin yoldaşımızdan tanıyoruz.

Yoldaş, biz seni düşmanın işkencehanelerdeki direnişinden, F tipi cezaevi saldırısında boyun eğmektense ölüme yatmandan, Sümerbank işçilerinin direnişinden tanıyoruz.

Yoldaş biz seni haramilerin yuvası olan Esenyurt’tan, eli kanlı faşistlere karşı ölümü göze alarak direnmenden ve partiye, davaya, mücadeleye sadakatinden, inancından tanıyoruz.

Alaattin yoldaş, sen işçi sınıfının kızıl bayrağını leke sürdürmeden göndere çektin. Şimdi sıra bizde! Senin bize bıraktığın işçi sınıfının kızıl bayrağını sermaye cumhuriyetinin burçlarına dikene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. (...)

Bir işçi yoldaşın


Adlarınızı unutmayacağız!

Unutmuyorum adlarınızı! Yüreğimdeki öfkeyle, sarıldığım bilincimle adlarınızı kazıyorum elimin, gözümün, bilincimin değdiği her yere! “Yüreğimi yüreklerinize katıyorum”, öfkemi bilincime katık edip en keskin silahımı / silahımızı kızıl bir şerit gibi dolaştırıyorum. (...)

“Gözbebeğimiz gibi korumamız gereken tarihsel aracı” korumak için tereddütsüzce ölümü göğüsleyenler, toprağa düşüp umut olanlar, ölümsüzlüğe uğurladıklarımız unutmuyorum adlarınızı!

Sözüm olsun yoldaşım, yoldaşlarım. Katiller sürüsü de unutmayacak adlarınızı. Sınıfın büyüyen öfkesi, sloganlarımız, direnişlerimiz, zafer çığlıklarımız adlarınız olarak patlayacak suratlarına. Ne dönemin zorluğu, ne devletin katliamları öfkemizi, umudumuzu, inancımızı bastırabiliyor.

Alaattin yoldaşı ölümsüzlüğe uğurlarken bir kez daha sözümüz olsun: Adlarınızı unutmayacağız! Ve düşmana da unutturmayacağız! Ellerimizle, tırnaklarımızla, dişimizle ördüğümüz dünü, bugünü, yarını büyüteceğiz!

G. Umut


Sen devrim için çarpan yüreklerimizde yaşıyorsun!

Alaattin yoldaş, seni gözlerimle hiç görmedim. Gıyaben çok iyi tanıyordum. Gözlerimle görmedim, ama yüreğimle gördüm seni. Senin de göğsünde şehit yoldaşlar gibi devrim ve dava için çarpan bir yürek vardı. 19 Kasım akşamından sonra devrim için daha güçlü çarpmaya başladı. Doğrusunu söylemek gerekirse seni çok kıskandım. Emin ol, bütün yoldaşlar da kıskanmıştır. Devrim için böylesine güçlü çarpan bir yürek kıskanılmaz mı?

Seni 19 Kasım akşamından önce de yüreğimle görmüştüm. Seni tanıyan her yoldaşın senden bahsederken gözlerinde sevgi ışıltısı vardı. 19’undan sonra o gözlerde gözyaşı olsa bile, yine de o sevgi ışıltısı net olarak görülüyordu. Kıskandıran bir ışıltıydı bu... Senden bahseden yoldaşlar, “o gözbebeğimizdi” diyorlar. Sadece aynı dava için mücadele ediyor olmak, yoldaş olmak, “gözbebeğimizdi” diye anılmaya yetmez. Demek ki sende daha ötesi bir şeyler vardı.

Her yoldaş, senin yanında kendini rahat hissettiğini ve rahatlıkla ifade ettiğini söylüyor. Devrimciliği kitabi terimlerle, “teorik” olarak algılamıyor ve yaşamıyormuşsun, insani olarak kimliğinle bütünleştirmişsin. Ölüm orucu direnişinden sonra, kaldığın evdeki yoldaş işten geç geldiğinde ona yemek hazırlaman, devrimci kimliğin bir sonucu olduğu kadar, senin insani olarak da ne kadar ilerde (hedeflediğimiz komünist insan düzeyinde) olduğunu gösteriyor. (...)

Seni yüreğimle gördüm demekte haklıymışım değil mi? Şimdi de seni tanıyan bu yürek, seni yaşatmak için çarpıyor. Başta da söylediğim gibi, bütün yoldaşların yüreği aynı biçimde çarpıyor. Kuşkun olmasın yoldaş, seni ve şehit bütün yoldaşları mücadelemizde yaşatacağız.

Seni yüreğiyle tanıyan bir yoldaşın


Ve şimdi sen de uyuyorsun!..

Sen de Habip gibi, Ümit gibi, Hatice gibi, Hoca gibi rüyalardasın... Ve öyle güzel uyuyorsun ki asi gözlü yoldaşım...

Gurur ile hüzün arasında bir yerdeyim şimdi. Ama hüznümden değil akan gözyaşım, bunu bilesin. Onurun buğulandırdı gözlerimi. Başım dik ama! Yüreğinden tanıdım seni, nasırlı ellerinden... Buca’dan, Gazi’den, Ulucanlar’dan tanıdım seni. Barikatın ardında tanıdım, direnişte... Fabrikada, dişlilerin arasında... Faşizme karşı sıkılı duran yumruğundan, afişe çıkan yoldaşlardan tanıdım seni. Hepiniz birbirinize benziyordunuz; kararlı, inatçı ve komünist...

Sen ölmedin ki! Binlerce tohum bıraktın kan ile sulanan toprağa. Habip öldü mü ki? Ya da Ümit sırt mı döndü bize? Hatice yarın için yatmadı mı açlığa, söyle! Sen nasıl ölürsün? Kim der ki, Alaattin’im öldü? Nasıl ki kızıl Gül’ümüzü solduramadılar, nasıl ki Ümit’imizin bayrağı hala dalgalanıyor ve Hatice’mizin kızıl karanfili hala avuçlarımızda yaşıyorsa, işte sen de öyle yaşıyorsun kızıl bayrağımızda! (...)


Partiyle devrime akıyor zaman

(...) Alaattin yoldaşı uğurlarken, ne denli güçlü ve kararlı olduğumuzu bir kere daha gördüm. Uğurlamaya katılım oldukça iyiydi. Ama katılımdan öte sloganların güçlü atılması, kortej disiplini ve en önemlisi de hemen her yoldaşın yüreğinden taşan öfke göz dolduruyordu. Gazi Cemevi’ne yürürken, devrime yürünüyordu. Cemevinde, Alaattin yoldaşla birlikte dillere yansımasa da yüreklerde devrim andı içildi. (...)

Yoldaşlarla aramda sevgi adına güçlü bir bağ var. Ama Alaattin yoldaşı uğurlarken bunu çok daha güçlü hissettim. Bende de yoldaşlara karşı sevgi yoğunlaşmıştı, yoldaşlarda da yoğunlaşan sevgiyi hissettim. Bunda Alaattin yoldaşın belirleyici payı var. Yoldaş ölümsüzlüğe uğurlanırken yoldaşlık sevgisini daha da güçlendirmişti. Aslında uğurlamada yeniden örgütlendik. Daha doğru ifadeyle örgütlülüğümüz daha güçlendi. Güçlü örgüt, güçlü yoldaşlık, güçlü sevgi... Sadece Alaattin yoldaşla değil, Habip, Ümit, Hatice ve Hüseyin yoldaşlarla birlikte güçleniyorduk.

Alaattin yoldaş bir kez daha gösterdi ki; partiyle devrime akıyor zaman.

M. Kurşun


Alaattin yoldaşı her anımızda yaşatacağız!

Sermaye sınıfı bir devrim neferini katletti. Yaşamını katliamlarla sürdüren bu kokuşmuş düzen, eşsiz bir insanımızı daha aramızdan aldı.

Çalıştığımız alanları biz işçilere cehenneme, kendine ise gül bahçesine çeviren bu asalak takımı ve onun faşist uşakları hesabını elbet verecekler. İşçileri tersanelerde, fabrikalarda, madenlerde katledenler, sınıfın öncülerini ise sokak ortasında hunharca katlediyorlar. Mezar kazıcıları onları tarihin çöplüğüne bir daha çıkmamak üzere gömeceklerdir.

Alaattin Karadağ yoldaş biz işçilere yürünecek yolu göstermiştir. Açtığın yolda bu bayrağı taşıyacağız. Bıraktığın onur göğsümüze takılmış bir nişan olmuştur. Nefes aldığımız her anda o sıcak selamını taşıyacağız. O özlenen yaşamı kurana dek...

Bir işçi


Katil devlet hesap verecek!

(...) Sevgili yoldaşım, bizler birbirimizden çok uzakta da olsak, seni Sümerbank işçi direnişinden, ölüm orucu direnişinden tanıyorum. Çünkü, reformizmin ve tasfiyeciliğin boy gösterdiği bir dönemde, “Parti, Sınıf, Devrim” şiarıyla deklare edilen TKİP III. Kongresi’nin sıcaklığıyla yürütülen devrimci siyasal faaliyet esnasında şehit düşerek Parti’nin bayrağını daha da kızıllaştırdın... Habip, Ümit ve Haticeler’den devraldığın devrim davası şimdi senin yoldaşlarının omuzlarındadır.

Sen rahat uyu yoldaş! Sana söz veriyoruz! Seni katleden faşist sermaye devletinin eli kanlı katillerinden hesap soracağız. Senin ideallerin er ya da geç başarıya kavuşacaktır.

Yurtdışından bir yoldaşın


Sermaye devleti bir devrimciyi daha katletti…

19 Kasım akşamı faşist devlet bir devrimciyi daha katletti. Katledilen devrimci daha çok küçük yaştan itibaren bu düzenin sömürü çarkları arasında ezilmeye başlamış, sonra devrimcilerle tanışarak işçi sınıfının özgürlüğü için devrim ve sosyalizm davasına hayatını adayan bir komünist olan Alaattin Karadağ’dı. (...)

Alaattin yoldaş bu kavgada ilk şehidimiz değildir, son şehidimiz de olmayacaktır. İşçi sınıfı devrim ve sosyalizm bayrağını bu ülkenin semalarına dikene kadar daha çok şehit vereceğimizi biliyoruz. Ama onların yerini yeni devrimciler alacaktır. Şairin de de dediği gibi, “Ekilir ekin geliriz, ezilir un geliriz, bir gider bin geliriz, bizi vurmak kurtuluş mu?” Evet bizi sokak ortalarında infaz etseniz de, darağaçlarında assanız da, işkencehanelerde katletseniz de, bizler çoğalmaya devam edeceğiz.

Sana söz yoldaş! Bedrettinler’den, Pir Sultanlar’dan, Kawalar’dan, Mahirler’den, Denizler’den, İbrahimler’den alınan, Habipler’in, Ümitler’in, Haticeler’in, Hüseyinler’in, Alaattinler’in kanlarıyla daha da kızıllaşan bayrağımızı bu ülkenin semalarına dikeceğiz.

Adana’dan genç bir komünist


Teslim ettiğin bayrağı daha yükseklere taşıyacağız!

Sevgili yoldaş,

Faşist devlet tarafından katledildin. Çünkü biz devrimcilerden korkuyorlar! Bizleri öldürerek bu çürümüş düzenlerini koruyabileceklerini sanıyorlar.

Ama yanılıyorlar! Katlederek tüketmeyi başaramayacaklar. Çünkü teslim ettiğin mücadele bayrağı şimdi bizim ellerimizde ve onu daha da yükseklere taşıyacağız.

Devrimci anın önünde saygıyla eğiliyoruz…

Ekim Gençliği / Almanya


Eli kanlı katiller hesap verecek!

Katliamcı devlet geleneği kendini bir kez daha gösterdi.

Bizler, Fransa Paris’ten komünistler olarak, faşist devletin kolluk güçleri tarafından 19 Kasım 2009 günü İstanbul’da katledilen Alaattin Karadağ yoldaşın infaz edilmesini lanetliyor, Karadağ’ın önünde saygıyla eğiliyoruz. Kanemiciler ve eli kanlı katillerden hesabı er ya da geç işçi ve emekçiler soracak.

Paris’ten Komünistler


Alaattin Karadağ’a bir dostundan...

“Herşey iyi hoş ama sakin ol!” derdin, “öfkeni kontrol et!” derdin... Bakışlarındaki huzurla beni oturtur, anlatırdın usanmadan... İçimde kopan fırtınaya bilinç katmaktı amacın. O kadar çabuk iyileşip ayrıldın ki yanımdan, ben de savruldum senin arkandan...

Seni tanıma şerefine kavuştum şu kısacık hayatta, ben de yaşatacağım anılarımda. Belki bayrağı devralamam ama seni asla unutmayacağım... Bitmek bilmez sabrını, iradeni, gözlerinin bana huzur veren sıcaklığını asla unutmayacağım... (...) Her zaman benimlesin, kalbimdesin...

Bir dostun

 



Alaatin Karadağ yoldaş
yurtdışında anıldı...

Basel’de 11. yıl etkinliği...

İsviçre’nin Basel şehrinde 29 Kasım akşamı TKİP kuruluş yıldönümü etkinliği gerçekleştirildi.

Ekim Devrimi’nin 92., Yeni Ekimler’in Partisi’nin 11. yıldönümünün birleştirilerek hazırlandığı etkinlik programında İstanbul’da katledilen Alaattin Karadağ yoldaş da anıldı.

Alaattin Karadağ’a ilişkin slayt tarzında hazırlanan görüntü ve resimlerin gösterilmesiyle başlayan etkinlikte, saygı duruşunun ardından Karadağ’ın katledilmesiyle ilgili bilgilendirme yapıldı.

Bertol Brecht’in “Partiye Övgü” şiiriyle devam eden program, Ekim Devrimi’nin 92., Yeni Ekimlerin Partisi’nin 11. yıldönümüne ilişkin hazırlanan metnin okunmasıyla ilerledi. Sinevizyon gösteriminin ardından iki farklı müzik grubunun başarıyla sunduğu dinleti ilgiyle izlendi.

Yaklaşık 60 kişinin katıldığı etkinlik ileriki süreçte gerçekleştirilecek kongre tanıtım toplantısının duyurusuyla son buldu.

Kızıl Bayrak / İsviçre


Stuttgart’ta Karadağ anıldı...

İstanbul’da 19 Kasım akşamı polisler tarafından katledilen TKİP militanı Alaattin Karadağ, Stuttgart’ta her Pazartesi gerçekleştirilen “Pazartesi eylemi”nde anıldı.

23 Kasım akşamı gerçekleştirilen eylemde Alaattin Karadağ’ın katledilmesine ilişkin Bir-Kar / Stuttgart imzalı bildiri okundu. Türkiye’de gerçekleştirilen eylemlerin fotoğraflarının yer aldığı dövizler taşındı.

Kızıl Bayrak / Stuttgart

 

 


Alaattin Karadağ’a sıkılan kurşunlar
devrimci değerlere sıkılmıştır!

Devlet, son zamanlarda faşist karakterini daha da açıktan göstermeye başlamıştır. Sokak ortasında katledilen devrimcilere bir yenisi daha eklendi. 19 Kasım 2009 akşamı Esenyurt’ta, Alaattin Karadağ polis kurşunlarıyla infaz edildi. (...)

Devrimcilerin ölümsüzlüğü, kavgalarının ve değerlerinin yaşatılmasıyla mümkündür. Onlar, sıkılan her yumrukta biraz daha gençleşerek aramıza katılırlar. Oysa ölüm aslında unutulmakla malul bir durumdur. Hayatını insanlığın kurtuluşu mücadelesine adayarak yaşayanlar, aramızdan fiziki olarak ayrıldıktan sonra da yaşamaya devam ederler. Ve devrimcilerin yaşı, ölüm tarihleriyle değil, geride bıraktıkları iz ile ölçülür. İşte bu yüzden, emekliliği garantiye alınmış tuzu kuru hayatlardan daha uzun ömürlüdür devrimciler.

Sevgili Alaattin, bu gidişin ölüm olarak adlandırılamaz. Olsa olsa devrim coşkusuna kadar verilmiş zorunlu bir ayrılık. Biz ve yoldaşların bu ayrılığın da geçici olduğunu biliyoruz. O büyük gün geldiğinde, zaferin tarifsiz coşkusuna senin de sessizce katılacağından eminiz.

Devrim şehitleri ölümsüzdür!

Devrimci Hareket


Proleter devrimci işçi Alaattin Karadağ ölümsüzdür!

Devrim ve sosyalizm mücadelesinde en tutarlı ve en devrimci sınıf olan proletarya bir üyesini daha ölümsüzlüğe uğurladı. Sınıfımızın bu yiğit evladının aramızdan ayrılmasının acısını yüreğimizde hissediyoruz. (...)

“Proletaryanın burjuvaziye karşı örgütten başka silahı yoktur” der Lenin. Dünyada ekonomik koşullar işçi sınıfı ve emekçi sınıfları yıkıma uğratırken, tam da bu durumda, Lenin yoldaşın öğretisinde bahsettiği gibi, burjuvaziye karşı örgütlenmekten başka da bir kurtuluşumuz yok. Seyit Konuk, Necati Vardar, İbrahim Ethem Coşkun 12 Eylül faşizminin idam ettikleri ilk işçilerdi. Sınıf bilinçli ve örgütlü olan yoldaşlar gibi Alaattin Karadağ yoldaş da sınıfının onurlu bir üyesi olarak örgütlü mücadele içerisinde sorumluluklarını yerine getirirken burjuvazinin cellatlarınca katledilmiştir.

Bizler DİK’li işçiler olarak sınıfımızın yiğit evladı olan Alaattin Karadağ yoldaşın mücadelesini devrim ve iktidar mücadelemizde yaşatacağız.

Proletaryanın yiğit evladı Alaattin Karadağ ölümsüzdür!

Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

DİK’li İşçiler (Devrimci İşçi Komiteleri)


A. Karadağ’ın katledilmesini lanetliyoruz...

Burjuva Türk devletinin 19 Kasım günü işçi sınıfının devrimci evladını, Alaattin Karadağ’ı katlettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. (...)

Özkan Gerçek ve Ömer Adıgüzel adlı devrimcileri de aynı katiller sürüsü yaralı olarak ele geçirdikten sonra, sakat bırakmak için tedavilerini engelledi. 19 Kasım akşamı İstanbul polisi bir başka devrimciyi, TKİP’nin işçi üyesi A. Karadağ’ı katletti. Öğrenmiş bulunuyoruz ki, yaralı olarak ele geçirilen A. Karadağ, sokak ortasında infaz edilmiştir. İşçi sınıfının kendi kavgasında sınanmış, yılların devrimci birikimine sahip bu yiğit devrimciyi faşist bir cinayetle katleden burjuva Türk devletini halklarımızın enternasyonalist devrimci kiniyle lanetliyoruz.

Faşist Türk devletinin çabası beyhudedir, emekçi halkların mücadelesi ve onların örgütlü güçleri yok edilemez...

Alaattin Karadağ ölümsüzdür!

Yaşasın proleter enternasyonalizmi!

Halkların Dostluğu İçin Enternasyonal Çalışma Çevresi / Stuttgart