31 Temmuz 2009
Sayı: SİKB 2009/29

  Kızıl Bayrak'tan
  Kürt sorununda “Amerikan Çözüm Planı” devrede
  Kürt halkına yönelik baskılar, cinayet ve katliamlar sürüyor..!
  “Güney Kürdistan seçimleri ve ötesi
Adli Tıp Kurumu, sermaye devletinin
has bir kurumudur!
Entes direnişi günlüğünden…
Alpagut işçisi mücadele geleneğini sürdürüyor...

  Metal İşçileri Kurultayı hazırlık çalışmalarından.

  Kent AŞ’de direnişe devam!
  Mamak 6. Kültür Sanat Festivali’nde buluşalım!
  AKP Hükümeti, Emre Aköz’ün ağzından Alevilere kin kusuyor...
  Eğitim haktır, satılamaz!
  Gençlik eylemlerinden...
  İstanbul Sanayi Odası raporu aynasına yansıyanlar...
  Devrimci sınıf çalışmalarından...
  “Barack Obamalı hayaller” çöküyor…
  Dünyada işçi ve emekçi eylemlerinden...
  “Arka bahçe”deki devrim 50. yılında!
  Güler Zere serbest bırakılsın!
  Kürdistan hapishanelerinden
zulüm manzaraları
  Güney Kürdistan seçimleri
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Güney Kürdistan seçimleri

M. Can Yüce

Güney Kürdistan’da 25 Temmuz 2009 tarihinde Parlamento ve Başkanlık seçimleri yapıldı. Resmi sonuçlar henüz açıklanmamakla birlikte yapılan gayrı resmi açıklamalarla seçim sonuçları büyük ölçüde belli olmuş durumdadır. 2,5 milyon seçmenin bulunduğu Güney Kürdistan’da seçimlere katılım oranı yüzde 78 olarak tespit edilmiş bulunmaktadır. Seçimlere birden fazla parti ve seçim bloku katılmıştır.

Kuşkusuz seçimlerin yapılmış olması bile Güney Kürdistan’ın meşruiyeti, kendi kaderini belirleme yününde sembolik ve politik değeri olan bir gelişmedir. Yine bunun devletleşme yönünde iz bırakacak bir adım, halkın devletleşme fikrine ve pratiğine alışması bakımında da önemli bir adımdır.

Bunlar ilk planda vurgulanması gereken noktalardır. Bunların ötesinde vurgulanması gereken önemli noktalar var. Bunların da altını çizmekte yarar var.

Bu seçimlerin en önemli gelişmelerinden biri, geleneksel KDP-YNK ittifakını zorlayan, onların geleneksel saltanatını sarsan “yeni” bir hareketin, “Goran” hareketinin ortaya çıkması ve seçimlerde gösterdiği başarıdır. Yapılan ilk açıklamalara göre kullanılan oyların yüzde 25’ini alan Goran hareketi, 111 üyeli Meclise 25 ile 30 arasında üye sokmayı başarmış bulunuyor. Noşirvan Mustafa’nın liderlik ettiği bu hareketin seçimlerde devlet organlarının geleneksel partilerden koparılması, bu organlarla partiler arasındaki ilişkilerin normal siyasal sistemlerdeki sınırlarına göre yeniden düzenlenmesi ve yolsuzluk, iktidarın kötüye kullanılması gibi tezler, belli ki Güney halkında olumlu bir tepkiyle karşılanmıştır. Kısa bir geçmişi olan bu hareketin bu düzeyde oy alması, Güney halkında önemli bir tepkiyi, geleneksel partilere ve uygulamalarına karşı bir protestoyu açığa çıkarmıştır…

Goran Hareketinin politik kimliği ve programı, onu oluşturan politikacıların yaşam ve kişilikleri ne olursa olsun, YNK ve KDP iktidarına karşı yükseltilen muhalefet bayrağı, halktan olumlu bir tepki almış ve bu, somut oya ve politik bir güce dönüşmüştür. Bunda bu hareketin kullandığı sloganların halkın önemli sorunlarını yansıtması önemli bir etkendir.

Geleneksel partilerin iktidarında bir gediğin açılmış olması, Güney Kürdistan’da nesnel olarak demokrasinin gelişmesine önemli bir zemin sunacaktır. Bu seçim sonuçları, mevcut iktidarı değiştirmeye yetmeyecektir; ama öyle de olsa politik dengelerdeki bir değişim, temsil ettiği veya açığa çıkardığı gücün ötesinde politik bir etkiye sahip olacaktır.

Çok açık ki, Güney Kürdistan’da çok köklü sorunlar vardır. Bunlar çok yönlü iç ve dış sorunlardır. İçteki sorunlar dıştan kaynaklanan sorunlardan daha az önemli değildir. Bu iç sorunların başında derin parçalanmışlık geliyor. KDP ve YNK, bu parçalanmışlığın somut sonuçları, biçimleri ve araçlarıdır. Uluslaşma ve ulusal birlik, modern anlamda devletleşme-iktidarlaşma sorunları yine burjuva bağlamda da olsa çözülmediği sürece anılan sorunlar devam edecektir. Bu, aynı zamanda egemen Arap iktidarından, diğer sömürgeci ve emperyalist ABD ve diğerlerinden kaynaklanan sorunlara karşı sağlam bir ulusal duruş, istikrarlı ve kalıcı bir ulusal strateji ve politik-pratik eksen geliştirmemenin de en önemli nedenlerinden biri olacaktır! Tarihsel ve güncel gelişmeler de sayısız kez kanıtladığı gibi, uluslaşma, ulusal birlik ve modern anlamda devletleşme önündeki en temel iç engeller, KDP ve YNK’den başkası değildir. Behdinan ve Soran çelişkisi ve parçalanmışlığı, aşiretçilik ve geri toplumsal yapılar, modern anlamda burjuvalaşmanın sınırlılığı, son yıllarda gelişen sınıflaşmanın kapkaççı nitelikte oluşu ve bunların iktidar olanakları üzerinden gerçekleşmiş olması, egemen ve ezilenler arsındaki uçurumun daha da büyümesi, yolsuzluk ve kayırmacılığın egemen bir tarza dönüşmesi, yukarda vurguladığımız sorunları daha da büyütmektedir. KDP ve YNK, hem anılan yapıların ve sorunların kurumsal ifadeleri, hem de onun işlevsel araçları konumundadırlar. Dolayısıyla onların iktidarında uluslaşmanın, “ulusal birlik” yönünde, elbette burjuva anlamda ve onun sınırları ve çelişkileri bağlamında, evrimleşmesi mümkün değildir. Bu seçimler, bir kez daha Behdinan ve Soran çelişkisini, geleneksel yapı ve ilişkilerin çözülme sürecini yaşamakla birlikte varlığını önemli ölçüde sürdürdüğünü bir kez daha gösterdi.

Güneydeki devlet kurumları ile anılan geleneksel partilerin ilişkileri de uluslaşma-iktidarlaşma önündeki en önemli olgularından biridir. İktidar kurumları anılan partilerin dışında, hatta üstünde ve “bağımsız” bir konumda değildir. Kurumlar ile anılan partiler iç içedir, daha doğrusu kurumlar partilerin birer uzantısı ve onların hizmetinde, çoğu zaman da “Arpalığı” durumundadır.

Bu temel gerçeklerin egemenliğinde sağlıklı bir uluslaşma, sağlıklı bir toplumsallaşma ve modern bir iktidarlaşmanın gelişmesi son derece zordur; neredeyse olanaksızlık düzeyinde… Bundan dolayı bu iç kemikleşme ve katı dengeleri sarsan her gelişmeyi, buna neden olan “aktörlerin” irade ve kimliklerinden bağımsız olarak, olumlu bir gelişme olarak görmek gerekir…

Parçalı, geleneksel yapıları kurumlaştıran, kendi aralarında ise “çıkar birliği”, “iktidar ittifakı” yapan KDP ve YNK’nin, Güney’in diğer temel sorunları karşısında sonuna kadar sağlam duran bir duruş sergilemeleri mümkün mü? Kerkük sorunu, bu bağlamda 140. Madde’nin geleceği, petrol sorunu, Bağdat ile diğer temel sorunların çözümü, çok önemli birer soru işareti olmaya devam ediyor.

Bu noktada TC’nin Güney ve Irak politikası, ABD ile yapılan “Washington Mutabakatı”yla kazandığı inisiyatif ve manevra olanakları, Bağdat hükümetiyle geliştirdiği ilişkiler, İran ve Suriye ile varılan anlaşma düzeyi, Güney Kürt Hükümeti ve partileri için çok temel engeller, tehditler ve tehlikeler anlamına gelmektedir. Peki, bu son birkaç yıl içinde, özellikle “Washington Mutabakatı”ndan bu yana Güney Hükümeti’nin sergilediği politik ve pratik tutum, ne kadar dik duran ve gerilemeyen bir konumdadır? Eski görece “kafa tutan” söylem ve yaklaşımlara ne oldu? Kuşkusuz yanıtımız çok açıktır:

TC, Güney üzerinden önemli bir manevra alanı kazandı. Buna karşılık Güney güçleri gerilediler. Bunun en somut göstergesi Kerkük’tür. Bu son seçimlerden sonra anılan geleneksel partilerin TC karşısında kararlı ve sonuna kadar giden bir duruş sergilemeleri neredeyse mümkün görünmemektedir.

Gelinen noktada, Goran hareketinin de TC karşısında hükümeti daha iradeli durma yönünde etkilemesi ve zorlaması çok güç görünmektedir. Buna rağmen geleneksel partilerin egemenlik ve mutlak iktidar olarak kalma hayallerine onulmaz bir darbe vurarak önemli bir rol oynamıştır. Önemli olan diğer bir nokta da budur!

Güney Kürdistan seçimleri iç politik dengeleri sarsan sonuçlar ortaya çıkardı. Belki de yakın gelecekte bunun dramatik sonuçlarını görmek pek mümkün olmayabilir, ama orta ve uzak vadede bunun sonuçları daha çarpıcı olarak ortaya çıkmaya adaydır. Halk güçleri, devrimci yurtsever eğilim ve güçler açısından ortaya çıkan en temel sonuç ve ders şudur:

Geleneksel parti ve iktidar oadaklarına karşı halkta birikmiş önemli bir tepki vardır. Bu tepkiler sağlıklı ve doğru politik programlara bağlandığında, önemli bir devrimci yurtsever hareketin gelişme şansı çok fazladır. Tabii önemli olan bunu hayata geçirme iradesi ve çabasıdır.

28 Temmuz 2009