12 Haziran 2009
Sayı: SİKB 2009/22

  Kızıl Bayrak'tan
  Mücadele sertleşirken...
  “Ekonomik teşvik ve istihdam paketi”nin özü özeti
Kürt sorununun “çözüm”üne yönelik yeni ekonomi paketi...
Kent AŞ direnişi
İşçi ve emekçi hareketinden…
  Kapitalizmin krizine karşı 15-16 Haziran Direnişi'nden öğrenilmesi gerekenler
  Tersaneler cehennem,
işçiler köle kalmayacak!
AKP’nin sözde Alevi açılımı...
  Eğitimde fırsat eşitliğinden ve seçme özgürlüğünden bahsedenler sermayenin sözcüleridir...
  ÖSS mitinglerinden...
  Kapitalizm doğanın ve insanlığın geleceğini yok ediyor!
  Dünya Emekçi Kadınlar
Konferansı’na doğru
  Obama’nın Kahire vaazı…
  Pakistan’da iç savaşın perde arkası - Knut Mellenthin
  Taraf’ın Taraf’ı...
  Engin Çeber davası sürüyor...
  Bir kitap tanıtımı ve
yazarının okura çağrısı...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kent AŞ direnişiyle
dayanışmayı büyütelim!

2003 yılında 1475 sayılı İş Kanunu yerine işçilerin kölelik yasası adını verdikleri 4857 sayılı İş Kanunu kabul edildi. Bu yasayla patronlar o zamana kadar fiilen uyguladıkları esnek, güvencesiz çalışma ve taşeronlaştırma uygulamalarını yasal güvence altına aldılar.

Taşeronlaştırma saldırısı hem taşeron olarak, hem de kadrolu olarak çalışan işçilerin başına bela olmuştur.

İzmir genel olarak belediye işçilerinin sendikalı olduğu bir ildir. İzmir’de hem Türk-İş’e bağlı Belediye-İş hem de DİSK’e bağlı Genel-İş sendikaları örgütlüdür. Ayrıca Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı taşeronda 1200 işçi çalışmaktadır.

Şu an gündemde olan ise Karşıyaka Belediyesi’dir. Kamuoyuna burjuva basının yansıttığı haber şöyledir: “Seçimlerden önce ayrılan Bayraklı Belediyesi bölgesine düşen işçiler fazlalık teşkil ettiği ve Karşıyaka Belediyesi küçültmeye gittiği için 300 işçi işten çıkarılmıştır. Ve bu işçiler işten atıldıktan sonra belediyenin şantiyesini işgal etmişlerdir.”

Yaşananlar aslında çok boyutludur. İşten atılan Kent AŞ işçileri şahsında sorun yaşanıyor görünse de, sessiz kalındığı durumda bütün belediye işçilerini bekleyen akıbeti göstermektedir. Olayın kamuoyuna yansımayan yönleri vardır.

DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası Türkiye’nin birçok belediyesinde örgütlü, eskiden beri direniş geleneği olan, bünyesinde mücadele potansiyeli taşıyan bir sendikadır. Bu yüzden sermaye sınıfı uzun vadeli de olsa mutlaka bu gücü denetim altına almasını, etkisizleştirmeyi ve mümkünse yok etmeyi amaçlamaktadır.

Taşeron çalışma düşük ücrete sendikasız, iş güvencesiz, sosyal haklardan yoksun çalışmak demektir. Yani geleceksiz yaşamak, güvencesiz çalışmaktır. Karşıyaka Belediyesi’nde yaşananlar da bu politikanın bir sonucudur. Bu politika belediye başkanları tarafından sanki bir tiyatro oyunuymuş gibi sahnelenmektedir. Çünkü seçimlerden önce “işçi dostu” gibi görünen Deniz Baykal, Aziz Kocaoğlu, CevatDurak ve tüm CHP tayfası, seçimler bittikten sonra sermaye yanlısı politika ve uygulamalarıyla işçi düşmanı gerçek yüzlerini göstermişlerdir. Her üçü de sorunun çözümüne hiçbir şekilde yanaşmamaktadırlar.

Karşıyaka Belediye Başkanı adeta sendikayı bitirmeye dönük yemin etmiş bir komutan edasıyla hareket etmektedir. “Neden” diye sorduğumuzda karşımıza işçilerin ağzında dolaşan şu cevap çıkmaktadır. Cevat Durak ilk belediye başkanlığı adaylığı çalışmalarında birinden 800 milyar borç almış, şimdi ise onun diyetini ödüyor. Kimden mi almış? İşçilerden şunu da dinleyin: İstanbul’da DİSK Genel-İş’in örgütlü olduğu Bakırköy, Beşiktaş ve Kadıköy belediyelerinde tek taşeron şirket örgütlü. Üstelik bu şirket Cevat Durak’ın borç aldığı ve şu an bu borç karşılığında işverdiği taşeron şirket Altaş.

Karşıyaka Belediyesi Kent AŞ işçileri 30 Nisan’dan beridir direnişteler. Burjuva medya onları işgalci diyerek karalamaya çalışsa da onlar kendilerinin ve çocuklarının geleceği, tüm işçi sınıfı ve emekçilerin onuru için direniyorlar.

Peki direniş nasıl gidiyor? Direniş olumlu yönleriyle beraber eksiklikleriyle de ilerliyor. Her şey bir yana işçiler direnişte oldukça kararlılar. Birçok eylem, yürüyüş, basın açıklaması gerçekleştirdiler. Bildiri dağıtarak haklılıklarını anlattılar. Afiş asıp işçi ve emekçileri eylemlerine desteğe çağırdılar. Ailelerini direnişe kattılar. Devrimcileri dost olarak görüyorlar ve onlara eskisinden farklı bakıyorlar.

Ancak tüm bunların yanısıra direnişin bazı eksikleri de bulunuyor. İşçilerin tüm eylemli süreçlerine rağmen direnişin talepleri ve haklılığı geniş emekçi kesimlere kendini henüz yeterince anlatabilmiş değildir. Belediye yardakçısı yerel medyanın da çabasıyla İzmirli emekçiler direnişi işgal olarak duyuyorlar. Direnişin talepleri ve haklılığı, yaygın ve sistametik materyal dağıtımıyla tüm kente duyurulmalıdır.

Ayrıca direniş artık Örnekköy şantiyesinin dışına çıkmak, sesini dağa taşa değil tüm kente duyurmak zorundadır. Karşıyaka’da merkezde ya da belediyelerin yakınlarında bir direniş çadırı kurulabilir, kurulması da gerekmektedir. İşyerini terketmemek bir eylem biçimidir. Ancak direnişi güçlendirmek, direnişin sesinin tüm fabrikalarda, sanayi havzalarında, emekçi semtlerinde duyulmasını sağlamaktan, destek örgütlemekten geçmektedir. Bu da üçüncü bir göreve işaret etmektedir.

Kent AŞ işçileri direnişlerini yaşatmak, sesini büyütmek, dayanışmayı güçlendirmek için komitelere dayalı bir çalışma tarzı geliştirmek durumundadırlar. Sendika böylesi bir çabanın başını çekmek zorundadır. İşçilerin temel dinamiği olduğu direniş komiteleri kurulmalıdır. Her bir komite ayrı bir iş yapmalıdır. Bir komite basın yayın işlerini, diğeri ekonomik destek örgütleme işini, birisi ziyaret organizasyon işlerini vb. yapmalıdır.

Süren direnişlerle dayanışma eylem ve etkinlikleri de önemli bir yerde durmaktadır. Dayanışma geceleri sayesinde birçok işçi direnişi hem sesini daha geniş emekçi kesime duyurmuş, hem de ekonomik olarak anlamlı katkılar elde etmiştir. Kent AŞ direnişi için de böylesi yöntemler devreye sokulabilir.

Direnişler işçiler için mücadele okuludur. Bütün direnişçi işçiler bu okulda öğrencidirler. Ve bir direnişin kazanımla sonuçlanması sadece onun taleplerinin kazanılmasıyla sınırlı değildir. Direnen işçilerin bilincinde, sınıf kimliğinde yaşanan gelişme en önemli kazanımdır. Kent AŞ işçileri sürece bu gözle bakmalıdır.

Kent AŞ işçileri direniyor. Çocukları, gelecekleri ve onurları için direniyor. Bu direniş her yere yayılmalı, büyütülmeli ve kazanmalıdır. Direnişin büyümesi için mahallemizde, fabrikamızda, okulumuzda, kahvemizde, her yerde Kent AŞ işçisinin haklı mücadelesini anlatalım, savunalım. Direnişle dayanışma ziyaretleri örgütleyelim.

Unutmayalım ki Kent AŞ işçileri kazanırsa tüm işçi sınıfının hanesine bir kazanım olarak yazılacaktır. Ve eğer bu direniş kaybederse tüm işçi sınıfı bir mevzi daha kaybetmiş olacaktır. O halde Kent AŞ direnişini büyütmek için elimizden geleni yapalım. Sermayenin saldırılarına karşı sınıfın birleşik mücadelesini büyütelim, direnişi ve dayanışmayı örgütleyelim.

Yaşasın işçilerin birliği! İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

 

Kent AŞ’de baskılara rağmen direniş!

Karşıyaka Belediyesi’nde temizlik işlerine bakan Kent AŞ işçileri işten atıldıkları için 30 Nisan’dan bu yana Karşıyaka Örnekköy’deki şantiyelerinde direnişteler. Ailelerinin de desteğiyle bugüne kadar çeşitli eylemler gerçekleştiren işçiler direnmekte kararlılar. Ancak direnişin şantiye dışına taşması, tüm kente yayılması, işçi ve emekçilerin desteğini alması için yapılması gerekenlerin birçoğu henüz yerine getirilmiş değil.

İşçiler son olarak 29 Mayıs günü yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı bir yürüyüş gerçekleştirmişler ve sorun çözülmezse eylemlerine devam edeceklerini ilan etmişlerdi. Sendikanın sorunu görüşmelerle çözme eğilimi nedeniyle, henüz 29 Mayıs sonrası için bir eylem planı açıklanmış değil.

Kent AŞ işçileri 30 Nisan günü belediye ile yapılacak ihale görüşmelerinde temizlik işlerinin yine Kent AŞ’ye verilmesini bekliyorlardı. Temizlik işlerinde 300 işçi çalışmasına rağmen şirketin 120 işçiyi kapsayan bir anlaşma yapacağını duydukları için mücadeleye hazırlanıyorlardı. 30 Nisan günü ise belediyenin şirketi olan Kent AŞ, temizlik ihalesini dahi alamadı. Böylece 300 işçi işsiz kaldı.

İhaleyi ise Altaş şirketi aldı. İşçilerle yaptığımız sohbetlerden Altaş’ın seçimlerden önce Cevat Durak’a finansman destek sağladığını, kendilerinin ise bu desteğin diyetini ödediklerini söylüyorlar.

Ancak Altaş şirketinin Karşıyaka Belediyesi’ne girişi yeni değil. Daha 2005 yılında belediyeye ait fen ve yemek işleri öncesinde Kent AŞ’de iken Altaş’a verilmiş. Kent AŞ’de bir tek temizlik işleri kalmış. Sonrasında Altaş, yer altı çöp toplama ve süpürge işlerini de ihale yoluyla belediyeden almış. Kent AŞ işçilerine ise sadece çöp toplama işi kalmış. Kent AŞ, her yıl emekli olan işçilerin yerine yenisini almayarak, oluşan açıkları ise kapatmayarak, çalışanları tasfiyeye girişmiş. 30 Nisan’da ise belediyenin temizlik işlerinin tümü Altaş’a verilmiş oldu.

İşçiler Ege TV’ye tepkili

Tüm bu süreci yaşayan işçiler gelinen aşamada CHP’ye ve Altaş’a oldukça tepkililer. Tepkili oldukları bir diğer kurum da Ege TV. İzmir’de yerel yayın yapan Ege TV’nin sahibi de holding sahibi Cem Bakioğlu. Bakioğlu, Çiğli Organize’de Bak Ambalaj, Bak Plastik, Baktrans, Bareks gibi birçok şirketin sahibi. Çöp toplama konteynırı da üreten Bakioğlu’nun Ege TV’si, Kent AŞ işçilerine adeta kin kusuyor. Direnişi karalayan, işçileri provokatör gösteren, valiliği ve emniyeti göreve çağıran yayınları düzenli olarak yapıyor.

Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak ise işçileri “işgalci” gösteren ve Vali’yi bu durum karşısında sessizlikle suçlayan açıklamalar yaparak basınç oluşturmaya çalıştı. Direnişin 40. gününde bu basınç sonuç verdi. 8 Haziran Pazartesi günü kolluk kuvvetleri şantiyeyi çevik kuvvetle, panzerle, akreple basarak işçileri tehdit etti. Akşam üzeri saat 17.40 gibi şantiyeye önce sivil polisler geldi. Sonrasında ise çevik kuvvet ekipleri şantiye çevresini sardılar. O sırada bir kısmı şantiyede bir kısmı ise dışarıda olan işçiler hızla toparlanmaya, evlerdeki işçi arkadaşlarını da çağırmaya başladılar.

Şantiye içindeki yaklaşık 40 işçi şantiye girişine kadar panzerlerini çeken kolluk kuvvetine karşı etten barikat oluşturdu, kararlılıkla direndi. İşçiler panzerin önüne yatarak, sloganlar atarak direniş alanını terk etmeyeceklerini haykırdılar. İşçi eşlerinin de bulunduğu saldırı sırasında kolluk kuvvetleri biber gazı sıkmaya hazırlanırken sendikanın avukatı, henüz 10 günlük bir bebeğin de alanda olduğunu, olası bir yaralanma ya da ölümden önce valiliğin, sonra belediye başkanının, sonra emniyetin, en son da işçilerin sorumlu olacağını ifade etti.

Bu sırada şantiye içindeki işçilerin sayısı 100’e yaklaştı. Dışarıda da bir o kadar işçi birikti. Polis barikatını yarmak için uzun süre mücadele eden işçiler nihayet barikatı yardı. Dışarıdaki işçiler içeriye girmeyi başardı. Bu arada coşku daha da arttı.

Kolluk kuvvetlerinin şantiyeyi boşaltın tehditleri işe yaramadı. İşçilerin kolluk kuvvetlerine karşı duruşu yaklaşık bir saat sürdü. İşçilerin kararlılığı karşısında kolluk kuvveti işçilere şantiyeyi boşaltmaları için 24 saat süre verdi. Bir süre daha şantiyeyi ablukaya alan çevik kuvvet 9 Haziran sabahı şantiyeyi terk etti.

İşçiler halihazırda şantiyedeki bekleyişlerini sürdürüyorlar. Saldırısı sonrası yaptığımız sohbette işçiler, yetkililerle görüşme yapması için DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’nin beklendiğini, Çelebi’nin 3 gün sonra geleceğini, bu süre boyunca yeni bir saldırı beklemediklerini ifade ettiler. Ancak polise de güvenmediklerini eklediler.

9 Haziran günü akşam saatlerinde şantiyedeki işçiler Ege TV’nin direnişi karalayan yeni bir yayın yapması üzerine öfkeyle toplandılar. Ege TV’ye bir yanıt verilmesi gerektiğini ifade ettiler. Bu taleplerini sendikaya ilettiler.

Sendika temsilcisi ise DİSK’in 15-16 Haziran’da Kent AŞ işçilerinin Karşıyaka Belediyesi önünde 48 saatlik bir oturma eylemi gerçekleştirmeyi planladıklarını ifade etti. Ancak bu takvim henüz sendika tarafından kamuoyuna ilan edilmiş değil.

İşçiler her an her şeyin olabileceğini düşünüyorlar. Ancak tüm gelişmelere ve olumsuzluklara rağmen direnişlerinde kararlı olduklarını ilan ediyorlar.

Kızıl Bayrak / İzmir


 

Kayseri Kriz ve İşsizikle Mücadele Birliği:

Krizin faturasını ödememek, işsiz kalmamak için mücadeleye!

Kapitalistler, tüm Türkiye de olduğu gibi, Kayseri’de de krizin faturasını işçi sınıfına ve emekçilere ödettirmek için harekete geçtiler. Türkiye’de yaşanan büyük işçi kıyımından, Kayseri de payını aldı. Son üç ay içinde 30 bin işçi işten atıldı.

Krize karşı patronları koruyan önlemler bir bir açıklanıyor. Kapitalistlerin vergi oranı azaltıldı. Kapitalistlerin SGK’ya ödeyeceği prim yükleri tamamen omuzlarından alındı. İşten atma özgürlüğü genişletildi. İşçi sınıfının ve kadın işçilerin işyeri doktoru, kreş, emzirme odası, spor alanı, hükümlü çalıştırma zorunluluğu gibi önemli kazanımları yok edildi. Şimdi sıra kıdem tazminatlarının sermayeye peşkeş çekilmesine, işçi sınıfının kıdem tazminatı hakkının tümden yok edilmesine geldi.

Kayseri’de de kapitalistler krizi fırsata çevirmenin planlarını yapıyor. Bu planların bir ayağını büyük işçi kıyımları oluşturuyor. İşsizlik silahını kullanarak, işini kaybetmemiş işçiler tutsak alınmak isteniyor. Tam da bu zeminde hak kayıpları artarak devam ediyor. Kayseri’de bulunan bazı fabrikalar aylardır işçiye maaş ödemiyor. Maaş talebinde bulunan işçilere verilen yanıt ise işten atılmak oluyor.

Kapitalistlerin pervasız saldırıları işçideki tepkiyi harmanlıyor. İşçiler de saldırılara karşı mücadele eğilimi güçleniyor. Yaklaşık 350 işçiyle yapılan ankete işçilerin verdiği yanıtlar, bu durumun en açık kanıtıdır. “Kriz ve işsizliğe karşı işçiler ne yapmalı?” sorusuna ankete katılan işçilerin yüzde 55’i “mücadele edilmeli” diyerek yanıtladı. En son yapılan kriz ve işsizlik konulu panele, büyük bir çoğunluğu işçi olan 25 kişinin katılması, panel sonunda Kayseri Kriz ve İşsizlik Mücadele Birliği’nin oluşması, Kayseri İşçi Bülteni aracının kullanılmasına verilen destek, tabanda var olan ve giderek gelişen tepkiden bağımsız düşünülemez.

Mücadele isteğinin sendika bürokrasisinin cenderesinde boğulmaması, işçilerde var olan tepkinin bağımsız devrimci sınıf birliklerine akıtılması ve örgütlü hale getirilmesi Kayseri Kriz ve İşsizlikle Mücadele Birliği içinde yer alan öncü işçilerin sorumluluğunun en önemli boyutudur. Diğer boyutu ise, krizin ağır sonuçlarını yaşayan işçi sınıfı ve emekçilerin düzeni aşmayan, krize karşı mücadeleyi yaşanabilir kapitalizm çerçevesinde ele alan zararlı akımların işçi sınıfına olası etkilerini sınırlamaktır. Tüm bu hedefleri gerçekleştirmenin biricik yolu ise yoğun bir pratik çaba içinde olmaktır. Bu çerçevede işçi ve emekçileri bağımsız devrimci sınıf tutumuna kazanmak görevi öncelikle sınıf bilinçli işçilere düşmektedir.

İşçi sınıfı ve emekçilerin her zamankinden daha çok çaba içinde olması gerektiği bir dönemin içindeyiz. Kriz ve işsizlik fırtınası dünya da ve Türkiye de olduğu gibi, Kayseri’de de en fazla işçi sınıfı ve emekçileri vuruyor. Krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmeye yönelik saldırıları elleri böğründe izlemenin, haksızlığa boyun eğmemenin faturası giderek büyüyor. Krizin faturasını ödememek ve işten çıkarmalara dur demek için mücadele etmekten başka çare yok. Kriz ve işsizlikle mücadele etmenin görev ve sorumlulukları öncelikle, Kayseri’de bulunan sınıf bilinçli işçilerin omuzlarındadır.

Kayseri Kriz ve İşsizikle Mücadele Birliği

 


Bir UNO işçisiyle konuştuk:

“Patronlar mesajımızı almıştı!”

- Geçtiğimiz günlerde UNO işçileri olarak bir yemek boykotu gerçekleştirdiniz. Yaşanan bu eylem ve daha öncesinde yaşanan süreci anlatır mısınız?

İşçi: Bildiğiniz gibi uzun süreden beri UNO’da sendikalaşma süreci yaşanıyordu. Fakat sürekli olarak bir yerde takılıyordu. Bir türlü sendikalaşma sürecini sonuca ulaştıramıyorduk. Son olarak patron denetimi eline alabilmek için Öz Tek Gıda-İş Sendikası’nı getirdi.

İşyerine bir sendika gelmişti ama bizlere sahip çıkmıyordu. Yılbaşından beri zamlarımızı alamamıştık. İçerde yaşadığımız dağınıklıktan dolayı birlikte hareket edemiyorduk. Fakat yapmış olduğumuz yemek boykotuyla bunu kırmış olduk.

- Yapmış olduğunuz yemek boykotunun işyerindeki etkileri ne oldu?

- Patronlar mesajımızı almıştı. Bunu müdür kendi ağzıyla “mesajınızı aldık, gerekeni yapacağız” diyerek ifade etti. Çok kısa bir sürede sonuç almış olduk. İstediğimiz gibi masaya oturup sözleşme imzalamak zorunda kaldılar. Böyle kısa bir sürede sonuç alınca kendimize olan güvenimiz geri gelmiş oldu.

- Yapılan sözleşmede ne gibi maddeler var?

- Öncelikle patronlar %8’lik bir zam önerirken, biz maaşlara %12’lik bir zam almış olduk. Yılbaşından bu yana geçen süreye ait zam farklarını ise 4 taksit halinde alacağız.

Gece çalışmalarında ücretler %5 farklı ödenecek

Çocuğu olanlara çocuk yardımı verilecek.

Evleneceklere evlilik yardımı yapılacak.

Yakacak yardımı verilecek.

Yakını ölenlere de ölüm yardımı verilecek.

Çocuğu okuyanlara da okuduğu düzeye göre (ilkokul, lise, üniversite) yılda bir kere eğitim yardımı verilecek.

Kızıl Bayrak / Ümraniye