6 Mart 2009
Sayı: SİKB 2009/09

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci baharı yaratmak için
devrimci güçlere düşen görevler
  Dinci gericilik saldırının dozunu arttırıyor!
Devrimci seçim çalışmamızın
bazı sorunları
CHP’den işsizliğe çözüm önerileri...
8 Kart etkinliklerinden
İşçi ve emekçi hareketinden…
  BDSP’nin seçim gündemli faaliyeti büro açılışları ile sürüyor...
  Kapitalist sistem ve ulaşım sorunu…
  Direnen Makyal-Erka işçileri açlık grevine başladı…
  Posta emekçilerinin Ankara yürüyüşü…
  Gençlik hareketinden…
  Çeber davasında deliller yok ediliyor!
  Pakistan’da şeriat tehdidi...
  Kapitalizmin küresel krizinin dalgaları yayılıyor…
  Bir kez daha seçimler üzerine / II
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ankara Büyükşehir Belediyesi Bağımsız Sosyalist Belediye Başkan adayı Evrim Erdoğdu ile yerel seçimler üzerine konuştuk...

Krizin faturasını ödemeye niyetimiz, düzen partilerine verilecek oyumuz yok!”

- Kendinizi tanıtır mısınız? 

- Adım Evrim Erdoğdu. Kısaca kendimi şöyle tanıtabilirim: Ben dünyadaki tüm zenginlikleri üreten işçi sınıfının sömürüsüne son verecek tek toplumsal düzen olan “sınıfsız, sömürüsüz, sınırsız bir dünya” için mücadele eden bir sınıf devrimcisiyim. Köhnemiş kapitalist sistemin mezar kazıcısı olan işçi sınıfının tarihsel kurtuluşu davasının bir neferiyim. Bu davanın kültür-sanat cephesinde uzun yıllardır yer alıyorum.

 

- Neden bağımsız belediye başkan adayı oldunuz, neyi hedefliyorsunuz?

Bugün kapitalist sistemin dünyayı ve insanlığı bir bütün olarak yokoluşa doğru sürüklediği bir dönemin içerisindeyiz. Kapitalist düzenin çok yönlü krizi derinleşiyor. Asalak kapitalistler, işçi sınıfını kölelik zincirlerini daha da sıkılaştırmaya, kendi yarattıkları krizin yükünü, on yıllardır olduğu gibi, fakat bu kez çok daha ağır bir biçimde işçi sınıfına ve emekçilere ödetmeye çalışıyorlar. Diğer yandan ise, işçi sınıfı ve emekçilerin dünyanın dört bir yanında yükselme eğilimi içerisine giren mücadelesi karşısında korku ve paniğe kapılıyorlar. Baskı ve sömürü üzerine kurulu emperyalist-kapitalist sistem çürürken, karşısında yeni bir dünyanın kavgasını büyütmenin yakıcılığı da artıyor.

Zira, kapitalist sistem çürürken, buna karşı mücadeleyi yükseltemeyen işçi ve emekçileri de bu çürüyen bataklığının içine çekiyor. Burjuvazi, geleceği yokedilen emekçilerin mücadelenin yolunu tutmasını engellemek için, gerici kültür ve ideolojisini yaymaya çalışıyor, bunun için her türlü yol, yöntem ve aracı en etkin bir biçimde kullanıyor. Devrimci mücadelenin geliştirilemediği koşullarda, milliyetçilik ve dinsel gerici ideoloji başta olmak üzere her türden düzen ideolojisinin güçlendirileceği, düzenin çürütücü ideolojik ve kültürel etkisinin artacağı bir sürece girdiğimizi söyleyebiliriz. Sefaletin daha da derinleşmesi ve yaygınlaşması, sömürünün daha da azgınlaşması karşısında çıkış yolu bulamayan, kendisini çaresiz hisseden örgütsüz ve dağınık işçi ve emekçi kitleler, kültürel dejenerasyon saldırısıyla da yüzyüzeler.

İnsanca bir yaşam hakkının sermaye sınıfı tarafından işçi ve emekçilerin elinden çekip alındığını, en vahşi çalışma koşullarının kriz fırsat bilinerek tüm dünyada uygulanmaya başlandığını biliyoruz. Kapitalist sistemin gerçek yüzü bugün çok daha çıplak bir biçimde ortaya serilmekte, işçi ve emekçilerin hoşnutsuzluğu her geçen gün büyümektedir. Bugün 1.1 milyar insanın temiz içme suyuna dahi ulaşamadığı, önlenebilir hastalıklardan ve açlıktan hergün binlerce çocuğun öldüğü, gerici savaşlarda onbinlerce insanın birbirine kırdırıldığı, emperyalist saldırganlığın boyutlandığı, insanlığın gelecek umutlarının yokedildiği bir dünya gerçekliği ile yüzyüzeyiz. Bunun sorumlusu olan kapitalistlere karşı karşı işçi sınıfının ve emekçilerin isyanının büyütülmesi ihtiyacı ortadadır. Tüm yaşadıklarımızın sorumlusu olan kapitalist sistemin karşısındaki tek alternatifin sosyalist toplumsal düzen olduğunu daha somut bir şekilde anlatabileceğimiz bir dönemde olduğumuzu düşünüyorum. İşte bu yüzden “Bir bardak temiz su için bile sosyalizm!” diyoruz.

İşbirlikçi burjuvazinin temsilcileri binbir türlü oyunla krizin gerçek boyutlarını gizlemek için çabalasalar da, yüzbinlerce işçinin sokağa atıldığı gerçeğinin üstünü örtememektedirler. Güvencesiz, düşük ücretlerle ve sigortasız çalıştırılma, her türlü kuralsızlığın hüküm sürdüğü çalışma koşulları ile kriz işçi sınıfına ağır bir şekilde fatura ediliyor. Diğer yandan çığ gibi büyüyen işsizlikle, temel tüketim mallarına yapılan zamlarla işçi ve emekçilerin yaşamı tam bir cehenneme döndürülüyor. İşçi sınıfı sermayenin bu saldırılarına ilk elden işgal, grev ve direnişlerle anlamlı yanıtlar verse de, bunun henüz saldırıları püskürtmek için yetersiz olduğunu, örgütsüzlük ve dağınıklık tablosunun sürdüğünü biliyoruz.

İşçi sınıfının ürettiği zenginliklerin yağmasından pay kapmaya dayalı düzen içi it dalaşı farklı düzeylerde sürerken, IMF-Dünya Bankası patentli sosyal yıkım saldırıları da seçimlerin ardından sermaye düzeninin tüm güçleri tarafından uygulanmak için kapıda bekliyor.

29 Mart yerel seçimleri böylesi bir atmosferde gerçekleşecek. Burjuvazinin temsilcileri olan düzen partilerinin sözcüleri işçi ve emekçilerin karşısına yalanlar ve sahte vaatlerle çıkmaya başladılar. Düzen partileri rant kavgası üzerinden birbirleriyle dalaşsalar da, sermaye iktidarının temellerinden sarsabilecek tek güç olan işçi sınıfının yalan ve demagojiyle teslim alınması ve kontrol altında tutulması tümünün de temel kaygısı.

Düzenin seçim oyunlarını boşa çıkarmak, kapitalist sistemin önüne çekilen sahte perdeyi indirerek sermaye diktatörlüğünün sefaletimizin ve yoksulluğumuzun temel kaynağı olduğunu anlatmak, seçimin bir aldatmaca olduğunu, tek kurtuluşun temel hak ve özgürlüklerimiz için kavga alanlarına çıkmak olduğunu anlatmak için adayız.

İşçi sınıfının devrimci programı etrafında işçi ve emekçilerin kenetlenmesini sağlayarak, burjuva düzen gericiliğinin etki alanını parçalamak için adayız.

Devrimci sınıf mücadelesini yükselterek, sömürülmemizi güvenceye almaktan başka bir işlevi olmayan burjuva düzen kurumları ve devleti karşısında tek alternatifin sosyalist işçi ve emekçi iktidarı olduğunu, gerçek kurtuluş yolunun sandıktan geçmediğini anlatmak için adayız.

Kentimizde liberal-reformist hayaller en kaba biçimde işçi ve emekçilere propaganda ediliyor. Kendini ilerici, ‘sol’ olarak tanımlayan güçler ve sendikalar açık bir biçimde Karayalçın’ın kuyruğunda hareket edebilmekte, Melih Gökçek’ten kurtulma adına sermaye düzenini güçlendirme talihsiz misyonuna soyunmuş bulunmaktadırlar. Aynı zamanda, kurulu toplumsal düzen değiştirilmeden işçi ve emekçilerin sorunlarının ve istemlerinin çözümünün “rant için değil, halk için yerel yönetim”le değiştirilebileceği yönünde dayanaksız hayaller yaymaktadırlar.

Bu gerici hayallere karşı da savaş açmış bulunuyoruz. Bütün zenginliklerin bir avuç asalak burjuvanın tekelinde olduğu kapitalist düzen aşılmadığı sürece, belediye hizmetleri de dahil hiçbir temel sorunun çözülemeyeceğini ortaya koyan bir çizgi üzerinden hareket ediyoruz.

Bugün Ankara’da sanayi bölgelerinde onbinlerce işçi kapının önüne konularak açlık ve sefalete terkedilmiş durumdadır. Hedefimiz, kentin sanayi bölgelerindeki örgütsüz işçiler içinde etkin bir faaliyet yürütmek, onları, kendilerine cehennem koşullarını dayatan sermaye iktidarına karşı devrimci mücadeleye çekmektir.

Bahar döneminin devrimci çağrısını, işçi ve emekçileri sandığa değil kavga alanlarına çağıran bir siyasal faaliyetle birleştiriyoruz.

 

- Nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?

Sınıf devrimcileri, sürecin başında ifade ettikleri gibi, bahar döneminin toplamını kriz gündemi üzerinden ele almaktadırlar. Devrimci seçim faaliyetini de kentimizde bu çerçevede ele alıyoruz. Öncelikle kriz gündemli bütünlüklü bir süreç örgütleyerek birleşik bir hat oluşturma çabası içerisinde bir takım adımlar atmaya çalıştık. Bu çerçevede Ankara’da devrimci güçlerle birlikte “kriz ve mücadele” gündemli bir panel gerçekleştirdik. Nesnel planda yaşadığımız zorlanmalara karşın, bu gündeme dayalı ortak bir hat örebilmek yönündeki müdahalemizi sürdürüyoruz.

Yanısıra, işçi sınıfının üretim alanlarında sürekli yaşadığı sorunlara gündelik bir müdahale geliştirme çabası içerisindeyiz.

Geçtiğimiz ay kriz gündemli başlattığımız “Krizin faturası kapitalistlere!” şiarlı ve “İşten atmalar yasaklansın! Herkese iş tüm çalışanlara iş güvencesi!” talepli imza kampanyasını da seçim faaliyetimizle birlikte sürdürüyoruz.

Kentteki kurumlarımızı seçim irtibat büroları olarak kullanıyoruz. Önümüzdeki günlerde Kızılay’da da BDSP seçim bürosunun açılışını gerçekleştireceğiz.

İşçi ve emekçi toplantıları gerçekleştirerek, devrimci sınıf çizgisinin seçimlere ilişkin yaklaşımı etrafında bir taraflaşma oluşturma yönünde adımlar atıyoruz. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü üzerinden “Krizin faturasını ödemeye niyetimiz, düzen partilerine verilecek oyumuz yok!” şiarıyla emekçi kadınları yan yana getirmeye, mücadele alanlarına çağırmaya başladık. Bu çerçevede 8 Mart’ta Devrimci 8 Mart Platformu tarafından düzenlenecek eylemin çalışmasını yürütüyoruz.

Ajitasyon ve propaganda araçlarını etkili yöntemlerle birlikte kullanacağımız çalışmamız sermaye düzenine karşı tok bir yanıt olacaktır. Devrimci bahar çalışmamızı, işçi sınıfını devrime kazanmada mesafe alma hedefiyle örgütlüyoruz.

Kızıl Bayrak / Ankara