6 Mart 2009
Sayı: SİKB 2009/09

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci baharı yaratmak için
devrimci güçlere düşen görevler
  Dinci gericilik saldırının dozunu arttırıyor!
Devrimci seçim çalışmamızın
bazı sorunları
CHP’den işsizliğe çözüm önerileri...
8 Kart etkinliklerinden
İşçi ve emekçi hareketinden…
  BDSP’nin seçim gündemli faaliyeti büro açılışları ile sürüyor...
  Kapitalist sistem ve ulaşım sorunu…
  Direnen Makyal-Erka işçileri açlık grevine başladı…
  Posta emekçilerinin Ankara yürüyüşü…
  Gençlik hareketinden…
  Çeber davasında deliller yok ediliyor!
  Pakistan’da şeriat tehdidi...
  Kapitalizmin küresel krizinin dalgaları yayılıyor…
  Bir kez daha seçimler üzerine / II
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devrimci seçim çalışmamızın bazı sorunları

 

Komünistlerin seçim çalışması giderek hız kazanıyor. BDSP’nin seçim platformunun kamuoyuna ilan edilmesiyle başlayan çalışma, büyük ölçüde sınıf çalışmasının öncelikli yoğunlaşma alanları ve gündemleri nedeniyle, bir süre istenilen temponun altında kaldı.

Bu dönem içerisinde kriz gündemli çalışmalar belirlenen doğrultuda sürdürülürken, krizin faturasını ödememek için başlatılan işçi direnişleri de devrimci sınıf çalışmamızın başlıca gündemleri durumundaydı. İstanbul özelinde gerçekleştirilen 15 Şubat mitingi, krizin faturasına karşı parçalı ve mevzi mücadele tablosunun yanında, birleşik mücadele arayışına yanıt oluşturması ve örgütlü-örgütsüz sınıf güçlerinin öfkesine kanal açması bakımından önemsediğimiz bir eylemdi. Bundan dolayı bu ildeki çalışmamızın gündeminde bir süre bu miting yer aldı. Mitinge hazırlığımızı ise işçi sınıfı ve emekçileri krizin faturasını ödememeye çağıran bir tutum üzerinden örgütledik.

Seçim çalışması bu süreçte yine de belli bir düzeyde pratik çalışmanın konusuydu. Seçim kampanyası için gerekli olan araçların ve teknik altyapının hazırlanması bu dönemin ana uğraşı oldu. Seçim çalışmasını sınıf mücadelesinin güncel görevlerinden kopuk bir gündem olarak almak yerine bu görevlerin daha etkin ve azami ölçüde gerçekleşmesi için bir olanak olarak gördüğümüz ölçüde, seçim gündemini sınıf çalışmasının bir parçası haline getirebildik. Öyle ki, kriz konulu işçi toplantılarında seçimleri de tartıştık. İşçi eylemlerinde seçimlere ilişkin tutumumuzu anlattık. 15 Şubat mitinginde seçim bildirgemizin dağıtımını gerçekleştirdik. İşçi sınıfının seçimlerde tutumunun ne olması gerektiği, reformist partilerin parlamenter hevesleri nedeniyle sınıf mücadelesinin görevlerinden nasıl yan çizdikleri, sermayenin ve hükümetin saldırılara seçimler sonrasında hız vereceği gibi konuları günlük ajitasyon-propaganda çalışmamıza yedirerek işledik.

Bugün ise yerel seçim toplumun gündemine oturduğu ölçüde artık devrimci sınıf çalışmamızın ana konusu haline gelmiştir. Mart ayına hızlı bir giriş yaparak seçim bürolarını açtık. Bildirgelerimizin ve afişlerimizin kullanımına başladık. Yanısıra yakın çeperimiz ve çevre güçlerimizle toplam süreci planlamak üzere toplantılar yaptık. Bu toplantılarda, seçim gündemini hem baharın devrimci gündemleriyle ilişkilendirerek, hem de devrimci sınıf çalışmasını besleyecek biçimde ele alarak çok yönlü bir planlama yaptık. Her bölge kolektifi, yerelin özgül koşullarını ve hedeflerini de gözönünde bulundurarak, kendi planını oluşturdu. Merkezi çalışma hattı ile yerel hedefler birbirini tamamlayıp güçlendirecek biçimde kurgulandı.

Bu planlamalara bağlı olarak çalışmamızın ivmesi her geçen gün biraz daha artıyor. Beraberinde ilk veriler üzerinden çalışmanın sorunlarını da daha net biçimde görebiliyoruz. Bu noktada çalışmanın yoğunluğu içerisinde sorun alanlarına bakmayı, zayıflıklarımızı tespit etmeyi ve eksikliklerimizi gidermeyi gerekli görüyoruz. Bu amaçla burada çalışmamızın ilk tablosunun bize sunduğu açıklıklar üzerinden tespit ettiğimiz önemli sorun alanlarına değinmek istiyoruz.

Dikkat çeken en önemli sorunlardan biri düzenlediğimiz etkinliklerin sürecin özelliğine uygun olmaktan öte rutin etkinlikler biçiminde örgütlenmesidir. Öyle ki, seçim bürosu açılışlarımızın birçoğunda etkili bir ön hazırlık çalışmasından söz etmek zordur. Hatta bazı bölgelerimiz, ön hazırlık olarak sadece yakın ilişkilerini davet etmekle sınırlı kalan bir dar kitle çalışmasıyla yetinebilmişlerdir. Ön hazırlık çalışmalarındaki bu darlık sonuçta etkinliklere de yansımıştır.

Bir rutini gerçekleştirmek üzere kotarılmış bir etkinlik doğal olarak ne kendisinden beklenen motivasyonu, ne canlılığı ve ne de sonrasına bırakacağı kazanımlar yaratabilecektir. Oysa canlı ve etkili bir ön hazırlık çalışmasının sonucunda örgütlenecek bir etkinlik birçok açıdan sonuç verecektir. Alanda bir politik hava oluşturacak biçimde etkinliklerin duyurusunun yapılması, hem çevre-çeper güçlerimizin daha aktif olarak çalışmaya katılımını sağlayacaktır, hem de bu ölçüde sınırlarımızı aşan sonuçlar elde etmemizin yolunu açacaktır. Bu ise, etkinliklerimize katılan insan sayısının çarpıcı biçimde yükselmesini sağlayacaktır. Yakın ilişki çeperimizin aşan bir katılım ise hem etkinliğe ayrı bir canlılık katacak, hem de elde edilen imkanlar daha sonrasında çalışmanın dayanakları haline getirilebilecektir.

Belirtmek gerekir ki etkinlikler üzerinden görülen bu zayıflık, teşhir, ajitasyon ve propaganda faaliyetinde de görülmektedir. Merkezi materyallerle periyodik yerel bültenlerin kullanımına sıkıştırılmış, dahası bu materyallerin kullanımını dahi bir yerden sonra özel bir etkinliğin konusu haline getirmekten uzak duran yaklaşım, çalışmamızda bir tekdüzeliğe yol açmakta, araçlarımızın gücünü ve etkinliğini zayıflatmaktadır. Oysa materyallerimiz bizim silahlarımızdır. Bu silahların etkili olabilmesi için kullanımına özen göstermeliyiz. Öyle ki dağıtımlarımız canlı bir politik eylem biçiminde kurgulanmalıdır. Önlük giyinerek dağıtım yapılması, önden işçilerin duyarlılıklarına hitap edecek tarzda vurucu ajitasyon konuşmalarının hazırlanması, megafon kullanımı, toplu dağıtım gibi yöntemler bu doğrultuda bugüne kadar kullanıldığında yararını gördüğümüz yöntemlerdir. Üzerinde yoğunlaşılması halinde daha fazlasını bulmak zor değildir.

Diğer taraftan materyal kullanımını belli bir sistematiğe kavuşturmak zorundayız. Seçilmiş hedef alanlarda yoğunlaşma ile yaygınlık arasında uygun bir denge kurmak, bu bakımdan gözetilmesi gereken temel koşuldur. Geçtiğimiz seçim dönemlerinde çoğu zaman bu dengeyi kurmakta zorlanabildik. Özellikle zamanın kullanımındaki plansızlığın sonucu olarak materyal kullanmaktan başımızı kaldıramadığımız ve bir yerden sonra da materyal tüketmenin başlı başına bir amaç haline geldiği durumlar yaşayabildik. Oysa eğer sınırlı güçlere ve zamana sahipsek, çalışmamızı gün gün planlamalıyız. Çalışmanın yoğunlaşacağı hedef alanlarda özel etkinliklerle güçlendirilmiş bir materyal kullanımını önümüze koyarken, burada aldığımız mesafeye bağlı olarak çalışmanın alanını adım adım genişletmeliyiz.

Çalışmamızda görülen en ciddi sorunlardan bir diğeri ise, teşhir ve ajitasyon çalışmasının eylemli bir hat üzerine oturtulmamış olmasıdır. Özellikle toplum düzeyinde etki yaratacak, düzeni ve düzen partilerini suçüstü yakalayabilecek tarzda iyi düşünülmüş eylem ve etkinlikleri gündemimize almalıyız. Saadet Partisi’nin adayı Bekaroğlu’nun yaptığı çıkışlar, bu bakımdan düzen cephesinden verilmiş anlamlı örneklerdir. “Müslüman sol” bir kimlikle kendine alan açmaya çalışan bu parti ve adayı, bir gün DESA direnişi üzerinden Emine Arslan’ın türbanından yola çıkarak AKP’nin işçiye düşman olduğunu teşhir ediyor, başka bir gün Tuzla’ya gidip Davos’a gönderme yaparak, “Başbakan işçi öldürmeyi iyi biliyor” biçiminde çarpıcı bir çıkış yapıyor. Medya desteğini hesaba katarak etkisini anlayabileceğimiz bu çıkışlar her şeye rağmen düzenin hassas noktalarından yapılmış yüklenmelerin nasıl etkili olabileceğini örneklemektedir. Tersaneler, kot cinayetleri, işçi direnişleri, kapitalizmin krizinin yarattığı yıkım ve sosyal felaketler, düzen partilerinin kitle toplantılarına müdahale edilmesi gibi konular üzerine yapılacak eylemler yoluyla, binlerce bildirinin yapacağı etkiden çok daha fazlasını elde edebiliriz.

Tüm bu açılardan sorun alanlarını geride bırakarak etkili, sarsıcı ve sonuç alıcı bir seçim kampanyasını örgütlemenin anahtarı, seçimler üzerinden netleşen politik mevzilenmeye uygun bir bilinç açıklığına sahip olmaktır. Eğer bu açıdan güçlü olursak hem güçlü bir motivasyon yaratabiliriz, hem bu motivasyonu çevremize yansıtırız, hem de giderek işçi ve emekçileri etkileyerek onları çalışmamızın parçası haline getirebiliriz. Böyle bir motivasyonla ise seçim çalışmamızın zengin bir araç çeşitliliğine, etkili yol ve yöntemlere, mevcut araçlarımızı ise gerçek birer silaha dönüştürmek mümkün olur. Dahası “seçim oyununa son vermek” hedefi de ancak buradan hareketle yapılacak güçlü ve sarsıcı bir seçim faaliyeti ölçüsünde ulaşılabilir bir hedef haline gelebilir.