6 Haziran 2008 Sayı: SİKB 2008/23

  Kızıl Bayrak'tan
  Kürt sorununda “çözüm” tartışmaları
   1 Haziran mitingi fiyaskosu
Düzen içi dalaşmanın “telekulak” safhası
TÜSİAD enerjide özelleştirmenin bir an önce tamamlanmasını buyuruyor...
Kürt diline özgürlük!
AKP Kyoto’yu imzladı...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Temiz bir damla su için bile sosyalizm!
  Bahar süreci, sınıf hareketi ve sol hareket
  Gençlikten...
  İşçi sınıfının ve sosyalizmin büyük şairi Nazım Hikmet yaşıyor!
  Petrol fiyat artışlarını protesto eylemleri yayılıyor...
  Suriye-İsrail görüşmeleri
Ortadoğu’ya barış vaadetmiyor!
  2008 Avrupa Futbol Şampiyonası egemenlerin elinde kirli bir araç işlevi görüyor...
  Habip Gül’ün mezarına saldırı!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Avrupa’da “İşsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele!” kampanyasından...

Köln:

Almanya’da bir süredir hazırlıkları yapılan “İşsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadele!” kampanyasını Köln’de başlattık. İlk olarak FORD fabrikası önünde Almanca ve Türkçe iki dilden hazırlanan Bir-Kar imzalı bültenlerimizi dağıttık.

Binlerce işçinin çalıştığı bu fabrikanın önünde bugüne dek defalarca bildiri ve bülten dağıttık. Fakat ilk kez bu kadar hızlı bir dağıtım gerçekleştirdik. Bunun nedeni, işsizlik ve yoksulluğun günümüz Almanya’sında işçi ve emekçilerin en yakıcı iki sorunu haline gelmiş olmasıdır. Öyle ki, ne birer amele pazarına dönüşen JOP CENTER denilen iş merkezlerinin çabaları, ne belli aralıklarla yayınlanan ve yanıltmayı amaçlayan işsizlik ve yoksulluk raporları bu gerçeği gizleyebiliyor.

Kampanya çalışmalarımızı, yeni araçları kullanarak ve çalışmamızı daha da yoğunlaştırarak sürdüreceğiz.

BİR-KAR /Köln

Berlin:

“Sermayenin saldırılarına karşı birleşelim, mücadele edelim!” şiarı çerçevesinde Avrupa’da yürütülen kampanyayı Berlin’de de BİR-KAR çalışanları olarak başlattık. 3 Haziran günü göçmenlerin yoğun oturduğu, Berlin’in en yoksul semtlerinden biri olan Neukölln semtinde el ilanlarımızı dağıttık.

Kampanyamızla, Almanya’da son yıllarda tırmanan işsizliğe, yaygınlaşan yoksulluğa, eğitim ve sağlık alanındaki özelleştirmelere, emeklilik hakkına saldırıya, göçmenlere dönük ırkçı-faşist saldırganlığa karşı mücadele çağrısını yükselteceğiz. Göçmenlerin oturduğu semtler başta olmak üzere çeşitli fabrikalara dönük olarak faaliyetimizi yoğunlaştıracağız.

BİR-KAR / Berlin



Sefalet ücretine karşı tek çözüm işçilerin birliği ve mücadelesidir!

Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi kapitalist patronlar Haziran ayı içerisinde ikinci altı ay zammı yapacaklar. Aslında ikinci altı ay zammı 2007 Kasım ayı içerisinde belirlenmişti. 420 YTL olan asgari ücret, birinci altı ay için 435 YTL, ikinci altı ay için 450 YTL olarak belirlenmişti. Kim belirlemişti bu zam oranını: Asgari Ücret Tespit Komisyonu. Komisyonda sözde işçi temsilcilerinin bulunduğu patron ağırlıklı bir komisyon.

Şimdi sanayi işçilerine soruyorum; açlık sınırının 1000 YTL’yi bulduğu, yoksulluk sınırının 2000 YTL’yi bulduğu bir ortamda 450 YTL insanca yaşayabilecek koşulları sağlayabilir mi? Sanayi işçileri olarak ne komisyonu ne de aldığı kararları tanımamalıyız. Asgari Ücret Tespit Komisyonu biz sanayi işçilerinin yaşamını ne gözönüne alıyor ne de bu komisyonda bizlerin sözcüsü var. Yılda bir ya da iki defa yanyana gelip milyonlarca işçi ve ailesinin kaderini belirliyorlar. Sanayi sitesi işçileri olarak aldığımız maaşlarımızı kendimiz belirlemeli, kaderimizi kendimiz çizmeliyiz. Yıllarca mahkûm olduğumuz bu sefalet ücreti kaderimiz değil. İnsanca yaşayabilecek ücret için biraraya gelmeli, site patronlarından istediğimizi almalıyız.

İki yıldır metal sanayinde çalışıyorum. Kalifiye işçi olmama rağmen asgari ücretle çalışıyorum. Sanayi sitesinde benim gibi binlerce işçi arkadaşım var. Özellikle plastikte çalışan kadın işçi arkadaşların aldığı ücretler oldukça düşük. 300-350 YTL arası ücrete çalışıyorlar. Site patronları komisyonun verdiği güçle ile birlikte her konuda olduğu gibi ücret konusunda da istedikleri gibi davranabiliyorlar.

Biz sanayi işçileri olarak birlik olup örgütlenmezsek bu düzen böyle devam eder. Sanayi patronların gücü, bizim birlik olmamamızdan ileri geliyor. Sanayi işçileri olarak yaşadığımız tek sorun ücret sorunu değil. Sigorta, iş kazaları, uzun çalışma saatleri, mesai, servis, küfür ve hakaret, yemek vb. sorunlar... Tüm bu sorunların yanısıra bir de düşük ücrete çalışıyoruz. Düşük ücretlerden dolayı ne insanca bir yaşama sahibiz, ne de gerekli besinleri alabiliyoruz. Bunun yanında hem fizik hem de moral olarak sürekli tükeniyoruz. Kapitalist patronlar söz konusu kendi kârları olduğunda milyarları harcayabiliyorlar. Son model arabalara biniyor, lüks evlerde oturuyorlar. Ama iş işçinin ücretine, sigortasına, servisine gelince para yok diyorlar.

Arkadaşlar!

Biz sanayi sitesi işçileri olarak sorunlarımız karşısında tek yumruk olmalıyız. Site işçileri olarak tek bir fabrikanın işçileri gibi davranmalıyız. Sanayi sitemizde yaklaşık üç yıldır faaliyet yürüten bir dernek var. Sanayi işçileri olarak bu dernek çalışmasını sahiplenmeli, desteklemeliyiz. Dernek, sorunlarımız karşısında tek yumruk olmamızı, tek bir fabrikanın işçileri gibi hareket etmemizi sağlayacak. Zam dönemlerinde site patronlarıyla pazarlık yapabileceğimiz kürsümüz olacak. İşyerlerinde hemen her konuda sorun yaşıyor, tepkiler veriyoruz. Ya işletmeyi terkediyor ya da kaderimizdir deyip her şeye katlanıyoruz. Yaşadığımız sorunlar kaderimiz değil. Kendi geleceğimizi ve çocuklarımızın geleceğini kazanmak bizlerin elinde. Sefalet ücretine karşı insanca yaşayabilecek ücret talebiyle tek bir çatı altında birleşmeliyiz.

Köle değil işçiyiz, örgütlüysek güçlüyüz!

Yeşiloba Sanayi Sitesi’nden bir işçi / Adana


Borç ve bağımlılıktan kurtulamayışımızın adı: İMF

Kapitalistler, ulusların sınırlarını tanımadan, bütün dünyayı bir pazar olarak görmektedir. Özellikle ABD emperyalizmi tüm kapıları sonuna kadar açmak için ısrar etmektedir. Dünyada girilmedik tek bir köşe kalmamalı, yeni sömürü alanları elde edilmelidir.

Bu nedenle iki önemli ana strateji belirleniyor. Birincisi borçlandırma, ikincisi askeri ve siyasi müdahale. Borçlandırma bilindiği gibi emperyalistlerin vazgeçemedikleri bir stratejidir. Kredi adı altında uygulanan bu yöntem sayesinde aşırı kârlar sağlamakla yetinmeyip borçlu ülkelerin doğal kaynaklarına el koymaya varan sonuçlarını hepimiz görüyoruz ve yaşıyoruz. Aylardır gündemde olan, geleceğimizi çalan SSGSS yasası vesilesiyle bir kez daha görüyoruz ki Dünya Bankası ve İMF emrediyor, Kasımpaşalı uyguluyor.

Devrimci dostlarım, yoldaşlarım; bunlar hep kapitalist sistemin mekanizması. Bizim gibi ülkelere açılan sözde kredileri ödeyemez duruma düşen ülkelere doğrudan müdahalenin yolunu açacak, yapılan baskılar sonucu o ülkenin maliyesine bile el konulacak kadar ileri gidebilen bir mekanizma bu. Sistemin sahipleri bu tür uygulamalarına devam edecekler. Saldırılarına her gün yenisini ekleyecekler. Ancak bir gün uyuyan dev uyanacak!

Bizim ülkemizde özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, kapitalist sistemden kopmamamız için meşhur Marshall yardımları adı altında verilen krediler bizi bugünlere taşıdı. Borçlandık, ödeyemedik, ödeyemediğimiz borçlar katlanarak büyüdü. Sistemin ayakta kalabilmesi için tıkanıklığın önünü açmak gerekli. O vakit yeniden yapılandırma ya da bir başka deyişle “balans ayarı yapalım, uzun vadede ödeyin” dediler.

Bu ‘80’li yıllara kadar devam etti. 1980’de daha acımasız bir senaryoyla bir kez daha önümüze şartlarını koydular. İMF gibi sistemin kurumları yeni liberal politikalarla, yapısal uyum politikalarıyla süreci başlattılar. Ardından 12 Eylül cuntası ve tam bağımlı bir ulus Türkiye. Sonrası hepimizin bildiği şeyler... İkinci önemli strateji askeri ve siyasi müdahaledir. Aslında sistem periyodik olarak birbirini tamamlar. Bu nedenledir ki dünyanın birçok ülkesi kapitalizme karşı mücadele edemez konumuna düşmektedir. Yapısal uyum programı çerçevesinde İMF’nin reçetelerine uymak zorundasınız. Sorun buradan itibaren başlar. Ülke İMF’nin dayattığı politikaları kabul etmekten kaçınırsa, sistemin sahipleri çok daha farklı yöntemlere başvururlar. Siyasal politikalarla ülkeyi çaresizliğe ve krize yönlendirerek ülkenin iç huzurunu kaçırarak iç çatışmalara sürüklerler. Dayatmanın ikinci ayağı bana göre “kısa vadede borçlarını öde” politikasıdır. Bu politika sonucu ülke borcunu ödeyemez ve kartlar açılır. Kartın rengi kırmızıdır, kandır, gözyaşıdır, yani askeri müdahaledir. Bir küçük örnek hemen yanı başımızdaki Irak. Daha öncesini hatırlayın, Irak-İran savaşını. 8 yıl süren savaşın sonucu tek galip var. Galip ne İran, ne Irak. Dünyanın jandarması ABD emperyalizmidir.

Sevgili yoldaşlarım, yurdumun neresinde olursanız olun devrim davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Bu uğurda bize yönelik tüm saldırılara karşı dimdik duracağız. Vardık, varız, varolacağız! Selam olsun hepinize!

Çiğli Organize’den bir işçi


3. Çiğli İşçi Kurultayı üzerine düşünceler...

Çiğli İşçi Kültür-Sanat Evi olarak, 11 Mayıs’ta gerçekleştirdiğimiz 3. Çiğli İşçi Kurultayı büyük bir heyecanla başladı. Açılışta devrim şehitlerimizi Enternasyonal marşı eşliğinde anmak, sıkılı yumruklarımız havada ve inatla düzene karşı durmanın heyecanıydı bu.

Korktukça saldırganlaşan, saldırdıkça korkan sermaye sınıfına karşı bizler 3. İşçi Kurultayımızı gerçekleştirdik. Sermayenin saldırılarına karşı yükselttiğimiz devrimci mücadele bayrağımız haklı ve meşruluğuyla dalgalanmaya devam edecek.

Kurultay kürsüsünden hazırlık komitesindeki yoldaşlarım ve işçi arkadaşlarım fabrikalarda yaşadıkları sorunları, sendikalaşma ve örgütlenmenin sorunlarını, taban inisiyatiflerini ve emekçi kadın sorunlarını kürsüden ifade ettiler.

Kurultayımızı onurlandıran ve ilerde gerçekleştirilecek kurultaylar için bize destek veren ve katkıda bulunan konuklarımıza da teşekkür ediyorum. Katılımın iyi olduğu kurultayımız aslolarak niteliği bakımından önem taşımaktadır. İşçi sınıfının birlik, beraberlik ve devrimci inancı kürsüden yükselen sesimiz olurken, işçi ve emekçilerin birbirlerine kenetlenmesi, tek yumruk olması kurultayın niteliğinin başka bir ifadesidir.

Serbest kürsüde işçiler kendi sektörlerindeki sorunlara, iş kazalarına, hak gasplarına, emekçi kadın sorununa kadar değişik birçok konuya değindiler. Başka bir deyişle sermaye düzeninin çürümüşlüğünü ve kokuşmuş yapısını dile getirdiler.

Kurultay Hazırlık Komitesi’nin, işçi sınıfına yönelik temel çağrısı örgütlenmekti. İnsanca bir yaşam için örgütlenmek! Sermaye sınıfına karşı işçi sınıfının devrimci gücü için örgütlenmek! Bedelini değişik tarihlerde defalarca kanla ödediğimiz hakların gaspına karşı örgütlenmek!

Tüm bu nedenler için bizler işçi kurultaylarını düzenliyoruz. Bu gerçeğin farkında olmak, gelecek kurultayları daha güçlü ve nitelikli bir katılımla gerçekleştirmek dileğiyle, yaşasın devrim ve sosyalizm!

Bir metal işçisi / Çiğli


Nurhak şehitleri anıldı!

‘68’liler Birliği Vakfı, ‘78’liler Girişimi, Mücadele Birliği Platformu, sanatçılar ve mücadele arkadaşları, katledilişlerinin 37. yılında, THKO militanları Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan’ı andılar. Anma 30 Mayıs günü Sinan Cemgil’in mezarı başında gerçekleştirildi.

Erdal Öz’ün “Yaralısın” isimli kitabından, Sinan Cemgil’in annesiyle yaptığı konuşmanın okunmasının ardından Mazlum Çimen “Sen benden gittin gideli” isimli şarkıyı söyledi.

Daha sonra Sinan Cemgil ve katledilen tüm devrimciler için saygı duruşuna geçildi. Ardından ‘68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan ile Sinan Cemgil’in arkadaşı Gülay Ünüvar birer konuşma yaptılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 


Gülsuyu’nda Mayıs şehitleri anması...

Gülsuyu’nda 31 Mayıs akşamı, Nurhak dağlarında katledilen THKO önderleri Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan nezdinde Mayıs ayı şehitleri anıldı. ‘’Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmezdir! / BDSP” yazılı pankartın, BDSP flamaları ve meşalelerin taşındığı eylem, Tepe son durakta saat 20:30’da başladı. Yürüyüş boyunca coşkulu atılan sloganların yanısıra ajitasyon konuşmaları yapıldı.

Gülsuyu Heykel’e gelindiğinde, ilk olarak devrim mücadelesinde yaşamını yitirenler için saygı duruşunda bulunuldu. Ardından yapılan açıklamada devletin katliamcı yüzü teşhir edildi. Devletin zulüm politikaları devam ettikçe, insanlar hastane kapılarında sürünmeye devam ettikçe, tersanelerde-işyerlerinde ölümler devam ettikçe devrimci mücadelenin de süreceği belirtildi.

Eylemde “Nurhak /Devrim şehitleri ölümsüzdür!”, “Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!”, “Katillerden hesabı emekçiler soracak!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Bedel ödedik, bedel ödeteceğiz!” sloganları atıldı. Eyleme 25 kişi katıldı.     

Gülsuyu BDSP



“İşçilerin birbirlerine güvenmekten başka yolu yok!”

Merhaba arkadaşlar!

Bizler sac üzerine imalat yapan bir atölyede çalışan işçileriz. İşyerimizde yaşadığımız sorunları paylaşmak, çözüm yolları bulmak için bu yazıyı yazıyoruz. Adana Sanayi İşçileri Bülteni’ni kısa bir zamandır takip ediyoruz. Sanayilerde çalışan işçilerin hayatlarını, çalışma koşullarını anlattığı için arkadaşlarla böyle bir yazı yazmayı düşündük.

Çalıştığımız işyerinde 36 işçi çalışıyor. Diğer atölyelerde olduğu gibi en önemli sorunlarımız sigorta, iş kazaları, maaş ve en önemlisi işçilerin birbirine güven sorunu. Sigortalı işçi sayısı çalışanların neredeyse yarısını oluşturuyor. Bunun yanında sadece sigorta sorunundan dolayı birçok arkadaşımız ya işten ayrıldı ya da çıkarıldı. İşe ilk başladığımızda iki aylık deneme süresi veriliyor. Ama bu deneme süresi bazen iki yılı bile bulabiliyor. Tabii ki böyle durumlarda karşı çıkan arkadaşlarımız da oluyor. Ama birlik olmadığı için patron her seferinde yeni bir bahane bulup işten çıkarıyor.

Birlik olmadan, işçilerin birbirlerine güvenmediği hiçbir işyerinde ne sigorta sorunu ne de diğer sorunlar çözülebilir. Maaş sorunumuz ise diğer atölyelere göre biraz farklı. İşçilerin bir kısmı haftalıkçı bir kısmı aylıkçı olarak çalışıyor. Hem haftalıkçılar arasında hem de aylıkçılar arasında farklı farklı maaş alan arkadaşlarımız var. En düşük maaş 420 YTL. Asgari ücret 435 YTL ama hala patron ücretlere zam yapmadı. Gerekçe olarak da üretimin az olduğunu gösterdi. Yaklaşık üç aydır 08.00-22.00 saatleri arasında çalışıyoruz. İşletme çok büyük çapta üretim yapmasına rağmen aldığımız ücretlerde herhangi değişme yok. Patron işçilere yapılan 15 YTL’lik zammı bile çok görüp bundan kâr elde ediyor. Bunun yanında patron maaşlar belirlenirken bile işçileri bölmek için her türlü yola başvuruyor. 5 yıldır çalışan işçiyle yeni işe başlayan işçiye aynı ücreti vererek ‘’bak sen olmasan bir başkası çalışır” diyor. Maaş belirlerken her türlü yola başvuran patron, söz konusu kendi kârı olduğunda başka davranıyor. İşletmeye milyarlar verip makineler alıyor. Milyarlar verip son model arabalara biniyor.

İşçi arkadaşlarımız arasındaki güven sorununu çözmeliyiz. Birbirimize güvenmeyi öğrenemediğimiz takdirde bizleri köle gibi çalıştıran işverenden hesap soramayız. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok. İşçilerin birbirlerine güvenmekten başka yolu yok.

Yeşiloba Metal Sanayi Sitesi’nden işçiler / Adana