6 Haziran 2008 Sayı: SİKB 2008/23

  Kızıl Bayrak'tan
  Kürt sorununda “çözüm” tartışmaları
   1 Haziran mitingi fiyaskosu
Düzen içi dalaşmanın “telekulak” safhası
TÜSİAD enerjide özelleştirmenin bir an önce tamamlanmasını buyuruyor...
Kürt diline özgürlük!
AKP Kyoto’yu imzladı...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Temiz bir damla su için bile sosyalizm!
  Bahar süreci, sınıf hareketi ve sol hareket
  Gençlikten...
  İşçi sınıfının ve sosyalizmin büyük şairi Nazım Hikmet yaşıyor!
  Petrol fiyat artışlarını protesto eylemleri yayılıyor...
  Suriye-İsrail görüşmeleri
Ortadoğu’ya barış vaadetmiyor!
  2008 Avrupa Futbol Şampiyonası egemenlerin elinde kirli bir araç işlevi görüyor...
  Habip Gül’ün mezarına saldırı!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hükümet doğalgaz zammı için düğmeye bastı... Sırada elektrik zammı var...

İşçi ve emekçi ücretleri zamlar karşısında eridi!

Hükümetin zam furyası devam ediyor. Gıda fiyatlarında yaşanan artışla yaşam koşulları iyice ağırlaşan emekçiler, doğalgaza yapılan son zamla birlikte artık bellerini doğrultamaz bir hale gelmişlerdir. Tayyip Erdoğan bir süredir doğalgaz zammına ilişkin yapılan tartışmalara son noktayı koyarak, sadece doğalgaza değil aynı zamanda elektriğe de zam yapılacağını açıkladı.

Erdoğan’ın açıklamasının hemen ardından 1 Haziran’dan itibaren geçerli olmak üzere konutlarda kullanılan doğalgazda yüzde 7.4, sanayide kullanılan doğalgazda ise yüzde 8.3 oranında zam gerçekleştirildi. Zammın emekçilerin üzerindeki yükü misliyle arttıracağı ise açıktır. Zira, gerek konutlardaki ısınma ihtiyacını karşılaması, gerekse de doğalgazın hayli geniş bir sektörde kullanılması nedeniyle, bu artışın emekçilere doğrudan ve dolaylı yollardan faturası olacaktır.

Nitekim, doğalgaz zammının hemen ardından İstanbul’da şehir içi ulaşıma yapılan yüzde beşlik zam ile ekmek fiyatlarına da yeni bir zam haberi geldi. Peşpeşe yaşanan bu artışların önümüzdeki dönemde diğer ürünlerde ve hizmet sektörlerinde devam edeceği anlaşılıyor. Zira elektrik zammı kapıda bekletiliyor. Daha önce Enerji Bakanı Hilmi Güler’in yaptığı açıklamalarda ise elektrikte zammın otomatiğe bağlanma tarihi 1 Temmuz olarak ilan edilmişti. Böylelikle emekçiler daha aradan bir sene geçmeden elektrikte ikinci bir zamla karşılaşacaklar. Elektrikte fiyatlandırmanın otomatiğe bağlanmasıyla birlikte, bundan sonra “piyasalarda” yaşanan her türlü gelişme elektrik fiyatlarını etkileyecek ve sonuçları doğrudan emekçilere yansıtılacak.

Emekçilerin yaşadığı sefaleti gözlerden kaçırmak için bugüne kadar TÜİK’in enflasyon rakamlarından “medet uman” hükümetin artık bu çabasının da sonuç vermediği gözükmektedir. Zira enflasyonun düşük gösterilmesi için hesaplamalarda yapılan onca hileye rağmen, TÜİK’in açıkladığı son Mayıs ayı enflasyonuyla birlikte yıllık enflasyonun iki haneli rakamlarda gezindiği artık hükümet tarafından da itiraf edilmek zorunda kalınmıştır. TÜİK’in Mayıs ayına ilişkin enflasyon rakamlarına göre; Üretici Fiyat Endeksi’nde (ÜFE) yüzde 2.12, Tüketici Fiyat Endeksi’nde (TÜFE) ise yüzde 1.49 oranında artış yaşanmıştır. Bu oranlar yıllık bazda ele alındığında, ÜFE’de yüzde 16.53’ü, TÜFE’de yüzde 10.74’ü bulmaktadır. Açıklanan bu sonuçlar üzerinden hükümet yıllık yüzde 4 oranındaki enflasyon hedefini rafa kaldırmış, 2009 sonu için yüzde 7.5, 2010 yılı için yüzde 6.5 ve 2011 yılı için yüzde 5.5 olarak yeniden revize etmiştir.

TÜİK’in açıkladığı rakamların gerçek enflasyonu yansıtmadığı ortadayken daha Mayıs ayında bu rakamlara ulaşılmış olması, emekçilerin yaşadığı sefaletin boyutlarının anlaşılması bakımından çarpıcıdır. Öyle ki, Türk-İş’in “açlık ve yoksulluk” sınırına ilişkin verileri Mayıs ayı için, açlık sınırında 720 YTL’yi, yoksulluk sınırında ise 2 bin 346 YTL’yi bulmuştur. Bu sonuçlar üzerinden hükümetin artık “takiyye” yapacak bir güç bulamadığı, durumu “küresel piyasalar” üzerinden açıklamaya çalışmasından ve de çözüm yolu olarak kredi kartlarında ve tüketici kredilerinde faiz indirimine gidilmesini ileri sürmesinden anlaşılmaktadır. Yaşamlarını zaten borç çevrimi üzerine kuran emekçilerin alım gücü artmadıktan sonra, bu tür çözümlerin onları daha fazla borç batağına itmekten başkaca bir sonuç doğurmayacağı açıktır.

Örneğin 2008 yılı ilk çeyreği itibariyle tüketici kredisi ve kredi kartı borcunu ödemeyenlerin sayısında önemli bir artış olmuştur. Ocak-Mart dönemi itibariyle kredi kartı borcunu ödemeyenlerin sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 88 artışla 140 bine, tüketici kredisi borcunu ödemeyenlerin de yüzde 160 artışla 33 bine yükseldiği açıklanmıştır. Bu sonuçlardan da anlaşılacağı üzere, emekçilerin yaşamını idame ettirebilmek için kullandıkları kredi kartları ve tüketici kredilerinin, onların bankalar aracılığıyla daha fazla sömürülmesinden öte bir işlevi bulunmamaktadır. İş güvencesinin olmadığı ve varolan güdük sosyal hakların da tırpanlandığı bir ülkede emekçileri bu yola başvurmaya itmenin idam sehpasına göndermekten farkı yoktur. Nitekim kredi kartı kullanımının ve borçların geri ödenemeyişinin emekçi ailelerde yarattığı yıkımlara dair yeterince örnek bulunmaktadır.

Tırmanan enflasyona ve peşpeşe gerçekleşen zamlara karşı konuşulmayan, tartışılmayan tek konu ise bu durum karşısında emekçilerin aldığı ücretin erimesidir. Elektriğe, doğalgaza, ulaşıma, gıda fiyatlarına, kısacası iğneden ipliğe her şeye zam yapılırken ve bunun gerekçeleri olarak “artan maliyetler” vb. gösterilirken emekçilerin artan yaşam maliyetinin nasıl karşılanacağı sorusu tamamen tartışma dışı bırakılmaktadır. Zira bu sorun burjuvazinin temsilcilerini değil emekçilerin kendisini ilgilendirmektedir.

Hükümet bu tutumunu, bir süre önce İMF’ye verdiği niyet mektubuyla bir kez daha ortaya koymuştur. İMF’ye önümüzdeki dönem için eylem planını açıklayan hükümet, özelleştirme politikalarını devam ettirmenin yanısıra ücretleri de arttırmayacağına dair vaatlerde bulunmuştur. Gerek İMF yetkilileri gerekse hükümetteki bakanlar daha önce de birçok kez yaptıkları açıklamalarda, ülkedeki ücretlerin “yüksek” olduğunu dile getirmişlerdir.

Bugün asgari ücrete yapılan senelik zammın açıklanan enflasyon rakamlarıyla birlikte çoktan erimiş olduğu düşünülürse, hükümetin yıl sonu itibariyle asgari ücreti önceki yıla oranla geriletmesi hedefini daha şimdiden garantiye almış olduğu görülür. Bu nedenle, zamlar karşısında ücretlerde yaşanan kaybın telafisini talep etmek, Temmuz ayı için ara bir zam talebinde bulunmak emekçilerin en doğal ve meşru hakkıdır. Ancak bu taleplerin yalnızca örgütlü militan bir mücadelenin gücüyle karşılanabileceği unutulmamalıdır.

Halen devam etmekte olan TİS süreçleri ve de önümüzdeki dönem gerçekleşecek bir dizi sektördeki TİS görüşmeleri bu kayıpların telafisi noktasında önemli birer dayanağa çevrilebilir. Bütün mesele, tabanda bu yönde güçlü bir istek ve iradenin ortaya konulabilmesidir.



OSİM-DER’den panel…

“Sosyal yıkım saldırılarına karşı birleşik mücadele!”

Geçtiğimiz günlerde meclisten geçen “İstihdam Paketi” üzerinden tüm sosyal yıkım yasalarını ve buna karşı geliştirilmesi gereken birleşik mücadele hattını, OSİM-DER olarak 31 Mayıs günü düzenlediğimiz bir panelle kapsamlı bir tartışmaya konu ettik.

Sessiz-sedasız geçirilen “İstihdam Paketi”nin işçiler tarafından bilinmiyor olmasından hareketle, panel öncesinde yasanın teşhiri çalışmasını yürüttük. Bu kapsamda İMES kapısında bildiri dağıtımı gerçekleştirdik, afişlerimizle panele çağrı yaptık. Ayrıca OSİM-DER Kadın İşçi Komisyonu pakette özellikle emekçi kadınları ilgilendiren başlıkları içeren yaygın bir bildiri dağıtımı gerçekleştirdi. 30 Mayıs günü panele çağrı yapan el ilanları dağıttık.

Panele TTB’den Dr. Süheyla Akkoç ile DİSK Genel-İş Anadolu Yakası 1 No’lu Şube Başkanı Şahan İlseven konuşmacı olarak katıldı.

Panelin ilk bölümünde SSGSS saldırısı ile başlayan ve “İstihdam Paketi” ile devam eden saldırıların kapsamı üzerine bir sunum gerçekleştirildi. İkinci bölümde ise son bir yıl içinde sınıfın yaşadığı hareketliliğe ve SSGSS sürecinin açığa çıkarttığı enerjiye değinilerek, bundan sonra yürütülecek mücadele üzerine bir sunum yapıldı.

Panel canlı bir tartışma havasında geçerken, özellikle ikinci bölüm uzun tartışmalara konu oldu. Tartışmalar, sendikaların bugünkü tablosu ve sendikal mücadele üzerine yoğunlaştı.

Yaklaşık 30 kişinin katıldığı panel boyunca işçiler gerek sordukları sorularla gerekse de deneyimlerini paylaşarak tartışmalara katıldılar.

Panel, mücadele çağrısıyla son bulurken, “istihdam paketi”yle ilgili dernek tarafından hazırlanan kısa broşür katılımcılara dağıtıldı.

OSİM-DER’den işçiler