23 Mayıs 2008 Sayı: SİKB 2008/21

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci baharın birikimlerini ileri taşıyabilmek için!..
   Düzenin has partisi CHP makyaj tazeliyor…
Kürt hareketinde çözüm tartışmaları ve 1 Haziran mitingi
Yeni TYM’ye dayalı faşist uygulamalar yeni bir boyut kazandı...
“İstihdam paketi” meclisten geçti...
Mayıs şehitleri anmalarından...
  Kapitalizmde gençliğe gelecek yok!
  Hak–İş: Sendikal hareketin
dip noktası!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  21. yüzyılda bir ölüm kampı: Tuzla cehennemi
  Gençlik hareketinden....
  İlbek işçileri (ne) kazandı!
  Sincan İşçilerin Birliği Kurultayı Hazırlık Komitesi sözcüsü ile kurultay süreci üzerine konuştuk...
  SİDER’den sempozyum hazırlığı...
  Eğitim–Sen Genel Kurulu’na ilkesiz ittifaklar damgasını vurdu!
  Dünyadan...
  TC ve Güney ilişkilerinin Kuzey’e etkileri M. Can Yüce
  A. Cihan Soylular Denizler’e ihanet ettiler...
  Bültenlerde...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

TC ve Güney ilişkilerinin Kuzey’e etkileri

M. Can Yüce

Geçen haftaki yazımızda TC ile Güney Kürdistan yönetimi arasında belli bir yakınlaşmanın geliştiğini, bunun tehlikeli boyutlara kadar tırmanma eğiliminde olduğunu, bu durumun en çok Güney’in kendisine zarar vereceğini ve aynı zamanda diğer parçalara olumsuz etkileri olacağını vurgulamıştık. Özellikle anılan durumun Kuzey Kürdistan’a olan olası etkilerini ortaya koymak önemlidir, gerçeklerin bilinmesinde yarar var ve gerekli duyarlılıkların geliştirilmesine yardımcı olmak asgari yurtseverlik gereği olmaktadır...

1 Mayıs Kandil bombardımanının yapıldığı gün, TC yetkilileri ile Güney yönetimi Bağdat’ta “üst düzeyde” bir görüşme yapıyor ve “Kürt tarafının” ifadesiyle “Tarihi bir adım” atıyorlardı... Aslında bu, paradoksal bir durum... Bir yanda sizin ülkenizin dağları, köyleri bombalanıyor, bir yandan en üst düzeyde diplomatik görüşmeleri yapıyorsunuz; bunu da çok önemli bir adım olarak lanse ediyorsunuz. Bu tutumda “ulusal duruş”, başı dik bir yan görmek mümkün mü? Bir kez TC’nin sopasıyla ve dağların bombardımanı altında bunu yapıyorsunuz, bunu kişilikli bir duruş olarak görmek mümkün değildir!

Bu tutumla diğer parçalarda yaşayan halk ve yurtseverler nezdinde “ulusal bir figür” olarak görülmeniz, olumlu bir etkide bulunmanız mümkün değildir! Dolayısıyla bu, yurtseverlik, ulusal kurtuluşçuluk açısından Güney’in bir etki ve çekim merkezi olma şansının da sonuna işaret ediyor. Böylece Güney yönetimi, TC’nin stratejik hesaplarına uygun davranmış oluyor. TC, Güney’in varlığını, yöneten partilerin çizgi ve niyetlerine rağmen, kendisi için stratejik bir tehdit olarak algılıyor. Bu algı bugün de devam etmekle birlikte Güney’in diğer parçaları etkileme şansı en azından gölgelenmiş bulunuyor. Bu eğilimin derinleşerek devam edeceği de kesin gibidir!

Aslında Güney operasyonlarıyla dize getirilmek istenen PKK değil, Güney yönetiminin kendisiydi, Güney’in diğer parçalar üzerinde yapacağı etkileri sona erdirmekti. Bu çok açıktı, gelinen noktada operasyonlar politik sonuçlarına varmıştır!

Kuşkusuz, bu operasyonların PKK’yi etkileyen boyutları var. Genel anlamda Kuzey Kürdistan devrimci dinamiklerini denetleme ve psikolojik olarak üstünlüğü elinde tutma boyutları var. Politik ve psikolojik olarak TC’nin Kürdistan sorununa stratejik bakışını da çok net bir biçimde özetliyor. Bu, aynı zamanda, “Barış” politikalarının, aynı anlama gelmek üzere İmralı çizgisinin de iflasını bir kez daha belgeliyor.

Bunlar ne kadar doğruysa “Bizim Kürtlerin” tekrarlanan tarihi derslerden gerekli sonuçları çıkarmadıkları, yöneten partilerinin toplumsal konumu ve politik çizgileri nedeniyle “akıllanmadıkları”, bu şanslarının da hemen hemen olmadığı görülmektedir!

Güney egemen partilerinin, KDP ve YNK’nin zaten geçmiş pratikleri nedeniyle Kuzey Kürdistan halkı ile ilişkileri mesafeliydi. Ancak Güney’deki devletleşme süreci, bu mesafenin kapanmasına vesile oldu. Hatta M. Barzani’nin “ulusal duruşu” belli bir olumlu etkide de bulunuyordu. Ancak TC karşısındaki boyun eğişçi duruş, bunun parçacı bir bakışla ele alınması Kuzey Kürtleri üzerinde olumsuz etkide bulunacak, geçmişten gelen olumsuz yargıları yeniden tetikleyecektir. Hele bu ilişkinin açık düşmanlık ve ortak operasyonlara kadar evrilmesi “Ortak davada, ortak duruşta” derin yaralar açacaktır!

Diğer parçaları ve onların mücadelesini olumsuz etkileyen TC ile yakınlaşma ilişkisi, her şeyden önce Güney’in geleceğini belirsizleştirecektir. Çünkü TC, Kürdistan sorununda bütünlüklü bir bakışa ve bütünlüklü bir stratejiye sahiptir. Bu bağlamda Güney’deki gelişmeleri sınırlandırma ve var olanların içini boşaltma, tersine çevirme çabası onun en önemli güncel politik, askeri ve diplomatik çabası olmaktadır.

TC ile Güney yönetimi arasındaki ilişkinin gelişmesi, dahası bunun ortak askeri tutuma kadar evrilmesi, kuşkusuz PKK’nin hareket yeteneklerini sınırlandırır, ama bunun dışında bu ortak yaklaşımın çok yönlü bir tasfiye hareketiyle sonuçlanması olası görünmemektedir. Ancak Kuzey ve Güney Kürtleri’nin arasının açılması, ulusal ve bölgesel politika dengeleri bakımından ciddi bir güç ve prestij yitimine yol açacaktır. Zaten kendi içinde parçalı olan Güney’in bir de diğer parçalardan en azından moral açıdan kopması telafisi güç olumsuzluklara yol açacaktır!

Bir nokta daha var, önemli: TC ile uzlaşan ve bunu çok daha olumsuz noktalara taşıma eğiliminde olan Güney yönetimi, İmralı Partisi’nin Kuzey ve diğer parçalardaki halk üzerindeki etkisini, prestijini daha da arttırmaya yol açacaktır. Bu da bağımsızlık bilinci ve devrimci mücadelenin aşındırılması ve tasfiyesi sürecine katkıdan başka bir anlama gelmez!

Kısacası, TC ile geliştirilen her işbirliğinin faturası Kürdistan davasının tümüne çıkarılmaktadır, tarihte de böyle oldu, bugün de öyle... Bu gerçekliği halkımıza anlatmak ve Kürdistan düşmanlarıyla yapılan işbirliklerinin özünü deşifre etmek ve buna karşı devrimci yurtsever bir duruş geliştirmek kaçınılmaz bir görev olmaktadır...

20 Mayıs 2008


Almanya’da işsizlik ve yoksulluğu karşı kampanya

BİR-KAR olarak, sermaye birikiminin en yoğun olduğu, dünya ticaretinde bu yıl da birinci sırayı işgal eden, dünyanın üçüncü büyük ekonomik gücü olan Almanya’da, bu büyük zenginliğin ortasında gitgide büyüyen işsizliğe ve toplum ölçüsünde yaygınlaşan yoksulluğa karşı bir kampanya başlatıyoruz.

Almanya gibi zengin bir ülkede işçi ve emekçilerin korkulu rüyası haline gelen işsizliği ve yoksulluğu üreten kapitalizmdir. Kampanyamız esas olarak kapitalizmi teşhir eden bir kampanya olacak.

Etkin, yoğun, yaygın ve nispeten uzun vadeli bir kampanya yürütmeyi hedefliyoruz. Güçlerimizin çalışma kapasitesini açığa çıkartıp, harekete geçirmek içe dönük hedefimiz. Sorunların muhatabı olan yerli ve yabancı işçi ve emekçilere gitmek ise asıl hedefimiz olacak.

Ciddi bir seslenme faaliyeti için gerekli olan görsel ve yazılı materyallerimizi hazırlamış bulunuyoruz. Almanca ve Türkçe 5 bin afiş, 8 bin adet Almanca ve Türkçe bülten hazırlamış bulunuyoruz. Ayrıca yerellerde ek bildiri ve başka araçlarla çalışmayı güçlendirme yoluna gideceğiz. En önemlisi, bu materyalleri rastgele değil hedefli bir biçimde kullanacağız. Fabrika ve işyerlerinin önünde, emekçi semtlerinde, sosyal yardım ve iş bulma kurumlarının önlerinde, üniversite ve okullarda, işlek meydan ve caddelerde hedefli bir dağıtım gerçekleştireceğiz. Bu çalışmaya paralel olarak yaygın bir afiş çalışması yapacağız. Bunları emekçileri birebir ziyaret ederek, sözlü propaganda-ajitasyon konuşmalarıyla birleştireceğiz.

Almanya’da çalışma yaptığımız irili-ufaklı tüm birimlerde bilgilendirme stantları açacağız. Almanya’da kimi devrimci partilerin başvurduğu, herkesin düşüncesini dillendirdiği bir tür ajitasyon kürsüsü niteliği taşıyan açık mikrofon yöntemini deneyeceğiz.

Tüm bölgelerde, konuya hakim sendika ve diğer kurum temsilcilerinin de katıldığı, konular ve kampanya hakkında bilgilendirme yapılan toplantılar yapmak bir diğer çalışmamız olacaktır.

Bu çalışma esnasında dil sorunu yakıcı bir önem taşıyor. Bu sorunu üçüncü kuşak genç yoldaşlarla çözmek yoluna gideceğiz. Bu genç yoldaşlara özellikle bilgilendirme stantlarında ihtiyacımız olacaktır. İşsizlik ve yoksulluktan en çok etkilenenler olarak, yakın dönemde belli kentlerde komisyonlar halinde örgütlenen emekçi kadınlar, bir diğer dinamik gücümüz olacak.

Hedeflerimize uygun bir faaliyeti örgütlemek için daha yaratıcı bir inisiyatif, daha yoğun bir çaba!

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu (BİR-KAR)