9 Mayıs 2008 Sayı: SİKB 2008/19

  Kızıl Bayrak'tan
  İşçi sınıfı ve emekçilerin öfkesini büyütelim!
   Kandil’in bombalanmasıyla ABD planı yeniden yürürlükte!
1 Mayıs Taksim direnişi ruhunu kuşanalım!
1 Mayıs direnişi ve CHP’nin hesapları!
1 Mayıs eylemlerinden...
Devrimci 1 Mayıs Platformu’ndan açıklama:
  Zulmün borazanı dinci–gerici medyanın
1 Mayıs’a kin kusma ayini!
  Denizler’i savunmak, devrimi savunmaktır!
  Devrimci mirası yaşatmak,
daha ileriye taşımakla mümkündür!
  Taksim kararlılığının kazanımları
  1 Mayıs gözlemlerinden...
  Faşist zorbalardan hesap sorma zamanı…
  Gençlik hareketinden...
  Adana Sanayi İşçileri Kurultayı Sonuç Bildirgesi...
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Dünyadan...
  1 Mayıs: İslami faşizmin turnusol kağıdı
Yüksel Akkaya
  1 Mayıs 2008’in öğrettikleri
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermayenin aldatmacalarına karşı birleşik mücadeleyi yükseltelim!

İLO’nun 28 Nisan gününü “İşyerinde sağlık ve güvenlik günü” ilan etmesi üzerine ülkemizde işçi ve emekçiler şahsında emek örgütleri tarafından 1987’den bu yana her yıl 4-10 Mayıs arasındaki hafta “İş sağlığı ve iş güvenliği” haftası olarak kutlanmaktadır.

Özellikle 12 Eylül askeri cuntasının işçi sınıfının haklarını topyekûn budadığı bir sürecin ardından kutlanmaya başlanan bu hafta, bir takım sermaye sözcüleri tarafından işçi sınıfına sunulmuş bir armağan olarak gösterilmektedir.

12 Eylül darbesiyle birlikte budanan işçi hakları ve bu hakların güvencesi yasaları, şimdi sermaye devleti tarafından daha da kırpılmaya çalışılmaktadır. Genel Sağlık Sigortası’nın işçi ve emekçilerin gözünün içine baka baka geçirildiği, kıdem tazminatının gaspının gündemleştirildiği bir dönemde Çalışma Bakanlığı tarafından kendi sınıfsal çıkarlarına uygun bir şekilde adı “İş sağlığı ve güvenliği” olarak belirlenen, özünde ise “İşçi sağlığı ve iş güvenliği” olan hafta kutlanmaktadır.

Sermaye ve sözcüleri tarafından bir takım demagojik söylemlerin eksik olmadığı bu haftada iş kazaları ve meslek hastalıkları göstermelik olarak hatırlanmaktadır. Ya da işçilerde yaşanan kötü çalışma koşullarına karşı bir başkaldırı söz konusu olduğunda akla gelmektedir. Tıpkı Tuzla tersaneler cehenneminde, Davutpaşa’da ya da en son birkaç gün önce İkitelli’de yaşanan kazalar ve onlara karşı gelişen tepkiler sonrası olduğu gibi. Yıllardır işçi sınıfının kazanılmış haklarına, örgütlülüğüne saldıranlar onlar değilmiş gibi açıklamalar yapmaktadırlar. Çıkardıkları yasalarla işçileri kölelik koşullarına mahkûm edenler, üretimi esnekleştiren, taşeronluk sistemiyle sınıfı atomlarına kadar bölenler, çalışanların kaderini patronların insafına terkedenler, karşımıza çıkarak büyük bir pişkinlikle yaşanılan bu gelişmelerin “talihsizlik” olduğunu söyleyebilmektedirler.

Tersanelerde yaşanan gelişmeler de çok farklı değildir. Üç kuruşluk güvenlik önlemlerini aşırı masraf olarak değerlendiren tersane patronları, bu önlemleri almayarak birçok işçinin hayatını kaybetmesine yolaçmakta, birçoğunu da kalıcı sakatlığa mahkûm etmektedirler. Ortak bir sınıf tavrının ürünü olarak da her defasında ya işçiyi suçlayarak ya da kadermiş gibi gösteren demagojik söylemler kullanmaktadırlar.

27 Şubat direnişinin ardından sözde bir takım önlemler alındığının söylenmesi de, sonrasında yaşanan ölümler ve kazaların gösterdiği gibi, yine demagojik olmaktan öteye geçmemektedir. Şimdilerde ise işçi ve emekçilerin “İşçi sağlığı ve iş güvenliği haftası” kendilerinin söylemi ile “İş sağlığı ve güvenliği haftası” vesilesiyle yine işçilere şirin gözükmek için açıklamalar yapmaktadırlar.

Sadece Tuzla tersanelerinde bugüne kadar 100, 2008 yılı içinde kanıtlayabildiğimiz 10’a yakın ölüm yaşanmıştır. Bu durum ülke genelinde incelendiği zaman, 12 Eylül’den bu yana yaklaşık 25 bin işçi hayatını kaybetmiştir.

Bu yaşananlar sermaye sisteminin kâra dayalı uygulamalarının ürünüdür. Kapitalist sistemin ayakta kalabilmesi için doğası gereği işçi sınıfının kölelik ve sefalet koşullarında yaşamasına ihtiyacı vardır. Buna karşın dünya genelinde ve ülkemizde işçi ve emekçiler tarafından kazanılan haklar çetin mücadeleler sonucu elde edilmiştir. Uluslararası çalışma sözleşmelerinde olduğu gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri hakkı da böyle bir sürecin ürünüdür.

Ülkemizde de şu an sermayenin budamaya çalıştığı haklar geçmişte verilmiş çetin mücadelelerin ürünüdür. Bu asalakların maskelerini parçalamak için birleşik mücadeleyi örmekten başka çaremiz yoktur. Biz bunlardan hak beklediğimiz sürece bunun karşılığı bize daha beter hak gaspları olarak geri dönecektir. “Hak verilmez, alınır!” şiarını kılavuz edinip mücadele çıtasını yükseltmekten başka bir kurtuluş yolumuz yoktur.

Tersane İşçileri Birliği Derneği


 

1 Mayıs’tan Çiğli İşçi Kurultayı’na...

İşçi sınıfının tüm dünyada örgütlü gücünü egemenlere gösterdiği bir 1 Mayıs daha geride kaldı. Ülkemizde 2008 1 Mayısı Taksim’de gösterilen iradeyle, Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihine önemli bir deneyim bırakmıştır. Azgınca yaşanan devlet terörü devrimcilerin, işçilerin ve emekçilerin kararlılığını kıramamış, tam tersine geride işçi ve emekçilerde büyük bir coşku bırakmıştır.

Bizler de bulunduğumuz bölgede 1 Mayıs çalışması yürüterek, mücadele taleplerimizle 1 Mayıs alanında yerimizi aldık. “Zincirleri kıra kıra 3. Çiğli İşçi Kurultayı’nda buluşalım!” çağrısının yer aldığı pankartımızla 1 Mayıs alanındaydık. Taksim’in coşkusu biz Çiğli Organize işçilerini de sarmıştı. İşçi sınıfının mücadele azmi ve kararlılığı elbette kazanacaktır. Buradan aldığımız güvenle 3. Çiğli İşçi Kurultayı’na daha güçlü hazırlanıyoruz. 1 Mayıs’tan hemen sonra kurultay tanıtım çalışmalarına başladık.

Çiğli Organize’ye ve emekçi semtlere dönük çalışmalarımızla işçi ve emekçilere ulaşıyor, kurultayı anlatıyor ve çağrı yapıyoruz. Sabah servis güzergâhlarında ve akşam fabrika çıkışlarında dağıtımlarımız sürüyor. Soğukkuyu, Serinkuyu servis güzergâhında ve Ata Sanayi girişinde kurultaya çağrı broşürlerimizi işçilere ulaştırdık. Şimdiye kadar K.Çiğli, Güzeltepe, Harmandalı, Onur Mahallesi, Çiğli Koop Evleri, Yamanlar gibi semtlerde dağıtımlarımızı gerçekleştirdik. Çiğli Organize dağıtımlarında, aralarında Türk Metal sendikasında örgütlü CMS, Tek Gıda-iş’te örgütlü Alliance Tütün, Roteks, Klimasan gibi metal, plastik ve tekstil sektörlerinden 12 fabrikaya kurultay çağrımızı ulaştırdık.

6 Mayıs günü Çiğli Organize’de kurultay broşürlerimizi Birleşik Metal-İş sendikasında örgütlü ZF Lemförder, Totomak, Tariş bakım atölyesinde çalışan işçilere ulaştırdık. Çoğu metal sektöründen 8 fabrikaya dağıtım gerçekleştirdik. 7 Mayıs sabahı Çiğli Organize’ye giriş noktalarında kurultaya çağrı broşürlerimizi işçilere ulaştırdık.

Emekçi semtlerinde broşür dağıtımlarımız devam ederken, kurultaya çağrı afişlerimizi yapıyoruz. İşçi ve emekçilerin kurultay çalışmalarımıza ilgisi oldukça olumlu. Kurultaya hazırlık çalışmalarımızı aralıksız sürdürmeye devam edeceğiz. 3. Çiğli İşçi Kurultayı’nın güçlü geçmesi için tüm enerjimiz ve coşkumuzla kurultay hazırlıklarımıza devam ediyoruz.

3. Çiğli İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi’nden işçiler

İşçi ve emekçi hareketinden...

Deri-İş yönetici ve üyelerine gözaltı terörü!

Bir süredir Düzce’deki deri atölyelerine dönük örgütlenme çalışması yürüten Deri-İş Sendikası, Tuzla Organize Deri Sanayi’nde karşı karşıya kaldığı baskıların bir benzerini Düzce’de yaşadı. Deri-İş Sendikası yöneticileri ve sendikanın örgütlenme mücadelesi verdiği DESA Deri işçileri işten atma saldırısına karşı 6 Mayıs günü yaptıkları eylem sırasında gözaltına alındılar. İşletme önünde sendikasızlaştırma saldırısına karşı direnişe geçen 40 deri işçisiyle birlikte Deri-İş Sendikası Genel Başkanı Musa Servi’yi de gözaltına alındı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


SES’ten imza kampanyası!

SES, ücretsiz yemek hakkını ortadan kaldıran Maliye Bakanlığı genel yazısının geri çekilmesi ve yönetmeliğe aykırı uygulamaya son verilmesi için ülke çapında imza kampanyası başlattı. İmza kampanyası metninde şu sözlere yer verildi: “…Yıllar önce Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde çalışan memurlardan yemek ücreti alınması üzerine açılan davada Danıştay 5. dairesi, yataklı tedavi kurumlarında çalışan devlet memurlarından yemek ücreti alınmayacağına karar vermişti. Bugüne kadar yararlandığımız ücretsiz yemek hakkımızı ortadan kaldıran Maliye Bakanlığı genel yazısının geri çekilmesi ve yönetmeliğe aykırı uygulamaya son verilmesi için Sağlık Bakanlığı’nın gerekeni yapmasını istiyoruz...”


Hava-İş’ten uyarı!

Hava-İş Sendikası 7 Mayıs günü sendika Genel Merkezi’nde THY yönetiminin yer hizmetlerini taşeronlaştırmasına ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi.

Basın açıklamasını okuyan Hava-İş Sendikası Genel Başkanı Atilay Ayçin, geçen toplu iş sözleşmesinde başarısızlığa imza atan THY üst yönetiminin çalışanlara, sendikal haklara karşı bir saldırı tavrı içine girdiğini, grev oylamasının öcünün alınacağı yönünde mesajlar verdiğini belirtti. Henüz 45-48 yaşındaki çalışanların zorla emeklilik sistemine dahil edildiklerini, uçuş güvenliği için en önemli nokta olan deneyimli ve eğitimli personel politikasının bir kenara atıldığını, sadece maliyet nedeniyle kıdemli personelin tasfiyesine yönelindiğini söyledi. Bu tarihten sonra oluşabilecek olumsuzlukların tüm sorumlusunun THY yönetimi olacağını vurguladı.

Kızıl Bayrak / İstanbul