25 Nisan 2008 Sayı: SİKB 2008/17

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci 1 Mayıs seferberliği!
   1 Mayıs’ta Taksim seferberliği!
Taksim’e çıkılacak, 1 Mayıs kazanılacak!
Kıyamet dedikleri ha koptu ha kopacak!
İhaneti parçalayarak mücadeleyi yükseltelim!
Grev ve direnişlerle 1 Mayıs 2008’e!..
  Büyükçekmece 2. İşçi Kurultayı Sonuç Bildirgesi...
  Adana Sanayi İşçileri Kurultayı başarıyla gerçekleşti!
  KESK’i ve bağlı sendikaları niçin yıkmalıyız? Yüksel Akkaya
  İşçi ve emekçi hareketinden....
  Yasaklara ve tehditlere karşı devrimci sınıf kararlılığıyla
1 Mayıs'ta Taksim'e!
  1 Mayıs faaliyetlerinden...
  Birleşik, Kitlesel ve Devrimci bir Genç-Sen için Mücadele Platformu 2. Toplantısı:
  Savaş makinesi tetikçilerini de öğütüyor…
  Filistin halkı direnmekte kararlı!
  Hatice Yürekli yoldaş anısına...
  Sınıfı her yandan kuşatmak için…
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Savaş makinesi tetikçilerini de öğütüyor…

İşgal suçuna alet edilen yüzbinlerce ABD askeri travma geçiriyor

2001’de Afganistan’ı 2003’te Irak’ı işgal eden Amerikan ordusu ile suç ortaklarının bu iki ülkede gerçekleştirdikleri yıkım ve katliamlar akıl almaz boyutlara ulaşmıştır. Hem yıkım hem de insan kaybı had safhadadır.

Afganistan’ı “enkazın enkazı”na çeviren NATO önderliğindeki işgalciler, bu ülkede yağmalanacak fazla bir zenginlik olmadığı için (diğer şeylerin yanısıra Afganistan’ı ABD için önemli kılan, bu ülkenin Hazar petrolleri için bir geçiş noktası olarak kullanılmak istenmesidir) yıkım ve katliamlarla yetinmek zorunda kaldılar. Ancak bu vahşet işgalcilere zafer getirmedi. Tersine, başkent Kabil’i bile kontrol etmekten aciz durumda olan, sürekli takviye birlik isteyen savaş aygıtı NATO’nun, Afganistan’da hezimete uğrama ihtimali yüksektir.

Irak’taki yıkım ise çok daha boyutludur.

Ülkenin zengin tarihini, doğasını talan eden, doğal zenginliklerini yağmalayan emperyalist işgalciler, kentlerin altyapısını, petrol dışındaki sanayi işletmelerini, tarımsal üretim alanlarını tahrip etmiş, okul ve hastaneleri önemli ölçüde işlevsizleştirmişlerdir. Ülkenin yetişmiş düşünsel birikimini temsil eden akademisyenlere, bilim insanlarına, aydın ve yazarlara karşı “sürek avı” gerçekleştiren işgalciler, halklar arası birliği dinamitlemişlerdir. En büyük vahşet ise, Irak’ın tam bir mezbahaya çevrilmesidir. Kesin rakamlar bilinmemekle birlikte, gerçeğe en yakın hesaplama olarak kabul edilen bir çalışmada, işgal sonrasında bir-birbuçuk milyon arasında Iraklının katledildiği saptanmıştır.

ABD askerlerinde kitlesel travma!

Afganistan ve Irak halklarını ağır bedellerle yüzyüze bırakan bu vahşi işgalin uygulayıcısı olan askerlerin, işledikleri ağır suçlardan dolayı “normal insan” olarak yaşamlarını sürdürmeleri mümkün olmamaktadır. Gittikleri ülkelerde kirli bir savaş yürüten askerlerin kitlesel şekilde travma geçirmeleri bir kural haline gelmiş bulunmaktadır.

ABD’de yeni yapılan bir araştırmanın sonuçları bu kuralı bir kez daha doğrulamıştır.

RAND Corporation isimli kuruluş tarafından yayınlanan “Savaşın Görünmeyen Yaraları” başlıklı araştırmaya göre, Irak ve Afganistan işgaline katılan Amerikan askerlerinden 300 bininin ruhsal sorunları, 320 bininin ise kafa travması yaşadığı belirlendi.

Aynı anda her iki rahatsızlığa, yani hem kafa travmasına hem travma sonrası depresyona yakalanan askerler olduğunu ifade eden rapor, bunlardan yalnızca yüzde 7’sinin durumu üstlerine bildirdiklerini saptıyor. Raporda, çifte rahatsızlığın gizlenmesinin en büyük nedeni, bu durumun ortaya çıkmasının kariyerlerini zedeleyeceği korkusu içinde olmalarıdır.

Araştırmaya göre, travma geçiren Amerikan askerlerinden yalnızca yarısı tedavi görebiliyor. Görüldüğü gibi emperyalist Amerikan rejimi, ırkçı propaganda yaparken “kahraman” ilan ettiği işgal “gazi”lerini bir kenara atmakta sakınca görmüyor. Araştırmayı yapan kurumun yöneticilerinden Terri Tanielian, “Irak ve Afganistan’da ulusumuz için görev yapan bu kadın ve erkeklerin karşı karşıya olduğu büyük bir sağlık krizi var” derken bu durumu tanımlamış oluyor.

Belirtmek gerekir ki, RAND Corporation öyle işgal karşıtı bu kuruluş değil. Bu, adı geçen yöneticinin, işgal artıkları için, “Irak ve Afganistan’da ulusumuz için görev yapan” tanımından da anlaşılmaktadır.

Söz konusu rapordan yansıyan veriler bir kez daha kanıtlamıştır ki, halklara saldıran savaş makineleri kendi tetikçilerini de acımasızca öğütmektedir.

 

Sadr hareketi Bağdat’taki kukla hükümeti uyardı!

Kukla Irak hükümetinin başı Nuri el Maliki, işgalcilerle işbirliği yapmakta bir sakınca görmezken, işgale karşı çıkan Mukteda el Sadr liderliğindeki Mehdi Ordusu’nu tasfiye etmeye yönelik saldırılarını sürdürüyor. İşgal ordularının etkin katılımıyla devam eden saldırıların, son günlerde başkent Bağdat’taki Sadr semtinde yoğunlaştığı bildiriliyor.

Yoksul Arap Şii işçi ve emekçilerin yaşadığı Sadr semti, Sadr hareketi ve Mehdi Ordusu’nun önemli kalelerinden biridir. Bu semt adını, Saddam Hüseyin rejimi tarafından katledilen Mukteda Sadr’ın babasından almaktadır. İşgalin başından beri bu bölge üzerinde denetim kuramayan işgalcilerle soysuzlaşmış işbirlikçileri, semtte duvar inşaatına başladı. Duvar, Sadr semtinin kuzeyiyle Mehdi Ordusu’nun mevzilendiği güneyi ayıran ana cadde üzerinde inşa edilerek “hedef daraltma” yoluna başvuruluyor.

İşgalcilerle Bağdat’taki işbirlikçileri tarafından geçen ay Basra’da başlatılan saldırının son hedefi ise Nasıriye oldu. ABD savaş makinesi sözcüleri tarafından yapılan açıklamada, kukla yönetime bağlı güçlerin Nasıriye yakınındaki çatışmalarda 40’tan fazla Şii milisi öldürdüğü, 40 kadarını da esir aldığı iddia edildi. Sadr semtinde yaşanan çatışmalarda 12 kişinin öldürüldüğü, 70’i aşkın kişinin yaralandığı bildirildi.

İşgal altındaki Irak’a “sürpriz” bir ziyaret gerçekleştiren savaş kundakçılarından ABD dışişleri bakanı Condoleezza Rice, katliamlardan dolayı Bağdat’taki kukla hükümeti kutlarken, Sadr hareketi, Nuri el Maliki başkanlığındaki işbirlikçilere sert bir uyarıyla yanıt verdi.

Yayınladığı açıklamada, eğer Mehdi Ordusu milislerine yönelen saldırılar son bulmazsa, “kurtuluşa kadar sürecek açık savaş” ilan edeceğini söyleyen Mukteda el Sadr, işgalcilerle işbirlikçilerinin Mehdi Ordusu’nu tasfiye etme planına karşı direnmeye kararlı olduklarını duyurdu. Sadr semtindeki camilerin hoparlörlerinden de okunan açıklamasında es Sadr, bu uyarının hükümete “son sözü” olduğunu vurgularken, semt sakinleri, açıklamanın “İşgalciyi yenin. Onu evlerinizden kovun” çağrısını da içerdiğini ifade etti.

Kukla yönetime bağlı güçleri, “mümin kardeşlerini hunharca öldürmekle” suçlayan el Sadr,  katliamlarla ilgili soruşturma açılmasını talep etti. El Maliki başkanlığındaki hükümete hitabında, “Barış yolunu seçip halklarına karşı şiddeti durdurmaları için son uyarım, yoksa yıkım hükümeti olacaklar…” ifadelerine yer verdi. Kukla yönetime bağlı güçlere de seslenen es Sadr, “kendi kardeşleriyle karşı karşıya gelmemelerini” istedi. Savaş kundakçısı Rice’ın Irak ziyaretini de kınayan Sadr, “Terörist işgalcilerin kutsal topraklarımıza yaptığı bu ziyaretlerin durdurulmasını istiyoruz” dedi.

Kukla yönetime bağlı güçlerle işgalcilerin saldırıları yoğunlaştırdığı günlerde Bağdat’ı ziyaret eden ABD’li bakan, Mehdi Ordusu’nu hedef alan saldırılara övgüler yağdırırken, Sadr hareketini tehdit etti. Savaş kundakçısı bakan, el Sadr’ın “açık savaş” ilanına atıfta bulunarak,  Amerikan askeri gücünü devreye sokabilecekleri tehdidini savurdu.

Sadr hareketinin, kukla hükümete bağlı güçlerle savaşmak istemediğini ortaya koymasına rağmen Mehdi Ordusu’nu tasfiye etme yönünde gösterilen ısrarın, çatışmaları daha da şiddetlenmesi ihtimali yüksek görünüyor. Nitekim Sadr hareketi, ABD’yi “Şiiler arasına nifak tohumları saçmak”la suçlarken de, bu tehlikeye dikkat çekmektedir.

Washington’daki savaş kundakçılarının, hem yaygın örgütlülüğü hem silahlı gücü olan ve işgal karşıtı tutumunu sürdüren Sadr hareketini ortadan kaldırmak istedikleri bilinmektedir. Arap burjuvazisinin Şii kanatlarından birini temsil eden Nuri el Maliki ve ekibi de, yoksul Şiilerin yaygın desteğine dayanan Sadr hareketinin gücünden rahatsız. Kitleler içinde örgütlü olan bu hareketin varlığı, el Maliki liderliğindeki güçlerin özellikle geleceğe dair planların önünde ciddi bir engel sayılıyor.

Verili durumda Sadr hareketinin tasfiye edilmese bile zayıflatılması, hem emperyalist işgalcilerin hem kukla hükümet başı el Maliki ile ekibinin ortak hedefidir. Çatışmaların seyri, Sadr hareketinin bu saldırıya karşı direneceğini gösteriyor.