25 Nisan 2008 Sayı: SİKB 2008/17

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrimci 1 Mayıs seferberliği!
   1 Mayıs’ta Taksim seferberliği!
Taksim’e çıkılacak, 1 Mayıs kazanılacak!
Kıyamet dedikleri ha koptu ha kopacak!
İhaneti parçalayarak mücadeleyi yükseltelim!
Grev ve direnişlerle 1 Mayıs 2008’e!..
  Büyükçekmece 2. İşçi Kurultayı Sonuç Bildirgesi...
  Adana Sanayi İşçileri Kurultayı başarıyla gerçekleşti!
  KESK’i ve bağlı sendikaları niçin yıkmalıyız? Yüksel Akkaya
  İşçi ve emekçi hareketinden....
  Yasaklara ve tehditlere karşı devrimci sınıf kararlılığıyla
1 Mayıs'ta Taksim'e!
  1 Mayıs faaliyetlerinden...
  Birleşik, Kitlesel ve Devrimci bir Genç-Sen için Mücadele Platformu 2. Toplantısı:
  Savaş makinesi tetikçilerini de öğütüyor…
  Filistin halkı direnmekte kararlı!
  Hatice Yürekli yoldaş anısına...
  Sınıfı her yandan kuşatmak için…
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye sendikal ihanet eşliğinde kapsamlı bir saldırı daha gerçekleştirdi!..

İhaneti parçalayarak mücadeleyi yükseltelim!

İşçi ve kamu emekçilerinin büyük tepkisine rağmen Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Yasa Tasarısı Meclis’ten geçerek yasalaştı. Emeklilik yaşını kademeli olarak 65 yaşa çıkaran yasayla sağlık hizmetlerinden yararlanmak için de Genel Sağlık Sigortası (GSS) primi ödemek, katkı payı, ilave ücret gibi zorunluluklar getiriliyor. Öte yandan SSGSS’nin yasalaşmasının ardından IMF’den 7’inci gözden geçirme konusunda mutabakata varıldığı haberi geldi. Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye’nin stand-by düzenlemesinin yedinci ve son gözden geçirme konusunda Türk sermaye devletinin yetkilileriyle mutabakata varıldığını bildirdi. Böylece, Türkiye’ye 3,7 milyar dolar serbest bırakılacak. Sözkonusu “mutabakat”, yasanın arkasında hangi güçlerin durduğuna ışık da tutmaktadır.

Kuşkusuz ki, yalnızca IMF ve TÜSİAD vb. sermaye çevreleriyle sınırlı olmayan bu “mutabakat”ın içinde Türk-İş de geleneksel ihanetçi yerini almıştır. Emek Platformu görüşmelerin sonrasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, görüşmenin olumlu geçtiğini söylerken, ihanetçi sendika bürokratı Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu ise yasa orta yerde duruyorken, anlaşma sağladıklarını, “sorumlu sendikacılık yaptıklarını”, itiraz ettikleri maddelerin %80-90’ını elde ettiklerini söyleyebilmiştir. Geride kalanların da görüşmelerde çözülebileceği vaadinde bulunmuştur. Kumlu’ya göre sorun yoktur ve masa başında her şey çözülmüştür!

Saldırı neler getiriyor, hangi kazanımlar gaspediliyor?

Meclis’te 55 ret oyuna karşı 225 oyla kabul edilen, Türk-İş’in de “mutabık” olduğu SSGSS ile neler değişmiştir?

Kısaca özetleyelim:

* Bilindiği gibi, DSP-MHP-ANAP Hükümeti’nin 1999 yılında Meclis’ten geçirdiği emekli yaşını kadınlar için 58, erkekler için 60’a yükselten Mezarda Emeklilik Kanunu’ndan önce, kadınlar 20, erkekler 25 yıl çalışıp emekli olabiliyordu. SSGSS ile yaş sınırı yeniden yükseltilerek, hem kadınlar hem de erkekler için kademeli olarak 65’e çıkmış bulunuyor. 1999 yılına kadar emekliliğe hak kazanabilmek için 5 bin gün prim ödemek yetiyordu. 1999 yılında sınır 7 bine çıktı. Bu sınır, SSGSS ile daha da artırılarak işçiler için 7200’e, kendi nam ve hesabına çalışanlar ile memurlar için ise 9 bine çıkartıldı. Bu durumda mevsimlik işlerde yılda 90 gün iş bulabilen bir geçici işçinin emekliliğe hak kazanabilmek için 120 yıl yaşaması gerekecek!

* Mevcut uygulamada, memurlarda yüzde 3, SSK ve Bağ-Kur’lularda yüzde 2.6 olan emekli aylığı bağlanma oranları SSGSS ile birlikte halen memur olanlar dışında yüzde 2’ye düşecek. Ayrıca aylıklardaki alt sınır da kalktığı için emekli maaşları daha da gerileyecek. Dul eşinin ölüm aylığı ise, yüzde 75’ten yüzde 50’ye indirildi. 1800 gün prim ödemeden ölenlerin ailesine hiç aylık bağlanmayacak.

* Bundan sonra çalışmaya başlayanlar -bir gün emekli olmayı başarabilirlerse!- bugünkünden de düşük aylıklar alacaklar. Bu aylıklarla geçinemeyip yeni bir işe girmeye kalkarlarsa, emekli aylıkları tümüyle kesilecek.

* Yeni yasayla birlikte, kazanılmış hak niteliğinde olan fiili hizmet süresi zammı tırpanlandı. Bir dizi meslekte yıpranma payı verilmeyecek. Emniyet, MİT ve TSK dışındakilerin fiili hizmet süresi zammı 5 yılla sınırlandırılacak.

* Önceki yasaya göre, doğum yapan sigortalılara 6 ay süreyle verilen süt emzirme ödeneğinin miktar ve süresi yeni yasayla yasal düzenlemeden kaçınılıp Kurum’un inisiyatifine bırakılarak belirsizleştiriliyor.

* Önceki yasada asgari ücretin 3 katı olan cenaze ödeneği de Kurum’un inisiyatifine bırakılarak belirsizleştiriliyor. Anlaşılan, hastalar hastanelerde rehin kalırken bu kez de cenazeler ortada kalacaktır.

* AKP Hükümeti, “GSS primini ödeyemeyen yoksul vatandaşların primlerini devlet ödeyecek” demişti. Oysa SSGSS’ye göre, ancak bütün ay boyunca brüt asgari ücretin 1/3’ü olan 202 YTL’den geliri az olanlar, yoksul kabul ediliyor. Aylık geliri 202 YTL ve daha fazla olanlar, her ay prim ödemek zorunda kalacaklar. Primini ödeyemeyenler, hastane kapılarından geri dönecekler.

* Kız çocukları 18 yaşını bitirdiklerinde yüksek okulda okuyorlarsa, 25 yaşını bitirdiklerinde anne ya da babalarının sağlık sigortalarından artık yararlanamayacaklar.

GSS ile “temel teminat paketi” uygulamasına geçilerek bu pakette yer almayan hastalıklar sigortadan karşılanmayacaktır. Yine ileriki tarihlerde bu paketin kapsamının daraltılıp daraltılmayacağı ve paket dışındaki hastalıklar için ek katkı paylarının miktar ve oranları konusunda Kurum yetkili kılınmıştır. Böylece önemli hastalıkların “maliyeti fazla” gerekçesiyle paketten çıkarılması tehlikesiyle karşı karşıya kalınacaktır.

Bundan sonra sağlık hizmeti alabilmek için vergi ödemeniz de, GSS primi yatırmanız da hatta katılım payı ödemeniz de yetmeyecek. Şimdi bir de “ilave ücret” adı altında özel hastanelere “haraç” ödemeniz gerekecek. Böylece “paran kadar sağlık, paran kadar tedavi” anlayışı geçerli olacaktır.

Kendi nam ve hesabına çalışanların bir aydan fazla sağlık primi borcu olması halinde sağlık hizmeti verilmeyerek bu insanların sağlık hakkı paraya endekslenmiştir.

Kısacası kazanılmış haklara kapsamlı bir saldırı demek olan SSGSS ile sağlık hizmeti bir hak olmaktan çıkarılmıştır. Verilecek hizmetin kapsamı her an daraltılmaya açık hale getirilmiştir. Koruyucu sağlık hizmetleri, tedavi hizmetleri, rehabilitasyon hizmetlerinin bütünselliği bozulmuştur.

Sermayeye karşı mücadele sendikal ihanete karşı mücadeleden ayrılamaz

Tarihi sayısız ihanetle, sermayeye her alanda sınırsız uşaklıkla örülü olan Türk-İş’in böylesi bir emek düşmanı yasa ile “mutabık” olması hiç de şaşırtıcı değildir. Sadece ihanetin yeni ve ileri bir örneği ile yüz yüzeyiz. Çünkü o, kuruluşundan bugüne sınıftan, sınıfın çıkarlarından kopmuş yönetici bir kastın elinde sınıfı teslim alan ve denetim altında tutan çürümüş bir bürokratik sendikal yapılanmadır.

Sermayenin eliyle şekillendirilmesi ve burjuva politikasının bataklığından beslenmesi, Türk-İş’i sermaye düzeninin sendikal alandaki dolaysız bir uzantısı haline getirmiştir. Onun sermaye ile bağlantısı basit biçimde hükümetlere yaltaklanmasıyla, devlet politikalarına ve mevcut yasalara uyumlu hareket etmesiyle, kılıfına uydurulmuş satış sözleşmeleri imzalamasıyla sınırlı değildir. O bizzat sermaye devletinin resmi ideolojisinin ve politikasının taşıyıcısı, sınıf cephesindeki koludur.

Sendikal yönetimlerin şu ya da bu kademesinde yer tutan çürümüş, ihanete batmış bu bürokratik kast parçalanmadan; buna karşı ilkeli, ısrarlı ve uzun soluklu bir mücadele verilmeden, sendikalar etkili bir mücadele aracına dönüştürülemez. Bunu mücadelesinin zorunlu bir görevi olarak görmeyen bir sınıf, sermayenin kapsamlı saldırılarını göğüsleyemez.

Sınıf devrimcileri, bu kokuşmuş cesedi ortadan kaldıracak olan işçi sınıfının güçlü iradesini açığa çıkarmak için her zamankinden daha yoğun, daha fedakâr ve daha cüretli bir çaba ile sınıf çalışmasına yüklenmelidirler. Kendi özgücü ve devrimci ısrarı temelinde örgütlenmiş her fabrika, her işletme, her atölye, bu kokuşmuş cesedin gömüleceği bir mezar olmalıdır.

Yaşananların da gösterdiği gibi, sermayenin saldırıları ve sendikal ihanet birbirini tamamlamaktadır. Dolayısıyla sermayenin saldırılarına karşı mücadelenin en temel ayaklarından birisini sendikal ihanet barikatını yıkma ve aşma çabaları oluşturmak zorundadır.

Bunun bir yanı sınıfın temel mücadele gündemlerini sendikal ihanet çetelerine karşı mücadeleyi de kapsayan bir biçimde ele almaktır. Fakat sadece teşhirin yetmediği, tabanda güçlü bir devrimci politik faaliyet örülüp, bunun ürünü örgütlenmeler yaratılmadığı koşullarda genel teşhirin kendi başına çok etkili sonuçlar üretmediği ortadadır. Dolayısıyla çözüm tabanda, fabrikalarda, işletmelerde, havzalarda daha hızlı, daha fazla, daha etkin örgütlenmeyi başarabilmekten geçmektedir. Özellikle SSGSS’ye karşı mücadelenin kritik bir evreye ulaştığı bugün bu dersler son derece hayati bir öneme sahiptir.