İnsanca bir yaşam sosyalizmde!
Emperyalist-kapitalist sistem ve bu sistemin uşakları-postal yalayıcıları dün olduğu gibi bugün de işçi ve emekçiler üzerinde pervasızca saldırılarına devam etmektedir.
Sermaye ne zamanki işçi ve emekçiler için kapsamlı saldırıları hayata geçirmeye çalışmışsa o zaman polis devletini tahkim etmiş, çeteleri sokaklara salmış, işçi ve emekçilerin kafasını bulandıracak sahte ikilemler yaratmış, şovenizm zehrini devreye sokmuştur. Bir taraftan da Kürt halkı üzerinde inkar-imha politikası uygulayan sermaye iktidarı, uyguladığı bu politikalarla işçi ve emekçilerin kardeş Kürt halkına kin ve nefret duymalarını sağlamayı hedefliyor. Bu sayede işçi ve emekçiler asıl düşman olan bir avuç asalağı göremiyor ve sermayenin hazırlamış olduğu kölece yaşam koşulları işlemeye başlıyor.
Bu koşullarda emeğini satarak, kölece yaşama mahkum edilerek ve patron denilen asalağın cebi biraz daha para dolsun diye ağır koşullarda hiçbir güvence olmaksızın çalışarak, yeri geldiğinde bedenimizi ortaya koyarak çalışan, bugün tersanelerde olduğu gibi iş cinayetlerinde hayatımızı yitiren bizlerin zincilerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleri yok.
Asalak sermaye sınıfı dün bizlerin bedel ödeyerek kazandığı ‘’sağlık hakkı’’mıza, emeklilik hakkımıza saldırmaktadır. Bizlere insanca yaşam yerine kölece yaşam sunan bir avuç asalak ellerimizde kalan kırıntılara göz dikmektedir.
Bizler, bu kapitalizm çarkının işlediği bozuk düzende kölece yaşama mahkum edilen işçi ve emekçiler olarak, sermaye sınıfının saldırılarına karşı Pir Sultan’ın dediği gibi ‘’bozuk düzende sağlam çark olmaz’’ diyerek, elimizde kalan kırıntıları vermemek, hak ve özgürlüklerimizi kazanmak, bizleri kölece yaşama mahkum edenleri kölece yaşama mahkum etmek için ‘’sınıfa karşı sınıf’’ şiarıyla birleşik, kitlesel ve militan bir mücadele ağını örmeliyiz.
İşbirlikçi sermaye sınıfı bu kadar pervasız saldırırken, bizim güçsüzlüğümüze, örgütsüzlüğümüze, sesimizin çıkmayışına güveniyor.
Bizler tüm değerleri üreten milyonlarca işçi ve emekçiyiz. Biz yalanlarına itibar etmezsek, ayağa kalkar ve gücümüzü birleştirirsek, örgütlenerek mücadele edersek, işte o zaman haklarımıza dokunamazlar. Bugünümüzü cehenneme çeviremez, yarınlarımızı çalamazlar. Bizleri açlık ve sefalete, sömürü ve köleliğe mahkum edemezler.
O halde ayağa kalkalım, işçi sınıfının devrimci programı etrafında güçlerimizi birleştirelim ve fabrikalarda, sokaklarda örgütlü mücadeleyi yükseltelim!
Yaşasın proletarya devrimi ve sosyalizmi!
Ankara’dan bir sınıf devrimcisi
“Kapitalizm, Kriz: Olasılıklar ve Olanaklar” sempozyumu
Emek Araştırmaları Merkezi Girişimi geçtiğimiz Şubat ayında Ankara’da düzenlenen “Manifesto’nun 160. Yılında Marksizmin Güncelliği Sempozyumu” nun ardından “Kapitalizm, Kriz: Olasılıklar ve Olanaklar” başlıklı sempozyuma hazırlanıyor. Sempozyum, 29-30 Mart 2008 tarihlerinde İstanbul’da Petrol-İş Sendikası Genel Merkezi Toplantı Salonu’nda gerçekleşecek. İki gün sürecek olan sempozyumda kapitalizm ve kriz ilişkisi, kapitalizmin dünya çapında yarattığı ve biriktirdiği öfke ve direnişler tartışılacak. Sempozyumun ikinci gün programında ise “Krize Karşı Ne Yapmalı?” sorusuna yanıtlar aranacak.
29 Mart Cumartesi
Kapitalizm, Kriz: Eskiye Dönüş mü, Yeniyi Arayış mı?
Kriz: Coğrafyalar, Öfkeler, Karşı Koyuşlar, Arayışlar
Kriz: Sektörler, İşçi Sınıfı, Örgütlenme, Direniş
30 Mart Pazar
Krize Karşı Ne Yapmalı?-I
Krize Karşı Ne Yapmalı?-II
Krize Karşı Ne Yapmalı?-III
Program:
Açış konuşmasını Araştırmacı-Yazar Haluk Gerger’in yapacağı sempozyumun programı ise şöyle duyuruldu:
10.30-12.30 I. Oturum
Kapitalizm, Kriz: Eskiye Dönüş mü, Yeniyi Arayış mı? Oturum Başkanı Sibel Özbudun
Taner Timur
Nail Satlıgan
Ergin Yıldızoğlu
İbrahim Okçuoğlu
12.30-13.30 yemek arası
13.30-15.30 II. Oturum
Kriz: Coğrafyalar, Öfkeler, Karşı Koyuşlar, Arayışlar
Oturum Başkanı Mehmet Beşeli
Doğan Şahin
Sibel Özbudun
Volkan Yaraşır
Yüksel Genç
15.30-15.45 Çay arası
15.45-18.00 III. Oturum
Kriz: Sektörler, İşçi Sınıfı, Örgütlenme, Direniş
Oturum Başkanı Cengiz Faydalı
Mehmet Beşeli
Kurtar Tanyılmaz
Yüksel Akkaya
Türkel Minibaş
30 Mart Pazar
Krize Karşı Ne Yapmalı? I
10.00-12.30 I. Oturum
Oturum Başkanı İrfan Kaygısız
Cem Özatalay
Muharrem Önder Öndeş
Metin Kayaoğlu
Ferda Koç
Sungur Savran
12.30-13.30 yemek arası
13.30-16.00 II. Oturum
Krize Karşı Ne Yapmalı?II
Oturum Başkanı Yusuf Özden
Sinan Yıldız
Özlem Yarkın
Muzaffer Kaya
Oğuzhan Kayserioğlu
Şükrü Demir
16.00-16.15 çay arası
16.15-19.00 III. Oturum
Krize Karşı Ne Yapmalı? III
Oturum Başkanı Yüksel Akkaya
Ülkü Doğan
Hacı Orman
Mehmet Şamil Altan
Yücel Filizler
Sinan Tutal
MİB–DER coşkulu etkinlikle açıldı!
Manisa İşçi Birliği Derneği coşkulu bir etkinlikle açılışını duyurdu. Manisa’da bir grup duyarlı ve devrimci işçi tarafından kurulan MİB-DER, işçilere seslenen bir ön çalışmayla açılış etkinliğini 16 Mart günü gerçekleştirdi.
Dernek salonunda gerçekleşen açılış etkinliği işçi sınıfının kurtuluşu mücadelesinde şehit düşenler anısına yapılan saygı duruşuyla başladı. Dünyadaki ve Türkiye’deki siyasal gelişmelere, işçi ve emekçilere yönelik saldırılara değinilen açılış konuşmasında, Manisa Organize işçileri MİB-DER çatısı altında birleşmeye çağrıldı.
Uzun yıllardır Manisa Organize Sanayi’de çalışan MİB-DER Başkanı da yaptığı konuşmada derneğin amacını anlattı ve işçilerin haklarını araması için MİB-DER çatısı altında örgütlenmesinin önemini vurguladı. Dernek başkanının yaptığı konuşmanın ardından dernek yönetim kurulu üyesi bir işçi arkadaşımız da Manisa Organize Sanayi’deki çalışma koşullarına değindi ve işçilere dayatılan kölece çalışma koşullarına karşı örgütlenme çağrısı yaptı.
Konuşmaların ardından yerel sanatçı Mustafa Kılınç söylediği türkülerle beğeni topladı. Daha sonra Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi’nde bünyesinde çalışmalarını yürüten Yürek İşçileri Şiir Topluluğu sunduğu şiir dinletisiyle etkinliğe ayrı bir renk kattı.
Verilen aranın sonra Duvara Karşı Tiyatro Topluluğu “Umut kimde” oyununu sergiledi. Büyük beğeni toplayan oyunun ardından sahneye son olarak Grup Kavel çıktı. Kavel, “Türkiye işçi sınıfına selam!” marşıyla başladığı programını halaylarla noktalarken coşkulu bir atmosferin oluşmasını sağladı.
“İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Köle değil işçiyiz, örgütlüysek güçlüyüz!”, “Birleşen işçiler yenilmez!” ve güncel talepleri ifade eden şiarların yazılı olduğu ozalitlerle süslenen dernek duvarları ilgi çekti.
İzmir BDSP, İstanbul Tersane İşçileri Birliği Derneği, 3. Çiğli İşçi Kurultayı Hazırlık Komitesi ve Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi tarafından gönderilen mesajların yanısıra Manisa ESP ve Manisa SGD’de de açılış etkinliğimize mesaj gönderen kurumlar arasındaydı.
45 kişinin katıldığı etkinliğimiz MİB-DER tarafından mücadeleyi büyütme çağrısı ve “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” sloganıyla son buldu.
MİB-DER çalışanları
Özsöğüt’le dayanışma!
Ankara’da yargısız infaz sonucu katledilen DHKP-C militanı Kevser Mırzak’ı anmak amacıyla gerçekleştirilen mezar ziyaretinde gözaltına alınan ve ardından tutuklanan SES MYK üyesi Meryem Özsöğüt ile dayanışma eylemleri devam ediyor.
Özsöğüt’ün 25 Mart 2008 tarihinde Ankara’da görülecek ikinci duruşma öncesinde İstanbul’dan dayanışma mesajları iletildi. 19 Mart günü Sirkeci Postanesi önünde bir araya gelen KESK İstanbul Şubeler Platformu, yaptığı basın açıklamasının ardından Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi’nde tutuklu bulanan Meryem Özsöğüt’e dayanışma kartları gönderdi.
Kızıl Bayrak / İstanbul
Başıbüyük’te yıkıma karşı direniş!
Maltepe’nin Başıbüyük Mahallesi halkı “Kentsel Dönüşüm Projesi” kapsamında yıkılmak istenen mahallelerine sahip çıkıyor. Önceki süreçte Maltepe Belediyesi önünde oturma eylemi gerçekleştiren ve mahallelerinin yıkımına karşı binlerce dilekçe toplayan Başıbüyük emekçileri, 19 Mart’ta TOKİ’nin mahalleye kurmak istediği şantiyeye karşı çıktılar ve polisle çatıştılar. Polisin azgınca saldırdığı emekçilerden 10’a yakını yaralanırken birçoğu da gözlatına alındı.
Şubat ayı sonunda Toplu Konut İdaresi’nin mahalleye kurarak sızmak istediği şantiyeye “dur!” diyen emekçiler, çevik kuvvet ekiplerine karşı koyarak saldırıyı püskürttüler. Şantiyenin kurulmasına izin vermediler. Polis müdahalesine taşlarla karşılık veren emekçiler gaz bombaları ve tazyikli suyla karşılaştılar.
Kızıl Bayrak / İstanbul
Ölen iki arkadaşımız yoz eğitim sisteminin kurbanıdır!
Okulumuzda okuyan iki arkadaşımız 13 Mart günü yaşamlarını yitirdiler.
Onların ki, her zaman duyduğumuz olağan ölümlerden değildi. Ne cephede öldüler, ne de amansız bir hastalığa yakalandıkları için. Ölümlerinin nedeni trafik kazası da değildi.
Onları yozlaşmış eğitim sistemi öldürdü. Biz gençleri potansiyel suçlu olarak gören, sorunlarımıza çözüm üretmeyen, bizi geleceksiz ve umutsuz bırakan bu eğitim sistemidir arkadaşlarımızın katili!
Pek çoğumuzun olduğu gibi, ölen arkadaşlarımızın da yaşadıkları sorunlar vardı. Okul yöneticileri, arkadaşlarımızın sorunlarıyla ilgilenmek, onların elinden tutmak yerine tam da bu sistemin kendilerinden beklediği gibi davranmayı tercih ettiler. Eğitimci kimliklerine ihanet ederek bir grup öğrenciyi okuldan attılar. Ölen arkadaşlarımız da okuldan atılanlar arasındaydı.
İki arkadaşımızın ölümünden hemen sonra atılan diğer öğrencilerin apar topar geri okula alınmaları, atılmaların ne denli keyfi bir uygulama olduğunu göstermeye yetmektedir.
Arkadaşlarımız öldükten sonra okul müdürünün, “Çanakkale’de de insanlar öldü” türünden açıklamalarla kendi sorumluluklarının üzerini örtmeye çalışması ise bu sistemde insanlara, gençlere verilen değerin ifadesidir. Bu şekilde davrananlara, bu sözleri söyleyebilenlere “eğitimci” diyebilmek mümkün değildir.
Kapitalist eğitim sistemi için öğrenciler geleceğe hazırlanması, fiziksel ve zihinsel anlamda geliştirilmesi gereken insanlar değildir. Kapitalist eğitim sistemi okulları birer ticarethane, öğrenciyi ise parası yolunacak müşteri olarak görmekte, bilimsellikten uzak sistem sayesinde de kişiliksiz ve itaatkar kullar yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Gerici, kapitalist eğitim sistemi adaletsizlikler üzerine kurulu bu düzenin çelişkilerini gizlemekten başka bir işe yaramamakta, bunun faturasını ise okumaya çalışan gençler ödemektedir.
Bugün arkadaşlarımızın yaşadığı durumu, “psikolojik bunalım” dedikleri sorunu yarın hepimiz yaşayabiliriz. O halde şimdiden sesimizi yükseltmeli ölen arkadaşlarımızın hesabını sormalıyız. Susmak bu cinayete ortak olmaktır, görmemezlikten gelmektir.
Anti-bilimsel, gerici, eşitsiz, kara dayalı eğitim sistemine hayır!
Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim!
İstanbul Liseli Gençlik Platformu
|