11 Ocak 2008 Sayı: SİKB 2008/02

  Kızıl Bayrak'tan
   Saldırıları püskürtmek için devrimci sınıf mücadelesi!
  Sınır ötesi operasyonun karşılığı ABD emperyalizmine sınırsız hizmet!
ESK ve DİSK’in tutarsızlıkları
Dağlıca tutsaklarının iddianamesi tamamlandı…
Operasyonlara ve saldırılara karşı
birlikte mücadeleyi yükseltelim!
“Vatan mevzu bahisse gerisi teferruattır” ancak...
  Emekçi kadınlar Kurultay’a hazırlanıyor...
  Sınıf hareketinden...
  “Sosyal güvenlikte kara delik”: Yalancının...
Yüksel Akkaya
  Emekçi Kadın Kurultayı’na doğru...
  Düzen medyasına “Türbanlı komünist”ten yanıt:
  Verem değil düzen öldürüyor!
  Türkiye Facebook’ta rakip tanımıyor! .
  ABD’de başkanlık yarışı başladı...
  “Renkli devrim” safsatasının çöküşü
  Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in devrimci anılarını sahiplenmek için Berlin’e!
  Yeni bir yılda düzen şuursuzlaştırmaya
devam ediyor!
  Yeni bir yıla girerken...
M. Can Yüce
 yök Bültenlerden...
  Özgürlük ne yana düşer, YÖK ne yana!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Türkiye Facebook’ta rakip tanımıyor!

Yalnızlığın ve yabancılaşmanın kazandırdığı istatistiksel başarı!

A. Eylül

Türkiye birkaç ay içerisinde facebook’a kayıtlı üye sayısı üzerinden dünyada ilk beşe girdi, Avrupa’da ise ikinci oldu. Birkaç ay içerisinde 850 bin kayıtlı kullanıcıya ulaşan Türkiye’nin bu başarısının(!) gerisinde ise koca bir toplumun yalnızlığı yatıyor... Yoksa internet kullanımının yaygınlığı, bilgisayar kullanan kişi sayısının çokluğu vb. gerekçeler, Türkiye’nin bu istatistiki başarısını(!) açıklamaya yetmiyor...

Yalnızlığa karşı girişilen amansız mücadele!

Facebook sitesi en özlü ifadesiyle bir arkadaşlık sitesi. Ancak çöpçatan siteleri vb.inden çeşitli farklılıklar gösteriyor. Bu sitede -elbette binlerce istisnası olduğu bilinse de- temelde insanlar yeni arkadaşlıklar aramıyorlar. Daha çok yaşamlarının çeşitli dönemlerinde çeşitli düzeylerde tanışan insanlar, birbirlerini arıyor!

Önce herkes kendisine internet üzerinden kişisel bir web sayfası hazırlıyor. Kendi ile ilgili bilinmesinde sakınca duymadığı kimi bilgileri yazdıktan ve kendisini en iyi-özgün vb. hissettiği fotoğrafını siteye koyduktan sonra ardından arama motoruna sırayla isimler yazarak, bulabildiklerini sayfasına arkadaş olarak kaydetmeye başlıyor. Bu genellikle zaten facebook kullanıcısı olduğu bilinen isimlerle başlıyor. Ardından üniversite, lise, ortaokul ve hatta ilköğretime kadar uzanıyor. Sonra daha önce sokakta bir kez merhabalaşılan, arkadaşımın arkadaşı denilen, yolda görülse iki dakika durulup sohbet edilmeyecek insanlar da listeye eklenerek yalnızlığa karşı girişilen meydan okuma süreci tamamlanıyor.

Günümüz toplumlarında çalışma koşulları ve sosyal kültürel dokudaki bozulma ve yozlaşmanın sonucu olan yalnızlaşma ve yabancılaşmanın bugün ulaştığı noktanın en özlü ifadesi olan bu site, esasında hemen herkesin yaralarını sarmak için sığındıkları bir liman gibi. Yıllarca sesini duymadıkları, yüzünü bile hatırlamakta güçlük çektikleri kimi insanlara ulaşarak, bir-iki mesajdan sonra o insanlarla tek bir kelime konuşmayacak olsa da listede bulundukları güvenini hissetmek, bugünün acı gerçeklerinden kaçmanın da temel bir aracı ve olanağı haline gelmiş bulunuyor... Kısacası facebook yabancılaşma ile gerici bir uzlaşma zemini yaratılmasına rağmen yalnızlığa karşı girişilmiş sonuçsuz bir mücadele... İnsanı bir sandalye ve bilgisayar ekranına mahkum eden bu meşguliyet zararsız bir hasret giderme gibi görünse de eni sonu nostaljik bir boğulmayı da beraberinde getiriyor...

Geçmişe duyulan özlemin kaynağı bugün!

Hangi düzeyde olursa olsun facebook kullanıcıları ile bir anket yapılsa muhtemelen ulaşılacak olan en temel veri hemen hepsinin “geçmişi aradığıdır”. Hem de bu sonuca kesinlikle soyut bir takım tanımlamalarla ulaşılmayacaktır. Açıkça kullanıcıların büyük bir kısmı “geçmişi özlediklerini” ifade edeceklerdir. Geçmişe duyulan özlemin gerisinde ise doğrudan bugün yatmaktadır.

Yaşadığımız düzen içerisinde insanların güncel olarak mutlu olabilmelerinin koşullarını yaratan çok az şey sözkonusu. Yorgunluklar, yoğunluklar, yalnızlık, yabancılaşma, paylaşımsızlık, üretimsizlik ve daha sayılabilecek yüzlerce sorun bugün dün olduğundan daha güçlü bir biçimde kendini hissettiriyor. Türkiye’nin facebook kullanıcılarının profiline dikkat edildiğinde, bu sitenin gençler arasında olduğu kadar orta yaşlı kesimler arasında da gözle görülür bir yaygınlığı olduğu fark edilecektir. Öyle ki Türkiye bu konuda da liste başı... İşte bunun gerisinde her Ramazan Bayramı’nda çekilen reklamlarda ele alınan “nerede o eski bayramlar” teması yatmakta.

Yani esasında facebook kullanıcıları arama motorunu her kullandıklarında aradıkları bir isimden, bir arkadaştan öte kendi mutlu çocuklukları, öğrencilikleri, geçmişleridir. Kısacası kişinin çeşitli çarklar arasına sıkışmadan önceki yaşanmışlıkları...

Türkiye’nin facebook “başarısı” rastlantı değil!

Türkiye’nin facebook’taki “başarısı”na ise kimsenin şaşırmaması gerekiyor. Hele ortayaşlıların facebook’a duydukları ilgiye hiç... Özel olarak orta yaşlı küçük burjuva kesimler bu site aracılığıyla faşist askeri darbe yıllarında yitirdiklerini arıyorlar. Onların çocukları ise darbe sonrası yıllarda yaşamanın yarattığı erezyonla aslında ne aradıklarını bile tam olarak bilince çıkartamıyor.

Facebook Türkiye’de neredeyse bir milyon insan için bir anı defteri... Arkadaşlık listesinde artan sayı bir övünç kaynağı, kariyer gibi, şan-şöhret gibi bir başarı! Facebook Türkiye’de neredeyse bir milyon insan için cesur oldukları bir arena! Normal yaşamda alamadıkları bir dizi tutumu, politik yaklaşımı rahatça ifade ettikleri bir kürsü(!)... Örneğin sınırötesi operasyona dönük kitlesel bir ses çıkmazken facebook’ta şovenizme karşı oluşturulan farklı farklı grupların üye sayısı neredeyse onbinlerle ifade ediliyor. Yine politik görüşünü sosyalist, komünist, sol vs. tanımlayanların sayısı dünya ölçeğinde çok ciddi bir yekünü oluşturuyor..

Kapitalizm bugüne kadar hep hücre tipi yaşamı dayattı ve bu yaşamın içerisine hapsettiği insanları oyalamak için önlerine kimi oyuncaklar çıkarttı. Şimdi ise bunun adı; PC tipi yaşam... Ve bu kez karşımıza çıkartılan oyuncak binlerce insanı aylarca oyalayabilecek cinsten! Bu oyuncak geçmişimiz! Ancak esas sorun da burada başlıyor! Bizler geçmişimizle oyalanır ve kimi zaman sevinir, kimi zaman özlemle iç çekerken, elimizden kayıp giden geleceğimiz oluyor!


“Alevi toplumundan özür dilensin!”

23 Aralık tarihinde Alman 1. Kanalı ARD’de yayınlanan Tatort adlı polisiye dizinin “Wem Ehre Gebürt” (Namusuma Layık Olma) adlı bölümünün Alevilere hakaret eden ve Alevileri aşağılayan içeriği tepkilere yolaçmıştı.

Almanya’da gerçekleştirilen protestoların ardından aşağılanma ve hakaretlere Türkiye’den de tepki geldi. PSAKD Marmara Eşgüdüm şubeleri 5 Ocak’ta Taksim Gümüşsuyu’ndaki Alman Konsolosluğu önünde kitlesel bir eylem gerçekleştirdi.

Eyleme 600’e yakın kişi katıldı. Çok sayıda siyasi parti, dernek, kitle örgütü destek verdi. Polisin kitleyi engelleme girişimlerinin boşa çıkartıldığı eylemde PSAKD şubeleri kendi pankartlarını açtılar. Eylemde basın açıklamasını PSAKD GYK üyesi Erdal Yıldırım okudu. Yıldırım açıklamasında, Alevi toplumunun yüzyılları aşan ezilmişliğine vurgu yaparak Almanya’da gösterilen dizide Alevi toplumunun aşağılanmasının, rencide edilmesinin sorumlusunun Almanya Federal Cumhuriyeti olduğunu söyledi. Alman hükütmetinin ve ARD sorumlulularının Alevi toplumundan özür dilemesi ve dizinin yayından kaldırılması istendi. Eylem konsolosluk önüne siyah çelenk bırakılması ile son buldu.

Kızıl Bayrak/İstanbul


“AKP’nin piyonu olmayın!”

Özgür Demokratik Alevi Hareketi 6 Ocak’ta Galatasaray Lisesi önünde gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla sözde “Alevi aydın” olarak bilinen AKP’li Reha Çamuroğlu’nun “yas-ı muharrem orucu vesilesi ile iftar düzenleyeceğini’ söylemesine tepki gösterdi.

Basın açıklamasını okuyan Ergin Doğru, Alevilik geleneklerinin çarpıtılmasına karşı çıktı. AKP’nin Çamuroğlu üzerinden kendi “Alevi” sini yaratma amacı eleştirildi. Doğru AKP’nin yemeğine katılacak Alevilere seslenerek, AKP zihniyetinin piyonu olmama çağrısı yaptı.

Kızıl Bayrak/İstanbul