11 Ocak 2008 Sayı: SİKB 2008/02

  Kızıl Bayrak'tan
   Saldırıları püskürtmek için devrimci sınıf mücadelesi!
  Sınır ötesi operasyonun karşılığı ABD emperyalizmine sınırsız hizmet!
ESK ve DİSK’in tutarsızlıkları
Dağlıca tutsaklarının iddianamesi tamamlandı…
Operasyonlara ve saldırılara karşı
birlikte mücadeleyi yükseltelim!
“Vatan mevzu bahisse gerisi teferruattır” ancak...
  Emekçi kadınlar Kurultay’a hazırlanıyor...
  Sınıf hareketinden...
  “Sosyal güvenlikte kara delik”: Yalancının...
Yüksel Akkaya
  Emekçi Kadın Kurultayı’na doğru...
  Düzen medyasına “Türbanlı komünist”ten yanıt:
  Verem değil düzen öldürüyor!
  Türkiye Facebook’ta rakip tanımıyor! .
  ABD’de başkanlık yarışı başladı...
  “Renkli devrim” safsatasının çöküşü
  Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in devrimci anılarını sahiplenmek için Berlin’e!
  Yeni bir yılda düzen şuursuzlaştırmaya
devam ediyor!
  Yeni bir yıla girerken...
M. Can Yüce
 yök Bültenlerden...
  Özgürlük ne yana düşer, YÖK ne yana!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Verem değil düzen öldürüyor!

Ayşe Aydın

Sahtekar düzenin bozacı medyası “Verem Haftası” nedeniyle bir aklama operasyonuna daha girişmiş bulunuyor. Hem ‘sınırötesi operasyonu’ yayınların artık düşmeye başlayan reytingini yükseltmek, hem de operasyon modası dışına çıkmamak babında, emekçilerin bilincini bombardımana tutuyorlar.

Medyanın yavelerini burada ne tekrarlamak gerekiyor, ne de özetini vermek. Sadece, teslim etmek ve fakat yine de devletin bundaki suçunu gizlemek için bin dereden su getirmek zorunda kaldıkları ortak sonuç üzerinden söylenecekler var.

Sonuç, özetle, verem yeniden atağa geçmiştir…

Suç gizlemenin iğreti kılıfı da, bu sonucun başına, ‘bütün dünyada’ ekini getirmek oluyor. Sanki her yerde arttığında burada artmamış farzedilecek. Yahut, her yerde arttığına göre -herkesler de mi halk düşmanı- suç baştakilerin olmamış olacak.

Kuşkusuz bütün dünyada artmaktadır. Özellikle de -herhalde G-8 mutlu azınlığı arasında değil- dünyanın yoksul çoğunluğu arasında.

İşte ‘tek kutuplu’ sevinciyle bayramlar ilan edilen, emperyalizmin tek hakimiyetindeki dünya. İşte artan verem vakaları. Sonuç niye şaşırtıcı olsun ki. Engelsiz, sınırsız, vahşi bir sömürü altında yoksullaştırılan, sefilleştirilen, aç kalan, üşüyen milyonlar, sadece tüberküloza değil, gribe yenik düşse yine de garip olmayacaktır. Çünkü çok fazla sayıda insana kıyasla grip mikrobu bile güçlüdür artık.

Hesaplansın veya hesaplanmasın -kapitalizm kendi üretim ve pazar hesabını bile yapamayan bir düzenken- bu sonuç beklenen, dolayısıyla istenen demekte de hiçbir sakınca yok, sonuçtur. O zaman, ‘sosyalizm öldü’ bayramı ilan edenler, “yaşasın verem çoğaldı” bayramı da yapmalıdır. Emperyalist devletlerin tepesindekiler ne yapar nasıl kutlar kendileri bilir, ancak Türkiye’nin tepesindekilere kına yaraşır.

Bundan böyle, her Verem Haftası resmi kutlamalara vesile olsun. Kutlamaların şeref konukları da sanayi ve ticaret ve faizcilik ve rantçılık kralları, doğal olarak. Eserinize bakıp bakıp sevinir, el çırpar, göbek atarsınız. Aç milyonlar ‘derdi’nden kurtulmak için ayrıca masraf yapıp savaşlar çıkarmanıza, biyolojik silah üretmenize ve kullanmanıza işte gerek kalmamıştır. Sizi korkutan bu sayı, ellerinizle gerçekleştirdiğiniz ‘doğal’ seleksiyon yoluyla azalacaktır.

Siz de bu arada ‘veremden korkma geç kalmaktan kork!’ demagojisiyle, suçu tüberküloz mikrobuna yenilen yoksulların kendine yıkabilirsiniz. Bir konuda haklısınız kuşkusuz. Evet, tıp bilimi tüberkülozu tanıyalı ve tedavisini bulalı çok zaman oldu. Korkacak bir şey yok.

Ne var ki, tüberkülozu tetikçi olarak kullanan asıl mikrobun, sermaye sınıfı ve düzeninin tanısı henüz milyonlara maledilmiş değil. Kendilerini öldürenin gerçekte ne olduğunu tanıyıncaya dek de korkmaya devam edecekler. Korkmakta haklı olmakla birlikte, ecele faydası olmadığı da biliniyor. Bu da, korka korka ölmek anlamına geliyor.

Ancak bunun sonsuza dek böyle sürmeyeceğinin tanığı da yakın tarihin kendisidir. Milyonlarca yoksul, hastalık ve ölüm nedeninin tüberküloz veya şu bu mikrop değil, kendilerini böyle aç ve sefil bir yaşama mahkum eden kapitalist düzen olduğunu öğrendiğinde, korku gözlerden silindiğinde yani, sizin kabusunuz gerçek olacak.

Tüberküloz vakaları arttıkça, varoşlarınızda dolaşan hayaletin ayak sesleri daha da yükselecek. Islık çalın, alkış tutun, kulaklarınızı kapatın… Saldırın, daha fazla, daha azgın saldırın. Zaten laçka durumdaki sağlık sistemini tümden çökertin. Sağlıkta özele, paralıya, pahalıya dönüşümü bir an önce gerçekleştirin. Ki, tarihte kalması gereken hastalıklar bir bir hortlasın.

Ama unutmayın. Tarihin çöplüğü vereminiz ve bilumum hastalığınızla birlikte sizi bekliyor.

Bize gelince, biz, devrimden sonra yani, tüberkülozla savaşmak için hiçbir şey yapmayacağız. Yapmamız gerekmeyecek. Çünkü onu ortaya çıkaran koşulları kaldırdığımızda, sağlıklı yaşayan, sağlıklı beslenen nesillerin bedeninde, tüberkülozun yaşama ve çoğalma şansı olmayacak.

Tüberkülozdan kurtulmak için katil ve sefil düzeninizden kurtulacağız...



Adana Sanayi İşçileri Derneği:

İşçi sınıfını onuru ve geleceği için mücadeleye çağırıyoruz!

Adana Sanayi İşçileri Derneği (Sİ-DER) olarak uzun zamandan beri yürüttüğümüz çalışmamızı yoğunlaştırmış durumdayız. Son dönemde attığımız bir dizi adım ve bunun sağlamış olduğu ilişkiler üzerinden çalışmamız her geçen gün daha fazla genç işçiyi bağrında toplamayı başarıyor. Bir süre önce sınırlı sayıda işçinin yan yana gelmesi üzerinden başlayan toplantılarımız artık farklı sanayi bölgelerinden ve büyük fabrikalardan da işçilerin katılımıyla süreklileşmiş durumda.

Yaptığımız toplantılarda aldığımız kararları işçilerin de katılımıyla hayata geçiriyoruz. Bunun kendisi beraberinde öncü işçilerin çalışmayı giderek daha çok sahiplenmesini de getiriyor.

Bir süreden beri yoğunlaşan çalışmalarımızın önemli adımlarından biri de geçtiğimiz ay düzenlediğimiz panelimiz oldu. Bu panelin önemi, sağlanan katılımdan öte, öncesinde ortaya çıkardığı güç ve sağladığı birikimler oldu. Bu süreç içinde bülten ve davetiyelerin etkin olarak kullanıldığı çalışma sayesinde birçok öncü işçiye ulaşmamız ve çevremizde bulunan işçilerin bir kısmını da öncüleştirebilmemiz mümkün oldu.

Adana Sanayi İşçileri Derneği olarak şimdi ulaştığımız güç ve yakaladığımız olanaklar üzerinden çalışmalarımızı sürdürmeye ve giderek güçlendirmeye çalışıyoruz. Sİ-DER olarak yaptığımız toplantılarda ve işçilerin önerileri üzerine önümüze bir kampanya süreci koymuş durumdayız. Ancak bu kampanyanın diğer yoğunlaşmış çalışmalardan farkı, belli bir dönemi kapsamak yerine sanayide karşımıza çıkan ücret, mesailer, sigorta, servis vs. sorunlardan birini ya da birkaçını öne çıkararak, özel olarak işlemek ve sonrasındaki gelişmelere göre bir diğer talebin öne çıkarılması temelinde yoğunlaşılacak ve süreklileşecek bir çalışma olmasıdır. Bunun yanısıra SSGSS saldırısını da çalışmalar içinde özel olarak işlenecek bir başlık olarak öne çıkartacağız.

Şimdi gündemimizde asgari ücret sorunu bulunuyor. Her ne kadar asgari ücret belirlenmiş olsa da, yürüttüğümüz kampanya çerçevesinde işçileri sermaye komisyonlarının kararlarını tanımamaya ve insanca bir yaşama yetecek vergiden muaf asgari ücret için mücadele etmeye çağıracağız. Bu konuda başta toplantı ve etkinlikler olmak üzere afiş ve bültene kadar bir dizi aracı etkin olarak kullanmaya çalışacağız. Ayrıca işçileri sadece çalışma alanları üzerinden değil tüm yaşam alanlarından kuşatmak hedefiyle hareket edecek ve bu amaçla da ev toplantıları gerçekleştireceğiz.

Bu kampanya çerçevesinde 20 Ocak’ta bir asgari ücret etkinliği düzenleyeceğiz. Yanısıra etkinlikte SSGSS saldırısı hakkında bir sunum gerçekleştireceğiz. Amaç kendi içinde bir etkinlik düzenlemekten öte, bu süreç içinde mümkün olduğunca çok fabrika ve işçiye ulaşarak şiarlarımızı yaygınlaştırmak ve her fabrikanın kendi özgül sorunları üzerinden işçileri biraraya getirerek harekete geçirmek olacak. Bizim için çalışmanın başarılı geçip geçmemesinin kıstası da bir yanıyla bu olacak.

Adana Sanayi İşçileri Derneği (Sİ-DER) olarak, bölgemizdeki tüm öncü işçileri yükseltilen bu mücadele bayrağını sahiplenmeye ve içinde yaşadığımız kölelik koşullarına karşı örgütlenmeye çağırıyoruz.

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Köle değil işçiyiz, örgütlüysek güçlüyüz!

Güvencesiz çalışmaya, geleceksiz yaşamaya karşı mücadeleye!

Adana Sanayi İşçileri Derneği (Sİ-DER)