4 Mayıs 2007 Sayı: 2007/17(17)

  Kızıl Bayrak'tan
   2007 1 Mayıs’ının özeti: İşte Taksim, işte 1 Mayıs!..
  Taksim’deki 1 Mayıs yasağına işçi ve emekçiler son verdi!
Zorbalık sökmedi, Taksim’i kazandık!
Türk-İş’in bölücü-icazetli mitingine işçi tepkisi!
Ankara’da coşkulu ve kitlesel 1 Mayıs
 Adana’da coşkulu ve kitlesel 1 Mayıs!
  1 Mayıs’ı kazandık,
önümüzdeki dönemi de kazanacağız!
  İzmir’de 1 Mayıs!
  Kilitlenen düzen siyaseti çözümü seçim sandığında görüyor…
  Düzen içi çatışmada taraf olmayı, başkaları için savaşmayı reddedelim!
  Düzen cephesinde çıkar çatışması ve seçimler
  Türkiye’de 1 Mayıs gösterilerinden...
  Almanya’da 1 Mayıs gösterilerinden...
  Dünyada 1 Mayıs gösterilerinden...
  Merkez Bankası’na göre “yüksek ücret” enflasyonu olumsuz etkiliyor!
  Darbeci generalle kukla Başkan Çankaya’da!
  Füze savunma sistemi gerginliği tırmanıyor!
  Belirleyici olan ulusal ve dinsel aidiyet değil sınıfsal konumdur 
  Demokrasicilik oyunu, darbe ve özel savaş...
M. Can Yüce
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Darbeci generalle kukla Başkan Çankaya’da!

Pakistan cumhurbaşkanı Pervez Müşerref ile Afganistan “devlet başkanı” Hamit Karzai, cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in özel davetiyle Ankara’da buluştu. Çankaya köşkünde bir araya gelen ikiliye Necdet Sezer ve başbakan Tayyip Erdoğan da eşlik etti.

Pervez Müşerref, askeri darbeyle Pakistan’ın başına geçmiş bir diktatör. Pakistan ordusu, darbeler konusunda en az Türk ordusu kadar beceriklidir. Hamit Karzai ise CIA fideliğinde yetiştirilerek Afganistan’a “başkan” olarak atanmış dünyanın en iradesiz “devlet başkanı”dır. Öyle ki, özel korumalarını bile işgalci NATO birlikleri tahsis ediyor. Yani Afganistan’ın “devlet başkan”ı hiçbir Afganlıya güvenemediği için, canını halen işgalci güçlere emanet etmek zorunda kalıyor.

Gericilik abidesi bu iki “seçkin” başkanın özel davetle Çankaya köşkünde ağırlanması ani bir gelişme olarak gündeme geldi. Ancak köşkte yapılan görüşmenin ardından, tarafların Türkiye’nin de onayladığı bir “ortak bildiri” yayınlaması, ziyaret öncesine dayalı hazırlıklar yapıldığını gösterdi. Dolayısıyla üç rejimin şefleri ön hazırlıkların tamamlanmasında sonra biraraya gelmiş oldu.

“Ankara Bildirisi” diye anılan ortak bildiride, Pakistan ve Afganistan’ın ikili ilişkilerini, iyi komşuluk, toprak bütünlüğüne saygı ve birbirinin iç işlerine karışmama temelinde daha da güçlendirme konusunda mutabık kaldıkları belirtildi.

Yayımlanan bildirinin üç ülke arasındaki somut işbirliğinin daha da geliştirilmesi yolunda önemli bir adım olduğunu belirten Necdet Sezer, Ankara bildirisi ile Türkiye’nin de içinde yer alacağı ortak bir çalışma grubunun kurulması konusunda mutabık kalındığını belirtti.

Mutabık kalınan konularda ilerlemeyi izlemek ve güven artırıcı önlemlerin eşgüdümünü sağlamak üzere kurulan “Ortak Çalışma Grubu”nda, Afganistan, Pakistan ve Türkiye’den üst düzey temsilcilerin yer aldığı ifade edildi.

Ortak bildiride yer alan hususlar konusunda tarafların anlaşması ve ortak çalışma grubunun kurulması, Washington’daki savaş kundakçıları tarafından memnuniyetle karşılanmış olmalı. Zira Afganistan, savaş aygıtı NATO’nun işgalci birlikleri için giderek bataklığa dönüşüyor. Birkaç yıl sessiz kaldıktan sonra işgalcilere karşı saldırıları yoğunlaştıran bir zamanların ABD-Pakistan beslemesi Taliban, gelinen yerde ABD emperyalizminin Afganistan’la ilgili planları için tehdit olarak görülüyor.

NATO komutasındaki işgalciler için Afganistan’da durum bu iken, Pakistan istihbaratı ile Taliban güçleri halen işbirliği içinde, dahası Pakistan, Taliban güçlerinin rahat hareket ettikleri alanlardan biridir. Hatta bazı iddialara göre Taliban güçlerinin Pakistan ordusu içinde de etkileri var.

Elbette bu durum Bush liderliğindeki savaş çetesini rahatsız ediyor. Bundan dolayı da Pakistan’daki uşaklarını “burun sürtme” muamelesine tabi tuttuğu da biliniyor. Nitekim Pentagon’dan “Pakistan’ı taş devrine çeviririz” tehdidi aldığını bizzat Pervez Müşerref itiraf etmişti. Buna rağmen diktatör Müşerref başkanlığındaki yönetim, kimi zaman Taliban’ı Washington’daki efendiye karşı bir koz olarak kullanma teşebbüsünde bulunabiliyor.

Bu tür sorunlar Pakistan-Afganistan, demek oluyor ki, Pakistan-ABD ilişkilerinde bazı gerilimlere yol açtığı için, iki ülke arasındaki ilişkiler bazı düzeltmeleri gerekli kılıyordu.

Görünen o ki, “seçkin” ikiliyi Çankaya köşkünde ağırlayıp, ortak bir bildiriye imza atmalarını sağlayan Ankara’daki işbirlikçiler, bir kez daha Washington’daki efendiye başarılı taşeronluk hizmetinde bulunmuştur.


Golan Tepeleri’nde İsrail kışkırtması



Derin bir yozlaşma içinde bulunan siyonist İsrail rejiminin bunalımı, geçen yılın Temmuz-Ağustos aylarında Lübnan direnişi karşısında aldığı askeri-siyasi yenilgi ile daha da derinleşmişti. Genelkurmay başkanı ve bazı askeri şeflerin istifasına yol açan Lübnan hezimeti, Ehud Olmert başkanlığındaki hükümeti de çöküşün eşiğine getirmiş durumda. Bu arada İsrail başbakanı ile bazı bakanlarının yolsuzluk içine batmış olması, siyonist yönetimin prestijini sıfır noktasına yaklaştırdı.

İç politikada kriz içinde debelenen İsrail rejimi, bölge haklarına karşı daha saldırgan, daha kışkırtıcı tutumlar almaya başladı. İsrail devletinin simgesi olan siyonist savaş makinesi bir yandan Lübnan sınırını ihlal ederken, öte yandan Suriye sınırında tatbikat başlattı. Filistin’de ise saldırı, yıkım ve katliamlara hız verdi.

Filistin ve Lübnan’daki girişimleri, Suriye’den ilhak ettiği Golan Tepeleri’nde büyük bir askeri tatbikat başlatarak devam ettiren İsrail savaş makinesi, güya “olası Suriye saldırısı”na karşı hazırlık yapıyor. İsrail medyası, Golan Tepeleri’nde yapılan tatbikata yüzlerce askerin yanısıra tank, helikopter ve insansız uçakların katıldığını bildirdi.  

Tatbikata ilişkin açıklamalar yapan İsrail ordusunun şefleri ile askeri istihbarat yetkilileri, “Suriye ile savaşın hiç olmadığı kadar yakın olduğunu” söyleyerek, İsrail’in kışkırtıcı, saldırgan ve çirkin yüzünü birkez daha ortaya koydular.

Bu arada savaş kışkırtıcılığına katılan siyonist medya da, İsrail ordusunun, ülkenin kuzey bölgesinde “olası Suriye saldırılarına karşılık güvenlik önlemlerini en yüksek seviyeye çektiği” yönünde haberler yayınlamaya başladı. İsrail’in bazı yayın organları, askeri şeflere dayandırılan haberlerde, “Suriye’den ani bir saldırı beklendiği” iddialarına yer vererek savaş kışkırtıcıları kervanına katıldı.

1967’den beri Golan Tepeleri’ni işgal altında tutan, buralara Yahudi yerleşimleri kuran, bölgenin suyunu çalan İsrail, Suriye’nin tüm barış girişimlerini reddederek, Golan Tepeleri’ni ilhak etmek niyetinde olduğunu gizleme gereği duymuyor. İsrail’in yayılmacı/ilhakçı niteliğine uygun olan bu kirli niyeti hayata geçirebilmek için Suriye’nin iradesinin kırılması gerekiyor ki, emperyalist/siyonist güçler şu ana kadar bunu başaramadılar.

İsrail savaş makinesinin “Suriye ile savaşa hazırlık” olarak sunduğu bu askeri tatbikat da, -iç politikayla ilgili yanı olmakla birlikte- esas olarak Golan Tepeleri’ni ilhak etme planının bir parçasıdır.


Belçika’da Opel işçileri grevde!

Antwerpen’de Opel işçileri 25 Nisan günü yeniden greve gittiler. Grev öğlen vardiyasında çalışan işçilerin 20:30 da işi bırakmasıyla başladı. İşi bırakma nedeni ise Avrupa İş ve İşyeri İşçi Temsilciliği’nin Almanya-Rüsselsheim’de pazarlıklar sonucu Antwerpen’de 2010 yılında 80 bin Chevrolets üreteceği üzerine yaptığı bir açıklama oldu.


İşçiler kendi üretim deneyimlerinden, bugünkü üretim koşullarında 2010 yılında 80 bin aracı üretmek için 3200 işçinin fazla olduğunu, bunun ise söylenenlerin tam tersine Antwerpen’de 1.400 değil daha fazla işçi çıkarılacağı anlamına geldiğini açıkladılar. Grev ayrıca, General Motor’un, üretimin Antwerpen’de kalması için işçileri ücret artışlarından ve sosyal haklarından taviz vermeye zorlamasına karşı bir protesto olarak da gündeme geldi.


Perşembe günü sabah vardiyasındaki işçiler grevi devraldı. Antwerpen işçileri öfkeli ve mücadelede kararlı. İşçiler grevi 3 Mayıs’a kadar sürdüreceklerini açıkladılar.?Bu arada bu grevden etkilenen otomobil yedek parça üreticisi JCA işletmelerinde de bantlar çalışmıyor.
Polonya’nın Gleiwitz’deki Opel işletmelerinde de işçiler ücret artışı talebiyle greve gitmişlerdi.