4 Mayıs 2007 Sayı: 2007/17(17)

  Kızıl Bayrak'tan
   2007 1 Mayıs’ının özeti: İşte Taksim, işte 1 Mayıs!..
  Taksim’deki 1 Mayıs yasağına işçi ve emekçiler son verdi!
Zorbalık sökmedi, Taksim’i kazandık!
Türk-İş’in bölücü-icazetli mitingine işçi tepkisi!
Ankara’da coşkulu ve kitlesel 1 Mayıs
 Adana’da coşkulu ve kitlesel 1 Mayıs!
  1 Mayıs’ı kazandık,
önümüzdeki dönemi de kazanacağız!
  İzmir’de 1 Mayıs!
  Kilitlenen düzen siyaseti çözümü seçim sandığında görüyor…
  Düzen içi çatışmada taraf olmayı, başkaları için savaşmayı reddedelim!
  Düzen cephesinde çıkar çatışması ve seçimler
  Türkiye’de 1 Mayıs gösterilerinden...
  Almanya’da 1 Mayıs gösterilerinden...
  Dünyada 1 Mayıs gösterilerinden...
  Merkez Bankası’na göre “yüksek ücret” enflasyonu olumsuz etkiliyor!
  Darbeci generalle kukla Başkan Çankaya’da!
  Füze savunma sistemi gerginliği tırmanıyor!
  Belirleyici olan ulusal ve dinsel aidiyet değil sınıfsal konumdur 
  Demokrasicilik oyunu, darbe ve özel savaş...
M. Can Yüce
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Merkez Bankası’na göre “yüksek ücret” enflasyonu olumsuz etkiliyor!

İşçi ve emekçilerle alay ediyorlar!

Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamaya göre, Türkiye’de ücretler yüksek ve bu da enflasyonu olumsuz etkiliyor. Merkez Bankası “Kamu kesimi maaş ve ücretlerindeki 2007 artışları, yüzde 4 olan enflasyon hedefine kıyasla oldukça yüksektir. Zamlar hizmet sektöründeki yıllık enflasyonu etkilemektedir” demektedir. Bu söylenen, artan maaşların tüketime yöneldiği ve bunun da talep yönlü enflasyonu arttırdığı anlamına gelmektedir.

Aynı raporda Merkez Bankası asgari ücret uygulamasından rahatsızlığını da belirtmektedir:

“SSK kayıtlarına göre çalışanların yüzde 44’ünün asgari ücretli olduğu dikkate alındığında, kamunun asgari ücret kanalıyla özel sektör işgücü ödemelerinde doğrudan etkisi olduğu görülmektedir. Kamu ücret ayarlamaları, asgari ücret dışındaki özel sektör ücret ayarlamalarına referans olarak toplam ücret artışlarını da etkileyebilmektedir.”

Açlık sınırının 618 YTL olduğu bir ülkede 405 YTL tutarındaki asgari ücret yüksek görülmektedir. Ama açıklama bir gerçeğin daha altını çizmektedir: Özel sektör ya da kamu sektöründe olsun işçilerin ücretleri, sosyal haklardan yararlanma biçimleri birbirlerini etkilemektedir. Bir alanda yapılan bir iyileşme, kazanılan bir hak diğer sektörleri de etkilemektedir. Merkez Bankası böylelikle, binbir biçimde parçaladıkları sınıfın, makro ölçekte bütünlüğüne de vurgu yapmaktadır.

Merkez Bankası kimin gerçekliğini ifade ediyor?

Merkez Bankası’nın ifade ettikleri hassas dengeler üzerine kurulmuş ve kâr odaklı kapitalist ekonominin gerçekliğini ifade ediyor. Talep yönlü enflasyonu kontrol altında tutmanın yolu tüketimi kısmaktan, bunun yolu ise ücretleri düşürmekten geçiyor. Doğal olarak ücretlerin düşmesine verimlilik artışı da eklenmelidir.

Merkez Bankası’nın yüksek ücretler kontrol altına alınmalı uyarısı işçi sınıfı için ne ifade ediyor? Mevcut duruma kabataslak bakmak, bu uyarının hiç de hayra alamet olmadığını gösterecektir. İşçi sınıfının mevcut koşullarını artan kayıtdışılık, sigortasız çalışma ve işsizlikle tanımlamak mümkün. Resmi rakamlar işsizlik oranını %10 olarak gösterse de gerçek işsizliğin, yani mevsimlik işçiler, partime çalışanlar, iş bulmaktan ümidini kesenlerle birlikte %20 olduğu ifade edilmektedir.

Yine resmi kayıtlara göre kayıtdışı çalıştırılanların sayısı ise 4 milyon civarındadır, Türkiye’de toplam ücretli çalışanların 12,6 milyon olduğu gözönünde tutulursa bunun anlamı çalışanların üçte birinin kayıtdışı ekonomide yer aldığıdır. İşsizliğe çözüm bulmayan, dahası işsizliği bir silah olarak ücretleri kontrol etmek için kullananan, kayıtdışı ekonominin işçilerin geleceğini ipotek altına aldığını görmezlikten gelen, vergi adaletinin sağlanması konusunda herhangi bir “kaygı” dillendirmeyen Merkez Bankası ücret artışından rahatsızlık duymaktadır. Ekonomik iyileşmenin, toplumsal refahın artmasından öte “borsa dengelerinde”, sıcak para akışında, faiz oranlarında görüldüğü bir ekonomik örgütlenmede aksi de mümkün değildir zaten.

Belirtilmesi gereken diğer nokta; Türkiye ekonomisi büyürken, imalat sanayi de dahil olmak üzere üretim artarken, reel ücretlerin düşüyor olmasıdır. Bu, emek sömürüsünün arttığını göstermektedir. Ancak Merkez Bankası reel olarak eriyen ücretler ve dolayısıyla artan yoksullukla ilgilenmemektedir.

Yapılan uyarılar ekonomi kurmaylarının gelecek planlarını açığa çıkarmaktadır. Bu planın kritik yerinde ücretler durmaktadır. Önümüzdeki dönemde ücretlerin kontrol altında tutulması sermayenin temel gündemlerinden olacaktır. İşsizlik sigorta primlerinin sermaye yararına kullanıma sokulması, sermayeden yapılan sigorta kesintilerinin indirilmesi talepleri, serbest bölgelerde çalışma koşullarının iyileştirilmesine karşı takınılan uzlaşmaz tutum bunun ilk işaretlerini vermektedir.


İzmir Cezaevi İnisiyatif’inden eylem...

“Hapishanelerde tecrit ve işkenceye son!”

F tipi hapishanelerde son dönemde yoğunlaşan saldırılara dikkat çekmek amacıyla İCİ tarafından bir eylem gerçekleştirildi.

25 Nisan günü Konak Kemeraltı girişinde gerçekleştirilen eylemde “Hapishanelerde tecrit ve işkenceye son!” pankartı açıldı. Eylemde yapılan açıklamada şunlar söylendi:

“Gereksiz slogan-marş denilerek Kocaeli hapishanesinde 89 tutuklu-hükümlüye 45-80 gün arası mektup-görüş yasağı verilirken, Tekirdağ F tipinde ekmek içi ile yapılan satranç taşları dahi aramalarda ‘yasadışı’ oluyor... Basın-yayının verilmediği, mektupların karalandığı, kaybedildiği hapishanelerde hasta tutsaklar her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Kadın hapishanesi adı altında açılan ve kadın tutsaklara ‘onursuz’ aramaları dayatan Sincan Kadın Hapishanesi’nde giriş ve çıkışlarda üstleri yırtılarak zorla çırılçıplak soyunmaya zorlanan kadın tutsaklara yapılanlar ‘insan hakları’ gündemine giremiyor.

Son örneği 06.04.2007 tarihinde Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaşanmıştır. Mahkemeye götürülen Halil Şahin-Yaşar İnce-Cengiz Kahraman-Sedat Ot-Tayyar Eroğlu ve Resmiye Vatansever hapishane çıkışında ve adliyede fiziki saldırıya maruz kalmış ve ve ringe bindirilirken kameralı ring dayatmasına karşı aldıkları tavır bahane edilerek yerlerde sürüklenerek ringe bindirilmişlerdir. Bu esnada Naki Demir çıkış kapısının demir kanatlarına ve duvarlarına çarptırılarak vücudunda ezikler oluşmuştur. Ayakkabı aramasını protesto için çorapla mahkemeye giden tutsaklara; koridor-nezarathane ve oturma sıraları askerler tarafından ıslatılarak eziyet edilmiştir. Mahkeme bitişi yeniden yerlerde sürüklenen tutsaklara ringte yumruk ve tekme ile saldırı yapılmış, bacakları- kolları ve kafalarına aldıkları darbelerle vücutlarında morluk-ezik-şişlikler oluşmuştur.

Yine Sincan zindan kentinde 10.04.2007 tarihinde Kenan Özyürek ve Cengiz Kahraman revire çıkmışlar, ancak koridordan geçerken başka bir hücrede bulunan arkadaşlarıyla merhabalaşmak istemeleri bahane edilerek revire çıkmaları engellenmiştir. Bu esnada Kenan Özyürek zorla hücresine atılmış, Cengiz Kahraman ise gardiyanların saldırısına uğramıştır. Hayalarına ve bacaklarına aldığı darbelerle yere düşen Cengiz Kahraman revire çıkmak istemesine rağmen çıkarılmamış, devrimci tutsakların 30-40 dakika boyunca kapıları dövmesi sonucu revire çıkartılmıştır. Ağrısı dinmeyen ve idrarından kan gelen Cengiz Kahraman ancak 30 saat sonra hastahaneye sevk edilmiştir. Hastanede kanama testi yapılmış ve 14 gün rapor verilerek ilaç tedavisi başlatılmıştır. Yaşanan bu insanlık dışı saldırıları bir kez daha protesto ediyor ve insanlık ailesinin zora ve işkenceye rağmen onuru ayakta tutacağına olan inancımızla devrimci tutsakları buradan selamlıyoruz.”

Eylemde “İçerde, dışarda hücreleri parçala!”, “Devrimci tutsaklar yalnız değildir!” “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!” sloganlar atıldı.

Kızıl Bayrak/İzmir


Deri işçilerinden iş bırakma eylemi

Deri-İş Sendikası Tuzla Şubesi, 26 Nisan günü, Tuzla Organize Deri Sanayi Bölgesi’ndeki Traktörcüler Durağı’nda deri patronlarının toplu sözleşme görüşmelerindeki uzlaşmaz tutumuna karşı iş bırakarak açıklama yaptı.

Öğlen saatlerinde gerçekleşen açıklamaya deri işçileri iş bırakarak katıldılar. Deri işçileri, deri patronlarının tutumuna karşı 1 Mayıs’a güçlü katılacaklarını yaptıkları eylemle dile getirdiler.

Eylemde konuşan Deri-İş Sendikası Tuzla Şube Başkanı Binali Tay, toplu sözleşme sürecinden anlaşmayla çıkılmaması halinde greve gideceklerini söyledi ve 1 Mayıs’ta Kadıköy’de olacaklarını belirtti. Taksim Meydanı’nın her türlü kutlamaya açık olduğunu belirten Tay, kendilerine Kadıköy gösterildiği için 1 Mayıs’ta tüm güç ve kararlılıklarıyla Kadıköy’de olacaklarını bildirdi.

Musa Servi: “Greve çıkabiliriz!”

Eylemde Deri-İş Sendikası Genel Başkan Vekili Musa Servi de bir konuşma yaptı ve son dönemde sendikal haklara yönelik saldırılara dikkat çekti. Servi, 1 Mayıs’la ilgili alan tartışmaları yerine işçilerin hak ve taleplerinin ön plana çıkartılması gerektiğini vurguladı. Toplu sözleşme sürecine de değinen Servi, “TİS’i çıkmaza sokan biz değiliz. İşverenler ücret zamlarını erteleyerek sosyal haklara düşük zamlar öneriyorlar. ‘İdari ve sendikal maddeler bitsin ücreti sonra konuşalım’ diyorlar. Böylece bizi ve sendikayı sindirmek istiyorlar. Uzlaşma kurulunun kararını değerlendireceğiz. Bu karar doğrultusunda ilerde grev kararı çıkabilir” dedi.

Musa Servi, ırkçılığa, şovenizme, işverenlerin dayatmalarına ve işçi sınıfına yönelik saldırılara karşı 1 Mayıs’ta alanlarda olacaklarını belirtti.

Eyleme sendika flamalarıyla katılan deri işçileri sıkça “Birlik, mücadele, zafer!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Yaşasın 1 Mayıs!”, “Sendika yoksa üretim de yok!” sloganları attılar. Deri işçileri bir saat iş bıraktılar ve mesaiye kalmayacaklarını duyurdular.

Kızıl Bayrak/İstanbul