Amerikan askerlerinin sivilleri katletmesi “kusur değil”
Irak'ın işgalinden bu yana katledilen sivil Iraklılar'ın sayısının 150 bini aştığı tahmin ediliyor. Rakamların tahmini olması kaçınılmaz, zira ölümün kol gezdiği ülkede neredeyse hergün yeni “ceset tarlaları” ortaya çıkarılıyor. Buna karşın hem işgal orduları hem de ABD'nin soysuz işbirlikçileri ölüm çetelesi tutmayı “yük” sayıyor. Yani katledilen sivil Iraklılar, rakamla da olsa anılmıyor.
Emperyalist orduların işgal ettikleri her toprak parçasını insan cesetleriyle donatması kuraldır. İki emperyalist paylaşım savaşına, Cezayir'e, Vietnam'a bakmak bu vahim gerçeği görmek için yeterlidir. Halkların onursuz köleliği reddetmeleri, bununla yetinmeyip işgale karşı direnmeleri, işgal ordularının katletmesi için yeterlidir.
Bu barbarlığın sorumlusu ne sadece işgal orduları ne de tetiği çeken askerlerdir. Bu orduları finanse eden/silahlandıran devlet, onlara komuta eden asker ve sivil bürokrasi, savaş çığırtkanlığı yapan medya, canileri “aklayan” hukuk, işgali mahkum etmeyen üniversite kurumları ve bütün bunların üstünde farklı kesimleriyle burjuvazidir. Yani emperyalist-kapitalist sistem bir bütün olarak savaş suçlusudur. Bu vahşete engel olabilecek tek güç ise işçi sınıfı ve emekçilerdir.
Bu karanlık tabloda, cinayetleri gizlenemeyen bir takım tetikçiler arada bir “kurban” edilirdi. Ancak gelinen yerde artık caniler de “aklanıyor.” “Devlet için kuruşun sıkan da, yiyen de şereflidir”, “onu tanırım, iyi çocuktur” gibi vecizelerde görüldüğü üzere, kapitalist devletler “cani robotları”nı artık genellikle “kahraman” ilan ediyor.
İşte işgalci Amerikan ordusuna mensup katiller de bu şekilde korunuyor. Bunun son örneği, Irak'ın başkenti Bağdat'ın kuzeyindeki İshaki kasabasında bir ev baskınında 5'i çocuk 4'ü kadın, 11 sivilin öldürülmesiyle ilgili soruşturma sonucunda görüldü.
Sünni bir direniş örgütünce BBC'ye gönderilen kayıtlar, ABD askerlerinin ev baskınında 5'i çocuk, 4'ü kadın 11 kişiyi katlettiğini ve ardından sivillerin bulunduğu evi bombalayarak yıktıklarını gözler önüne sermişti. Buna rağmen ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) yetkilileri, 15 Mart'ta meydana gelen bu vahşi katliamla ilgili olarak yapılan soruşturma sonucunda, ABD askerlerinin “kusurlu” hiçbir hareketine rastlanmadığının tespit edildiğini söylediler.
Video kamera önünde 24 sivili katleden Amerikalı askerlerin Hadisa'daki üslerine giren İngiliz Daily Telegraph gazetesi muhabiri Oliver Poole, burada ABD'li bir mühendisle yaptığı görüşmeyi; “Benimle en çok ilgilenen ve gerçekleri aktaran ABD'li sivil bir mühendis oldu. Mühendis, anlatılması güç olaylara tanık olduğunu belirterek, ‘Askerler, sadece öldürmek konusunda iyidirler. Daha fazlasını bilmezler. Tek bildikleri yoketmek' şeklinde konuştu...” sözleriyle aktardı.
“Öldürmek ve yoketmek” bu, kapitalizmin üniformalı/silahlı görünümünden başka bir şey değildir. Evet, kapitalizm öldürür! Ölümün hükmüne son vermek için ise kapitalizmi yıkıp sosyalizmi inşa etmekten başka bir çıkış yolu yoktur!
--------------------------------------------------------------------------------------
Basra'da tutsak yakınlarının protestosu
Irak'ın Basra kentinde, İngiliz işgal ordusu tarafından keyfi şekilde tutuklanan mahkumların yakınları bir gösteri düzenledi. Yaklaşık 75 Iraklı mahkumun ailesi ve yakınlarının katıldığı gösteri, Suayibe Koalisyon Güçleri kampı girişinde düzenlendi. Tutsak yakınları, haksız yere yapılan tutuklamalara tepki göstererek, mahkumların bir an önce serbest bırakılmasını istedi.
İngiliz askerleriyle zaman zaman sürtüşmelerin de yaşandığı gösteride, işgalci İngiliz askerlerine hitaben bir konuşma yapan göstericilerin sözcüsü Kazım Abud Ali, “İngiliz ordusunun tutukladığı tüm mahkumlar masumdur. Siz, Baas Parti üyelerinin ve bazı casusların yalan raporlarına dayanarak evlerimize girip, bizim çocuklarımızı tutukladınız. Onlar suçsuz. Sizden onları serbest bırakmanızı istiyoruz” dedi.
Bir tutuklu annesi Umm Sajad ise, “İngiliz ordusundan çocuklarımızı serbest bırakmasını istiyoruz. Çünkü onlar masum. Umuyoruz ki işgal güçleri artık evlerimize gece yarıları ansızın zorla girmez” diye konuştu.
Tutukluların avukatı Nazar Hasen de, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Şu anda içerde olan tutuklular masumdur. Bunun aksini ispatlayabilecek kim varsa Tony Blair de dahil meydan okuyorum. İçeride bulunan çocuklarımız illegal bir şekilde tutuklandı. Uzun süredir mahkemeye gönderilmediler” diyerek, işgal ordularının vahşetini gözler önüne serdi.
---------------------------------------------------------------------------------------
Kukla hükümetten Basra'ya “demir yumruk”!
İngiliz işgal kuvvetlerinin merkez üssü Basra'da, kirli çıkarlar etrafında devam eden çatışmaların şiddetlenmesi bekleniyor. Irak'ın Bağdat'tan sonraki ikinci büyük kenti Basra'da ne emperyalist ordular, ne de kukla hükümet denetim sağlayabiliyor. Bağdat'taki kukla hükümet, petrol ihracatının tehlikeye düşmesinden endişelendiği için, sıkıyönetim ilan ederek kentte denetim sağlamaya hazırlanıyor.
Irak “başbakanı” Nuri el-Maliki, ülkenin petrol ihracatını tehlikeye atmasından korkulan gerilimi dindirmek amacıyla gittiği Basra'da, güvenliğin “demir yumruk” ile sağlanacağını ilan etti.
El-Maliki, kentteki yerel yetkililer ile yaptığı toplantıda, “güvenliği tehdit eden çetelere” müsamaha gösterilmeyeceğini söyleyerek, güvenlik güçlerine, kentte “düzenin sağlanması” için acil bir plan hazırlamaları talimatı vereceğini açıkladı. Nitekim kukla başbakanın ziyaretinden sonra, Basra'da bir ay süreyle geçerli olacak olağanüstü hal ilan edildiği duyuruldu. Bu amaçla Basra'ya takviye asker ve polis konuşlandırılacak, daha fazla kontrol noktası kurulacak. Geceleri sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi de gündemde bulunuyor.
İşgal güçleri, kukla hükümet ve bölgedeki çıkar çevreleri arasında kentin zenginliğinin yağmalanması etrafında devam çatışmanın faturasını Basra halkı ödeyecek. Zira Bağdat'taki soysuz işbirlikçilerin, patenti siyonist İsrail'e ait “demir yumruk” planıyla Basra, üstü açık bir hapishaneye çevrilecek.
------------------------------------------------------------------------------------
Amerikan işkence kampında açlık grevi!
“ABD demokrasisi”nin simgesi haline gelen işkence merkezlerinden Guantanamo'da açlık grevi yapanların sayısının 75'e yükseldiği bildirildi. Guantanamo Üssü'nde görevli bir Amerikalı komutan da, 75 kişinin yemek yemeyi reddettiğini doğruladı. Kampta, 460 kişi yargılanmadan dört yılı aşkın süredir işkence altında tutuluyor.
Dış dünyaya kapalı tutulan kampta işkencenin boyutları tam olarak bilinmiyor. Ancak tahliye olan bazı tutsakların anlatımları vahşetin boyutunu gözler önüne seriyor.
Açlık grevi yapan tutsakların zorla besleme işkencesine tabi tutulduğu gelen haberler arasında. İnsan hakları örgütleri de, açlık grevi eylemlerinin, zorla yemek yedirme teknikleri uygulanarak engelleniyor olabileceği kaygısını dile getiriyor.
Bu arada “uygar batı”nın imajını fazlasıyla zedeleyen Guantanamo'nun kapatılmasını isteyenlerin sayısı da artıyor. Emperyalistlerin güdümündeki İnsan hakları örgütleri, AB, BM gibi kurumlar, “uygar batı”nın lideri ABD emperyalizminin Guantanamo gibi bir vahşet kampıyla özdeşleştirilmesinden rahatsız olduklarını, bu duruma son vermek için de bu kampın kapatılmasını talep ediyorlar. Elbette onlar da biliyorlar ki, kapitalist-emperyalist sistem işkence ve katliamlar olmadan ayakta duramaz. Zaten onlar için sorun bu vahşete son verilmesi değil, bunun açıktan yapılmasıdır. |