15 Nisan 2006 Sayı: 2006/14 (14)
  Kızıl Bayrak'tan
   Kürt sorunu güncel yakıcılığıyla çözüm bekliyor !
  Faşist devlet terörüne karşı mücadeleye!
  İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için görev başına!
Katliamcı devletin "terör" edebiyatı!
  BDSP'nin 1 Mayıs çağrısı; İşçiler birlik, halklar kardeş olmalı!
1 Mayıs ve sendika bürokratlarının tutumu
Erdoğan'ın yardımcılarının neo-conların huzurunda sergilediği onursuzluk; "Onu deliğe süpürmek yerine kullanın!"
Tuzla'da zehirli variller; Doğa ve insan yaşamını hiçe sayıyorlar!
Zindan cephesinde yeni saldırılar...
"Güleryüzlü, sevgi dolu" kapitalizm ya da aptal yerine konulmak / Yüksel Akkaya
15 Nisan'da Liseli Kurultayı'nda buluşalım!
  Bursa Liseli Gençlik Platformu Girişimi kuruldu
  Lenin Marks'ı nasıl çalışırdı / N. Krupskaya/ (Orta sayfa)
   "Referandum"da yolun neresindeyiz ya da Fransa'dan çıkarılacak dersler var mı? / Yüksel Akkaya
   Gençliğin ve işçi sınıfının kararlı direnişi Fransız burjuvazisine geri adım attırdı
   İtalya'da genel seçimler; Burjuva demokrasisinin simgesi mi, orta oyunu mu?
  Hamas hükümetinden "Ortadoğu dörtlüsü" ile uzlaşma işaretleri
  Grevlerden, direnişlerden...
  İşten atılan Sinter Metal işçileriyle konuştuk...
  58 gündür direnen Horoz Kargo işçileriyle konuştuk...
  Üniversitelerde saldırılar sürüyor; Faşist saldırılara geçit vermeyeceğiz!
  Evrimin kayıp halkalarından biri daha bulundu
  Serhıldanlar, olası gelişmeler ve devrimci görevler / M. Can Yüce
  Kürdistan'daki katliamlar yurtdışında protesto edildi
  1 Mayıs'a hazırlık çalışmaları
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İşten atılan Sinter Metal işçileriyle konuştuk...

“Haklı taleplerimiz uğruna verilen mücadele bizlere çok şey öğretti!”

Sermayenin daha da pervasızca saldırması sonucu işçi sınıfının içinde büyüyen tepki kendini farklı biçimlerde dışavuruyor. Dudullu OSB'de kurulu bulunan Sinter Metal'de geçtiğimiz hafta yaşananlar bu durumun somut örneği. Patronun keyfi uygulamalarına karşı işçilerin sergilediği direniş sonrasında bir grup işçi atıldı. Sinter Metal'de yaşanan sürecin bıraktığı deneyimlere ilişkin atılan işçilerle konuştuk...

- İşyerinde son haftalarda yaşanan gelişmeleri kısaca özetler misiniz?

1. işçi: İlk preshanede vardiya değişimi üzerinden sorun çıktı. Bu sorun üzerinden tüm fabrika sorunun çözümü için birleşti, cevap istedi. Daha sonrasında preshane bölümünden bir işçi çıkartıldı. Sebep olarak ise vardiya amiri ile tartışması gösterildi. Daha sonra işçiler tek ses olup şartelleri indirince, 1,5 saat sonra işçi arkadaşımız hiçbir gerekçe gösterilmeden işe geri alındı. Birkaç gün süreç geçti. Daha sonra taşlama bölümünün şefi “kişisel bir sorun” gerekçe gösterilerek işten çıkartıldı. Ama işçiler birleşerek kazanmanın tadına varmış olmalılar ki, yine şartelleri indirerek taşlama şefinin işbaşı yapmasını sağlamayı düşünüyorlardı. Ayrıca çalışma koşulları ve ağır baskıların da sonucunda fabrika bir gün tamamen, 2. gün yarım gün iş bıraktı. Yönetim artık ya istifa edecekti ya da aşağıdaki işçilere gözdağı vererek tekrar fabrikayı çalıştıracaktı. Taşlama şefiyle birlikte 7 kişiyi sorgusuz sualsiz işten attılar. Bu haksızlığın karşısında durmak isteyen arkadaşları polis çağırıp gözaltına aldırdılar. İçerdeki arkadaşlar daha ne olduğunu anlamadan, bir hafta sonra 6 kişi daha hiçbir mazeret gösterilmeden işten atıldı.

2. işçi: Pres bölümünde vardiya sorunu vardı. Mesaiye kalmadılar. Bu sorun tartışıldığı zaman sonuna kadar direndiler. Diğer bölümlere tüm fabrika ile birleşmek gerektiğini söylediler. Kısaca çağrıda bulundular. Bu sırada diğer bölümlerdeki arkadaşlarla görüştük. Ortak karar alarak hareket ettik. Şeflerden oluşan bir grup yönetimle görüşmeye gitti. Yönetim tüm fabrikanın mesailere kalmama kararından sonra geri adım attı ve vardiya sorunu çözüldü. Ardından pazartesi günü vardiya sorunu ile ilgili vardiya amiri ile tartışan bir işçi işten atıldı. Anında müdahale ederek gece vardiyasındaki işçileri çıkarmadık, servisleri beklettik, gündüz vardiyasını işe başlatmadık. Daha sonra, öncesinden oluşturulan şefler ekibi görüşmelere başlayınca işe başlanıldı. Bir saat bekledikten sonra gece vardiyasında çalışan işçi arkadaşlar evlerine gittiler. Yarım saat sonra atılan işçinin geri alındığı haberi geldi. Bu olaylardan bir hafta sonra görüşmelerde etkin olan taşlama bölümünün şefi “özel yaşamı” gerekçe gösterilerek işten atıldı. Bunun üzerine tüm fabrika iş bıraktı. 24 saat iş bırakıldı. Görüşmeler, toplantılar yapıldı. Hiçbir sonuç alınamadı. İkinci gün 7 işçi daha işten atıldı. 12 saat daha iş bırakma eylemi yapıldı. Görüşmeler yine sürdürüldü. İşe geri alınmadık. Tüm hakların verilme teklifi işçiler tarafından kabul gördü. Bu kadarla kalmadı. Ertesi hafta 6 işçi daha işten çıkartıldı. 3 gün kapıda bekledik. Tüm haklarımızı aldıktan sonra bekleme bırakıldı.

- Bu olaylardan önce işçiler açısından fabrikadaki durum nasıldı?

1. işçi: Çalışma saatleri çok uzun. İnsanlar fabrikada öyle boğulmuşlardı ki, her şey aynı. Hep iş. O kadar kirin, pisliğin sonucunda aldıkları ücret tatmin edici değildi. Ev kirasını, çocuk ve ev masraflarını karşılayamıyorlardı. Baskı uygulayan vardiya amirleri, hesap soran şefler, imalatın adet sorunu, presin kalıp sorunu... Hataların yükümlülüğünü işçilere bırakıyorlardı. Operatörlere her türlü baskı yapılıyordu. “Geliyor musun” diye soran yok. Zorunlusun. Hafta sonu mesaiye geleceksin.

2. işçi: İşçiler tepkiliydiler. Ücretlerine, çalışma saatlerine, iş koşullarına, baskılara... Bir birleşme arzusu vardı.

- Eylemli süreçte talepleriniz nelerdi?

1. işçi: Taşlama şefinin işe geri alınmasını istiyorduk. Yukarıya biz birleştik, sesimiz birleşti, susmayacağız yanıtını veriyorduk.

2. işçi: En temel talebimiz atılan işçilerin geri alınması idi. Çünkü Sinter Metal'de çalışan hiç kimsenin iş güvencesi yok. En ufak bir gerekçeye bile ihtiyaç duyulmadan herkes işten atılabilir.

- Bu tepki neye karşıydı?

1. işçi: Bu tepki herşeye karşıydı. Vardiya amirlerinin baskısına, bahar ayıydı, tatil isteği, ücret, çalışma saatleri, hangi işçiye sorsan 365 günün 340 günü çalışır. Benim 1800 gün çalışmam sırasında kullandığım izin sadece 30 gün.

2. işçi: Aslında bu biriken tepkinin dışa yansımasıydı. Somut olarak atılanların işe alınması değildi. Sorunlara çözüm isteğinin dışavurumuydu.

- Atılmalardan sonra içerisinin tablosu nasıldı?

1. işçi: Birkaç gün sonra havanın söndüğünü söyleyebiliriz. Kimileri atıldığımız için mağdur duruma düştüğümüzü düşünerek acıma hissiyle bakıyorlardı. Bir kısmının gözünde ise kahraman gibiydik. Sinter'de ilk kez böyle bir şey olduğu için iyi bir izlenim de vardı. 38 yıldır 36 saat iş bırakma, kapıda bekleme ilk defa oluyordu. Herkes kabuğuna çekilmişti. Toplu olarak bir destek gelmedi. Ancak 3 gün kapıda beklediğimizde bireysel destekler oldu.

2. işçi: 1. ve 2. grup atılmaların ardından işçiler arasında korku yayıldı. Güvenip dayanabilecekleri öncülerini kaybettiklerini onlar da biliyorlardı. Durağan bir hava oluştu. Bireysel cesaretin ötesinde toplu bir tepki, dayanışma olmadı. Ancak her şeye rağmen biriken tepkiyi ortadan kaldıramadılar. Fabrikadaki arkadaşlarımıza atılan işçiler olarak iki kez bildiri dağıtımı gerçekleştirdik. Bu dağıtımlar idarenin büyük bir suskunlukla izlediği, işçi arkadaşların ise sıcak selamlarıyla karşıladığı dağıtımlar oldu. Buradaki tepkilerden bile, her türlü baskıya, yaratılan korku atmosferine rağmen, yaşanan sürecin, haklı talepler uğruna verilen mücadelenin işçilere birçok şey öğrettiğini düşünüyorum.

- Yapılanlar deneyim adına birşey bıraktı mı? Ya da nasıl bir değişiklik yarattı?

1. işçi: Sinter işçileri böyle bir olay olduğunda ne yapacaklarını gördüler, bizim gibi kapıda bekleyecekler. Yaptıklarımızı yapacaklar.

2. işçi: 38 yıllık fabrika tarihinde ilk defa iş bırakılmış ve kapıda beklenilmiş.

Bu açıdan iyi bir deneyim bırakıldı. İstendiğinde gücün kullanılabildiğini, güç olduğumuzu gördüler. Hak arama yöntemleri, en başta da üretimden gelen gücün kendisi görülmüş oldu.

Bu eylemli süreçte en ciddi eksikliğimiz daha öncesinden iç örgütlülüğümüzün olmaması idi. Gelişen sürecin tepkilerin ürünü olarak yaşanması, örgütlü tepkiden yoksunluk, ödenen bedelleri ağırlaştırdığı gibi, bugün için kalıcı örgütlülükleri yaratamadı. Ama her şeye rağmen bunun imkanlarını geçmiş süreçlere rağmen fazlasıyla biriktirdi.

Aynı zamanda bizler atılmış olsak bile, içeride çalışan işçilere yönelik bir takım adımlar da atıldı. Halen sigortasız çalışan işçiler vardı. Hızla onların sigortaları yapıldı. Bu küçük örneğin bile bizlerin atılması pahasına direnişin en temel kazanımı olduğunu söyleyebiliriz.

- Son olarak söylemek istediğiniz?

1. işçi: Şunu söyleyeyim. Sinter'den ayrıldığım için üzülmüyorum. O koşullarda en fazla 1-2 yıl dayanabilir, kalabilirdim. Gönül isterdi ki, dışarıdaki o kadar zorluklardan sonra içerisi de bize ayak uydurmalı, sesimize ses verip birleşmeliydik. Bunu ben değil bütün işçiler demeli. Yaşamanın zor olduğunu biliyorum. Bugüne kadarki hakların böyle alındığını biliyorum. Belki içerden daha güçlü destek gelseydi, diğer fabrikalardan gelseydi, yine sesimize ses gelseydi, kapıda beklerdim. O beklenti olduktan sonra daha çok coşardım, daha çok güvenirdim. Şimdi de güveniyorum.

2. işçi: Biz atılan bir grup işçi olarak dışarıdan yapılabilecekleri belli oranda yaptık. İşçi sınıfının mücadele tarihine bir deneyim daha ekledik. Sonuç olarak bundan sonraki yaşantımız için de önemli deneyimler kazandık. Haklıydık, sonuna kadar kendimizi savunduk. İşyerinin örgütlülüğü için dışarıdan bile adımlar attık. Bunu sürdüreceğiz de. Tekrar koşulların olgunlaşacağı zamana hazırlanmak gerekiyor.

Kızıl Bayrak/Ümraniye