21 Mayıs 2005
Sayı: 2005/20 (20)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD ile bozulan kölelik ilişkilerine ordudan “balans ayarı”!
  AİHM’in Öcalan kararı ve “yargılayanları yargılamak”!
  Niyet mektubu açıklandı, yeni stand-by
anlaşması uygulamada!
  Özelleştirme gündeminden
  Kamu işçisi toplu iş sözleşmesine sahip
çıkmalıdır!
  KESK 2. Olağan Genel Kurulu; Ehlileştirme operasyonu devam ediyor
  KESK 2. Olağan Genel Kurulu üzerine
  İşkenceciler ve katiller ödüllendiriliyor, Uğur bize bakıyor
  Engelliler Haftası; Engelli olan düzenin kendisidir!
  İşçi Kültür Evleri'nin kampanyası; Yoksulluğa mahkum, yozlaşmaya teslim olmayacağız!
  Reklam süsü verilmiş intiharlar düzeni
  Soros kontr-gerillanın sivil ayağıdır!
  İzelman işçileri grev kararı aldı
  Güney Kürdistan sorunu üzerine
tamamlayıcı düşünceler
(Orta sayfa)
  AİHM kararı
  Devrimci 1 Mayıs Platformu’ndan
kamoyuna
  Özbekistan’da kitlesel katliam. Ayağa kalkan emekçiler devlet terörüyle karşılandı

  Afganistan’da emperyalist işgal karşıtı
gösteriler yayılıyor

  Irak; İşgal ve direniş gündeminden
  Almanya’da 12. Enternasyonal
Gençlik Festivali
  Nükleer santrallerle gerçekte amaçlanan ne?
  Temiz hava küresel ısınmaya neden
oluyormuş!!!.
  Bültenlerden
  Paris Komünü:
Toplumsal devrimin şafağı
  Trabzon’da faşist saldırılar karşısında
yılmadık, yılmayacağız!
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

“Engelliler Haftası”nda her zamanki ikiyüzlülük...

Engelli olan düzenin kendisidir!

10-16 Mayıs tarihleri arası “Engelliler Haftası” olarak etkinliklere konu edilmektedir. Bu yıl da özel gün meraklısı sermaye devletinin temsilcileri engellileri unutmadılar, “özürlü” yasasının çıkarılacağından, eğitim ve istihdam sorununun çözüleceğinden, mimari yapının yeniden düzenleneceğinden dem vurdular. Ancak biliyoruz ki, sadece bu günlerde hatırlanan engelliler ardından hemen unutulmakta, kaderlerine terkedilmektedir. Bu yıl da böyle oldu. Bundan sonraki yıllarda da herhangi bir şey değişmeyecektir. Çünkü bu düzen sorun çözmek konusunda engellidir; yapma ve etme edimleri sınırlıdır.

Engelleri düzen yaratıyor

Türkiye'de 8.5 milyon engelli yaşamaktadır. Ancak bu nüfus yoğunluğuna uygun herhangi bir düzenleme yapılmamaktadır. Yapılan düzenlemeler ise uygulanmamaktadır. Çokça söylendiği gibi, önemli olan yazılı düzenlemeler değil uygulamalardır.

Her yıl insan hayatını hiçe sayan politikalar nedeniyle binlerce insan engellilere katılmaktadır. Para kazanma-kâr hırsı üzerine kurulan düzen aynı zamanda engelli üretme merkezidir. Bu düzenin işleyişine şöyle kabaca bir bakış bile düzenin engelli üretim merkezlerini göz önüne serecektir.

* Çokuluslu tekellerin rekabeti, pazar kapma yarışının sonucu yağma ve emperyalist talan savaşlarında binlerce insan sakat kalmaktadır. Hemen yakınımızda Kürdistan'da 60 binden fazla kişi sakat kalmıştır. Sadece elinde silah savaşanlar değil çocuklar da sakat kalmaktadır. Her ay dünyada 800 çocuk mayınlar yüzünden ölüyor ya da sakat kalıyor. Düzenin bekçiliği görevi dışında hiçbir şeyi önemsemeyen kolluk güçlerinin sağa-sola attıkları silah-bomba parçaları İstanbul'da bile can almakta, varolan engellilere yenilerini eklemektedir.

* Sadece yağma savaşlarında değil, kapitalist sistem en “barışçıl” dönemlerinde bile engelli üretmektedir. Güvenli ulaşım imkanı sağlamayan, karayollarına yığınak yaparak petrol ve araba tekellerine hizmet eden düzen binlerce insanımızın ölmesine ve sakatlanmasına neden olmaktadır.

* Düzen insan hayatını kolaylaştırıcı değil, üretimi arttırıcı teknolojiye yatırım yapmakta, patent sistemini buna uygun olarak düzenlemektedir. Öncelik kâr arttırıcı yeniliklere verilmektedir.

* İş kazaları da önemli bir engelli üretme merkezidir. Türkiye iş güvenliği alanında en ileri yasalara sahiptir. Buna rağmen her yıl yüzlerce işçi iş kazalarında yaşamını kaybetmekte, binlercesi engellilere katılmaktadır. Sosyal Sigortalar Kurumu istatistiklerine göre, 2003 yılında 76.668 iş kazası, 440 meslek hastalığı vakası meydana gelmiş, bunların 811'i ölümle sonuçlanmıştır. En az bunun dört katı oranında işçi ise sakatlanmıştır. ILO kaynaklarına göre ise, dünyada her yıl 1.2 milyon kadın ve erkek işçi, iş kazaları ve meslek hastalıkları dolayısıyla hayatını kaybetmektedir. Yine aynı kaynaklara göre; her yıl 250 milyon insan iş kazaları, 160 milyon insan ise meslek hastalıkları sonucu ortaya çıkan zararlara maruz kalmaktadır.

Engelleri düzen katmerleştiriyor

Engellileri yaratan düzen sonuçlarına karşı kayıtsız kalmakta, çoğu zaman onları kurtulunması gereken bir yük olarak değerlendirmektedir. Engelliler “verimlilikleri” düşük olduğu için istihdam edilmemekte, ya da son derece düşük ücretlerle istihdam edilmektedir. İş Yasası'nda yeralan 100 ve daha fazla işçi çalıştıran fabrikalarda %3 oranında engelli çalıştırmasına ilişkin madde ise uygulanmamaktadır. İş müfettişleri bu konuda rapor hazırlasa bile, her şey hazırlanan raporla sınırlı kalmaktadır. Bazı işletmeler ise 99 işçi çalıştırmaya özen göstermekte ve bu sınırı aşmamaktadır. Yeni İş Yasası'yla taşeron uygulama, çağrı üzerine çalıştırma yaygınlaştırıldığı için, gerçekte daha fazla işçi çalıştıranlar da kağıt üzerinde daha az gösterebilmektedir. Böylelikle engellilerin istihdamı çıkarılan yasaya rağmen imkansızlaştırılmaktadır.

Eğitim sistemi de engellileri dışlayan bir biçimde tasarlanmaktadır. Engelliler için yeterli okul açılmadığı gibi, araç-gereç de sağlanmamaktadır. Her şey “iyi niyetli” patronların acıma duygularına havale edilmektedir. Engellilere acınacak insanlar gözüyle bakılmaktadır. Oysa engelliler sadaka değil eğitim istiyorlar, dilenmek değil çalışmak istiyorlar.

Kentsel planlama yapılırken de engelliler yok sayılmaktadır. Kaldırımlar yürüme ve görme engelliler hiçe sayılarak tasarlanmaktadır. Toplu taşım araçlarında engelliler gözetilmemektedir. Böylelikle engelliler başkalarına bağımlı bir hayata terkedilmektedir.

Engellilerin yaşadığı sorunların görmezden gelinmesinin nedeni ise açık: Yapılacak düzenlemelerin maliyetli olması. Engelliler Haftası nedeniyle yapılan eylemlerde eylemciler hükümete şöyle seslenmişlerdi; “bizi görün”. Ancak işçi-emekçileri görmeyen hükümetin onları görmesi de mümkün olmadı. Dahası gündemdeki engelliler yasasını görüşmek için Tayyip'ten randevu isteyen engelli kuruluşları bir yıldır bekliyorlar. İMF heyetiyle her hafta düzenli görüşmeler yapan, raporlar veren, katil Şaron'u ziyaret etmekle meşgul olan Tayyip engelliler için zaman bulamıyor.

Herkes için insanca yaşam!

Bu dünyada yaşayan herkesin insanca yaşamaya hakkı var. Engellilere yenilerinin katılmaması, emperyalist savaşa, kâr dışında hiçbir şey düşünmeyen düzene dur demekle mümkün. Varolan engellilerin bağımlılık ilişkisinden kurtulması ise bizim kısa dönemli hedefler için vereceğimiz mücadeleye bağlı. Herkese iş, herkese eşit parasız eğitim hakkı, kentsel düzenlemelerin engellilerin gözönünde bulundurularak yapılması, belediye hizmetlerinin engellilerin toplumsallaşmasına yardımcı olacak şekilde tasarlanması vb. için mücadele etmek gerekiyor.

Unutulmasın ki, kapitalist sistemde hepimiz birer engelli adayıyız.

----------------------------------------------------------------------------------------

Adana'da Tüm Emekli-Sen mitingi...

“İnsanca yaşamak istiyoruz!”

16 Mayıs günü DİSK'e bağlı Tüm Emekli-Sen “Artık yeter, insanca yaşamak istiyoruz!” şiarıyla Adana'da bölgesel bir miting gerçekleştirdi. Miting saat 12:00'de Mimar Sinan Açık Hava Tiyatrosu önünden yürüyüşle başladı, Uğur Mumcu Meydanı'nda sona erdi. Eylemde okunan metnin ardından Grup Nisan Güneşi kısa bir konser verdi. Halayların ardından miting bitirildi.

Mitinge Tüm Emekli-Sen Adana, Antalya, Gaziantep, Silifke, Mersin şubeleri katılırken, işçi sendikalarından DİSK-Tekstil BOSSA Şubesi, devrimci gruplardan ise Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Mücadele Birliği, HÖC ve Alınteri destek verdi.

Mitinge yaklaşık 350 kişi katıldı.

Komünistler eyleme “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!/BDSP” imzalı pankartlarıyla katıldılar.

Kızıl Bayrak/Adana

------------------------------------------------------------------------------------------

TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı nihayet açıkladı:

“Tek kişilik hücreler tecrittir”

TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış nihayet “tek kişilik hücreler tecrittir” biçiminde bir açıklama yapmak zorunda kaldı. 2000 yılından bu yana hücrelerde yüzlerce tutsak tecrit koşullarında yaşıyor, bunun yolaçtığı sağlık sorunları ile boğuşuyor. 118 devrimci tutsak tecrit işkencesine karşı yürütülen Ölüm Orucu Direnişi'nde ölümsüzleşti.

Direnerek F tiplerine konulmuş olmanın moral gücüyle tecridin etkilerinin devrimci tutsaklar üzerinde açığa çıkmasının önüne geçilmiş olsa da, uzun vadede birçok olumsuz etki kendini gösterecektir. Devlet için önemli olan, sadece tutsakların tek ya da üç kişilik hücrelerle sosyal ve siyasal ilişkilerinin sınırlanması değil, dışarıyla bağlarının da kesilmesi, böylece moral açıdan zayıf düşürülmesidir. Çünkü morallerinin yüksek olması davalarına bağlılıklarını daha da pekiştirecektir. Bu nedenle, tecrit koşullarına rağmen kırılamayan irade, devletin zindancı politikasına tümüyle terstir. Devlet zindanlardan devrimcilerin davalarını sürdüren militanlar olarak değil, yılmış ve yıkılmış olarak çıkmalarını, ortalığa korku yaymalarını hedeflemektedir. Bu yanıyla yaşanan tam irade savaşıdır. Devrimciler önemli mevziler kaybetseler de irade savaşını kazanmışlar, 25 yıllık direnme geleneğine yeni halkalar eklemişlerdir.

TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Elkatmış, gezdiği zindanlardaki gözlemleri sonucu, tecrit işkencesini itiraf etmek zorunda kalmıştır. Çözüm önerisi olarak ise, eski İstanbul Barosu'nun “üç kapı üç kilit” önerisini getirmektedir.

Zindanlardaki irade savaşı iktidar alınıncaya kadar kesintisiz sürecektir. Zaman zaman ortam yumuşuyor gibi görünse de, düşmanın gelecek çatışmaya kendisini hazırladığı, güçlerini yeniden organize ettiği unutulmamalıdır.