19 Mart 2005
Sayı: 2005/11 (11)


  Kızıl Bayrak'tan
  SEKA direnişinin göst. ve özelleştirme karşıtı mücadele
  Özelleştirme saldırısında yeni adımlar
  Yeni soruşturma dalgası ve görevler
  Baskılar devrimci gençliği yıldıramaz!
  İÜ’de soruşturma terörü ve hukuksuzluğa eylemli protesto
  Ankara’da gençlik eylemine polis saldırısı
  TÜSİAD’ın sahte demokrasi sevdası
  10. yılında Gazi katliamı lanetlendi
  “Gazi’nin/1 Mayıs’ın hesabı sorulacak!”
  Süleyman Çelebi kimin başkanı?

  Samet Kalıp işçilerine çağrı

  Aster işçisinden zamsız çalışmaya tepki
  Dehaklar’a karşı Demirci Kawalar’ın
birliği!
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/6: “Demokratik uygarlığın sağ kanadı”
üzerine tamamlayıcı düşünceler
  EKİM’den ; "Sosyal devletin" ve sosyal barışın sonu
 Filistin halkı dayatmalara boyun eğmeyecek!
Irak; Kukla mecliste
pazarlıklar sürüyor
 Arjantin; Devlet Başkanı halka Shell’i boykot çağrısı yaptı
“ESP fenomeni” ya da
fırsatçı samimiyetsizliğin son örneği
Devrimci tutum ve gericilik
İzmir'de 8 Mart
Katliamın adı: Nükleer santral
Cejna Newroz piroz be!
Ortadoğu’da tufan kapıda
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İstanbul Üniversitesi'nde 14 öğrenci okuldan atıldı...

Yeni soruşturma dalgası ve görevler

Ülkenin dört bir yanında yeniden yaygınlaşacak gibi görünen bir soruşturma dalgası başlamış bulunuyor. Devrimci siyasal faaliyeti baskı altına almak ve devrimci öğrencileri akademik kıskaç altında yıldırmayı hedefleyen bu yeni saldırı dalgası karşısında gençlik hareketi etkili bir karşı saldırı örgütlemek ve bu akademik kıskacı parçalamak sorumluluğu ile karşı karşıya bulunmaktadır.

Saldırının kapsamı ve hedefleri

Sermaye devletinin artık periyodik bir hal alan ve bir dizi üniversite açısından ise neredeyse süreklileşen soruşturma saldırısına bir yenisi eklenmiş bulunuyor. Ülkenin dört bir yanında polis-idare işbirliği içerisinde planlanan bu saldırı üniversitelerin özgür düşünceye, bilimsel tartışmaya ve gençliğin geleceğine sahip çıkmasına ne kadar yabancı bir kurum olduğunu, YÖK sisteminin parçalanmadan üniversitelerde demokratik bir sistemin kurulmasının olanaksız olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Geçtiğimiz yıllarda görmeye alıştığımız “ideolojik halay”, “solcu öğrencilerle” dolaşmak gibi komik soruşturma gerekçelerine ve hukuksuzluğa bugün bir yenisi eklenmiş; “gizli soruşturmalarla” 14 öğrenci (ki sayı 16 idi ancak daha sonra iki öğrencinin İÜ öğrencisi olmadığı ortaya çıktı ve sayı hızlı bir biçimde 14'e indirildi) “yüksek öğrenim kurumundan çıkartılma” cezası aldı. Sürecin gelişimi o ölçüde hukuksuzdur ki, AB demokrasisi yalanları bir bir İstanbul Üniversitesi'nde patlamış, sermaye devleti ve onun cübbeli uşakları kendi burjuva hukuklarını bile hiçe sayar duruma düşmüşlerdir. Öğrencilerin savunma haklarını gaspederek, iki öğrenciyi polis denetiminde tehdit ve şantajlarla diğer öğrencilere karşı ifade vermeye zorlayarak, demokrasi düşmanı gerçek yüzlerini bir kez daha göstermişlerdir.

Soruşturma saldırısının burjuva hukuku sınırlarını dahi hiçe saydığını daha önce Ekim Gençliği sayfalarında ayrıntılı bir biçimde ifade etmiştik. Bugün bunları tekrarlamayı gerekli görmüyoruz. Çünkü karşımızda DGM gibi işleyen soruşturma kurulları ve cübbelerinin içerisinden polis armaları görünen öğretim görevlisi kılıklı haydutlar bulunmaktadır. Ve bu soruşturmanın yürütücüleri tüm benliğini sermayeye satmış, devrimci siyasal faaliyetten derin bir korku duyan aşağılık uşaklar takımından başka bir şey değillerdir.

Bu saldırı gerek yöntemi ve kapsamı ve gerekse ülke çapındaki eşzamanlı yaygınlığı ile, sermaye devletinin sistematik bir saldırısı olarak durmaktadır karşımızda. Ankara Üniversitesi'nde cübbeli polislerin resmi polis şefleri ile yaptıkları toplantı, Edirne'de yürütmeyi durdurma kararı çıkmasına karşılık uzaklaştırılan öğrencilerin okula alınmamaları, Zonguldak'ta arkadaşlarının faşist saldırı sonrası hastanelik edilmesini protesto eden 12 devrimci öğrencinin üniversiteden atılması, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde yüzlerce devrimci ve yurtsever öğrencinin soruşturmalara maruz kalması, Marmara'dan Çukurova Üniversitesi'ne, oradan da KTÜ'ye kadar ülkenin dört bir yanında neredeyse süreklileşen soruşturmalar…

Tüm bunlar yaşanılan saldırının kapsamını açıkça ortaya koymaktadır.

Ancak saldırıların İstanbul Üniversitesi'ne bu ölçüde pervasızlaşmasının gerisinde, açık ki gençlik hareketinin parçalı tablosu ve darlığı bulunmaktadır. Bunun bir sonucu olarak da sermaye devleti hukuk terörünü tırmandırmakta ve gençlik hareketinin en dinamik olduğu üniversiteye saldırma cesaretini gösterebilmektedir. Bu açıdan saldırıyı tartışırken ve saldırıya karşı yapılması gerekenler planlanırken, bu temel gerçeği görmek, saldırının geri püskürtülmesinin birleşik bir mücadele hattını zorunlu kıldığını ifade etmek, saldırıyı göğüslemenin öncelikli boyutudur.

Saldırıyı göğüslemek için birleşik bir kampanya örgütlenmeli!

Genç komünistlerin dönemin başından bu yana ortaya koydukları birleşik mücadele tartışmaları ve şiarı bugün daha yakıcı bir ihtiyaç halinde üniversite gençliğinin karşısında durmaktadır. Bunun gerekleri yerine getirilmediği koşullarda ise yapılacak işlerin kapsam planında bir darlığa mahkum kalacağını ve siyasal etki açısından saldırıyı gögüslemekten uzak olacağını söylemeye dahi gerek yok.

Doğal olarak bu kadarı soruşturma terörünü geri püskürtmek ve karşı bir saldırı örgütlemek için yeterli olmamaktadır. Bugün, bu saldırının siyasal kapsamını kavramamak, af aldatmacasına umutları bağlayarak “nasıl olsa afla okula döneceğiz” demek veya soruşturma saldırısını bir “hukuksal karşı koyuşla” yanıtlayacağını düşünmek, açık ki devrimci öğrencilerin işi olamaz. Açık veya örtülü olarak böyle bir eğilimin içerisinde olmak, siyasal planda hedefsizlik ve iddiasızlığın göstergesi olarak kalmayacak, yanısıra devrimci hedefler ve değerlerden de kopmak anlamına gelecektir.

Devrimci ve ilerici öğrenciler bugün saldırının kapsamını iyi tanımlamak ve saldırıya karşı örülecek çalışmanın araç ve yöntemini iyi belirlemek sorumluluğu ile yüzyüzedirler.

Yıllardır tekrarlanan süreci soruşturmalar ve hukuk terörüne sıkıştırma hatası bugünün darlığı ve parçalılığı düşünüldüğünde tekrarlanmaması gereken en temel sorunlardan birini ifade etmektedir. Açık ki soruşturma saldırısına karşı bir kamuoyu yaratmak ve öğrenci gençliği saldırının kapsamı hakkında bilgilendirmek alabildiğine önemlidir. İÜ'de ortaya konulan hukuksuzluk ise bunu daha kolay yapılabilir bir hale sokmuştur. Bu soruşturma saldırısıyla devletin ilerici devrimci potansiyeli yıldırma hedefini boşa çıkartmak için de özellikle önemlidir. Bu açıdan bu dönem boyunca özellikle gençlik hareketi açısından özel bir önem taşıyan İÜ'den “Hiçbir güç devrimci siyasal faaliyetimizi engelleyemeyecek!” haykırışının yükselmesi özellikle zorunludur. Ancak bu hiç de sorunu bu sınırlarda ele almak ve sadece bu çerçevede bir çalışma örmek anlamına gelmez. Bunu daha bütünlüklü bir söylemin parçası olarak tanımlamak, mücadeleyi bu kapsamda örmek, bugün gençlik hareketi açısından en yakıcı çerçeveyi oluşturmaktadır.

Bugün ihtiyaç saldırıyı karşı saldırıya dönüştürmektir. Bu ise yalnızca devletin hamlelerine göre adım atmak değil, fakat bu hamleyi boşa çıkaracak bütünlüklü bir çalışma örebilmek demektir. Bu başarılamadığı ölçüde, hukuk terörüne karşı verilen mücadelenin örgütlü unsurlara sıkışması kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle de üniversitelerin temel ve yerel bir takım sorunlarını etkili ve güçlü bir tarzda işleyebilecek, bu çalışmayı ise güncel planda soruşturma terörü ile bütünleştirecek bir çalışmaya ihtiyaç vardır.

Bu, yalnızca saldırıya karşı örülen kitle çalışmasının tabanını geliştirmek için değil, fakat değişik sorunların öne çıktığı bir dizi üniversitede birleşik bir mücadelenin koşullarını yaratmak, bu anlamda da, saldırıyı soruşturma terörünün etkin bir biçimde yaşandığı İÜ'ye sıkıştırmamak için de, ayrıca önemlidir. Zira saldırının daha güçlü göğüslenmesinin temel halkalarından birisi de budur, yani konuyu İstanbul genelindeki tüm üniversitelere yaymaktır.

Bugün açık ki bu pervasız saldırı karşısında bir birleşik karşı koyuş örgütlemek ve bunu İstanbul'daki tüm üniversitelere yaymak sorunun çözümünün temel halkasıdır. Ancak burada ortaya koymaya çalıştığımız kapsama uygun hareket edildiği ölçüde, soruşturma saldırısı bir kaldıraç olarak kullanılabilir. Akademik soruşturma terörü ile boğuşan binlerce öğrencinin mücadelesini birleşik bir hatta kanalize edebilmenin olanakları yakalanmış olur.

İstanbul Ekim Gençliği