12 Mart 2005
Sayı: 2005/10 (10)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yeni saldırı dalgasına karşı hazırlanalım!
  4 Mart eylemi ve özelleştirmeye karşı
birleşik mücadele arayışı
  SEKA direnişi bitti, mücadele sürüyor
  Türkiye uyuşturucu, kara para aklama ve
kayıt dışı “cennet”i
  Başbakan sermaye adına pazarlamacılık yapıyor!
  8 Mart eylemi, provokasyon edebiyatı ve
dökülen demokrasi cilası
  Sınıfsal özüne uygun ve devrimci bir 8 Mart mitinginin ardından
  İstanbul’daki devrimci 8 Mart eylemi üzerine
  Ankara’da 8 Mart eylemlerinde iki farklı tutum
  8 Mart kutlamalarından
   Mamak'ta Dünya Emekçi Kadınlar Günü Etkinlik Haftası
 İşçi-emekçi eylemleri
  SEKA işçileriyle dayanışma eylemleri
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/5: “Demokratik uygarlığın” sağı ve solu
  Lübnan’daki Suriye askerleri bahane
 ABD İsrail’i tehdit aracı olarak kullanıyor
“Mühendislik nereye gidiyor?”
 ÇÜ.’nde son sürecin gösterdikleri
Kadın sorunu/2; Kadın sorunu özünde emekçi kadınların sorunudur!
AB Troyka toplantısı
Bültenlerden...
Küresel ısınma
Yerel basından; Rüzgar tersine dönüyor
İran Komünist İşçi Partisi'nin ABD'nin askeri tehditlerine ilişkin bildirgesi
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İran Komünist-İşçi Partisi Siyasi Bürosu'nun ABD'nin askeri tehditlerine ilişkin bildirgesi

1-Amerika Devleti'nin İslam Cumhuriyeti'nin nükleer tesislerine saldıracağına ilişkin son tehditleri Yeni Dünya Düzeni doktrini çerçevesinde Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD'nin dünya üzerinde hegemonyasını sağlama siyasetinin yeni bir halkasını oluşturmaktadır ve Batı devlet terörizmiyle İslami terörizmin karşılaşmasının yeni bir evresidir.

2-Amerika'nın olası askeri saldırıları dünyayı teröristler savaşının, insanların yaşamlarının yok edilmesinin yeni bir dönemine sokacaktır. Bu savaşın bir tarafında Amerika devleti ve müttefiklerinin muazzam devlet terörizmi makinası öte tarafında ise İslami terörizm ve kirli siyasal İslam hareketi yeralmaktadır. Olası bir savaş ve bu savaşın sürmesi İran'da ve dünyanın her köşesinde sayısız masum insanın yaşamına malolabilir.

3-ABD'nin İslam Cumhuriyeti'ne karşı askeri politikasının ereği, Batı medyasının propagandasına karşı, salt İslam Cumhuriyeti'nin nükleer silahlara kavuşma çabalarını durdurmak değildir. Batı'nın nükleer bir İslam Cumhuriyeti'ne dayanamadığı kesindir. Ancak İslam Cumhuriyeti'nin nükleer silahsızlandırılması ABD ile İslam Cumhuriyeti'nin son çekişmelerinin eksenini oluşturmamaktadır. ABD'nin belirgin ereği İslam Cumhuriyeti'nin Irak ve Filistin'deki etkisi ve müdahalesini durdurmak, özellikle Ortadoğu'da İslam Cumhuriyeti'ne dayanan siyasal İslam'ın etkisini sınırlamaktır.

4-ABD'nin askeri tehditlerinin gerçekleşmesi pek olası değildir. ABD Irak'ta çıkmaza girmiş durumda ve bu deneyimi İran gibi jeoplolitik açıdan önemli ve İran ölçeğinde bir toplumda yeniden yaşamak istememektedir. Bunun yanısıra ABD'yi İran'a karşı askeri müdahale konusunda temkinli davranmaya iten olgu İran toplumunun koşullarının Irak ve Afganistan toplumlarından farklılığı, İslam Cumhuriyeti'ne karşı halkın solun öncülüğünde ayaklanabilme olasılığıdır. Savaşın her iki tarafına karşı solun öncülüğünde halk hareketinin yükselişi denetimin İslam Cumhuriyeti ve Batı'nın elinden kaçması anlamına gelir. Halkın sol, özgürlükçü sloganlarla siyaset sahnesine inmesi ciddi olasılığı ABD yönetici kesiminin İslam Cumhuriyeti'ne karşı askeri müdahalede tereddütlü davranmasında önemli bir etmendir. Amerika Devleti askeri tehditlerden öncelikle İslam Cumhuriyeti'ne karşı bir baskı unsuru ve diplomatik bir çözüme kavuşma öğesi olarak yararlanmak istemektedir. Bu koşullar aynı zamanda ABD'nin askeri tehditlerini gerçekleştirdiğinde İslam Cumhuriyeti'nin devrilmesini değil geriletilip İslam Cumhuriyeti ve siyasal İslam'ı ABD'nin bölgede dış siyaseti çerçevesinde sınırlandırılmasını hedeflemesine yol açacaktır.

5-Siyasal açıdan, İslam Cumhuriyeti'ne karşı halkın devrimci hareketini ilgilendirdiği ölçüde Amerika'nın İslam Cumhuriyeti'ne saldırması, bu tasarının ortaya atılıp desteklenmesi bile, rejimi devirme devrimci hareketi önünde olumsuz, engelleyici bir gelişme ve etmen olacaktır. Kısa erimde İslam Cumhuriyeti'nin yeniden örgütlenmesi, halkın korkutulması, genelde toplumda sağ çözüm ve alternatiflerin güçlenmesi ABD'nin askeri saldırısının ilk sonuçlarından olacaktır. Halkın umutsuzluğa kapılıp çıkmaza girmesi durumunda toplum yapısının dağılması, Irak'ın koşullarına benzer bir durumun ortaya çıkma olasılığı bile sözkonusu olabilir. Ancak bütün bunlara karşın sol hareket için bu gidiş karşısında durup onu kendi karşıtına dönüştürme gerçek olanağı bulunmaktadır. Rejimi devirme yönünde büyük, devrimci bir hareketin varlığı, siyasal İslam'ın iktidarda oluşu ve halkın ezici çokluğu tarafından nefret edilmesi ve istenmemesi, Komünist-İşçi Partisi'nin geniş toplumsal varlığı bu süreci bütünüyle halkın ve İslam Cumhuriyeti'ne karşı mücadelesinin lehine değiştirebilecek etmenlerdendir. Bu teröristler arası savaşın her iki tarafına karşı etkin mücadele, bu koşullar içinde İslam Cumhuriyeti'ni devirme yönünde geniş çaplı, saldırgan bir toplumsal hareket örgütlemek bütünüyle solun, özellikle de İran Komünist-İşçi Partisi'nin eylemliliğine bağlıdır.

6-Askeri tehditlerin artması, ABD ve İslam Cumhuriyeti arasında gerginliğin yoğunlaşması ve bu tehditlerin gerçekleşmesi durumunda İslam Cumhuriyeti'nin karşı-devrimci muhalefeti içinde yeni bir saflaşma ortaya çıkacaktır. Ulusalcı-dinci harekette yabancı saldırı karşısında durma bahanesiyle İslam Cumhuriyeti'ni destekleme, Batı yanlısı sağ hareket içinde bu saldırı yoluyla siyasal erke ulaşma umuduyla saldırıyı destekleme ortaya çıkma zemini elde edecek ve güçlenecektir. Bu arada Halkın Mücahitleri Örgütü de ABD'nin saldırısı altında sınır bölgelerinde askeri manevralarda bulunmayı ummaktadır. Görünürde çelişik bu çıkarlar gerçekte bütün sağ güçlerin ve karşı-devrimci kampın yeni koşullarda devrim ve halkın devrimci hareketi karşıtı etkinliği ve stratejisini ilerletmesinin farklı biçimleridir.

Bu koşullar göz önünde tutulduğunda:

1-İran Komünist-İşçi Partisi ABD'nin askeri saldırısını ve bu askeri çekişmenin her iki tarafını, İslam Cumhuriyeti terörizmini ve Batı devlet terörizmini, şiddetle kınar, İran ve dünya kitlelerini terörizmin bu her iki kutbuna karşı mücadeleye çağırır. İran halkının kurtuluşu ve özgürlüğü günümüz dünyasının kapitalist barbarlığını temsil eden bu iki kutbun karşılaşmasından geçmez. İslam Cumhuriyeti'nin devrilmesi, özgürlük, eşitlik ve gönence kavuşma yalnızca halkın uygar insanlığın bayrağıyla, insanlık ve sosyalizm bayrağıyla devrimci mücadelesiyle olanaklıdır.

2-Parti var gücüyle ABD'nin saldırısı bahanesiyle İran siyasal atmosferinin militarizasyonu, halkın korkutulup bastırılması karşısında duracaktır, teröristler savaşının işçilerin, kadınların ve gençlerin mücadelesini kesintiye uğratmasına izin vermeyecektir.

3-Komünist-İşçi Partisi ABD ve Batı devletleriyle İslam Cumhuriyeti arasındaki çekişmeden kaynaklanan koşullardan İslami rejimi devirmek üzere halkın devrimci hareketini en geniş biçimde örgütlemek için yararlanacaktır. Amerika'nın askeri saldırısını önlemenin, saldırı gerçekleşirse yıkıcı etkilerini gidermenin ve saldırıyı izleyecek intikam terörist saldırılarını durdurmanın biricik yolu İslam Cumhuriyeti'ni devirmek üzere işçileri, kadınları ve gençleri alanlara çıkarmak daha iyi bir dünya ve sosyalist cumhuriyet bayrağıyla özgürlük, eşitlik ve gönenci gerçekleştirmektir.

4-Komünist-İşçi Partisi bu askeri karşılaşmada Batı veya İslam Cumhuriyeti'ni destekleyen muhalefet güçlerinin tutumu ve eylemlerini sürekli biçimde deşifre edecektir, bu çekişmede ABD veya İslam Cumhuriyeti'nin yanında yeralmak isteyen bütün güçlerin karşısında kesin biçimde duracaktır. Devrimi temsil etmek, halkın devrimci hareketini savunmak, bu hareketi iktidar ve pozisyondaki karşı-devrim kampının bütününe karşı derinleştirip ilerletmek Parti'ye yol gösterecek çizgi olacaktır.

5-Komünist-İşçi Partisi dünyadaki bütün özgürlükçü ve insancıl kişileri ABD'nin askeri tehditleri, ABD ve Batı devletlerini terörizmi, siyasal İslam ve İslam Cumhuriyeti'ne karşı durmaya çağırır. Halkın, işçi sendika ve birliklerinin, insancı ve özgürlükçü kurum ve kuruluşların uluslararası alanda geniş ölçekte sahnede olması terörizmin bu iki kutbuna karşı etkin mücedelenin belirleyici ögelerindendir.

9 Şubat 2005

--------------------------------------------------------------------------------------

Provokasyonlara karşı uyanık olunmalı

Geçtiğimiz hafta EMEP Genel Merkezi silahlı saldırıya uğradı. Açılan ateş sonucu bir kişi yaralandı. Ateş açan saldırgan kaçmayı başardı ve şu ana kadar da yakalanmış değil.

İçinden geçmekte olduğumuz dönem dikkate alındığında, bu saldırıyı kişisel bir olay olarak görmek mümkün değildir. Zaten saldırganın halen yakalanmaması bile onun kimlere hizmet ettiği, kimler tarafından korunduğu noktasında fikir vermektedir. Sınıf ve emekçi hareketinin kıpırdandığı ya da geliştiği dönemlerde sermayeye hizmet eden eli silahlı güçlerin tasmalarının da çözüldüğünü, bunlar tarafından gelişen mücadeleyi provoke etmek, gündem değiştirmek gibi amaçlarla kanlı karanlık eylemlerin tezgahlandığını biraz tarih bilgisi ve bilinci olan herkes rahatlıkla görecektir. EMEP şu ya da bu şekilde bugünkü hareketlenmenin bir parçasıdır ve hedef seçilmesinin gerisinde de esas olarak bu vardır.

Diğer yandan, düzen hukukunun burjuva sınıfına karşı işlemez durumda oluşu, bunun yanında işçi ve emekçilere yönelik her türlü hukuksuzluğun meşrulaşması da benzer saldırılara önemli bir dayanak oluşturmaktadır. Yakın dönemde bir dizi fabrika ve işletmede işçilerin patronun silahlı şiddetiyle yüz yüze kalmaları, dövülmeleri, sermayenin bir sindirme aracı olarak şiddete daha sık başvurduğunu göstermektedir. Önce Ravelli'de, daha sonra Lider Kargo'da, daha sonra Ankara'da TÜMTİS'in örgütlü olduğu bir işyerinde ve bu olaydan sadece bir gün sonra EMEP'e dönük saldırılar, tek bir merkezden yönetilmeseler bile sermayenin hak arayanlara karşı mücadele yöntemlerinin sertleşme eğilimi içinde olduğunu göstermektedir.

Tarihsel deneyimler, sermayenin bu tür provokatif girişimlerinden çoğu durumda sonuç aldığını, mücadele içindeki işçi ve emekçileri terörize etmeyi ya da sindirmeyi veya onların gündemlerini değiştirmeyi başarabildiğini anlatmaktadır.

O nedenle mücadelenin yükünü sırtlayan güçler, sermayenin bu tür oyunlarına karşı da uyanık olmak, işçi ve emekçileri sermayenin kirli mücadele yöntemleri konusunda eğitmek ve bilinçlendirmek konusunda daha özel bir çaba sarf etmek durumundadırlar.