Avrupada savaşa ve
NATO Zirvesine karşı eylemler
Amsterdamda 1500 kişi yürüdü
Bir süreden beri Avrupada RESİSTANBUL oluşumunun sürdürdüğü NATO karşıtı faaliyetler anlamlı bir kamuoyu yarattı. NATO Zirvesinin amacı geniş bir kesimde soru işareti yarattı.
Hollandada Savaşa Karşı Komitenin 26 Haziran günü Amsterdamda düzenlediği protesto eylemine RESİSTANBUL bileşeni içinde yer alan örgüt ve kurumlar olarak katıldık. Eylem boyunca NATO karşıtı materyaller yaygın bir şekilde kullanıldı. Türkiyeli ilerici ve sol güçler arasındaki eylem birliği kitlede büyük bir heyecan ve coşku yarattı. Birlikte yapılan iş bölümü ve ortaklaşa atılan sloganlar devrimci dayanışmayı pekiştirdi.
Eyleme Ortadoğu kökenli uluslardan da katılım oldu. Eylem birkaç eksikliğe rağmen başarılı geçti.
29 Haziranda Hollanda komitesi RESİSTANBULun faaliyetini değerlendirdi. Yürütülen faaliyetin eksikliklerini tespit etti. Bundan sonra daha ileri eylem birlikleri için zaaflara dikkat çekti. Eylem birliği sürecinin kitleler üzerinde pozitif bir etki yarattığı, bu tür birliklerin dostluğu ve dayanışmayı sağladığı belirtildi. Daha ileri ve kalıcı eylem birlikleri için çaba gösterilmesinin gerekliliği vurgulandı.
Berlinde NATOya ve devlet terörüne karşı eylemler
Başını emperyalist çetelerin çektiği dünya halklarnın baş düşmanı NATOya karşı oluşturulan merkezi platformun Avrupa çapında başlattığı kampanya çerçevesinde Berlinde de bir dizi etkinlik gerçekleştirildi.
İstanbul zirvesini protesto etmek için iki hafta boyunca Berlinin üç ayrı böglesinde bilgilendirme standları açılarak bildiri dağıtımı yapıldı. 26 Haziranda bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüş Alman parlamentosunun yanısıra Fransa, İngiltere ve Amerika konsolosluklarının bulunduğu alanda başlatıldı. Coşkulu geçen yürüyüşe 350yi aşkın insan katıldı. Yürüyüşümüz Alexander Platz Meydanında yapılan konuşmaların ardından bitirildi.
Yürüyüşe RESİSTANBUL bileşenlerinin (BİR-KAR, ATİK, AGİF, HÖC, Alınteri, DHDH) yanısıra İran Sosyalist Partisi, Trozallerden ve Devrimci Hareket taraftarları da destek verdiler.
29 Haziranda aynı bileşenler Türkiyelilerin yoğun olarak oturduğu Kreuzbergi semtinde polisin İstanbul Zirvesini protesto eden göstericilere karşı uyguladığı vahşi saldırıyı protesto ederek kısa bir süreliğine yolu trafiğe kapattılar. Yapılan konuşmaların ardından etkinlik bitirildi. 30 Haziranda ise Berlin Türk Konsolosluğunun önünde bir protesto eylemi gerçekleştirildi. Burada yapılan Almanca ve Türkçe konuşmaların ardından eylem sona erdi.
Brükselde basın açıklaması ve yürüyüş
28 Haziran günü saat 10:00da RESİSTANBUL bileşenleri Uluslararası Basın Merkezinde bir basın toplantısı yaparak NATO Zivresini protesto etti. Basın bildirisi Fransızca olarak birçok basın merkezi, kurum ve kuruluşlara iletildi.
Saat 12:00de Schuman Meydanında toplanıldı. NATO karşıtı pankartların taşındığı eylemde parti, örgüt ve kurumlar da kendi flamalarını açtılar. Böylesi bir atmosferde HÖCli iki arkadaşın eylemin karşısında yüksek bir inşaata çıkarak sokağa pullarını atmaya başlaması üzerine polis olaya müdahale etti. Polisin sert tutumu sürtüşmeye neden olunca kitle olay yerine doğru yöneldi. Polisin sert tutumunu sürdürmesi üzerine kitle ile kolluk kuvvetleri arasında bir arbede yaşandı, 4 kişi gözaltına alındı.
Polisin tekme, yumruk ve cop kullanarak gözaltına aldığı kişiler yaralandı. Olaylarda iki polis de yarandı. Bunun üzerine polis şefleri daha da saldırganlaştılar. Eylemi engellemeye ve kitlelerden yalıtmaya çalıştılar. Yapılan görüşmelerden sonra gözaltına alınan arkadaşlarımızı kimlik tespiti yaptıktan sonra serbest bırakacaklarını söylediler. Eyleme yaklaşık 150 kişi katıldı.
Eylemde RESİSTANBULun NATO karşıtı materyalleri yaygın bir şekilde dağıtıldı ve ilgi gördü.
11. yılında Sivas katliamı...
Katillerin ve maşaların kimliği
Sakallı, şalvarlı maşalar kullanılmasına rağmen, Sivastaki katilin gerçek kimliği daha ilk günden belliydi. Sivasın katili sermaye devleti! şiarı, bu açıklık nedeniyle geniş kitleler tarafından sahiplenildi, yükseltildi. Kaldı ki, dönemin Sivas valisi bile, farklı ifadelerle ve dolaylı yoldan da olsa, katilin gerçek kimliğini ortaya koyan açıklamalar yapmıştı. Bu toplu katliamı takibeden gün, ay ve yıllardaki pek çok gelişme de, bu korkunç gerçeki tekrar tekrar teyit etmiş oldu.
Katil devlet, önce ölen ya da ölümden kıl payı kurtulan kurbanları suçlama yolunu seçti. Devam eden ay ve yıllarda, Sivasta kullandığı maşalarına karşı açılmış davaları tam bir komediye çeviren aklama operasyonlarına girişti. Katillerin avukatlığını Adalet Bakanı yaptı. Yıllar sonra, tam da dişe dokunur bir ceza kesildi derken, şimdilerde pişmanlıktan yararlandırarak salıverme hazırlığı içinde. NATO Zirvesi günlerinde yapılan duruşma, kimi eksikler nedeniyle 19 Ağustosa ertelenmiş. Pek çok başka katil gibi, Sivasın maşa katilleri de yakında aramızda dolaşmaya başlayacaklar.
Sivas türünden toplu siyasi katliamlara ilişkin hafıza tazelemenin ne kadar gerekli olduğu, son aylardaki kimi gelişmeler tarafından da ortaya çıktı. Liberal reformistlerin dinci çevrelerle ortak etkinliklerini kastediyoruz. Sivasta katledilen aydınları anma, sahiplenme işine geldiğinde herkesten hızlı davranan bu liberaller de sınırlı değil bu hafıza kaybı. Kimi devrimci çevreler de aynı zayıflığı yaşıyor.
Aradan geçen 11 yıl Madımaktan yükselen alevlerin yakıcılığını azaltmadığı gibi, gerçek katilin kimliği de maşaların rolünü küçültmüyor. Evet, asıl katil sermaye devletidir. Karar yukarılarda verilmiş, uygulama devlet kontrolü altında gerçekleştirilmiştir. Gözü dönmüş yobazlar benzin bidonlarını taşırken, devletin askeri ve polisi seyretmiştir. Ne var ki, karar verenlerin ve seyredenlerin suçluluğu, insanları diri diri yakacak kadar gözü dönmüş katillerin suçunu zerre kadar hafifletmez. Onlara, aldatılmış, kandırılmış, kullanılmış masumlar gözüyle bakılamaz. AKPcilerin takiyyesi, bu katillerin değiştiği, ılımlı islamcı olduğu tarzında yorumlanamaz. Dün Sivasta kullanılan maşa yarın başka bir yerde kullanılacaktır.
Son olarak, kimi dinci çevrelerin yarım ağızla dillendirdiği NATOya hayır sözüyle nasıl bir sahtekarlık, ikiyüzlülük sergilendiği de, AKP iktidarının NATOcu, Amerikancı iktidarı tarafından teyit edilmektedir. Bunlar muhalif olanlar demek de doğru değildir. Dinci siyasette muhalefet Hocacılar olduğuna göre, sonuçta onlar açısından değişen bir şey bulunmamaktadır. Sivasta sermaye devletinin, Irakta ABD emperyalizminin maşası...
|