NATO günlerini şimdilik geride bırakmış bulunuyoruz. Ancak, NATO Zirvesi vesilesiyle toparlanmaya çalışılan anti-emperyalist güç birliğine ve daha fazlasına, çok yakında ziyadesiyle ihtiyaç olduğu ortadadır. Hiçbir üye için açık bir yükümlülük ortaya koymayan zirve kararları üzerinden Türk devletinden gelen ilk açıklamalar, emperyalizmin taşeronluğuna gönüllü olduklarını bir kez daha göstermiş bulunuyor. Zaten, Irak işgalinin ilk günlerinden beri kıvranarak NATO şemsiyesinden bahsediyorlardı. Şimdi zirve kararlarında o şemsiyeye de kavuştuklarına göre, artık ABD emperyalizminin her çağrısını koşarak yanıtlayacaklarından kuşku duyulmamalıdır.
Zirvenin Afganistan konusundaki kararı ise daha net. ABDnin başlattığı ancak tamamlayamadığı işgal hareketini NATO kuvvetleriye sonuçlandırmayı taahhüt etmiş bulunuyorlar. Türk devleti ise, tam da bu kararın uygulanma sürecinde İSAF komutanlığını üstlenecek. Bu ise Afgan direnişini ezmek üzere ABD ve NATO maşalığına soyunmak anlamına geliyor.
Her durumda Türkiyeli işçi ve emekçilerin anti-emperyalist mücadeleyi büyüterek sürdürmesi zorunluluğu devam ediyor.
Bir yıl kadar önce bir direniş deneyiminin ardından DİSK-Tekstil Sendikasında örgütlenen Castleblair işçileri bugün yeni ve daha planlı saldırılarla karşı karşıya. Mart ayında TİS sürecinin başlamasıyla birlikte baskıyı daha da yoğunlaştıran patron mücadeleci işçileri işten atmaya başlamıştı. Önce 9 işçi, bir hafta aradan sonra bu kez 15 işçi hiçbir gerekçe gösterilmeden işten atıldı. İşten çıkarmanın şimdilik durdurulduğu 30 Haziranın ertesi günü ise toplu sözleşmenin imzalandığı açıklandı.
Lüks salonlarda, miting ve gösteri alanlarında yaman sınıf sendikacısı olduklarından dem vuranların oluşturduğu DİSKin yönetimi ise gelişmelerden haberdar oldukları halde ortalarda dahi görünmemektedir. Çünkü, Castleblair işçilerinin yaptığı açıklamaların da gösterdiği gibi işten çıkarmalarda Tekstil yönetiminin de ortaklığı sözkonusudur. Öncü işçilerden kurtulmayı, onlar da, en az patron kadar istemektedir. Fakat onların konumu patronunkinden farklıdır ve işçilere verecekleri hesap da farklı olacaktır. Bu hesabın sorulmasında Castleblair işçilerinin yanında olmak öncelikle DİSK üyesi bilinçli işçilerin görevidir. Göz yumulmaya devam edildiği sürece ihanetin büyümesi kaçınılmazdır.