30 Mayıs tarihinde Çiğli Organize Sanayi Bölgesi İşçileri olarak 1. Çiğli İşçi Kurultayını İşçi Kültür Sanat Evinin düzenlemesiyle gerçekleştirmiş bulunuyoruz. İşçi kurultayımız özellikle son çıkan iş yasası (kölelik yasası ) ve uygulamalarına karşı Ortak sorunlarımıza ortak çözüm şiarıyla gerçekleştirilmiştir. Kölelik yasasının biz Çiğli Organize Sanayi Bölgesi işçilerinin çalışma yaşamına olan etkilerinin, emeğimizin korunmasına yönelik acil taleplerimizin ve diğer demokratik istemlerimizin tartışıldığı bir kurultay olmuştur. Çiğli Organize ile sınırlı olmasına rağmen tartışılan konular tüm işçi sınıfının ortak sorunları olması nedeniyle oldukça kapsamlı bir içerikte gerçekleşmiştir.
Kurultay amacını; İşçilerin sorunlarını konuşmaktan öte değiştirmeye ve bunun gerektireceği örgütlenmeleri yaratmaya yardımcı olmak olarak belirlemiştir. Kurultayda özellikle işçilerin sorunlarına çözüm olarak bağımsız taban inisiyatifine dayalı örgütlenmeler ihtiyacı gündeme getirilmiştir.
Kurultaya Çiğli Organize işçileri şu başlıklar altında tebliğler sunmuştur:
* 4857 sayılı iş yasasının Çiğli Organize işçilerine etkisi ve işçilerin emeğin korunmasına yönelik güncel talepleri
* Taşeronlaştırma ve sonuçları
* İşçi sağlığı, iş kazaları ve meslek hastalıkları
* Sosyal güvenlik ve işçi hakları
* Kadın işçilerin sorunları ve çözüm yolları
* Sendikalar ve sınıf sendikacılığı
* Bağımsız taban örgütlenmeleri ve sınıfın diğer örgütlenme biçimleri
Kurultaya sunulan tebliğlerde şu tespitlerde bulunulmuştur:
* İşçilerin sorunlarının kaynağı emek sömürüsü üzerine dayalı kapitalist sistemdir.
* Ülke İMF-TÜSİAD politikalarına göre yönetilmektedir.
* Kölelik yasası vesilesiyle çalışma yaşamında emek sömürüsü daha da katmerleşmiştir.
* Kölelik yasasıyla işçi sınıfının yüzyıllık kazanımları kaybedilmiştir.
* Kölelik yasasına karşı ülke genelinde olduğu gibi bölgemizde de ciddi bir karşı koyuş örgütlenememiştir.
* Çiğli Organize Sanayi bölgesinde patronlar örgütlü, işçilerse örgütsüzdür.
* Ülkemizdeki sendikal anlayışlar sınıf sendikacılığı çizgisinde değildir.
* Sınıf sendikacılığı çizgisini sendikalara hakim kılmak için bağımsız taban örgütlenmelerine ihtiyaç vardır.
* Ülkemizde gerçek anlamda sosyal güvenlik anlayışı yoktur.
* Ülkemizde mevcut durumda iş sağlığı işçi sağlığından önce gelmektedir.
* Kadın işçiler hem sınıfsal kimlikleri hem de cinsel kimlikleri nedeniyle sömürülmektedir.
* İşçilerin ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlarını çözmeleri için bağımsız sınıf çıkarlarına dayalı örgütlenmeler gerekmektedir.
* Çiğli Organize işçileri olarak sınıfsal sorunlarımızı tartışıp, çözüm önerileri üretebilmek için daha sık ve düzenli olarak kurultaylar düzenlenmelidir.
Kurultayda sunulan tebliğlerde Çiğli Organize Sanayi Bölgesi işçileri olarak önerilen mücadele talepleri şunlardır:
* Kölelik yasası geri çekilmelidir!
* Kıdem tazminatı fonu yasa tasarısı geri çekilmelidir!
* Esnek üretim, taşeronlaştırma, prim, parça başı, sistemi yasaklanmalıdır!
* Geçici, sözleşmeli, mevsimlik vb. çalışma sistemleri yasaklanmalıdır!
* Zorunlu mesailer yasaklanmalıdır!
* 7 saatlik iş günü ve 35 saatlik çalışma haftası yasalaşmalıdır!
* İşçilere insanca yaşamaya yetecek, vergiden muaf asgari bir ücret verilmelidir!
* Asgari ücret toplusözleşme yoluyla belirlenmelidir!
* Eşit işe eşit ücret uygulanmalıdır!
* İşyerlerinde kreş ve emzirme odaları olmalıdır!
* İşyerlerinde cinsel taciz ve tecavüze karşı önlemler alınmalıdır!
* İşyerlerinde İşçi Sağlığı İş Güvenliği kurulları olmalıdır!
* İşyerlerinde doktor tam gün ve koruma amaçlı tedavi için bulunmalıdır!
* İşyerlerinde iş kazalarına ve meslek hastalıklarına karşı koruyucu önlemler alınmalıdır!
* İşyeri yemekleri, servis sorunları işçi sağlığı baz alınarak çözülmelidir!
* Çiğlide bir SSK hastanesi olmalıdır!
* Tüm çalışanlar için genel sigorta (işsizlik, sağlık, kaza, emeklilik, yaşlılık) olmalıdır!
* Sigorta primleri devlet ve işveren tarafından ödenmelidir!
* Sigorta sistemi kamu yararına olmalı ve koruyucu sağlık hizmetini esas almalıdır!
* Mezarda emekliliğe karşı tepki örgütlenmelidir!
* Tüm çalışanlara grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı olmalıdır!
* Sendikalaşma önündeki engeller kaldırılmalıdır!
* %10 işkolu barajı kaldırılmalıdır!
* 1 Mayıs işçi bayramı resmi tatil olmalıdır!
* Sendikalar, İşçi Dernekleri ve İşçi Kültür Sanat Evleri gibi kurumlarda işçileri bilinçlendirmek amaçlı komisyonlar oluşturulmalı, ayrıca panel, söyleşi vb. eğitici etkinlikler yapmalıdır.
Mücadele taleplerimizi yaşama geçirebilmek için çözüm önerilerimiz ise şöyle belirlenmiştir:
* İşyerlerinde işyeri komiteleri şeklinde örgütlenerek, bağımsız taban örgütlenmeleri yaygınlaşmalıdır.
* OSB işçilerinin örgütlenme sorunlarını çözmek, örgütlenmenin önündeki engelleri aşmak ve bağımsız taban örgütlenmelerini yaygınlaştırmak, fabrikalar arası birlikteliği sağlamak için işçi dernekleri oluşturulmalıdır.
Kurultayımızda yukarıda belirttiğimiz tespitlerden hareketle ifade ettiğimiz mücadele talepleri belirlenmiş ve bunun için gerekli örgütlenme araçları çözüm olarak kabul edilmiştir. Bundan sonraki süreçte bu kurultay sonuçları doğrultusunda çalışmalarımız ve mücadelemiz sürecektir. Mücadelemizin ihtiyaçları doğrultusunda kurultay çalışmalarımız da devam edecektir.
2. Çiğli İşçi Kurultayında görüşmek dileğiyle...
İşçi ve emekçilere yol gösteren 15-16 Haziran Direnişinin üzerinden 34 yıl geçti. Fakat bu şanlı direniş işçi sınıfının yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Sermayenin sosyal saldırılarına karşı Türkiye işçi sınıfının en militan ve en kitlesel eylemi olma özelliğini hala koruyan 15-16 Haziran Direnişi, sadece bu yönleriyle değil aynı zamanda saldırıları geri püskürtme ve bedel ödeyerek kazanılmış hakları koruma noktasında da önemli bir örnektir.
70li yıllarda sermaye, sosyal saldırılarını rahatça hayata geçirebilmek için Amerikancı Türk-İşten ayrılan ilerici sendikal güçlerin kurduğu DİSKi kapatmak için yasal değişikliği gündemine aldı. Bunun üzerine tabandan gelen basıncın etkisiyle bu saldırıya karşı duracağını açıklayan DİSK yönetimi 17 Haziranda bir protesto eylemi düzenleme kararı aldı. Ama tabanda biriken öfke 17sinden önce 15 Haziranda patlak verdi. O gün İzmit ve İstanbulda DİSKe bağlı sendikalar iş bıraktı. Fabrikalardan çıkan işçiler İstanbula yöneldiler. DİSKi tasfiye etmeye yönelik yasaya karşı oluşan tepki üzerine başlayan eylem iki günlük şanlı bir direnişe dönüştü. İzmitten Kadıköye kadar önlerine çıkan tüm barikatları aşan işçi seli burjuvalara korku saldı.Çatışmalarda düzenin kolluk güçleri üç işçiyi ve bir emekçiyi katletti. Fakat bu katliam dahi işçi selini durduramadı. Direniş sadece DİSKe bağlı sendikalarla sınırlı kalmayıp Türk-İşte örgütlü işçileri, semt halkını, gençliği kısacası tüm ezilen toplumsal katmanları da içine alıp topyekûn bir isyana dönüştü.
Olayların bu kadar büyüyeceğini düşünmeyen sendika yöneticileri ikinci günün sonunda tam tersi bir tutum alarak hakları için mücadele eden işçileri ve eylemlerini karaladılar. Onlara kurşun sıkarak can alan asker ve polisi ise kutsadılar. Dahası eylem sonrasında doğal öncü işçi konumundaki 6 bin civarındaki işçinin işten atılmasına sessiz kaldılar. Ama sendikaların bu tutumuna rağmen eylem başarı ile sonuçlandı. Mecliste görüşülen yasa tasarısı anayasa mahkemesi tarafından iptal edildi.
15-16 Haziran Direnişi kitlesel ve militan eylemlerle ortaya konulduğunda işçi sınıfının gücünün ne olabileceğini ve neleri başarabileceğini somut olarak göstermiştir. 15-16 Haziran direnişi, çıkartılması gereken birçok ders ve deneyim ile doludur. Özellikle gündemdeki NATO Zirvesine biz işçi ve emekçiler 15 Haziran Direnişinin göstermiş olduğu derslerle bakmalıyız. İşçi sınıfı ve emekçiler olarak tıpkı 34 sene önce olduğu gibi bir taraf olmalıyız. Ya militarizmin, savaşın ve öteki her türlü melanetin kaynağı olan emperyalist barbarların kanlı planlar yapmasına seyirci kalacağız, ya da üretimden gelen gücümüzü kullanarak bu modern haydutları İstanbuldan kovacağız.
Emeğin başkenti İstanbul, emperyalizmin eli kanlı terör örgütü NATOnun zirvesinde yürütülecek kanlı ve kirli pazarlıklara sahne olacak. Bu kanlı pazarlıktan işbirlikçiler de pay kapmaya çalışacaklar. Karşılığında ise gençlerimizin kanını satacaklar. Kardeş Irak ve Filistin halkının onurlu direnişini ezmek için bizleri piyon olarak kullanmanın hesaplarını yapacaklar. ABD emperyalizmi, saplandığı Irak batağından gençlerimizin cesetlerine basarak kurtulmak istiyor.
Ezilen halkları doğrudan ilgilendiren emperyalistlerin NATO toplantısını engellemek önümüzde duran en can alıcı görevdir. Katillerin zirvesini engelleyecek toplumsal güç işçi sınıfıdır. Örgütlü militan eylemler ile üretimden gelen gücümüzü kullandığımızda ne emperyalistlerin kirli hesapları kalır, ne kanlı planları, ne de tankları, tüfekleri, uçakları...
15-16 Haziranın direniş ruhuna sarılarak emperyalizme ve burjuva gericiliğine karşı ayağa kalkalım!