19 Haziran'04
Sayı: 2004/24 (16)


  Kızıl Bayrak'tan
  Devletin sahte açılımları ve Kürt sorununun gerçek çözümü
  Düzen medyası yine görev başında...
  Devrimci tutsaklardan açıklama...
  Castleblair’de eylem ve sendikal ihanet!
  Castleblair işçilerinin açıklaması...
  DİSK 12. Genel Kurulu üzerine
  NATO Zirvesi ve sendikaların tutumu üzerine
  Gaziosmanpaşa’da NATO karşıtı eylem, etkinlik ve pratik çalışmalar...
  BDSP’nin Pendik NATO karşıtı çalışmalarından...
  NATO karşıtı eylem, etkinlik ve faaliyetten
  Mamak NATO Karşıtı İşçi-Emekçi İnisiyatifi’nin eylem ve etkinliklerinden…
  Petkim işçileri eylemde
  Kızıl Bayrak 10. yayın yılını geride bıraktı!
Devrimci sınıf çizgisi ve geleneğinin yayın kürsüsü
  Nice 10 yıllara!
  “Kızıl Bayrak emekle, bedellerle yükseliyor, yükselecek!”
  Liseli gençlik çalışmasının sorunları
  6. ay zamları için örgütlenelim, mücadele edelim!
  İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) toplantısı üzerine...
  ABD emperyalizmine uşak olanlar, siyonistleri desteklemeye mahkumdur
  Aznar’dan sonra “fino köpeği” Blair de seçimlerde hezimete uğradı...
  Emperyalizm özgürlük değil egemenlik ister!..
  Bültenlerden
  Bültenlerden
  1. Çiğli İşçi Kurultayı Sonuç Bildirgesi:
  Tüketirken tükenen kadınlar
  12 Haziran’da Frankfurt’ta yapılan Konferans’ın Sonuç Bildirgesi
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Aznar’dan sonra “fino köpeği” Blair de seçimlerde hezimete uğradı...

Halklar savaş kundakçılarını
cezalandırıyor!

Irak işgalinin baş destekçilerinden İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar, genel seçimlerde yenilgiye uğramış, emperyalist savaşa destek vermenin bedelini ödemişti. Geçtiğimiz günlerde İngiltere’de yapılan yerel seçimlerde bu kez “Bush’un Fino köpeği” olarak ünlenen İngiltere Başbakanı Tony Blair benzer bir sonuçla karşılaştı. İşçi Partisi, bugüne kadar kaleleri kabul edilen birçok kent de dahil olmak üzere, büyük bir oy kaybına uğradı.

Blair’in İşçi Partisi, yerel seçimlerin yanısıra AB Parlamentosu seçimlerinde de tam bir hezimete uğrayarak, yüzde 26’lık oyla Muhafazakar ve Liberal Parti’lerin ardından üçüncü sıraya düştü. Bu sonucun, İngiliz halkının emperyalist saldırganlık ve savaşa duyduğu tepkiyle doğrudan bağlantılı olduğunu herkes kabul ediyor. Bilindiği gibi İngiltere, saldırıdan önce de Irak işgaline karşı kitle eylemlerinin en yaygın olduğu ülkeydi. Öyle ki aynı günde milyonlarca İngiliz’in sokağa çıktığı olmuştu.

İşçi Partisi Londra’daki seçim sonuçlarıyla avunuyor. Londra belediye başkanı “Kızıl Ken” lakabıyla bilinen Ken Livingstone ikinci kez seçildi. Ancak Kızıl Ken, sözünü sakınmayan bir savaş karşıtı ve Blair muhalifidir. Seçim öncesi Hyde Park’taki serbest kürsüde bir konuşma yapan Kızıl Ken, Bush’un Kasım’da yapılacak ABD başkanlık seçimlerinde tarihin çöplüğüne gideceğini belirterek, “İşte o zaman diplomatik dokunulmazlığı kalkacak ve biz de onu işlediği savaş suçları sebebiyle yargılayacağız” ifadelerini kullanmıştı. Dolayısıyla, Londra belediye başkanlığına daha önce de Blair’e rağmen seçilen Kızıl Ken’in aldığı oylar da gerçekte emperyalist savaş karşıtlığının yansımadır.

Bu arada Hollanda’da Avrupa Parlamentosu üyeliği için yapılan seçimlerde, yine emperyalist savaş destekçisi iktidardaki koalisyonun büyük ortakları Muhafazakar Hıristiyan Demokrat Parti ile Sosyal Demokrat İşçi Partisi de güç kaybetti. Haydutbaşı Bush’un da aynı akıbete uğrayacağına dair güçlü verilerden sözediliyor. Yapılan tüm anketler Amerikan halkının savaş çetesine verdiği desteğin günden güne azaldığını gösterirken, ABDliler’in yüzde 61’i, Amerika’nın Irak’ta batağa saplandığını düşünüyor.

Blair: “Devlet politikaları aynen
devam edecek...”

İngiliz emperyalist burjuvazisinin çıkarlarını sonuna kadar savunan Blair, seçimden yenilgiyle çıkacağını biliyordu. Zira kendi partisinin milletvekillerinin dahi yarıya yakını Irak işgaline karşı çıkmıştı. Sokaklara çıkan milyonlar, İngiliz halkının tercihini önden dile getiriyordu. Yani Blair, bile bile bir tür siyasi kumar oynadı. Defalarca rezil olmasına neden olan yalanlar, sahte belgeler ortaya çıktı. İşkence ve tecavüz vahşeti, demokrasi adına Irak halklarına neler götürüldüğünü tüm dünyaya gösterdi. Ama o buna rağmen ısrarla aynı politikayı sürdürüyor. Bu da “fino köpeği”nin güçlü bir sınıfsal misyon bilincine sahip olduğunu gösteriyor. Temel misyonu İngiliz emperyalizminin çıkarlarını korumaktır. Bu, siyasi yaşamının bitişi anlamına gelse de.

Utanç verici bir seçim hezimeti yaşadıktan sonra bile, şu ana kadar yaptıklarını savundu ve yola aynen devam edeceğini açıkladı. Bunun anlaşılır nedenleri vardı. Zira sözkonusu olan Blair’in kendi kafasından uydurduğu bir politika değil, “İngiliz devlet politikası”dır. İngiltere Başbakanlık sözcüsü, Blair’in, “Irak savaşının haklı nedenlerinin olduğunu ve ortada bir hatanın olmadığını” söylediğini belirtti. Sözcü, Başbakan Blair’in pişmanlık duymadığını ve “devlet politikaları”nın aynen devam edeceğini söyledi. (Savaş kundakçısı Blair bu sözleri söylerken, 500 sandalyeli Meclis’te, Blair’in hükümetinde çatlakların başladığı ve liberal demokratların hükümetin istifasını istediği yönünde haberler geliyordu). Görüldüğü üzere İngiliz halkının terihleri –caydırıcı bir eyleme dönüşmediği sürece- Britanya emperyalizminin umrunda bile değil.

İngiliz seçim sonuçları ve Blair’in sözleri, iki noktayı somut şekilde ortaya koyuyor.

İlkin, en “demokratik” görünen burjuva cumhuriyette bile, temel politikaların belirlendiği merkez parlamentolar değil, fakat devletin yüksek/derin katlarıdır. Burjuva sınıf egemenliğinin cisimleşmiş kurumu olan zor aygıtı devlet, doğrudan egemen sınıfların çıkarlarına uygun politikalar saptamakla yükümlüdür. Onun temel varlık nedeni budur. Parlamentolar, yargı gibi kurumlar ise, kitlelerin güçlü bir basıncı altında kalmadıkları sürece, iğreti bir “onay mercii” görevini rutin bir şekilde yerine getirirler.

İkincisi ise, kitleler, günü geldiğinde en kendini beğenmiş, en küstah burjuva siyaset demagoglarını bile düzenin –ülkemizde de 3 Kasım seçimlerinde görüldüğü üzere- “siyaset çöplüğüne” atabilirler. Baş haydut Bush’un “fino köpeği” olma onursuzluğunu kazanan Blair’ın da, bu çöplükte kendisine ayrılan yerde ebedi çürümeğe çekileceğine kuşku yoktur.



Direnişler, işbirlikçilerden de
hesap soruyor!

Sömürge valisi Paul Bremer’in emrinde çalışan Irak Geçici Hükümeti, 30 Haziran’daki yönetim “devri”ne hazırlanıyor. Ancak işbirlikçilerin hazırlığı oldukça gerilimli geçiyor. Irak halkının gayr-ı meşru gördüğü işbirlikçi takımı direnişçilerin etkili darbeleriyle de sarsılıyor.

Irak Dışişleri Bakan yardımcısı Bessem Kubba, başkent Bağdat’ta uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldü. Bakanlığın en üst düzey diplomatı olan Kubba’yı hedef alan saldırı 4 gün içinde Irak geçici hükümetine yönelik ikinci saldırı oldu. Geçtiğimiz haftalarda da Irak Sağlık Bakanı Ammar Es-Safari bölgede silahlı saldırıya uğramış, ama olaydan yara almadan kurtulmuştu. Son olarak Eğitim Bakanlığı’nın Kültürel İlişkiler Dairesi Başkanı Kemal Cerrah da uğradığı saldırı sonucu öldü. Bu eylemler, işbirlikçiliğin de bir bedeli olduğunu dosta düşmana göstermiştir.

Kuklaları peşpeşe cezalandıran direnişçiler, emperyalist işgalcileri vuran eylemler de yapıyor. Mukteda Sadr’ın, kukla hükümeti desteklemesine karşın işgal karşıtı direniş hız kesmeden devam ediyor. Son bir hafta içinde işgal güçlerini hedef alan eylemler arka arkaya devam etti. Bağdat’ın merkezinde ABD konvoyuna düzenlenen intihar saldırısı sonucunda çok sayıda kişi öldü, birçok kişi de yaralandı. Ölenler arasında 5 yabancı da bulunuyor. İşgal askerleri, patlamanın ardından bölgede ABD aleyhine slogan atan kalabalığı dağıtmak için havaya ateş açtı. Bu arada Bağdat’ın güneydoğusundaki Salman Pak kasabası yakınlarında da bomba yüklü bir araçla saldırı düzenlendi. Aracın polis otomobillerinin yanında infilak etmesi sonucu 4 kişi öldü, 4 kişi yaralandı. Yine işgal ordularının karargah olarak kullandığı Saddam’ın eski sarayı &oul;nünde bombalı araçla intihar saldırısı düzenlendi. Bu saldırıda da çok sayıda kişi ölürken, çevrede bulunan araçlar da tahrip oldu... Çarşamba günü Ramadi’deki ABD üssüne yapılan saldırıda ise en az 3 Amerikan askeri öldü ve bir çoğu yaralandı.

Iraklı direnişçiler hem işgalcilere, hem de onlarla işbirliği yapan soysuzlara karşı kararlılıkla mücadele ediyor. Direnişle başetme umudunu yitiren ABD emperyalizmi, bu sorunu başkalarına havale etme uğraşı içinde. ABD Dışişleri Bakanı da bu gerçeği itiraf ediyor.

Basın toplantısı düzenleyen ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, yeni Irak hükümetinin yetkililerine yönelik saldırıların sürmesini beklediklerini söyledi. Powell, 30 Haziran’daki yetki devrinden sonra ülkenin yönetimini üstlenecek hükümet üyelerini korumanın güç olduğunu kaydetti. Powell, “Buna rağmen, Irak’taki 138 bin askerimizle, direnişçilerin saldırılarını önlemek için elimizden gelen herşeyi yapacağız” dedi. Görüldüğü gibi haydutların küstah ve kibirli havaları artık geride kalmıştır.

Özgürlük uğruna direnen Irak halkları; katiller, işkenceciler, tecavüzcü sapıklardan oluştuğu anlaşılan işgal ordularını dize getirecektir. Bu çapulcuların, günü geldiğinde tüm Ortadoğu’dan tümüyle defedileceğinden kuşku duyulmamalıdır!