Castleblairde yaklaşık bir yıl önce patronun düşük ücret ve esnek çalışma dayatmasına karşı çıkan 25 işçi işten atılmıştı. Bu saldırı karşısında birleşen ve üretimden gelen gücünü kullanan Castleblair işçileri bu saldırıyı püskürtmüş, işçi arkadaşlarını geri aldırmıştı. Patronların saldırısı karşısında hak ve çıkarların korunmasının yolunun birlikte davranmaktan geçtiğini işçiler yaşayarak öğrendiler. Örgütlü olmanın yakıcılığını anlayarak DİSK Tekstil Sendikasında örgütlendiler.
Aradan geçen bir yıllık zamana rağmen DİSK Tekstil Sendikasında örgütlenen işçilere, sendikanın verdiği bilinç ve eğitim, yasal süreç, mevzuat ve daha fazla fedakarlık yapılması oldu. Bu süreçte ise işçiler patronun performans dayatmasına, fazla üretim nedeniyle yoğun ve ağır çalışma koşullarına maruz kaldılar. Böylece patron kârına kâr katarken, bir yıl boyunca, geçmiş dönem ücretiyle işçilere kölece çalışma koşulları dayattı. Bu da yetmiyormuş gibi daha fazla üretim sağlamak için verimlilik düştü bahanesiyle işçilere az verimli olduklarına dair tutanak imzatmaya çalıştı.
Castleblair işçileri bu ağır çalışma koşullarına karşı sürekli sendikaya basınç uyguladılar. Sendika yönetimi ise tutanak imzalatma baskısına karşı işçilere tutanaklara karşı savunma yazmalarını öğütlemekle yetindi.
DİSK Tekstilin uzlaşmacı-yasalcı sendikacıları işçilerin örgütlü gücünü arkasına almak yerine patronla elele yasal süreci beklemeyi tercih etmiştir. Hak alma mücadelesi örgütleyeceğine patronların verdiği ile yetinmiştir. Son aşamada ise, patronun işe son altı ayda alınan ve sendikaya da üye olan işçilerin işine son vermesini kabul eden bir noktaya gelerek haince bir tutum sergilemiştir.
DİSK Tekstilin kapalı kapılar ardında kabul ettiği bu durumu öğrenen işçiler, bu ihanete karşı örgütlü güçlerini kullanarak harekete geçtiler. 11 Haziran günü başlayan işten atmalara karşı 12 Haziranda üretimden gelen güçlerini kullanan işçiler üretimi düşürdüler. Telaşa kapılan patron hemen DİSK Tekstil Sendikası Genel Sekreteri Muharrem Kılıçı devreye soktu. Muharrem Kılıç, fabrikada işçileri toplayarak fabrikanın daralmaya gittiğini, işten atmalar karşısında hiçbir şey yapamayacaklarını, bundan sonra işçi atılmayacağını söyleyerek ve üstelik üretimin arttırılmasını talep ederek fabrikadan ayrıldı. Bu açıklamadan sonra akşam saatlerinde 4 işçi daha işten atıldı. İşçiler buna büyük bir tepki gösterdiler ve çıkışları kabul etmeyeceklerini ilan ettiler. Bunun üzerine paton jandarmayı devreye sokarak 3 işçiyi gözaltına aldırdı. İşçiler 11 Haziran sabahı başlattıkları düşük yoğunluklu çalışmayı daha da düşürerek kararlı tutumlarını patrona gösterdiler.
Vardiyadan çıkan işçiler sendikada biraraya gelerek saldırıyı püskürtmek için 12 Haziran günü iki vardiya olarak bir basın açıklaması yapma, atılan işçiler geri alınana kadar iş yavaşlatmayı sürdürme ve toplusözleşme imzalanıncaya kadar mücadeleyi devam ettirme kararı aldılar. Toplantıya sonradan katılan Genel Sekreter Muharrem Kılıç, 12 Haziran Cumartesi günü yapılacak basın açıklamasını desteklemediklerini ve buna izin vermeyeceklerini bildirdi. Atılan işçilerin 14 Haziran Pazartesi günü işe alınmasını zorlayacaklarını, alınmazlarsa gereken mücadeleyi vereceklerini söyledi. Böylece işçileri Pazartesi gününe kadar bekletmeye, Cumartesi günü yapılması planlanan basın açıklamasını engellemeye, işçilerdeki öfkeyi dizginlemeye ve bir nevi işçileri kandırmaya çalıştı.
Bu oyuna gelmeyen işçiler, atılan işçiler geri alınıncaya kadar üretimden gelen güçlerini kullanmayı ve Pazartesi saat 18.30da bir basın açıklaması yapmayı kararlaştırdılar. Pazartesi sabahı da aldıkları kararı uygulamaya devam ettiler. Patronla görüşen sendikacılar işçilerle saat 10:00daki çay molasında bir toplantı yaptılar. Toplantıda patronun atılan işçileri geri almayacağını, üretimin normalleşmediği koşullarda kendilerinin de yanlarında olmayacağını tehdit ederek bildirdiler. Bu tutum karşısında işçiler yoğun bir tepki göstererek güle güle başkan dediler.
Sendikacılar bütün gün eylemi ve akşam yapılacak basın açıklamasını engellemek için ellerinden geleni yaptılar. Atılan işçilere çıkışlarını almaları için telkinde bulundular. Temsilcileri basınç altına almaya çalıştılar. Fakat bütün bu dayatmalara rağmen iş yavaşlatma eylemini ve basın açıklamasını engelleyemediler.
İşçinin iradesine aldırmayan, bu iradeyi kırmak için her türlü yol ve yöntemi kullanan Tekstil yöneticileri, bütün bunlar yetmiyormuş gibi DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebiyi de devreye sokarak, temsilciler üzerinde baskı oluşturarak, eylemliliği temsilciler üzerinden sonlandırmayı hedeflediler. 15 Haziran Salı günü temsilcilerin bitirelim uyarılarına rağmen işçiler bu isteğe yoğun tepki gösterdi ve eyleme devam edildi. Muharrem Kılıç Salı günü bir kez daha işletmeye gelerek işçilere atılanların alınmayacağını, eyleme son verilmesi gerektiğini söyledi. Kendisine soru sorulmasına dahi izin vermeden işletmeden ayrıldı. O gün de eylem büyük bir kararlılıkla devam etti. Bütün bu baskı ve oyunlar işe yaramayınca, işbirlikçileri aracılığıyla, eylemin dışardan yönetildiğini, amacın farklı oluğunu ve 25. Maddeden dolayı tüm işçilerin atılacağı tehdidini propaganda etmeye giriştiler. Tüm bu gelişmeler üzerine eylem 16 Haziran Çarşamba günü tamamen kırıldı.
DİSK Tekstil yöneticilerine ve DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebiye buradan soruyoruz. Patronun ve devletin işçi-emekçi eylemlerine karşı kullandığı kirli bir silah olan dışardan kışkırtılıyorlar, amaçları başka gibi söylemleri kendileri hangi amaçla kullanıyorlar? Dışardan kışkırtmalar var, farklı amaçlar var derken neyi kastediyor, kimi hedefliyorlar? Kim kimi kışkırtıyor, farklı amaçlar ne? Bütün bunları kamuoyuna açıklamak durumundadırlar. DİSK genel kurullarında şatafatlı salonlarda açıkladıkları DİSKin şanlı ve mücadeleci tarihini bugün de yaşatma iradesi nerede? Emeğin korunması nerede? Demokrasi nerede? İşçi iradesi nerede?
Konfederasyon ve sendika yöneticilerinin bütün bunları kamuoyuna açıklaması gerekmektedir. Meydanlarda, salonlarda devrimci işçi sendikası masalını anlatan, saldırılar karşısında mücadele etme iradesi gösteren, işçilerin birliğini kıran, işçileri tehdit eden, devrimcileri ve devrimci partileri karalayan, bu kirli yöntemlerden medet uman DİSK yöneticileri bunun hesabını vermek durumundadırlar. İki hafta önce DİSK Genel Kurulunda emeğin korunması masalları anlatan, DİSKli işçilerin yarattığı değerlerin rantını yiyen ve bu değerler üzerinden başkanlıklara oynayan DİSK yöneticileri bunun hesabını vermek zorundadırlar.
Castleblair işçisi geçen yıl Temmuz ayında yakaladığı birliktelikle saldırıyı geri püskürttü ve binbir emekle sendikal örgütlülüğüne kavuştu. Fakat bugün sendika yöneticileri bu birliğin ve hak alma mücadelesinin başarıya ulaşmasının önünde barikat oluşturuyorlar. Sendika bürokratları, işçilerin patronların emir ve isteklerine amade olmalarını istiyorlar. İşçilere örgütlü köleler olmalarını, patronların bütün baskılarına boyun eğmelerini ve daha fazla üretmeleri gerektiğini öğretmeye çalışıyorlar.