10 Nisan'04
Sayı: 2004/06


  Kızıl Bayrak'tan
  Yayılan ve sertleşen kararlı halk direnişi
  Şiiler birçok kentte silahlı direnişe geçtiler!
  Irak'ta büyüyen direniş, NATO zirvesi ve devrimci görevler
  Felluce'de kitlesel katliam ve görkemli direniş!
  NATO Zirvesi yaklaşırken devlet terörü tırmandırılıyor...
  Taleplerimizle 1 Mayıs'a hazırlanıyoruz...
  Bakırköy Sümerbank işçileri özelleştirmeye karşı direniyor!
  1 Mayıs, emperyalist barbarlığa, kapitalist sömürüye son verme çağrısıdır!
  İMF programları iptal edilsin!
  Seçim oyunu bitti, sıra saldırılarda
  "Ekonomi iyiye gidiyor" balonu sönüyor
  "Modern zamanlar"da işçi sağlığı ve iş güvenliği
  Sınıf ve kitle çalışmasında kazanımlarımızı büyütecek ve geleceği kazanacağız!
  Esenyurt ve Kıraç'ta seçim çalışması...
  Arafat şahsında hedeflenen Filistin direnişidir
  Bush'un "terör danışmanı"nın ifşaatları
  3 Nisan'da 2 milyon işçi ve emekçi alanlara çıktı...
  Avrupa'da yüzbinler alanlarda!
  Avrupa'da 3 Nisan gösterileri: Sosyal saldırılara karşı kitlesel sınıf tepkisi
  Olanakları güce dönüştürmek!
  Paris'te "İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği!" gecesi
  OSB ve İMES İşçileri Derneği açıldı!
  İmralı Partisi içinde neler oluyor?
  Adana'da saldırılar protesto edildi
  Basında Irak direnişi...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Seçim oyunu bitti, sıra saldırılarda

Her beş yılda bir tekrarlanan seçim oyununun biri daha geride kaldı. İşçi ve emekçiler 28 Mart’ın ardından sorunların yakıcılığıyla karşı karşıya kaldılar. Seçimin ardından olumlu hiçbir gelişme olmadı, olamazdı da zaten. Sermaye iktidarı yarım bıraktığı saldırılarına kaldığı yerden devam etme hazırlığında. Seçim nedeniyle yarım kalan saldırılar şimdi hızla tamamlanacak.

Yeni yasalarla sermayenin yolu düzleniyor

AKP hükümeti seçimlerden yaklaşık bir ay önce mecliste görüşülen saldırı yasalarına ara vermişti. Ne de olsa seçimlerin öngününde saldırı yasalarına imza atmak hükümet partileri için pek tercih edilmez. Şimdi AKP hükümeti, mecliste görüşülen ve bir kısmı kabul edilen Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı (KYTK) ve Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı’nı yeniden gündemine alarak saldırılarına son hız devam edecek. İşçi ve emekçilerin kısmi bir takım tepkilerine rağmen sonuçta güçlü bir karşı koyuş örgütlenemediği için, seçimlerden önce mecliste görüşülen yasalar şimdi ilk elden hızla geçirilecek.
Bu konuda bir açıklama yapan TOBB, sermaye akışının önündeki son engellerin de ortadan kaldırılması için bir dizi “reform” maddesi sıraladı. TOBB’a göre 2004’te tamamlanması gereken yapısal reformlar şunlar: Ekonomik büyüme için gerekli reformlar, enerji piyasasının serbestleştirilmesi, bankacılık reformu ve kamu bankaları için yol haritasının belirlenmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi, koordinasyon kurulu kararlarının hayata geçirilmesi, özelleştirme, hukuk ve mevzuattan arındırma reformu, KİT reformu, vergi reformu...

Yanı sıra kamu maliyesi açısından önem taşıyan Sosyal Güvenlik Reformu, Vergi İdaresi Reformu, Kamu Maliye Yönetim Reformu, Kamu Yönetimi Reformu, Yerel Yönetimler Reformu, Yargı Sistemi ve İdari Usul Kanunu reformu, seçimi atlatmış olan hükümetin ev ödevi olarak bekliyor. Hükümet, yoğun saldırı paketini seçimlerde aldığını iddia ettiği destekle artık daha da pervasızca hayata geçirmeye çalışacak.

Özelleştirme saldırısı kaldığı
yerden devam edecek

Sermaye hükümetinin bir diğer gündem maddesi özelleştirmeler. Şimdiye dek şu veya bu nedenle elden çıkarılamamış olan bazı KİT’ler ilk fırsatta elden çıkarılacak. Kendinden öncekileri aşan bir kararlılık ve pervasızlıkla yoluna devam edeceğini belirten AKP hükümeti işini yarım bırakmaya hiç de niyetli değil.

Mart sonunda açıklanması planlanan TEKEL Sigara Bölümü’nün özelleştirilmesine ilişkin çalışmalar devam ediyor. Daha önce blok satış yöntemi ile ihaleye çıkılan TEKEL’de bu kez diğer alternatifler üzerinde de duruluyor. Blok satış, varlık satışı veya marka satışı gibi yollardan biri ile TEKEL’in özelleştirilebileceği belirtiliyor. Çalışmaların devam etmesi nedeniyle zamanın sarkabileceği, ancak TEKEL’in özelleştirilmesi için yılın ikinci yarısında ihaleye çıkılacağı ifade ediliyor.

Telekom’un özelleştirilmesinde ise danışmanlık ihalesinin iptal edilmesi ile birlikte Kamu İhale Kanunu’ndan kaynaklanan sıkıntının aşılması için Özelleştirme İdaresi ile Kamu İhale Kurumu arasındaki görüşmeler devam ediyor. Telekom ihalesinde takvimin sarkmaması için Kamu İhale Kanunu’nda, özelleştirmede danışman bulundurulmasına kolaylık sağlayacak değişikliğin de seçim sonrası gündeme gelmesi bekleniyor. Telekom’un danışmanlık ihalesine kanun değişikliğinden sonra çıkılacağı ifade ediliyor.

Yeni vergi ve zam paketi yolda

İMF, gözden geçirme görüşmelerinde uygulanan mali politikaları yetersiz bulmuş ve daha kararlı bir şekilde uygulanmasını istemişti. İMF programından en ufak bir sapma popülizm olarak değerlendiriliyor. Bu çerçevede İMF daha önce yapılan vergi arttırımı ve zam oranlarını yetersiz bulmuştu. Bu nedenle de işçi ve emekçilere yeni yükler getirecek bir düzenleme yapılmasını istemişti. Ancak hükümet seçim öncesinde bunu tercih etmeyerek, yeni vergi ve zamları seçim sonrasına ertelemişti. Bundan sonraki meclisin ilk oturumlarında bu konular gündeme getirilecek ve İMF’in istekleri doğrultusunda adımlar atılacaktır.

Mücadeleden başka yol yok!

Sadece tablonun bu yüzü bile sermayenin saldırılarını yoğunlaştıracağını açığa çıkarıyor. Onların temsilcisi olarak hükümetin bu yönde kararlı adımlar atmasında şaşırtıcı bir yan yok. Asıl sorun, onların bu cesareti ve saldırıları hayata geçirmedeki rahatlığı nereden aldıklarıdır. Bu sorunun yanıtı oldukça açık. Onlar cesaretlerini ve rahatlıklarını sınıfın örgütsüzlüğünden alıyorlar. Saldırılar karşısında işçi ve emekçilerden henüz anlamlı bir yanıt alamamış olmaları onları bu kadar pervasızlaştırmıştır.

İşçi sınıfı ve emekçilerin saldırılara dur demek için ayağa kalkmaktan ve mücadele etmekten başka çözüm yolu yok. Bugün yapılması gereken tam anlamıyla budur. Sermayenin saldırı programının karşısına işçi sınıfının devrimci programıyla çıkılmalı ve hakettikleri yanıtı onlara sokağın diliyle vermelidir.



Kıbrıs sorunu, CHP ve Türkiye’nin çizgileri

“Kıbrıs sorununun çözümü” için atılan adımların ulaştığı çizgi, Kıbrıs’ta Türk devletine ait tek bir “çizgi”nin dahi kalmadığını gösteriyor. Türk devleti, Irak’ın ardından Kıbrıs’ta da tüm “kırmızı çizgiler”ini kaybetmiş durumda.

Irak’ta çizgilerin silinmesi pek kolay olmadı, ancak Kıbrıs için aynı şeyi söylemek mümkün görünmüyor. Biraz direnç gösterilmesi beklenmekle birlikte, Kıbrıs’ta en azından bir “çuval vakası” yaşanmadığına göre, işlerin daha diplomatik yollardan ve çoktan halledilmiş olduğu anlaşılıyor. İşlerin geldiği bu aşamaya rağmen ve hala direnen kesimler var elbette. Kıbrıs’ta Denktaş, Türkiye’de MHP-CHP-İP cenahı sözde direnişi bugüne dek sürdüre geldi. Ama bundan böyle, Denktaş’ın Ankara’ya çağrılıp hizaya çekilmesinin ardından, Denktaş ve sayılan partilerin nasıl bir tutum geliştireceklerini göreceğiz.

Ancak, “kırmızı çizgiler” konusunda esas olan, Kıbrıs’ta ve Türkiye’de kimi çevrelerin ne dediği değil, o çizgileri çizen devletin ne dediğidir. Daha da esas olan, devletin “kurucusu ve sahibi” ve iktidar partisi konumundaki ordunun tutumudur, ki ordu tavrını çoktan “çözümden yana” koymuş durumdadır. Kıbrıs konulu son MGK toplantısı yine “biz bilmeyiz hükümet bilir” açıklamasıyla izah edildi. Ancak böyle bir izah artık kimseyi şaşırtmıyor. Bu, ordunun bir süredir benimsediği bir “olur” açıklaması olduğu gibi, hassas konularda sorumluluğu hükümete yükleme yöntemidir de. Irak meselesinde de böyle yaptılar. Önce generaller Pentagon’la anlaştılar, sonra da “hükümet bilir” açıklamasıyla imza görevi ve sorumluluk hükümete yüklendi. Irak’ta merika’ya destek kararı meclisten çıkmış, hükümetçe uygulamaya sokulmuş oldu. Kıbrıs meselesinde de aynı taktiğin uygulandığı görülüyor.

Devlet cephesinden tutum bu derece açık ortaya konulduğuna göre, örneğin CHP’nin neden hala anlamazdan geldiği ve “kırmızı çizgiler” ısrarını sürdürdüğü sorulabilir. Sorunun yanıtı belli bir önem taşımakla birlikte, bu sadece CHP açısından bir önemdir. Devlet katında hemen hiçbir ciddiyeti bulunmamaktadır. Ve bu, CHP’nin halen “devlet partisi” misyonunu sürdürmesine rağmen ve devlet solu misyonundan dolayı böyledir. Bilindiği gibi devlet solu bir süredir artık “ulusal sol” üst başlığı altında, ırkçı-faşist milliyetçilikle aynı sütunda toplanmış bulunmaktadır. Çeşitli konularda olduğu gibi Kıbrıs konusunda da, soldan CHP-İP, sağdan MHP, BBP, DYP gibi partiler ortak söylemlere olduğu kadar ortak eylemliliklere de imza atmaktan kaçınmıyorlar.

Düzen cephesinde seçimlerden önce başlatılan, seçim sonuçları nedeniyle iyice yoğunluk kazanan CHP üzerine tartışmalarda, hep muhalefet misyonunu yerine getirememesinin CHP’yi bitiş noktasına getirdiği sonucuna ulaşılıyor. Ancak bu sonuca yukarıda değindiğimiz misyonun neden olmuş olabileceği üzerinde, nedense pek durulmuyor. Oysa, bir devlet partisi olarak CHP, devletin çoktan terkettiği kimi “kırmızı” çizgileri savunma misyonunu faşist partilerle ortaklaşa üstlendiği için, bugünkü terkedilmişlik akıbetini bir nevi gönüllülük içinde üstlenmiş bulunuyor. “Kırmızı çizgiler”den öyle kolay vazgeçilmesi beklenemeyeceğine, fakat “resmen” savunma imkanları da tükendiğine göre, birilerinin (bunun için biçilmiş kaftan devlet partisi olarak CHP oluyor) devlet adına “krmızı çizgileri” hatırlatıp durması gerekiyor. Bu nedenle de Irak meselesinde en azgın Kürt düşmanlığı, Kıbrıs’ta en sıkı statükoculuk CHP’ye düşüyor.

CHP’nin itirazları eşliğinde yürütülen Kıbrıs’ta çözüm programı, eksi puan getirecek sonuçlar ortaya çıkarırsa eğer, bu, bir sonraki genel seçimlerde CHP’nin oy hanesine artı olarak yazılabilir. Tabii, bu şovenist kampanyayı ortak olarak yürüttükleri faşist partilerin de. Ancak CHP bu şekilde, gerici ittifakın bir bileşeni olarak ve gerici ideolojileri savunduğu için öne çıkarılacaksa eğer, düzenin, kendi soluna da yeni adaylar belirlemesi gerekecektir. Düzen solu temsiliyetini şimdiden kaybetmiş durumdaki CHP, önümüzdeki süreçte, ya verili durumunu koruyup geliştirmek suretiyle merkez sağda AKP ile yarışa girişecek, yahut, “sol” bir restorasyondan geçirilip yine düzenin sol boşluğunu doldurmaya soyunacak. Fakat bu ikincisi için, Kıbrıs konusu başta olmak üzere pek çok konuda ırkçı faist söylemlerden ve partilerden uzaklaşması gerekecek.

CHP’nin ne tarafa yönlendirileceğini önümüzdeki kısa süreçte, Kıbrıs üzerine söylemlerinden izleyip göreceğiz.