Hükümet İMFye ek niyet mektubu gönderdi...
İMF programları iptal edilsin!
İMF ile yürütülen 7. Gözden Geçirme görüşmeleri 13 Martta tamamlanmıştı. Hükümetin saldırı programlarını uygulamadaki kararlılığını öve öve bitiremeyen İMF heyeti, giderken hükümete önümüzdeki dönem için yeni saldırı plan ve taktikleri vermeyi de ihmal etmemişti. Geçtiğimiz günlerde hükümet, gözden geçirme görüşmelerine dayanılarak hazırlanan yeni bir niyet mektubunun İMFye gönderildiğini açıkladı. Yılda 3-4 kez yeni niyet mektubu hazırlandığı için bu konuya ilişkin haber gazetelerin ekonomi sayfalarında sıradan bir olay olarak verildi.
Yeni niyet mektubunun içeriği resmen açıklanmış değil. Mektup, İMF İcra Direktörleri Kurulunun Nisan ayı ortalarında yapacağı ve Türkiyeye 500 milyon dolarlık yeni kredi dilimini kullandırıp kullandırmayacağını karara bağlayacağı toplantıdan sonra açıklanacak.
Fakat mektupta nelerin yazılı olduğu aşağı yukarı belli. Mektupta hükümetin saldırıları uygulama konusunda bundan önceki dönem sergilediği kararlılık vurgulanıyor. Önceki niyet mektubunun gönderildiği günden bugüne yaşanan süreçte, başta enflasyon, büyüme ve faiz dışı fazla olmak üzere ekonomi alanındaki hedeflere ulaşıldığı anlatılıyor. Ardından da önümüzdeki döneme ilişkin taahhütler sıralanıyor.
Buna göre hükümet programın uygulanmasına kararlılıkla devam edecek. Yüzde 12 olarak açıklanan 2004 enflasyon hedefinin daha da aşağılara (yüzde 8-9) çekilmesine çalışacak. Faiz dışı fazla ve büyüme gibi göstergelerde de hedeflerin aşılması için çaba gösterecek.
Mektupta ayrıca yapısal reformlarla (yani kamuda tasfiye ve yıkımla) uygulamaların sürdürüleceği, şu an meclise gelmiş konuyla ilgili yasal düzenlemelerin bir an önce gerçekleştirilmeye çalışılacağı belirtiliyor. Kamu bankalarının (Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank) özelleştirilmesine imkan sağlayacak yeni yasal düzenlemelerin önümüzdeki aylarda yapılacağı, ayrıca bu yıl içinde yeni Bankalar Yasasının mutlaka çıkartılacağı vurgulanıyor.
Asıl niyet mektubu
AKP hükümetinin programıdır
Toplamından bakıldığında, ek niyet mektubunun, sermayenin önümüzdeki döneme dair saldırı planlarının önemli bir kısmını içerdiği söylenebilir. Fakat o herşeye rağmen bir ek niyet mektubudur. Dolayısıyla sermayenin önümüzdeki dönem uygulamaya çalışacağı saldırı programının bütünlüklü bir tablosunu ortaya koymaktan uzaktır.
Halen yürürlükte olan asıl saldırı programı bundan 3 yıl kadar önce İMF ile imzalanan stand-by anlaşmasıyla yürürlüğe girmiştir. Yaşanan süreç içerisinde sermayeye hizmet için yarışan düzen partileri ve hükümetler bu stand-by anlaşmasının gereklerini kendilerine program edinmişlerdir. Düzen partilerinin birbirinden hiçbir farkı olmayan programlarının İMFye verilen niyet mektuplarından hiçbir farkı kalmamıştır. Sömürü ve yıkım politikaları artık doğrudan doğruya partilerin ve hükümetlerin programında yazılı durumdadır. Düzen partilerinin hepsi sermayenin çıkarlarını en açık bir biçimde savunmakta; emperyalizme uşaklığı, özelleştirmeyi, sömürü ve yıkım politikalarını en iyi kendilerinin uygulayacağını iddia etmektedir. Özellikle son AKP hükümetinin programı dört dörtlük bir niyet mektubu niteliğindedir. Ve hükümetin sermayeye uşaklıkta, işçi ve emekçilere düşmanlıkta sınır tanımama niyetini daha en başından ilan etmektedir. Yani sermayenin önümüzdeki döneme ilişkin saldırı programının kapsamını görmek için sadece ek mektuba bakmak yanıltıcı olacaktır.
İMFden gelen kredi
emperyalizme uşaklığın karşılığıdır
Öte yandan bugün İMFye verilen niyet mektuplarının işin özünde birer formaliteden ibaret olduğunu da unutmamak gerekir. Çünkü emperyalistlerle uşakları arasındaki ilişki hiç de işçi ve emekçilere gösterildiği gibi işlememektedir. Niyet mektupları olsa olsa emperyalizme kölece bağımlılığın, uşakça sadakatin itiraf belgeleri olarak nitelendirilebilirler ve bundan başka da bir anlamları yoktur.
Ağır faizlerle geri ödemek kaydıyla da olsa emperyalist finans kuruluşları öyle her niyet mektubu veren için kredi musluklarını açmamaktadır. Kredi musluklarının açılabilmesi için emperyalizme uşakça sadakatin her alanda, en başta da siyasal ve askeri cephelerde ortaya konulması gerekmektedir. Türkiye bugün İMFden kredi alabiliyorsa bunu niyet mektupları sayesinde almıyor. Bu krediler dış politikada emperyalizme tam teslimiyetin, Irak ve Afganistanda ABD askerliğine soyunmanın, ülkeyi emperyalizmin savaş ve saldırı üssü haline getirmenin, Kıbrıs ve benzeri konularda emperyalizmin planlarına uygun hareket etmenin karşılığıdır. 16 milyar dolarlık İMF kredisinin Irak işgali sırasında ABDye sunulan destek karşılığında verildiğini herkes bilmektedir.
Şimdiden rahatlıkla söylenebilir ki, önümüzdeki yıllarda İMF ve benzer kuruluşlardan kaç para alınacağı da Haziran ayında İstanbulda yapılması planlanan NATO Zirvesinde ortaya konulacak halklara saldırı planlarında Türkiyenin alacağı role bağlı olacaktır.
Krediler sermayeye, fatura işçi ve emekçiye!
Gönderilen niyet mektubu İMF İcra Direktörleri toplantısında onaylandıktan sonra Türkiyeye 500 milyon dolar kadar bir kredi verilecek. Ve elbette bu kredi de tıpkı bundan öncekiler gibi eski kredi borçlarının ve faizlerinin ödenmesine, batık banka ve şirketlerin kurtarılmasına vb. harcanacak. Yani sermaye sınıfının kasasına aktarılacak.
Buna karşılık işçi ve emekçiler fatura ödemeye devam edecekler. Niyet mektubunda da açıkça belirtildiği gibi, sıkı para politikası olduğu gibi devam edecek, hatta daha da ağırlaştırılacak. Enflasyon yüzde 8lere inecek bahanesiyle ücretler yerinde sayacak. Sosyal harcamalar daha da tırpanlanacak. Kamuda tasfiye saldırısı ve özelleştirmeler yüzünden onbinlerce işçi ve emekçi işinden olacak. Seçimden önce ertelenen zam ve vergiler birbiri ardına gündeme gelecek.
28 Mart yerel seçimlerinin geride kalması, AKP hükümetinin daha pervasızca saldırmasının önünü açmış bulunuyor. Üstelik en can alıcı saldırı planlarını fazla gecikmeden, gerçek yüzü ortaya çıkmadan ve emekçilerin boy hedefi olmadan önce yaşama geçirmek durumunda. Bütün bunlar işçi ve emekçilere dönük yıkım saldırılarının önümüzdeki aylarda daha da şiddetleneceğini gösteriyor. Bu saldırılara dur demenin tek yolu ise işçi ve emekçilerin güçlerini birleştirmesinden örgütlü, militan mücadeleye atılmasından geçiyor.
1 Mayıs bu açıdan bir fırsattır. İşçi ve emekçiler, İMF programlarına hayır demek için, tasfiye ve özelleştirme saldırılarına yanıt vermek için, faturayı kapitalistler ödesin diye haykırmak için, tüm ekonomik ve sosyal hakları için 1 Mayısı en iyi şekilde değerlendirmeli, kitlesel ve coşkulu 1 Mayıs gösterileri yaratarak sermayeye kendi gücünü göstermelidir.
|