Irakta BAAS rejiminin çöküp ABD liderliğindeki emperyalist işgalcilerin zaferlerini ilan etmelerinin üzerinden daha bir yıl bile geçmeden beklenen oldu. Irak halkı ülke çapında işgale karşı ayağa kalktı. İşgalcileri hiç değilse şimdilik bazı kentlerden söküp atacak kadar güçlenmiş olan direniş, artık kitlesel bir ayaklanma düzeyine ulaşmış durumdadır. Irak halkı, dalga dalga büyüyen işgal karşıtı direniş ile Ortadoğuda ikinci bir intifadanın ateşini yakmıştır.
Irakın askeri olarak ezilmesi ve ardından çürümüş BAAS rejiminin çöküşü emperyalist işgalciler için oldukça kolay oldu. Emperyalistler, bu sonuç üzerinden Irakta zafer ilan ettiler. Ancak bu zafer ilanının Irak halklarının direnişi karşısında hiçbir geleceği olamazdı, olmadı da. Irak halkı için herşey yeni başlıyordu. Çürümüş BAAS rejiminin çöküşü ve Saddamın yakalanması halkın direniş saflarına katılmasını kolaylaştırmaktan başka bir sonuç yaratmadı. Irak halkı büyük bedeller ödeme pahasına direniş mevzilerini açtı ve süreç içerisinde tüm saldırı ve kıyımlara karşın korumayı da bildi. Bugün artık direniş cephesi, bu kritik safhayı aşmış olmanın sonuçlarıyla buluşuyor.
Irakta çürümüş BAAS rejiminin emperyalistlerin askeri gücü karşısında direnme şansı bulunmuyordu. Halkı üzerinde baskı ve zora dayalı bir egemenlik kurmuş gerici ve çürümüş bir diktatörlük rejiminin istese bile emperyalist işgal güçlerine karşı direnişi örgütlemesi mümkün değildi. Nitekim emperyalistler Irakı işgal ederken BAAS rejimi ve ordu güçlerinin değil, fakat bizzat aynı rejim tarafından ezilmiş halkların güçlü direnişiyle yüzyüze kaldılar.
İşgal karşıtı direniş büyük ölçüde Sünni üçgeni denilen bölgede yoğunlaştı. Ancak bu, ülke nüfusunun ağırlıklı bölümünü oluşturan Şiilerin işgali destekledikleri anlamına gelmiyordu. Aynı şiddette olmasa da Şii halk da işgal karşıtı protestosunu sürdürdü. Silahlı direnişin bir bölge ile sınırlı kalmasında Şii halkı denetimi altında tutan yönetici kastın uzlaşmacı ve beklemeci tutumunun önemli bir payı vardı. Ancak emperyalist işgalin sürmesi ve işgalcilerin niyetlerinin her geçen gün daha net görülebilir hale gelmesi, bu yönetici kastı işgalcilerle işbirliği ile direniş arasında bir seçim yapmaya zorladı. Özellikle mevcut durumda, Şii halkı üzerinde en etkili kişi durumunda olan ve ABD ile uzlaşmacı tutumuyla bilinen Sistaninin dil ucuyla da olsa ayaklananlara destek vermek zorunda kalmasının gösterdi&curen;i gibi, uzlaşmacı tutumlarını sürdürmeleri onları gitgide kendi tabanlarıyla da karşı karşıya getirecekti. Böyle olduğu ölçüde dini liderler için de direnişin önünü açmak ya da altında ezilmekten başka yol kalmadı.
Sonuçta BAAS rejiminin hiçbir direniş göstermeden teslim olması kadar, Irak halkının bu çapta bir direniş göstermesi de şaşırtıcı değildir. Er ya da geç Irakın ezilen halkları işgalcilere karşı topyekûn direniş bayrağını yükseltecek, işgalcilerin korktukları başına gelecekti.
Komünistler, Bağdatın düştüğü günlerde bu gerçeği bilimsel bir kesinlikle ortaya koymuşlardı. Emperyalist işgalcilerin direnen bir halk karşısında yenilmeleri ve Vietnam benzeri bir akıbete uğramaları kaçınılmazdı. Emperyalistlerin Ortadoğu gibi anti-emperyalist, anti-ABDci duyguların derinlerde olduğu bir bölgede, işgalci bir egemenlik kurmaları mümkün değildi. Nitekim bugün Irak halkının işgalcilerin zaferlerini ilan etmelerinin üzerinden bir yıl bile geçmeden ortaya koyduğu büyük savaşım ruhu ve kapasitesi, bu gerçeği bir kez daha doğrulamıştır. Dahası bu, emperyalistlerin işgalin başarıya ulaşması ya da en azından sürdürülebilir olmasını olanaklı görmeleri olguları boşa düşürülerek gerçekleşmiştir.
Halkların mezhepsel olarak saflaştırılması ve bu temelde birbirlerine karşı kışkırtılması planlarını Irak halkı işgalcilere karşı birleşerek yanıtlamıştır. Bugün artık, uzun süredir büyük fedakarlıklarla direnişin asıl yükünü sırtlayan Felluceliler yalnız olmadıkları gibi mücadeleyi üst bir noktaya sıçratmışlardır. Günlerdir ABD ablukasına direnen Felluce halkı, ağırlıkla ülkenin güneyinde yoğunlaşan Şii halkın ayaklanmasıyla ortak savaşım ruhu içerisinde birleşmişlerdir.
Irakta direniş neredeyse ülke geneline yayılmış ve gerilla mücadelesi sınırlarını aşmıştır. Iraktaki durum artık işgalcilerle halkın savaşı boyutlarına ulaşmıştır. Emperyalistlerin gerici ve haksız savaşı karşısında Irak halkının haklı ve onurlu savaşı söz konusudur. Dolayısıyla Irakta artık saflar oldukça net ve belirgindir. Bu safhada arada durmak, işgale şu ya da bu biçimde suç ortaklığı yapmak eskisi kadar kolay değildir. Halk direnişinin aldığı bu yeni düzey karşısında ABD işbirlikçisi GHKdan istifaların baş göstermesi, halk savaşının gelişmesiyle birlikte Iraktaki işgalci koalisyonun iç çatlaklarını büyütecek ve halkın daha geniş kesimlerinin mücadele saflarına akmasına yol açacaktır.
İşgal cephesindeki dağılma ve çatlaklar elbette Irak sınırlarını aşacaktır. Bugüne kadar oldukça sınırlı ama istikrarlı biçimde ilerleyen halk direnişi dahi bu açıdan oldukça ciddi sonuçlara yol açmıştı. İspanyadaki durum, birçok devletin Iraka asker göndermekten kaçınması gibi olgular, direnişin bu sınırlarda dahi yol açtığı etkilerin göstergeleriydi. Dolayısıyla halk savaşı düzeyine ulaşmış bulunan bugünkü mücadele düzeyi, emperyalistler ve işbirlikçileri içerisindeki çatlakları büyütecek, bu cephede yeni gediklere yolaçacaktır.
Direnişin bu yönlü etkileri, kendini sadece emperyalistler ve işbirlikçileri ilişkileri alanında değil, yanı sıra özellikle bugün işgalci koalisyon ortağı ülkelerde de ciddi iç sıkıntılar ve sorunlar biçiminde gösterecektir. Bugünlerde ABDde yapılan son anketlerin sınırlı bilgileri dahi, işgalcilere yönelik iç desteğin dibe vurduğunu göstermektedir. Irak halkının can bedeli direnişinin yarattığı ve ileride kapsamını ve derinliğini daha da arttıracak olan en önemli sonuçlardan biri de budur.
Bu durum, emperyalist saldırı ve savaşlar dizisiyle dünya çapında hegemonya ve egemenlik sağlayacaklarını uman ve bu amaçlarına Ortadoğudan başlayarak ulaşma hayallerini kuran emperyalistler için silahların kendilerine döndüğünün göstergesidir. Irak halkının direnişi, başta Ortadoğu olmak üzere dünya çapında etkiler yaratacaktır. Halklar, kudurganlığa varan emperyalist müdahale, savaş ve işgal çizgisini halk direnişleri ve devrimlerle yanıtlayacaklardır. Irak halkının yiğit ve görkemli direnişi bunun ilk önemli işaretlerini sunmaktadır.
İşbirlikçi Türk burjuvazisi, Irakta ortaya çıkan yeni durumu kendi sefil çıkarları için bir imkan olarak görebilir. Gelişmeleri Güney Kürtlerine karşı kirli hesaplarının bir dayanağı ve olanağı olarak kullanmak isteyebilir. Bunun yolu ise ABDye yaranmaktan, bunun için de Irakta onun askeri olmaya soyunmaktan geçmektedir. ABDnin de bu konuda bir kere daha Ortadoğudaki bu en sadık işbirlikçine başvurması şaşırtıcı olmamalıdır. Bugün ABD cephesinden Türkiyenin asker göndermesi konusunun yeniden ısıtılması bunun ilk işaretidir. ABDye Irak bataklığından çıkmak için bir maşa gereklidir. Türkiyenin işbirlikçi uşak iktidarı böyle bir maşalık için biçilmez bir kaftandır.
Türk devleti bu işi doğrudan ABD askeri olarak değil de NATO görevi çerçevesinde yapma kirli hesapları içerisindedir. Ama hangi şemsiye altında olursa olsun sonuç değişmeyecektir. Tam anlamıyla bir batağa dönüşmüş Iraka gitmeye gönüllü olursa, böylece o batağa gömülmekle kalmayacak, direniş alevlerini Türkiyeye de kendi eliyle taşımış olacaktır.
Emperyalistler Irakı işgal ederek gerçekte Ortadoğuda patlamaya hazır bir bombanın fitilini ateşlemiş oldular. Bu ateş Iraktan başlayarak, aynı bombanın üzerinde oturan bölgenin işbirlikçi gerici rejimlerini de sarsabilecek potansiyelleri bağrında taşımaktadır. Dolayısıyla emperyalizm ve işbirlikçileri için batak haline gelen sadece Irak değil, yanı sıra bir bütün olarak Ortadoğudur. Emperyalistlerin halkın savaşım ruhu karşısında duyduğu korkuyu işbirlikçileri de kendi cephelerinden yaşamaktadırlar.
Irak halkının emperyalist işgalcilere kök söktüren direnişine, başta Türkiyeli işçiler ve ezilen halklar olmak üzere Ortadoğunun ezilen halkları buradan bakmalıdırlar. Bu onurlu direniş, emperyalizme ve işbirlikçi iktidarlarına karşı açılmış bir savaş ilanıdır. Irak halkı mücadelesiyle, bölge halklarına ihtiyaç duydukları güç ve moral değerleri fazlasıyla sağlamaktadır.
Bölgenin ezilen emekçi halklarını baskı, sömürü ve zulüm altında tutan emperyalizm ile onun uşağı iktidarlar yıkılmaz ve yenilmez değildirler. Onuruna ve geleceğine sahip çıkan emekçi halklar, er ya da geç kaderleri olarak yutturulan bu düzeni yerle bir edeceklerdir. Irak halkının direnişinin verdiği mesaj budur, bu mesajı ülkemiz işçi ve emekçilerine yayma sorumluluğu omuzlarımızdadır.