İçindekiler:

1 Mart 2022
Sayı: KB 2022/09

Emperyalist dünyada kırılma noktası: Ukrayna
Kapitalizm savaş demektir
Ukrayna üzerinden kızışan emperyalist kavga
Ukrayna savaşı ve emperyalist hesaplar
Mafya devleti ve Falyalı cinayeti
Suç şebekesinin gazeteci düşmanlığı
Proletaryanın devrimci mücadelesi
İşçi direnişleri ve birleşik hareket
Direnişler ve sendikal bürokrasi
MİB: Seferberlik zamanı!
Emperyalist dünya ve Ukrayna krizi
Farplas direnişi üzerine
Bosal'da işçiler ek maaş aldı
Emperyalist saldırganlığa ve savaşa son!
Ukrayna savaşı ve fiyat "şoku"
Münih Güvenlik Konferansı
8 Mart'ta mücadele alanlarına!
AB gerçekleri ve kapitalizmin aklayıcıları
İşçi kadınlar sendika yönetiminde yok!
İstismara karşı mücadeleyi yükseltelim!
"Tüm kadınlar kazanacak"
Emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı mücadeleye!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

İşçi direnişleri ve birleşik hareketin imkanları

 

Yirmi yıldır iş başında olan sermayenin dinci-faşist rejimi, bu süre boyunca ciddi bir kitlesel sınıf hareketiyle karşı karşıya kalmadı. Elbette bu dönemde de işçi sınıfının hak arama mücadeleleri devam etti. Özelleştirme yağmasına karşı gelişen Paşabahçe, SEKA, Tekel vb. etkili mevzi direnişler yaşandı. Greif gibi militan işçi direnişleri, Metal Fırtınası gibi on binlerce işçinin katıldığı sarsıcı bir eylemlilik ve sınıf merkezli başka birçok eylem ve direniş gerçekleşti. Metal Fırtınası dışında bunların hiçbiri iktidarı doğrudan etkileyebilecek düzeyde değildi. Bu süreçte rejimi zorlayan en önemli olay Haziran Direnişi oldu, ancak bu büyük kitle hareketliliği fabrika ve işletmelere sıçramadan sönümlendi.

İktidarı sarsan bir sınıf hareketi gelişmemesine rağmen AKP-MHP rejimi demokratik hak arama mücadelelerine sürekli saldırdı. Bu saldırganlık son yıllarda basın açıklaması yaptırmama noktasına vardı. Demokratik hak ve özgürlükler mücadelesi esas olarak ilerici-devrimci hareketler tarafından yükseltildiği için, olaylar işçi sınıfını ilgilendirmiyormuş gibi algılanabiliyordu. En azından sınıfın önemli bir kesimi için durum bu idi. Sömürünün derinleştirilmesi, hak gaspları, örgütlenme çabalarının baltalanması, sendikal bürokrasinin oynadığı uğursuz rol ile sermaye iktidarı arasında bağ kurulamadığı için, sınıfın geniş kitlesi yaşadığı sorunlardan iktidarın sorumlu olduğu gerçeğinin farkına varamıyordu. Sermayeye pervasızca hizmet etmesine, 1 Mayıslar’a saldırmasına, işçi sınıfının kazanımlarını parça parça gasp etmesine, iş cinayetlerinde ülkeyi dünya birincisi haline getirmesine rağmen rejim, din istismarı ve ırkçı-şoven propaganda ile sınıfın bir kesimini etkileyebiliyordu. Bu sayede AKP-MHP iktidarı işbirlikçi burjuvaziye ve uluslararası sermayeye hiçbir iktidarın yapamadığı hizmetleri sunabildi. Metal grevlerini yasaklayan Erdoğan, tam bir pervasızlıkla “bakın işçilere grev yaptırtmıyoruz” açıklamaları yapabildi.

***

 Dinci-faşist rejim demokratik hak ve özgürlükler mücadelesine özel bir kinle saldırıyor. Ekonomik demokratik hak talepleri için kitlelerin sokaklara çıkmasını “kriminal olay” sayan gerici iktidar, kirli propaganda ve devlet şiddetiyle emekçileri sindirme politikası izliyor. Sadaka dilenmek yerine hak arama mücadelesini yükselten işçiler, hemen her adımda karşılarında devlet terörünü buluyorlar.

Zor yoluyla hak arama mücadelesini baltalamaya çalışan saray rejimi Ocak ayından bu yana artan işçi direnişlerinin önünü benzer yöntemlerle kesmeye çalışıyor. Elbette bunu ilk kez yapmıyor. Direnen Tekel işçilerine de, Ankara’ya yürüyen madencilere de, talepleri için sokaklara çıkan kamu emekçilerine de aynı pervasızlıkla saldırmışlardı. Burada değişim iktidarın icraatlarında değil, işçi direnişlerinin artması ve kolluk kuvvetlerinin işçileri hedef alan saldırılarının daha görünür hale gelmesi, sınıfın geniş kitlesi tarafından görülmesidir.  Hak arama mücadelelerinin sokaklara taşması rejimin sınıf karakterinin daha açık görülmesini sağlıyor. Saray rejiminin hakları için sokağa çıkan işçileri devlet şiddetiyle sindirme politikasını sınıfın gündemine taşıyor. Böylece devletin misyonunun ve sınıfsal karakterinin sorgulanabilmesi için uygun bir zemin oluşuyor. Saray rejiminin emekçi düşmanı yüzünü örten şalın parçalanması kolaylaşıyor.

***

Yılın ilk iki ayı geçmeden asgari ücret açlık sınırının altına düştü. Enflasyon yükselmeye, reel ücretler düşmeye devam ediyor. Ukrayna’daki savaş bahane edilerek daha pervasız icraatlara da girişilecektir. Bu ise sınıflar arası çelişki ve çatışmaları kaçınılmaz olarak derinleştirecektir. Süreç, hak arayan işçilerin saray rejiminin şiddetiyle daha sık yüz yüze kalacağı yönde ilerleyecektir. İşçilere karşı sergilenen zorbalık burjuvazinin ve onun vurucu gücü olan saray rejiminin özel bir tercihi değildir.

Bu saldırılar temelde kapitalist sistemin yapısal sorunlarının derinleştirdiği çelişkilere sermaye sınıfı adına üretilen “çözüm” olarak gündeme gelmektedir.

Sermaye iktidarının bir “çözüm” olarak zor yoluyla hak arama mücadelesini bastırmaya başlaması sorunu ekonomik-sosyal taleplerin ötesine taşır. Hareket ister istemez politik boyutlar kazanmaya başlar. Bu aşamada devrimci öncü müdahale daha özel bir önem kazanır. Artık demokratik haklar ve siyasal özgürlükler alanını genişletmenin önemini işçilerle anlatmak daha kolaydır. Bu, sınıfı ekonomik-sosyal talepler, demokratik haklar ve siyasal özgürlükler uğruna mücadele etrafında birleştirmeye giden yolu açmanın imkânı demektir. Bu aşamada hareketi şu veya bu fabrikada çalışan işçilerin lokal taleplerinin ötesine taşıyıp sınıfın genel hak talepleri etrafında birleştirme sorunu yakıcı bir ihtiyaç haline gelir. Ekonomik-sosyal talepleri elde etme mücadelesinin önemini göz ardı etmeden hareketi devrimci politik bir hatta çekebilmek için tüm imkanları seferber etmek, devrimci bir sınıf hareketi yaratma hedefinde mesafe alabilmek için vazgeçilmezdir. 

Bu noktada TKİP V. Kongresi’nin “Devrimci bir sınıf hareketi için ileri!” başlıklı bildirisinin çağrısına bir kez daha kulak vermek yararlı olacaktır:

 “Kapitalizmin ekonomik krizleri sistemin iflasının, tarihsel gelişmenin önünde bir engele dönüştüğünün bir itirafı ise eğer, devrimci partinin görevi, bu gerçeği her yol ve yöntemi kullanarak işçilerin ve emekçilerin bilincine yerleştirmek, kitleleri sistemin aşılması mücadelesine, toplumsal devrim mücadelesine çekmek olmalıdır.” 

“Kapitalist ekonomiye ve dolayısıyla burjuva sınıf düzeninin sorunlarına kendi sınırları içinde çözümler bulmak, devrimci partinin sorunu değildir. Tersine devrimci partinin görevi, devrimci sınıf mücadelesini geliştirerek, bu ekonomiyi ve düzeni karakterize eden üretim ilişkilerini, bu ilişkilere dayanan sınıf egemenliği sistemini aşmaktır.

Dolayısıyla, devrimci sınıf mücadelesini geliştirmek ve devrimci sınıf mevzilerini çoğaltmak yoluyla, bunu başaracak koşullara zaman içerisinde ulaşmaktır. Devrimci sınıf partisi, düzenin krizleri ve dolayısıyla mevcut kriz karşısında ileri süreceği temel ve taktik istemlere de bu bakış açısıyla yaklaşır.”