İçindekiler:

17 Ocak 2022
Sayı: KB 2022/03

Aşılması gereken eşik
Çimsataş işçileri üretimi durdurdu
İşçilerin haklı mücadelesi gölgelenemez!
Çimsataş işçileri sınıfa yol gösteriyor
Çimsataş işçileriyle dayanışma
Sinbo Direnişi'nin "1. Yıl Etkinliği"
Tarikat yurtları: Düzenin karanlık tuzakları
Enes Kara'nın ardından: Taksim'de polis terörü
Marksizm ve sosyal-şovenizm - H. Fırat
Kadınlara ve çocuklara sefalet
Katledilen tüm kadınlar için eylemler
Kazakistan halk hareketi ve dersleri
Dünya sınıf ve kitle hareketinden...
Ukrayna krizi ve küresel güç odakları
Madenciye bir tekme daha!
Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerine
Uzaktan eğitim ve eğitimin içeriği
Hrant Dink'in katledilişinin 15. yılı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerine

 

AKP iktidara geldiği ilk günden bu yana kamusal hizmetler alanının piyasaya açılması ve kamu emekçilerinin haklarının gasp edilmesi için elinden geleni yaptı, yapıyor. Neoliberal politikaları hayata geçirmeyi, yani kamunun tasfiye edilerek kamusal hizmetlerin alınır satılır bir mal haline getirilmesini ve kamu emekçilerinin iş güvencesi dahil kazanılmış ve özlük haklarının gasp edilmesini maalesef başarmıştır. Artık kamusal hizmetler toplum yararına değil piyasanın belirlediği kurallara göre verilmekte, kazan kazan mantığı ve parana göre hizmet toplumsal yararın, kamusal hakların önüne geçmektedir.

Kamu emekçileri KHK sopasıyla işten atılmakta, henüz çalışmakta olanlar ise işsizlikle korkutularak susturulmakta veya kamusal görevlere en baştan mülakat yoluyla parti militanları, partizan kişiler, AKP’ye memur olacağından emin olunan kişiler yerleştirilmektedir.

“Cumhurbaşkanının himayesinde” gerçekleştirilen 20. Şura, “Eğitimin kalitesi öğretmenlerin kalitesinden geçmektedir” tespitinde bulunarak, eğitimdeki tüm aksaklıkları ve yetersizliği öğretmenlere yüklemiş ve öğretmenlere yeni görevler biçmişti.

Şura’nın hemen ardından Öğretmenlik Meslek Kanunu diye bir kanun taslağı hazırlanarak Meclis alt komisyonuna getirilmiş ve komisyon kanun taslağı ile ilgili görüşmelere başlamıştır.

Öncelikle şunu belirtmek isteriz ki bu kanun taslağı, kanunun etkilediği kesimlerden fikir bile alınmadan oluşturulmuş olup, yaklaşık 1 milyon eğitim emekçisini ve dolaylı olarak 18 milyon öğrenciyi, hatta bu öğrencilerin velilerini ve aslında eğitim hizmeti veren ve alan tüm kesimleri ilgilendiren bir kanundur. Böyle olduğu halde söz konusu tasarı bu toplumsal kesimler hiçe sayarak oluşturulmuştur.

Bu kanun taslağına göre;

* 100 binleri bulan ve aynı işi yaptıkları halde asgari ücretin bile altında çalışan ücretli öğretmenlik uygulaması devam edecektir.

* Sözleşmeli öğretmenlere tayin hakkı verilecek ve böylece daha önce verilen kadro sözüne rağmen sözleşmeli öğretmenlik uygulaması da devam edecektir.

* Öğretmen atamalarında; öğretmenliğe başvurma yeterliliği olanlar, güvenlik soruşturmasından ve arşiv araştırmasından geçirilecek. Yani iktidarın kriterlerine uygun olmayanlar güvenlik duvarını aşamayacak ve en baştan elenecektir. Bu elemeyi geçenler mülakata tabi tutulacak ve siyasi iktidar, “devlet aklının” çalışmak istediği yandaşlaşmış, parti militanlarını veya kendine biat eden adayları memur olarak alacaktır.

* Hazırlanan taslakta, mülakat yöntemi ile ilgili bir açıklama yapılmazken aday öğretmenliğin kaldırılması için gerekli olan sınav sistemi kaldırılarak yerine mülakat sistemini aratmayacak olan Adaylık Değerlendirme Komisyonu kurulacak. Aday öğretmenler bu komisyonunun verdiği karara göre kadroya alınacaktır.

Yine aday öğretmenler aylıktan kesme ve kademe ilerleme cezası aldıklarında 3 yıl süre ile kadroya alınmayacaklardır. Bu uygulamayla siyasi iktidar öğretmenlere daha aday öğretmenlik sırasında “ya bize biat edeceksin ya da öğretmen olamayacaksın” demektedir.

* Öğretmenlik, kendi başına bir uzmanlık mesleği olmasına rağmen öğretmenlere uzman ve başöğretmen apoletleri verilerek ayrıştırma yaratılıp, öğretmenler arasında hiyerarşi oluşturulacak. Zaten olmayan ya da kırıntı seviyesinde var olan dayanışma ve iş birliği tamamen ortadan kaldırılarak, hep arzuladıkları rekabet ortamı tamamen yerleştirilmiş olacaktır.

Ülkedeki kutuplaştırıcı siyasetten ve yandaş sendikadan kaynaklı olarak aslında olmayan “çalışma barışı” ortadan kalktığı gibi, siyasi iktidara yakın olanlar uzman ve başöğretmen yaftalarıyla ödüllendirilecekler. Siyasi iktidara karşı bir nebze ses çıkaran ya da çıkarma potansiyeli olanlar ise sıradan öğretmen seviyesinde bırakılarak, muhalif öğretmenler bir de bu şekilde cezalandırılacaklardır.

* Uzman ve başöğretmenlik siyasi iktidar ve onun yandaş sendikası için yeni bir rant alanına, kişi devşirme, kariyer basamaklarında yükselmek isteyenleri susturma aracına dönüşecektir.

* Uzman, başöğretmen ve apoletsiz öğretmenler arasında ekonomik farklılaşma ortaya çıkacak, eşit işe eşit ücret hakkı hiçe sayılacaktır.

* Veliler çocuklarına, uzman veya başöğretmenlerin yani “kaliteli öğretmenlerin” ders vermelerini isteyecek, apoletsiz öğretmenler, eğitim sisteminin günah keçisi olarak görülecek, “kalitesiz öğretmenler” grubunda yerlerini alacaklardır.

* Son yıllarda bilinçli olarak ekonomik, sosyal, siyasal anlamda iyiden iyiye itibarsızlaştırılan öğretmenlik mesleği, KHK’lar eliyle iş güvencesinden tümüyle yoksun bırakılarak, siyasi iktidarın şamar oğlanına çevrilmiştir.

* Öğretmenler, kalabalık sınıflar ve anti demokratik okul ortamında idare, veli, öğrenci, bakanlık kıskacında kendilerine çizilen alanda bile özgürlüğü tadamamaktadırlar. Öğretmenlik, özgür olmayı, yaratıcı olmayı, doğal ilişkiyi içinde barındıran bir meslek olduğu için, eşit ilişkiler ve demokratik bir ortamda rahatça kendine alan bulurken, tersinden öğretmenliğe söz konusu türden sınırlar çizildiğinde yaşama şansı bulamayacaktır.

“Artık entelektüel yönden gelişmiş, estetik duygusu olan ve gücünü yetkisinden değil yarattığı etkisinden alan yeni bir öğretmen modeli vardır. Bu öğretmen modelinde mesleki saygınlık ve statü, liderlik becerileri üzerine kurulu uzman gücüne dayanmaktadır. AK Parti olarak bu çerçevede öğretmenlik mesleğinin saygınlığını, verimliliğini, uzmanlığını ve etkinliğini daha da artırmak önceliklerimizdendir.” diyen Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri ne kadar entelektüel, verimli, saygın, işin ehli eğitim emekçisi varsa bir kısmını KHK’larla ihraç etti, bir kısmını işsizlik sopasıyla susturdu, bir kısmını ise yandaşlaştırdı. AKP ve onun temsil ettiği siyasal iktidarın geliştirdiği veya geliştireceği hiçbir politika kamusal haklar ve kamu emekçileri yararına olamaz. AKP neoliberal politikaların bugünkü temsilcisi ve yürütücüsüdür.

Neoliberal politikalar kamusal alanda hayat buldukça kamusal hak ve hizmetler ve kamu emekçileri güvende olamayacaktır.

Siyasi iktidara karşı mücadele kamusal alanın dönüşümüne karşı bir mücadele bakışını da içermelidir.

Eğitim emekçileri başta olmak üzere kamu emekçileri kendi kaderlerine kendileri karar vermeli, siyasi iktidarın söz-yetki-karar hakkı tanımayarak kendileri hakkında aldığı kararları fiili-meşru ve birleşik mücadele ile aşacaklardır.

Kamu Çalışanları Birliği