İçindekiler:

17 Ocak 2022
Sayı: KB 2022/03

Aşılması gereken eşik
Çimsataş işçileri üretimi durdurdu
İşçilerin haklı mücadelesi gölgelenemez!
Çimsataş işçileri sınıfa yol gösteriyor
Çimsataş işçileriyle dayanışma
Sinbo Direnişi'nin "1. Yıl Etkinliği"
Tarikat yurtları: Düzenin karanlık tuzakları
Enes Kara'nın ardından: Taksim'de polis terörü
Marksizm ve sosyal-şovenizm - H. Fırat
Kadınlara ve çocuklara sefalet
Katledilen tüm kadınlar için eylemler
Kazakistan halk hareketi ve dersleri
Dünya sınıf ve kitle hareketinden...
Ukrayna krizi ve küresel güç odakları
Madenciye bir tekme daha!
Öğretmenlik Meslek Kanunu üzerine
Uzaktan eğitim ve eğitimin içeriği
Hrant Dink'in katledilişinin 15. yılı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

AKP iktidarı kadınlara ve
çocuklara sefaleti reva görüyor

 

AKP iktidarı büyük bir pişkinlik ve arsızlıkla kriz ve pandeminin faturasını işçi ve emekçilerin sırtına yıkmaya devam etmektedir. Emeğin milli gelirden aldığı pay “istikrarlı” bir şekilde azalmakta, servet-sefalet uçurumu derinleşmektedir. Gerçeğin çok çok altında veriler açıklamasıyla nam salan TÜİK oranları dahi bunları gizleyememektedir. TÜİK hesabına göre en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay 2019’da 46,3 iken 2020’ye yüzde 47,5’e yükselmiş; en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay yüzde 6,2’den yüzde 5,9’a düşmüştür.

Emeğin yoksulluğunu gösteren bir başka veri de 2019’da ücretli emeğin milli gelirden aldığı yüzde 31,2 payın yüzde 27,9’a gerilemiş olmasıdır. Enflasyon yüksek seyrederken ücret güncellemeleri sürekli olarak bunun altında kalmaktadır. Yol, yemek, sosyal hak ve ikramiyeler dahil edildiğinde bile işçi maaşları yoksulluk düzeyini geçememektedir. Çalışanların büyük kesiminin yoksulluk sınırının altında kaldığı Türkiye’de, her geçen gün artan oranda insan iş/gelir kaybına uğramaktadır. Bu, nüfusun büyük oranda açlık sınırının altında ve açlıkla karşı karşıya olduğunu göstermektedir.

Güncel işsizlik rakamları, ekonomik-sosyal durumun diğer bir aynasıdır. DİSK-AR Türkiye’de mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik oranını yüzde 22,1 olarak açıklamıştır. Buna göre işsiz sayısı 8 milyon 45 bine çıkmıştır. Geniş tanımlı işsizliğin cinsiyete göre dağılımı ise erkeklerde yüzde 17,9, kadınlarda yüzde 29,8 düzeyindedir.

Bu sınırlı oranlar dahi Türkiye’deki sefalet endeksinin ne kadar derinleştiğini göstermektedir. Büyüyen eşitsizlikte, artan yoksullukta kadınların oranı oldukça yüksek düzeydedir. Toplumsal eşitsizliğin yanı sıra, kadın olmaktan kaynaklı yaşanan cinsiyet temelli eşitsizlik ve ekonomik güçten mahrumiyet kadınlar için yaşam koşullarını iyice ağırlaştırmaktadır. AKP iktidarının dinsel-gerici politikalarını da hesaba kattığımızda, ortadaki tablonun kadın işçi ve emekçiler için daha karanlık ve vahim olduğu görülmektedir.

Bilindiği gibi kadınlar çalışma yaşamına girmekte bin bir türlü sorun yaşamakta, olduğu kadarıyla geçici, kayıt dışı bir istihdam içerisinde yer almaktadırlar. AKP iktidarı kadını annelik kariyeri üzerinden tariflemekte ve buna yönelik propaganda yürütmektedir. Kadınların çalışma yaşamıyla bağını ise ev içi hizmetleri aksatmadan, geçici, güvencesizlikle kurmaktadır.

İstihdamda yer alabilen kadın işçi ve emekçilerin aynı işi yaptıkları durumlarda bile erkeklerle eşit ücret alamadıkları örnekler çok yaygındır. Kriz dönemlerinde ilk çıkartılanlar çoğunlukla kadınlar olmaktadır. Benzer şekilde, salgın sürecinde de kadınlar istihdamdan çekilmişlerdir. Kadınların işlerine sermaye odaklı politikalar sonucu son verilmesinin yanı sıra, artan ev içi hizmetler ve çocuk bakımı da kadınların çalışmasını engellemiştir. Dinci-gerici rejim sosyoekonomik destek sağlamak şöyle dursun, pandemide tam bir fırsatçılıkla hareket etmiştir. Kadınlar AKP iktidarı eliyle pandeminin sonuçlarından en ağır şekilde etkilenmişlerdir. Ücretsiz izne gönderilen kadınlar yatırılmayan sigorta primleri nedeniyle analık ödeneğinden dahi mahrum bırakılmışlardır. Kadın işsizliği ve yoksulluğu tavan yapmıştır.

Geçinme şartları oldukça sınırlanmış, kadınların yaşadığı sorunlar katmerlenmiştir. Örneğin kadınlar fahiş zamlar nedeniyle sürekli ihtiyaç duydukları tampon, ped gibi hijyen malzemelerine erişimde zorluk çekmektedirler. Çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak pek çok kadın için güçleşmiş; aileler çocuk bezi, mama, süt gibi en temel malzemeleri dahi alamaz duruma gelmişlerdir. Bu nedenle pek çok anne çocuğuna şekerli su, hazır çorba vermekte, çocuk bezini alamadığı için sağlıksız çözümlere başvurmak zorunda kalmaktadır. Çocuklarının beslenmesini sağlayamayan pek çok kadın çocuklarıyla bakıma muhtaç duruma düşmekte ve çocuklarından ayrılmak durumunda kalmaktadır.

Artan kiralar nedeniyle evsiz kalanların sayısı artmakta, pek çoğu evsizlik, açlık tehdidi altında bulunmaktadır. Sokakta kalmak kadın ve çocuklar için daha büyük tehlike ve istismara açık bir durum yaratmaktadır.

Kriz ve pandemi sürecinde sürekli artan sayıda çocuk, eğitim hayatını sürdüremez duruma gelmiş, işçiliğe başlamıştır. Eğitime devam edememek, hayat pahalılığı, dinci-gerici politikalar çocuk yaştaki evlilikleri tetiklemiştir.

Emek sömürüsünün, eşitsizlik ve yoksulluğun katmerli hale geldiği AKP iktidarında, kadın ve çocuklara yönelik daha güvensiz ve şiddet dolu bir ortam hakim kılınmıştır. Bundan çıkış için, emek düşmanı politikalara, kriz ve pandeminin faturasına karşı tüm emekçi kesimlerin bir araya gelmesi, örgütlü duruş sergilemesi yakıcı bir zorunluluğa dönüşmüştür. Sermayenin temel direği AKP-MHP iktidarını ve ekonomik, sosyal, kültürel politikalarını her alanda temizlemek için emeğin kurtuluşu mücadelesini yükseltmemiz gerekmektedir.

 

 

 

 

 

Dilara Yıldız Baro önünden uğurlandı

 

Oktay Dönmez tarafından hakkında koruma kararı olmasına rağmen katledilen Av. Dilara Yıldız için kayıtlı olduğu İstanbul Barosu önünde tören düzenlendi.

Törene Dilara Yıldız’ın annesi Elvan Yıldız, kız kardeşi Merve Yıldız, İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu ile çok sayıda avukat katıldı. Anne Elvan Yıldız şunları söyledi:

“Benim çocuğum hiç yerine öldü. Çok ceza almasını istiyorum, oradan çıkmamasını istiyorum. Acım büyük. Acımla birlikte öfkem de çok büyük. Yavrumu boş yere öldürdü, cani. Gerekli cezayı alsın, hiç dışarıya çıkmamasını istiyorum, ömür boyu dışarı çıkmasın istiyorum. Kızımı tehdit ediyordu.”

İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu ise söz alarak şunları ifade etti:

“Bu cinayet şimdiye kadar işlenen cinayetlerden çok farklı. Bize, dünyaya bir şeyler anlatması gereken bir cinayet. Bizler bu ülkenin bütün avukatları olarak bir kurşun yedik. Bu kez kurşunu biz yedik. Bundan hepimiz ders almalıyız. Kadın cinayetlerini önlemeye yönelik olarak alınan önlemler şu ana kadar yapılanlardan ibaret olmamalı. Biz mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayana kadar barolar olarak bu mücadeleye devam edeceğiz. Kadın cinayetlerinin önlenmesi adına hukukçular olarak ne yapılması gerekiyorsa yapmaya sonuna kadar devam edeceğiz.”

Törenin ardından Dilara Yıldız’ın cenazesi toprağa verilmek üzere Samsun’un Bafra İlçesi’nin Aktekke Köyü’ne götürüldü.